ANKARA - Küresel finans kriziyle iç siyasette gittikçe tırmanan gerilim arasında sıkışan Türkiye'de "sağduyuyu" temsil eden kuruluş ve yapılanmalar, politik ve toplumsal uzlaşmaya dayalı bir çıkış yolu bulunma
ANKARA - Küresel finans kriziyle iç siyasette gittikçe tırmanan gerilim arasında sıkışan Türkiye'de "sağduyuyu" temsil eden kuruluş ve yapılanmalar, politik ve toplumsal uzlaşmaya dayalı bir çıkış yolu bulunması için devreye girdiler. 7 büyük meslek kurul
Türkiye'yi ağır bir kriz endişesine sürükleyen gerilim, 22 Temmuz 2007'deki genel seçimlerden sonra "türban serbestliğini" öngören anayasa değişikliğiyle birlikte tırmanışa geçti. Ardından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın AKP'nin "temelli kapatılması" istemiyle Anayasa Mahkemesi'nde açtığı dava, gerilimin çapını büyüttü. İktidar ile muhalefet arasında zaten "pamuk ipliği" kadar zayıf olan uzlaşma eğilimi "çatışma" zeminine kaydı. "Sağduyu" çağrılarına rağmen siyasi düzeydeki "duyarsızlık" devam ediyor. Buna karşılık iş dünyası, Türkiye'nin bir an önce gerilim kaos ortamından çıkarılmasını istiyor. Bu haklı isteğin temelinde küresel finans kriziyle birleşecek iç siyasi gerilimin, ağır bir ekonomik krize yol açması endişesi yatıyor. Yatırımlar askıya alındı Bu endişe özellikle Anadolu iş dünyasının değerlendirmelerinde somutlaşıyor. Çünkü, Türkiye'yi saran olumsuz ve riskli siyasi atmosfer, Anadolu'daki bölge ve il ekonomilerini doğrudan etkiledi. Mevcut sorunların yanı sıra, kriz ortamının yol açtığı tedirginlik, bölge ve il ekonomilerine kapasite düşürme, işçi çıkarma, yatırımları askıya alma şeklinde yansımaya başladı. Bu hafta, DÜNYA Mikro Politika'ya konuşan 7 ilin ticaret ve sanayi odaları başkanları da başta AKP iktidarı olmak üzere Türkiye'nin sürüklendiği riskli sürecin oluşum ve yönetiminden sorumlu tüm ilgili kesimleri sorumluluğa ve sağduyuya çağırdılar. Türkiye biran önce gerilim ve kaos ortamından çıkmalı Konya Sanayi Odası Başkanı Tahir Helvacıgil: Türkiye zor bir demokrasi ve hukuk sınavından geçiyor. Ülkemizin bu kritik dönemden yara almadan çıkması hepimizin ortak dileği. Siyasi partilerin kolaylıkla kapatılabilmesi, özgürlüklerin kısıtlanmasına yol açar, demokratik sürece zarar verir. Türkiye Cumhuriyeti demokratik, lâik, sosyal bir hukuk devleti. Hukuk devletinde hukukun üstünlüğü ilkesi kuvvetlendirilmeli ve demokrasi işleyişi sağlanmalı. Bunun korunması ve sağlanması çok önemli. Türkiye bir an önce gerilim ve kaos ortamından çıkmak zorunda. 23 çeyrektir yakaladığı istikrar ortamını korumalı. Yanı sıra, ekonomik büyümenin sürdürülebilir olması önemli. Yılda 700 bin gencimize iş bulmak zorundayız. Ülkemizde, yatırım ortamının iyileştirilmesini beklerken, ana gündem konumuz sun-i gündemlerle değiştirildi. Ana gündem konusu ekonomi olsun istiyoruz. Türkiye'nin dünyanın ilk 10 ekonomisi içerisinde yer alma hedefini yakalayabilmesi için istikrara ve sürdürülebilir büyümeye ihtiyacı var. Enerjimizi boşa harcamamalıyız. Küresel krizlere karşı daha dayanıklı bir yapının oluşturulması ve doğru bir ekonomik politikayla cari açık, dış ticaret ve sosyal güvenlik açığının daha hassas kontrolüne odaklanmamız gerekiyor. Bu nedenlerle, sanayici ve iş âleminin beklentileri bir an önce karşılanmalıdır. Küresel kriz siyasi gerilimle birleşirse kriz büyük olur Denizli Sanayi Odası Başkanı Müjdat Keçeci: ABD'den gelen küresel krizle AKP'nin kapatılma olayının zamanlaması uyumlu değil. Hukuki prosedür dikkate alındığında, davanın bir seneden önce bitme olasılığı yok. Dolayısıyla, küresel kriz her gün kapımızda. Bugünkü ekonomik koşullarda krize karşı tedbirli davranılması gerekiyor. İç siyasetteki kriz beklentisiyle, dışarıdan gelecek olduğunu düşündüğümüz ekonomik krizi kesinlikle birleştirmemeliyiz. Her ikisini ayrı ayrı değerlendirmeliyiz. Eğer, geleceğini düşündüğümüz küresel krizin üstüne bir de iç politik çekişmelerle ekonomiyi dalgalandırırsak Türkiye çok büyük bir ekonomik krizin içinde olur. Ama, ben böyle bir olasılığı düşünmek bile istemiyorum. Bölge ekonomisi açısından baktığımızda, önemli bir durgunluk var. Yatırımların durduğu, ekonominin yavaşladığı bir ortamla karşı karşıyayız. TOBB'un öncülüğünde, sivil toplum örgütlerinin işçi ve işvereniyle yaptığı çağrının özü, Türkiye'de uzlaşma olsun, her şey iyi olsun dileğiyle, yönetenlere yönelik bir mesajdır. Yönetenlerin, siyasetçilerin bu mesajı algılayarak, gergin ortamı, gerek politikadan gerekse ekonomiden uzak tutmaları bizim geleceğimiz için teminattır. Herkes temel değerlere sahip çıkmalı Kocaeli Sanayi Odası Başkanı Yılmaz Kanbak : Uygar ülkeler bölücülük, gericilik gibi konularla uğraşmıyor. Onların derdi ekonomi. Ekonomiyi sürekli gündemlerinde tutuyor ve tartışıyorlar. Bizde ise siyasi tartışmalar ekonomiyi gölgeliyor; her kafadan bir ses çıkıyor. Siyasi konuları ve tartışmaları bir tarafa bıraktığımızda, herkesin ülkenin temel değerlerine sahip çıkması ve saygı göstermesi gerekiyor. Biz küresel ekonomiden etkilenmeyiz, bize bir şey olmaz diyemeyiz. Mutlaka bir yansıması olacak: Kredi daralması olacak, yatırımlar azalacak. Merkez Bankası Başkanı'ndan da ciddi uyarılar geliyor. Üç bakan bir açıklama yaptı ama IMF ile devam edilip edilmeyeceği konusunda tereddüt var. 40 milyar dolarlık girdiye ihtiyacımız var, bunu doğrudan sermaye girişi ya da dışarıdan borçlanma yoluyla sağlayacağız. Krizi dikkate aldığımızda, doğrudan sermaye girişi beklenen düzeyde olmayacak, dışardan borç bulacağız. Eğer arkamızda IMF olursa dış borçlanmada ve maliyet konusunda daha avantajlı duruma gelebilir; daha ucuza kredi alabiliriz. AB ile ilişkiler dış piyasalar açısından bir güven unsuru, fakat, buraya da baktığımızda AB konusunda ilerleme yok, ilişkiler durma noktasında. Sonuçta bir belirsizlik ortamı var. İş dünyasının moral ve motivasyona ihtiyaçı var Kayseri Sanayi Odası Başkanı Mustafa Boydak: Türkiye'de siyasi ortam hoşumuza gitmiyor. Hem iktidar hem muhalefet tarafından ortamın normalleşmesi lazım. Ekonominin en öncelikli konu olması gereken bir dönemi yaşıyoruz. Hükümetin atacağı adımlarla mikro reformları gerçekleştirmesi gerekiyor. İş aleminin şu anda moral ve motivasyona ihtiyacı var. İş dünyasının eskiden beri dillendirdiği küçük düzenlemeler bulunuyor. Türk özel sektöründe bir numaralı sorun finansman temini. Bazı sektörlerde hammadde tamamen dışa bağımlı; ithalattan alınan yüzde 3'lük Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu, bu dönem sıfırlanmalı. Bankacılıkta aracılık maliyetlerinin sıfırlanacağı söylendi, bekliyoruz. Çünkü iş âlemi küçük adımlarla mutlu olan bir topluluktur. Bunların her gün birer birer ilan edilip rahatlama yaratılması lazım. Mikro düzenlemeler ardı ardına gelmeli. Piyasalar açıldıkça devletin gelirleri de artacak, bu dönemde bunlara dikkat etmek gerekiyor. Türkiye çok daha zor dönemlerden geçti. Burada yapılması gereken şu: Birbirimizi seveceğiz ve görüşlerimizle kabul edeceğiz. Bir gerginlik var ama kamplaşma şeklindeki değerlenmelere katılmıyorum, bunların hepsi geçici ve aşılacak." Gerilimin GAP'ın aksamına neden olmasından endişeliyiz İsmail Demirkol (Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı): Görev, askerinden siyasi partilere; bunların üzerinde Sayın Cumhurbaşkanı'na kadar herkese düşüyor. Cumhurbaşkanı'ndan beklentimiz bütün siyasi partilere itidal tavsiye etmesi, gerginliği giderici olmalarıdır. Ancak, bu liderlerle sağlanabilir mi, onu bilemem. Dünyada yaşanan finansal bir kriz var. Bu krizin etkilerinin olabildiğince az zararla atlatılması için tedbirler alınması gerekir diye umarken, enerjimizi aylardır türban, kapatma davası, Ergenekon gibi konulara harcıyoruz. Devamlı kapışma hali var. Bütün konuşmalar kavga eder gibi Gerginliği giderelim diyenlerin kendileri gerginlik yaratıyor. Tabii ki ekonomi bu durumdan olumsuz etkilenecek. Zaten etkileniyor da. Bu etkiyi azaltmak gerekirken, artırılıyor. Kendi bölgemize geldiğimizde; Sayın Başbakan GAP'ı 5 yılda bitireceğini ifade etti. Her ne kadar içeriği açıklanmadıysa da bizi bir beklentiye soktu. Biz de artık gerçekten bunun önemine varıldı diye sevinirken, şimdi gerilim ortamı çıktı. GAP'ın aksamasından endişe ediyoruz." Hükümet, STK'ların sayduğu çağrılarını dikkate almalı Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Kaya: Siyasi gerginlik bölge ve ülke ekonomisi açısından büyük bir belirsizlik. Geleceğe yönelik hesaplar yapılamıyor, bu durum ülkeye zarar veriyor. Bugün bir çok işletme kapasite düşürdükleri için işçi çıkarmaya başladılar. Siyasi gerilim ister istemez onları etkileyecek. Türkiye'nin esnafını, sanayicisini, işçisini temsil eden konfederasyonların bir araya gelerek, sağduyuya davet etmeleri, aslında olayın vahametini gösteriyor. Bu sıradan bir davet değil, yaşanacak sıkıntının habercisi. Hükümetin bu uyarıyı özellikle dikkate alması gerekiyor. Burada görev sadece hükümete değil, herkese düşüyor. Yaşanan kriz Türkiye'nin genel sorunu. Cumhurbaşkanından tutun da Meclis'teki tüm siyasi partilere, sivil toplum örgütlerine kadar herkesin ortak bir tavır alması gerekiyor. Bunun için, en başta hükümet olmak üzere, muhalefet partileri, sivil toplum örgütleri ve Cumhurbaşkanının müdahalesi ile ortak aklı yaratmalıyız. Yoksa 'benim dediğim doğru' anlayışıyla, bu krizin sonu gelmez, ülke de uçurumun kenarına gelir. Bu anlamda herkese görev düşüyor. Bölgede ekonomi durdu yatırımlar askıda Siirt Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Güven Kuzu: Türkiye 3-4 aydır bu olaylarla uğraşıyor. Bölgeye baktığımızda, ekonomik anlamda hayat tamamen durmuş durumda. Yatırımlar askıya alındı ve durma noktasına geldi. Döviz kurlarında artış söz konusu. İnsanların yatırım yapmak konusunda güvenleri kalmadı; çünkü, geleceği çok net göremiyorlar. Dışardan yatırımcı gelmiyor, içerideki yatırımcı dışarıya kaçmaya başladı. Bu anlamda büyük sıkıntılar var. Herkesin sağduyulu olması lâzım. Zaten ABD'de yaşanan ekonomik kriz Türkiye'ye yansımış durumda. Buna bir de iç meseleler eklenince risk giderek artıyor. Herkesin aklını başına alıp ülkeyi; öncelikle de ekonomiyi düşünmesi gerekiyor. Siyasi partiler uzlaşma içine girmeliler. Sivil toplum örgütleri tarafından yapılan çağrı da olumlu karşılandı, bunun gereği yerine getirilmeli. Çünkü kaybedecek zamanımız yok. YDK'daki 100 denetçiye ne oldu? CHP Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a Yüksek Denetleme Kurulu'nda görev yapan yaklaşık 130 denetçiden 100'ünün görev yerlerinin değiştirilip değiştirilmediğini, değişikliğin gerekçelerini ve hangi yönetsel ve bilimsel ihtiyaçtan kaynaklandığını sordu. Ünsal, Başbakan Erdoğan'dan ayrıca şu soruya da yanıt bekliyor: "TPAO ve BOTAŞ gibi kuruluşları denetleyen grupta görev yapan 6 denetçinin görev yerinin değiştirildiği doğru mu? Doğru ise bu değişikliğin gerekçeleri nelerdir? Bu durum bu kuruluşların denetiminde zafiyetlerin ortaya çıkmasına neden olmaz mı? TPAO ile Çalık Grubu arasında imzalanan gizli anlaşmanın YDK tarafından saptandığı ve BOTAŞ'ın neredeyse tüm üst düzey görevlilerinin tutuklandığı kamuoyuna yansımıştır. TPAO ve BOTAŞ'ı denetleyen 6 denetçiden 5'inin değiştirilmesinin yaşanan bu olaylarla bir ilişkisi var mı? Çiftçiye elektrik affı CHP Gaziantep milletvekili Yaşar Ağyüz, kuraklık nedeniyle tarımsal sulamayı yeraltı suları ile yapan ve ürün rekoltesinin düşmesi nedeniyle ekonomik zorluk içinde bulunan çiftçilerin elektrik borçlarını Meclis gündemine taşıdı. Soru önergesinde, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker'e, çiftçilerin tarımsal sulama için kullandıkları elektrik nedeniyle birikmiş borçlarının faiz ve gecikme zammıyla birlikte büyük meblağlara ulaştığını ve elektrik saatlerinin mühürlendiğini hatırlatan Ağyüz, "Çiftçinin elektrik borçlarıyla ilgili faiz affı ve ana paranın 24-36 ay süreli taksitlendirilmeyle ödenebilmesi için yasal düzenleme düşünüyor musunuz?" sorusunu yöneltti. Meclis gündeminde neler var? KİT Komisyonu çalışmalarına başlıyor: Meclis KİT Komisyonu denetim faaliyetlerine bu hafta başlıyor. Komisyon iki buçuk ay sürecek çalışmaları kapsamında bugün Devlet Demiryolları ve bağlı ortaklıklarının; yarın da Devlet Malzeme Ofisi ile Acıpayam Selüloz Sanayii AŞ'nin 2006 yılı hesaplarını denetleyecek. TRT Tasarısı Plan ve Bütçe Alt Komisyonu'nda: TRT'nin bazı birimlerinin kapatılmasını, hizmetine ihtiyaç kalmadığına karar verilecek personelin diğer kamu kurum ve kuruluşlarına nakledilmesini öngören yasa tasarısı geçtiğimiz hafta hükümetin yaptığı sunuşun ardından alt komisyona gönderildi. � Ast komisyon tasarıyı yeniden düzenleyecek. Borçlar Kanunu Tasarısı görüş aşamasında: Şubat ayında Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin'in yaptığı sunuşun ardından TBMM Adalet Alt Komisyonu'na sevk edilen Borçlar Kanunu Tasarısı için ilgili 150 kurum ve kuruluştan görüş istendi. Sivil toplum örgütleri, hukuk fakülteleri, barolar, siyasi partilerin de aralarında bulunduğu kurum ve kuruluşlara verilen süre geçtiğimiz hafta sona erdi. Alt komisyonun, tasarıyı bu haftadan itibaren, gelen görüşleri de dikkate alarak, şekillendirmeye başlaması bekleniyor.