(16:00)"Kapatma idam cezasına denk düşer"
(16:00)"Kapatma idam cezasına denk düşer"
ANKARA - AKP hakkındaki kapatma davasında, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ile partinin TBMM Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ'ın Anayasa Mahkemesinde yaptığı sözlü savunmanın metni, AKP'nin internet sitesinde açıklandı. Savunmasına, "Mevzuatımızda parti kapatmayla ilgili hükümler bulunsa da bunun açılmış en son dava olmasını temenni ediyorum" diyerek başlayan Çiçek, demokrasilerde iktidarların ancak seçim yoluyla el değiştirmesinin mümkün olduğunu, kapatma yaptırımının, siyasi parti özgürlüğünün özünü ortadan kaldırabileceği için ancak zorunlu durumlarda istisnai ve en son çare olarak düşünüldüğünü kaydetti. Çiçek, "Zira siyasi partilerin kapatılması, kişiler açısından idam cezasına denk düşmektedir. Siyasi partilerin keyfi ve ölçüsüz olarak yasaklanmasının çoğulcu demokratik rejimin özünü zedeleyeceği kabul edilmektedir" dedi. "Parti kapatmaların toplumda siyasi kırılganlığı arttırmaktan, toplumsal örselenmeye sebep olmaktan öteye ne netice elde edildi diye bir maliyet analizi yapmamız gerekmektedir" diyen Çiçek, "Toplumdaki çeşitlilik unsurlarını, kurumsal ve siyasal hayattan tasfiye etmek, böyle bir çaba içinde olmak, demokrasi için bir tuzaktır" ifadesini kullandı. "Siyasi partilere yönelik sınırlamaların, demokratik bir toplumda zorunlu ve meşru amaçla orantılı olması gerektiğini" anlatan Çiçek, "Kapatma yaptırımının 'zorlayıcı toplumsal ihtiyaca' cevap vermeye yönelik olması gerekir. İddianamede siyasi partilerin yasaklanması konusunda AİHM kararları ile ortaya konulan ölçütlere yer verilmekle birlikte, bu ölçütlere göre neden AK Parti'nin kapatılması gerektiği hiçbir şekilde ortaya konulamamıştır. Aksine, iddianamede yer verilen AİHM ölçütlerinin dikkate alınması halinde bu kapatma davasının hiç açılmaması gerekirdi" diye konuştu. Çiçek, sözlü savunmada, iddianamede siyasi parti kapatma nedenlerinden bahsedilirken Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) hükümleri ve Venedik Komisyonu ilkelerine atıf yapıldığına ancak Venedik Komisyonu ilkelerinin "siyasi partiler için son derece güvenceli bir koruma sistemi getirdiği, sadece şiddeti benimseyen siyasi partilerin kapatılabileceğine cevaz verdiği gerçeğinin görünmezlikten gelindiğini" öne sürdü. Venedik Komisyonu'nun, siyasi partilerin yasaklanması ve kapatılmaları konusundaki 2000 tarihli raporunda benimsenen ilkeleri anlatan Çiçek, bu ilkeleri şöyle sıralandı: "Siyasi partinin Anayasa'da barışçıl yöntemlerle bir değişiklik yapmayı savunması tek başına onun yasaklanması ya da kapatılması için yeterli bir delil olarak görülemez. Siyasi partiler, ancak şiddet kullanmayı savunmaları ya da demokratik anayasal düzeni ortadan kaldırmak suretiyle hak ve özgürlükleri yok etmek amacıyla şiddeti siyasi bir araç olarak kullanmaları durumunda yasaklanabilir. Partilerin yasaklanması veya kapatılması biçimindeki yaptırım istisnai bir tedbir olarak en son çare biçiminde kullanılmalıdır. Siyasi parti hakkında dava açılmadan önce, davayı açacak hükümet ya da diğer devlet organlarınca, siyasi partinin özgür ve demokratik siyasi düzen veya hak ve özgürlükler için gerçek bir tehlike oluşturup oluşturmadığına ve kapatma ya da yasaklama yaptırımı dışında daha hafif tedbirlerle bu tehlikenin önlenmesinin mümkün olup olmadığına bakılmalıdır. Siyasi parti kapatma davaları, hukuki usulün tüm güvencelerine yer veren, aleni ve adil bir yargılama sonucunda karara bağlanmalıdır." Venedik Komisyonu ilkelerinin siyasi partileri ancak "şiddeti savunma veya şiddeti politik bir araç olarak kullanma" durumunda kapatılabilmesine olanak sağladığı ifade eden Çiçek, siyasi partilerin kapatılmasının AİHS'nin birçok maddesiyle ilgili olduğunu ve partilerin tüzel kişilik olarak kurulması ve faaliyette bulunmasının, temel olarak sözleşmenin 11'inci maddesiyle koruma altına alındığını belirtti. "Mülkiyet hakkı ihlali de gündeme gelebilecektir" "AİHM, siyasi parti özgürlüğünü örgütlenme özgürlüğünün bir unsuru olarak görmektedir" diyen Çiçek, şöyle devam etti: "Siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin davalar sözleşmenin 10'uncu maddesiyle korunan ifade özgürlüğüyle de yakından ilgilidir. Kapatma davasında sunulan delillerin neredeyse tamamı ilgili parti üyelerince değişik tarihlerde yapılan açıklamalardan ibaret olduğundan, dava açısından ifade özgürlüğünün önemi daha da artmaktadır. Yargılama sırasında ortaya çıkabilecek ihlaller, sözleşmenin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6'ncı maddesini de devreye sokabilecektir. Kapatma kararının sonuçları dikkate alındığında, mülkiyet hakkı ihlali de gündeme gelebilecektir." Siyasi partinin kapatılmasına neden olduğu gerekçesiyle partili milletvekillerinin parlamento üyeliğinin düşürülmesi ve 5 yıl süreyle herhangi bir partide yer alamaması yaptırımının AİHS 1'inci Protokolünün 3'üncü maddesine aykırı olacağını savunan Çiçek, AİHM'nin Sadak/Türkiye (2002) kararına atıfta bulunularak, "partinin kapatılması sonucu otomatik olarak milletvekilliklerinin düşmesinin orantılı bir yaptırım olmadığına karar verildiğini" hatırlattı. Çiçek, partilerinin kapatılması sonucu haklarında 5 yıl parti yasağı getirilen Nazlı Ilıcak, Merve Kavakçı ve Mehmet Sılay'ın başvuruları üzerine, AİHM'nin, başvuran kişiler hakkında AİHS'nin "seçme ve seçilme hakkının ihlal edildiğine" karar verdiğini söyledi. "Anayasa ağır yaptırımlar öngörüyor" AİHM'in bu kararlarına göre, Anayasanın, milletvekilliğinin düşürülmesi ve 5 yıllık parti yasağı sonuçlarını doğuran hükümlerinin, "siyasi parti mensupları bakımından oldukça ağır bir yaptırım öngördüğünü" kaydeden Çiçek, "Başvuru sahipleri hakkında uygulanan bu ciddi yaptırımlar, sınırlama sebebi olan meşru amaçlarla orantısız bulunmuştur. Siyasi parti özgürlüğünün sınırları konusundaki AİHM içtihadı Türkiye'de kapatılan partilerin yaptığı başvurular üzerine oluşturulmuştur" dedi. "Siyasi partilere yönelik sınırlamaların, demokratik bir toplumda zorunlu ve meşru amaçla orantılı olması gerektiğini" anlatan Çiçek, şu görüşleri dile getirdi: "Kapatma yaptırımının 'zorlayıcı toplumsal ihtiyaca' cevap vermeye yönelik olması gerekir. İddianamede siyasi partilerin yasaklanması konusunda AİHM kararları ile ortaya konulan ölçütlere yer verilmekle birlikte, bu ölçütlere göre neden AKP'nin kapatılması gerektiği hiçbir şekilde ortaya konulamamıştır. Aksine, iddianamede yer verilen AİHM ölçütlerinin dikkate alınması halinde bu kapatma davasının hiç açılmaması gerekirdi." HAK-PAR Kararı Anayasa'da yapılan değişikliklerinden sonra siyasi partilerin beyanlardan dolayı "odak" haline gelmesinin mümkün olmadığı ifade eden Çiçek, şu değerlendirmelerde bulundu: "Anayasa Mahkememizin 29.01.2008 tarih 1/1- Parti Kapatma sayılı HAK-PAR Kararı ile kurduğu içtihat, davayı hukuki temelden çökertmektedir. Parti kapatma davalarında yeni bir dönemi de başlatan içtihada göre, eylem kategorisi dışında kalan veriler (düşünce açıklamaları, öneriler, tüzükler, programlar, projeler ve benzerleri) hiçbir şekilde kapatmanın sebebi kılınamaz. Projelerin gerçekleşmesinde Anayasa dışı bir yöntem benimsenmedikçe, bu gibi veriler çoğulcu demokrasinin ve ifade ve örgütlenme özgürlüğünün dokunulamaz alanlarına girmektedir. Partimiz, hiçbir zaman ve hiçbir şekilde anayasa dışı bir yönteme başvurmamıştır.