Ailecek eğlenin, öğrenin ufkunuzu açın!

Rahmi M. Koç Müzesi, çocuklarınızla birlikte iyi vakit geçireceğiz mekânlardan biri. Müzedeki klasik arabalar babaları, bebek evleri gibi nefis objeler anneleri, deneyerek öğrenebilecekleri interaktif bölümler ise çocukları mest ediyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

NERMİN SAYIN

Sizi bu hafta sonu İstanbul’daki en sevdiğim, en eğlendiğim mekânlardan birine davet edeceğim “Hafta Sonu Molası”nda, üstelik her ziyaretimde yeni fark ettiğim detaylarla bir sürü şey öğrendiğim bir yer burası. Uzun lafın kısası, sadece siz değil, çocuklarınız da unutulmaz bir gün geçirecek. Haydi o zaman, ailecek Haliç kıyısına: Rahmi M. Koç Müzesi’ne. Hemen yazının başında uyarmalıyım: Kurucusu Rahmi M. Koç’un koleksiyon merakının verimli bir sonucu olan, serüveni 1991’de Hasköy’deki Lengerhane Binası’nın Rahmi M. Koç Müzecilik Vakfı tarafından satın alınmasıyla başlayan ve Aralık 1994’te açılan müze, bugün tam 27 bin metrekarelik bir alana yayılıyor. Dolayısıyla sabah erkenden gelmeli, kimi savaşlara katılmış gerçek bir denizaltı, kimi Hollywood filmlerinden fırlamış nefis bir klasik araba, kimi kimbilir kimlerin kullandığı bir usturlab, kimi başka yerde zor göreceğiniz nefis bir oyuncak olan binlerce parça eseri, tadını çıkara çıkara, özelliklerini öğrene öğrene incelemeli; ailecek geçirilecek bu nefis sömestr gününü silinmemek üzere anılara kaydetmelisiniz. Bu arada merak etmeyin, yorulursanız müzenin keyifl i kafelerinde, hatta hatta yıllarca Boğaz’da görev yapmış Fenerbahçe Vapuru’nda çay-kahve molası verebilir, bir şeyler atıştırabilirsiniz.

ZAMAN YOLCULUĞU GİBİ...

Ulaşım, endüstri ve iletişim tarihindeki gelişmeleri yansıtan sanayi müzesinin bugün Ankara ve Ayvalık’ta da birer “kardeşi” var. İstanbul’dakine odaklanırsak; bazıları dev bazıları mini mini 14 bin obje; Mustafa V. Koç-Lengerhane Binası ve Hasköy Tersanesi olmak üzere restore edilmiş iki tarihi binada, 11 bin 250 metrekare kapalı ve yaklaşık 17 bin metrekarelik açık alanda meraklılarına sunuluyor. Kısa bir süre önce Google Street Wiew’le internet üzerinden de gezilebilir hâle gelen müzede yer alan eserleri saymaya sayfalar yetmez, ama en ilgi çekenleri hızlıca hatırlayalım mı: İsteyenlerin özel biletle ziyaret edebildikleri 72 yaşındaki TCG Uluçalireis denizaltısı... Hemen yanında 1952’de İskoçya’da inşa edilen ve yıllarca Sirkeci- Adalar-Yalova-Çınarcık seferini yapan Fenerbahçe Vapuru... Samanyolu’nu Hasköy’e indiren ve özellikle çocuklar için nefis keşifl er sunan Planeteryum... Hasköy-Sütlüce boyunca nostaljik bir gezi yapabileceğiniz mini demiryolu ve kadim treni... Sultan Abdülaziz’in 1867’de yaptığı Avrupa seyahati sırasında Toulon’dan Paris’e seyahat ettiği Saltanat Vagonu... Bilinen en eski gök kürelerinden biri... Havilland Vampire FB 6 ve motoru... Dev kasaba maketlerinde gezinen oyuncak trenler... Bazıları avuç içine sığacak, bazılarına odalar dar gelecek gemi maketleri... Ünlü firmaların farklı dönemlere ait renk renk, biçim biçim arabaları, hatta “Harry Potter”ın meşhur uçan otomobili... Sadun Boro’nun dünyayı gezdiği “Kısmet” yelkenlisi... “Bechiktache- Karakeuy” arası sefer yapan atlı tramvay... Ve hatta Osmanlı zamanında sokakları aydınlatmak için kullanılan gazlı lamba direklerinden biri; üstelik şu an elektrikle çalışır halde... Her biri ayrı bir zaman yolculuğu, değil mi!

YÜZEN ARABADAN SADUN BORO’NUN “KISMET”İNE

Bahçedeki camekânlı alan en sevdiklerimden. Çünkü burada müzeye yerleştiği için türküde “geciken hatta belki hiç gelmeyen” Kara Tren gibi insanı bir öyküden diğerine sürükleyen parçalar var. Bahçeyi sevmemin bir diğer nedeni de, Rahmi M. Koç heykelinin “Haliç Oyuncakçısı”nın önünde oturduğu bire bir yapılmış dükkânlar. Eczacı da var, ayakkabıcı da; sanki canlanıverecekler. Ya Tekel 15 takasına ne demeli? Yanında da Sadun Boro’nun “Kısmet”i ve “Uzaklar”ı... Eğer Boro dünyayı dolaşırken neler görmüş bilmek istiyorsanız, karşıdaki salona göz atın. Ona Polinezya’dan hediye ettikleri sazdan yerel giysiye bayıldım doğrusu. Salonun üst katındaki “yüzen araba”ysa kesinlikte görülmeli. Lengerhane Bölümü’nün bir salonundaysa 2001’de Mustafa V. Koç’un kurduğu model uçak atölyesinde üretilen parçalardan oluşan “Yerden Göğe” sergisi sürüyor. Hayallerin ipini salan bir sergi bu, çocuklarınızı mutlaka götürün. Bu vesileyle biz de ölümünün 1. yılında Mustafa Koç’u saygıyla anıyoruz.

ONLARCA KLASİK ARABADAN BİRE BİR ZEYTİNYAĞI İŞLİĞİNE

Müzenin kuruluşundan bu yana en çok ilgi çeken bölümlerinden biri hiç kuşkusuz klasik otomobillerin yer aldığı galeri. Rengarenk, kocaman, adetâ bir Hollywood filminden fırlamış, içinden biraz sonra bütün azametiyle Ava Gardner’ın inmesini beklediğimiz bir sürü klasik otomobil, fotoğraf meraklılarının da akınına uğruyor. Hatta müzenin gittikçe düğün-nişan dış çekimleri için gözde bir mekân olduğu da belirteyim. Tüm bu klasik arabaların içinde çok ilginç bir parça da var: Doğu Almanya yapımı bir Trabant otomobil. Üstelik, Berlin Duvarı’ndan orijinal parçalarla birlikte sergileniyor. Tarihin canlı tanığı... Bu bölümden babaları ve meraklı anneleri ayırmak çok zor, ama çocukların ilgisini de çeken bir parça da var: Uçan araba! “Harry Potter ve Sırlar Odası” filminde Ron'un, babasının büyülenmiş arabasını çalıp Harry'le okulun yolunu tuttukları sahnede kullanılan 1966 yapımı otomobilin yanında “A, uçan arabaymış!” nidasını sıkça duyabilirsiniz. Zaten yanındaki ekranda da filmin bahsettiğim sahnesi gösterilmekte... Sadece otomobillere takılmayın... Bisiklet, bebek arabası, engelli arabası, motosiklet ve hatta kağnıdan başlayarak at arabaları bölümü de oldukça zengin müzenin... Dağlarca’nın “Mustafa Kemal’in Kağnısı” şiirindeki Elif ve kağnısının hemen yanında kupadan faytona dönem filmlerinden fırlamış gibi duran arabaları görebilirsiniz... Alt salonda ise geniş bir buharlı makineler koleksiyonu var; Kalender Vapuru’nun buharlı makinesi bile burada... Epey zamanınızı alacak bir salon bu... Sonundaysa mini bir “Zeytinyağı Fabrikası”na rastlayacaksınız... Bire bir canlandırılan sahnede, en sağlıklı iksirlerden biri olan zeytinyağının nasıl çıkarıldığını öğrenebilirsiniz. Hemen kapıdan bahçeye çıkışta bekleyen “Araser Zeytinyağı Fabrikası-Bademli” logolu araç da sizi gülümsetecek...

BİLİMSEL ALETLERİN GELİŞİMİNE TANIK OLUN

Müzede bilimsel aletlerin gelişimini izleyebileceğiniz pek çok alet var, her biri çocuğunuzun mekaniğe ilgisini artıracak nitelikte. En ilgi çekicilerden biri Cafer İbn-i Ömer İbn Devletşah el Kirmani tarafından yapılan bu gök küresi, ta 1383’ten kalma ve üzerinde yaklaşık bin 25 yıldız içeren takımyıldızlarının şekilleri, merkezlerine kakılmış gümüş noktalarla gösterilmiş. Bütün koleksiyonerlerin iştahını kabartacak bir parça...

HASKÖY’E GELMİŞKEN TCG ULUÇALİREİS DENİZALTISI’NI GÖRMEDEN DÖNMEK OLMAZ!

Şimdi düşünün bakalım. Hayatınızda kaç kere gerçek bir denizaltı görme fırsatı yakalarsınız? Bir sürü kuşağın Jules Verne’in “Denizler Altında 20 Bin Fersah”ını okuduğundan beri hayalinde olan denizaltılar, keşif duygusunu harekete geçiren müthiş kapalı kutular ve müzede onlardan birini görmek, hatta içini gezmek mümkün. Şu sıralar içinde “Yalvaç Ural Oyuncakları” sergisi süren vapurun yanında yer alan TCG Uluçalireis denizaltısı, 1944’te üretilmiş; 93 metre ve 2 bin 400 ton ağırlığında. 1946’da aktif görevden alınıp yedek filoya katılana kadar II. Dünya Savaşı süresince Japonya’ya karşı görev alan denizaltı, 1950’lerin başında en üst Guppy tadilatı görerek 1953’te tekrar hizmete gitmiş. 2 Temmuz 1971’de Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na katılan denizaltı, 2001’den beri müzede. Tavsiyem, denizaltı turuna katılacak vaktiniz yoksa bile, hemen yakınındaki salonu ziyaret edip nasıl dalar, gelişimi gibi panolarla denizaltı hakkında pek çok şey öğrenebileceğiniz salonda vakit geçirmeniz... Müzede o kadar çok alternatif var ki çocuğunuzun yeteneğini ve ilgi alanını gözlemlemek için de değerlendirebilirsiniz bu turu. Mekaniğe mi, tarihe mi, mühendisliğe mi, denize mi hangisine ilgi duyan bir evladınız var bilmek ve onu doğru yönlendirebilmek harika olmaz mı? Özellikle “Ne-Nasıl Çalışır?” bir atölye gibi... Müzedeki parçalar; Denizcilik, Havacılık, Demiryolu, Buharlı Makineler, Bilimsel Aletler, İletişim Aletleri, Objeler / Oyuncaklar, Film ve Baskı Koleksiyonları, Maket ve Modeller ana bölümleri altında sanatseverlere sunuluyor. Her bir bölüm meraklısına yeni kapılar açan parçalarla dolu. Ben, kendi adıma; modern sinematografinin öncüsü sayılan zoetroplara taa 1834’ten bir örnekle, çeşit çeşit Rub’u tahtalarıyla, gramafondan laterna magica’ya birçok eşsiz parçayla karşılaştığım İletişim Aletleri-Bilimsel Aletler bölümlerini çok seviyorum. Hele hele aletin gelişimini görebileceğiniz fotoğraf makineleri, insanda hemen deklanşöre basma isteği uyandırıyor.

MAKET VE OYUNCAK VAZGEÇİLMEZ BİR TUTKUDUR

Bilen bilen, maket bir tutkudur... Bu “hastalığa” yakalananlar da mutlaka müzeye uğramalı. Çünkü koleksiyonunda trenden tekneye uzanan onlarca keyifl i maket var. Oyuncaklarsa başlı başına bir âlem... Farklı tarihlerden bebek evleri, içlerine kurulan dünyaların detaycılığıyla yapanların sabrına hayran bırakıyor. Farklı büyüklüklerdeki tren maketleri de öyle. Hele geçtikleri kasabalar, defalarca çalıştırmaktan kendinizi alamayacaksınız... Bu arada, oyuncak bölümünü gezerken, oyuncak kavramının zaman içinde nasıl değiştiğini, bir anlamda masumiyetini yavaş yavaş nasıl kaybettiğini de anlıyorsunuz. Bu bölüme dalıp bahçedeki “Haliç Oyuncakçısı”nı incelemeyi sakın unutmayın! Orası başlı başına bir alem... Madem bahçeye çıktınız, e artık turunuz da bitti, çocuğunuza bir atlıkarınca keyfi yaptırmadan ayrılmayın bu sihirli mekândan...