2013'te reform yapılmazsa büyüme zor

İSO Yönetim Kurulu Başkanı Tanıl Küçük: "Yıl ilerledikçe, iç talepteki düşüşün devam etmesi, 2013 için de olumsuz bir işaret olarak görülebilir" dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

İSTANBUL - İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Tanıl Küçük, yıl ilerledikçe, iç talepteki düşüşün devam etmesinin 2013 için de olumsuz bir işaret olarak görülebileceğini söyledi.
 
Küçük, 2012 yılının nasıl geçtiğine ve sanayicilerin 2013 yılı beklentilerine ilişkin, bu yılın beklendiği gibi ekonominin yavaşladığı bir yıl olduğunu belirterek, 2010 ve 2011'de Türkiye ekonomisinin iç talep ağırlıklı olarak büyüdüğünü, bu yıl ise iç talepteki durgunluk nedeniyle büyüme hızının önemli ölçüde yavaşladığını anımsattı.
 
Bu yıl dokuz ay sonundaki ortalama büyümenin yüzde 2,6, geçen yılın aynı dönemindeki büyümenin ise yüzde 9,8 olduğunu hatırlatan Küçük, şunları kaydetti:
"Bu rakamlara bakıldığında, 2012'de ekonomideki yavaşlamanın boyutu daha iyi görülecektir. Büyüme verileri iç talepteki durgunluğun üçüncü çeyrekte de devam ettiğini ortaya koymuştur. Yıl ilerledikçe, iç talepteki düşüşün devam etmesi, 2013 için de olumsuz bir işaret olarak görülebilir. Diğer taraftan, yatırım harcamalarındaki düşüş de sürmektedir. Yatırım kapasitesinin bir ekonominin gelecek performansı açısından belirleyici önemde olduğunu düşündüğümüzde, yatırım harcamalarındaki azalmanın, 2012'ye olumsuz etkilerinin dışında, 2013 ekonomisi için de olumsuz bir öncü işaret olduğu ortada. Beklentimiz, önümüzdeki çeyreklerde bu durumun süratle düzelebilmesidir. Büyüme verilerine göre, 2012'de büyümeyi iç talepten çok, dış talep sürüklemiştir. Dış ticaretimizde dikkati çekici bir nokta, ocak-ekim döneminde altın ihracatı dahil ihracatımız yüzde 13,4 artarken, altın hariç ihracatımızdaki artışın yüzde 3'te kalmasıdır. Diğer taraftan, on ayda ihracatımız miktar bazında yüzde 19 artarken, dolar bazında yüzde 13,7 oranında artmıştır. Bu da, ihracatçı sanayicimizin pazarlarını korumak adına karından önemli ölçüde fedakarlık yaptığının somut işaretidir."
 
"Yüzde 3,2'yi yakalamak bile zor"
 
"Mevcut durum itibarıyla, bu yıl için yılın başında öngörülen yüzde 4'ten, aşağı çekilerek revize edilen yüzde 3,2'lik büyüme oranını bile yakalayabilmemiz zor görünmektedir. Bu oranı yakalayabilmek için, yılın son çeyreğinde en az yüzde 4,5-5'ler civarında büyüyebilmemiz gereklidir" diyen Küçük, şunları söyledi:
"Geçen yıl en düşük büyüme yüzde 5 ile dördüncü çeyrekte idi. Dolayısıyla, nispeten olumlu bir baz etkisi söz konusu. İyimser bir yaklaşımla, ihracat ve üretimde, kasım-aralık verileri daha iyi geldiği takdirde, yüzde 3,2'lik büyümeyi elde etme olasılığımızın hala bulunduğu düşünülebilir. 2013'deki yüzde 4'lük hedefe gelince, bu yılın üçüncü çeyrek büyümesi açıklanmadan önce, 2013 için öngörülen yüzde 4'lük oranın yakalanabilir olduğu düşüncesindeydik. Fakat, şimdi, bir miktar tereddüt duyduğumuzu ifade etmeliyiz. Küresel ekonomideki belirsizlik ve sorunları göz önüne aldığımızda, 2012'de ekonomimizde büyümenin devam etmesi elbette ki bir başarıdır. Ancak, aynı yılda IMF'nin dünya geneli için ortalama büyüme beklentisinin yüzde 3,3, gelişmekte olan ülkeler için beklentisinin de yüzde 5,3 olduğunu düşündüğümüzde 2012'deki büyümenin, potansiyelimizin altında kaldığı da görülmektedir."
 
"İhtiyacımız olan büyüme ufukta görünmüyor"
 
Küçük, işsizlik başta olmak üzere ekonomik ve sosyal sorunlarını çözebilmesi, gelişmiş ülkelerle arasındaki farkı makul düzeylere çekebilmesi, dünyada ilk 10 ekonomi arasına girmek gibi hedeflerine ulaşabilmesi için Türkiye'nin her yıl yüzde 7-8'ler gibi yüksek oranlarda büyümesi ve ayrıca bu büyümelerin sağlıklı zeminde gerçekleşmesinin gerektiğini ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yeni OVP'de, yıllık büyüme oranı 2013 için yüzde 4, 2014 ve 2015 için de yüzde 5 olarak öngörülmüştür. Bu da ihtiyacımız olan düzeylerde büyüme olasılığımızın 2015 sonuna kadar ufukta görünmediği anlamına gelmektedir. Öte yandan, 2012'de cari açıktaki gerileme sevindirici olmakla birlikte, bu gerilemenin büyümeden taviz verilerek elde edildiği bir gerçektir. Büyümeden taviz, cari açıkla mücadelede kısa vadeli çözüm olarak kabul edilebilir olsa da, asıl olan yapısal tedbirlerin devreye girmesidir. Mevcut durumda, rekabet gücünü artıracak yapısal reformlar unutulmuş görünmektedir. Yapısal reformları yeniden gündeme alarak, 2013 ve sonrasının kazanılması adına önemli bir adım atmış oluruz. Beklentimiz, yüzde 4'lük büyüme öngörülen 2013'ün, büyüme adına mütevazı bir yıl olsa bile sanayi ve ekonomimizde yapısal değişim adına, dönüm noktası bir yıl haline getirilebilmesidir."