Ankara Sohbetleri'nin bu haftaki konuğu Eti Maden İşletmeleri Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Yılmaz:

Ankara Sohbetleri'nin bu haftaki konuğu Eti Maden İşletmeleri Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Yılmaz:

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Borda 500 milyon dolarlık ihracat yaptık, 2012'de hedef 1 milyar dolar ANKARA - Eti Maden İşletmeleri Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Orhan Yılmaz 2008 yılında bor kimyasalları ihracatının 552 milyon doları aşacağını belirterek, "Psikolojik sınırı aştık. Bundan sonra 2012 hedefi olan 1 milyar dolara yoğunlaşacağız. 150 milyon dolarlık yatırım ile kapasitemizi iki katına çıkaracağız. Böylece ihracat hedeflerimize 2012'den öncede ulaşabiliriz. Sonrası daha kolay olacak ve ihracatımız geometrik olarak artacaktır" dedi. Suskunluğunu Ankara Sohbetleri'ne katılarak bozan Orhan Yılmaz, Ankara Temsilcimiz Ferit B. Parlak'ın sorularını yanıtladı. Yılmaz, özelleştirmenin düşünülmediğine dikkat çekerek 2008 ve 2009 yılında gerçekleşecek yatırımlar hakkında bilgi verdi. Son yıllarda 'bor madeni' ile ilgili gerçekliğinden emin olmadığımız yüzlerce tartışmaya şahit olduk. Eti Maden İşletmeleri de bu tartışmalarda ön plandaydı hep. Birtakım suçlamalara da maruz kaldınız ama hiç cevap vermediniz, konuşmadınız. Neden? Evet doğrudur. Bugüne kadar konuşmamayı tercih ettik. Bilerek ve isteyerek yaptık bunu. Çünkü bu kurum çok yıpratılmış, çok speküle edilmişti. Haklı ya da haksız, birçok bakımdan yoğun eleştiri bombardımanına tutulmuştu. Kuruma yıllarını veren insanlar bir araya geldi. Mesela ben 22 sene bu kurumda ve birçok pozisyonda çalıştım. Kurumun eksiklerini, neler yapabileceğini, ne yapması gerekliliğini biliyorduk ve bunu avantaja çevirmeyi bildik. Bu safhada bir sürü insanla çalıştık. Tamamen profesyonelce düşündük. Ve devlet kuruluşları bir yana özel sektör kuruluşları açısından bile imrenilecek bir noktaya geldik şu anda. Bor kimyasallarında üretimi 436 bin tondan, 1 milyon 400 bin tona çıkardık. Bu büyük bir başarıdır. Bundan sonra üretimin geometrik oranlarda artacağını biliyoruz, bunun da temelini atmış olduk. Eti maden, birçok disiplini barındırıyordu eskiden: Krom, gümüş, bakır ve bor şeklinde. Şimdi sadece borda faaliyet gösteriyoruz. Sadece borda geldiğimiz nokta, eskiden tüm disiplinlerde geldiğimiz noktanın 2 katı. Parasal olarak, sağladığı fayda olarak. İhracatın en yüksek olduğu dönem olan 1995 yılında ihracatımız 338 milyon dolarken, bu sene 550 milyon dolara sadece bor kimyasalları ile yaklaştık. 68 ülkeye ihracat yapıyoruz Bor madenini işlemeden, ham haliyle ihraç ettiğiniz için eleştiriliyorsunuz. Doğru mudur bu? Biz fiziksel olarak zenginleştirilmiş bor kimyasalları ve bor cevherleri üretiyoruz. Tabiattan çıktığı haliyle tüvenan dediğimiz malzemenin hiçbir işlem yapılmamış hali ile satılması konusunda kamuoyunda büyük bir yanılgı var. Bu kurumun tarihinde, tüvenan satışı, hiç yok. Bizden önce de yok, bizim zamanımızda da yok. Ancak Türkiye'de iletişim problemi var. Her iki tarafı da kapsayan bir şekilde. Bizleri de, kamuoyunu da kapsıyor. O kadar büyük bir kuruluş ki burası, kamuoyu bu büyüklüğü bile kavrayamıyor. Dünyanın 68 ülkesine ihracat yapıyoruz. Pazarlama, satın alma, üretim, yatırım, AR-GE yapıyoruz. Bunların tamamını aynı anda yapan bir kuruluş çok azdır. Bizim dönemimizde hem nicelik hem de nitelik arttı. Miktarlar açısından çok büyürken, nitelik olarak konsantre bor cevherleri satışından bor kimyasallarına doğru büyük bir dönüşüm oldu. Toplam satışımızın yüzde 35'i 2002 yılında fiziksel zenginleştirilmiş bor cevherleri, yüzde 65'i bor kimyasalı idi. Şimdi, yüzde 88 bor kimyasalı, yüzde 12'si konsantre bor cevheridir. 2002 yılında toplam 780 bin ton ihraç ederken, bu sene 1 milyon 400 bin ton ihraç etmişiz ve bunun yüzde 88'i bor kimyasalı. Bunun en iyi göstergesi satış miktarı 2 katına çıkarken parasal değer olarak 3 kat artıdayız bu yıl. Yani 750 bin tondan, 1.5 milyon tona çıkarken; parasal olarak 186 milyon dolardan, 550 milyon dolara çıkmışız. 3 senelik malımızın hepsi satıldı Niceliği, üretim kapasitesini artırarak mı, yeni yatırımlar yaparak mı artırdığınız? Biz göreve geldiğimizde kapasite kullanımı yüzde 60'lar seviyesindeydi. Bu sene 1 milyon 400 bin ton ürün üretirken, yüzde 100 kapasitede çalıştık ve üretimin tamamını sattık. Daha da önemlisi kurumun şu anda 2.5-3 sene satacak malı yok, hepsi satıldı. Önceden "Nereye pazarlayacağız?", "Malı nereye satacağız?" derken; şu anda satılacak mal yok, şu anki mevcut kapasitemizin yüzde 30 daha fazlası da olsa, talebi karşılayamayacak pozisyona geldik. Bu kadar talep varsa, yatırımları artırıp, daha fazla üretmeyi düşünmüyor musunuz? Yatırımı da düşündük elbette, kapasitenin yüzde 60 olduğu zamanlarda da düşündük, ancak yatırım süreci oldukça uzun zaman alıyor. 2002'den bu yana yaptığımız çalışmalarla Uzakdoğu pazarına hakim olduk. Son 5 yılda 6 kat büyüdük bu pazarda. Rusya'ya 8 kat, Çin'e 14 kat büyüdük. Avrupa'da da çok büyüdük. Amerika'da 2 kat büyüdük. Ancak mal olmadığı için nerelere kadar gideceğimizi test edemiyoruz. Mevcut üretimimizi artıracak şekilde yatırımlara da 2005 yılından itibaren başladık. Öyle bir projeksiyon koyduk ki, yapacağımız yeni üretimlerle, 1 milyar dolarlık ihracata 2012 senesinde çıkacağız. Bizim 1 milyar dolarımız ne anlama geliyor, biliyor musunuz? İthalatımız yok. İthal girdisiz ihracat yapıyoruz. Yani sadece yerli kaynakların paraya dönüşü söz konusu. Ciromuz, neredeyse kârlılığımız demektir bizim. Ve bu kârın tamamı bu topraklarda kalıyor. Geçen seneki kârımız 215 milyon YTL. Bu sene 300 milyon YTL olacak. Ciromuz 1 milyar dolara çıktığı zaman kârımız 600 milyon dolar olacak. Belki de Türkiye'nin ithalattan arındırılmış haliyle ihracatını hesaplasak bu halimizle sayılı firmalar arasına gireriz. 150 milyon dolarlık yatırım yapacağız Yeni yatırımlar için ne kadarlık bir kaynak gerekiyor? Yatırım metodolojimizi de değiştirdik. Göreve geldiğimizde 730 bin ton kapasitemiz vardı. Ve bunu oluşturmak için 750 milyon dolar harcanmıştı. Biz aynı kapasiteyi tekrardan inşa edeceğiz ve bunu 150 milyon dolara yapacağız. Ama haksızlık etmemek için söylemek gerekir, mevcut altyapının avantajlarını da kullanacağız. Burada kapasite artırmak mümkün mü, buna bakıyoruz, yüzde 90 oranında kapasite artırmak mümkün oluyor ve biz o kapasite artırımları ile büyüyüp çok büyük miktarlara çıkıyoruz. Dolayısıyla birim yatırım maliyetleri çok düşük olduğu için ve çalışanların sayısını azaltıp, etkin bir çalışma temposu tutturduğumuz için maliyetlerimiz düşüyor. Bu nedenle şu anda bizimle dünyada rekabet edebilecek hiç kimse yok. İlk defa patent aldık AR-GE çalışmalarından bahsettiniz. Yeni geliştirdiğiniz ürünler oldu mu? Bu kurum 1935'te kurulmuş. Tarihinde bir tane patent yok. İlk defa patente uygun bir iş yaptık. Yeni bir ürün geliştirdik. Hem laboratuvarını, hem pilotunu, hem de tesisini biz yaptık. Ve malın satışını da gerçekleştirdik. Ve sadece bu üründe yıllık ihracatımız 250 milyon doları bulacak. Şu anda yok satıyoruz. Kalsine çinkal dediğimiz bu ürün, cam elyafı sektöründe yoğun olarak kullanılıyor. Elazığ'da bikoramat fabrikası vardı. Bankacılık zamanın da bize gelmiş ve o gün bugündür kontağı bile açılmamıştı. Yani 1982 yılından bu yana güvenlik görevlisi, işçisiyle sıfır üretim gerçekleştirilmişti. O fabrikanın her şeyini tasfiye ettik. Tüm ekipmanlarını Eskişehir Kırka'ya getirttik. Ve o ekipmanla bir fabrika yaptırıyoruz. 100 tıra yakın makine çıktı ordan. Normal şartlarda bunların hepsi hurdaya çıkardı. Pazardaki kârlılığımız çok artıyor, satış miktarımız artıyor, ben inanıyorum ki 1 milyar dolarlık ihracat hedefimiz 1-2 yıl içinde çok çok az gelecek. Özelleştirme yok, tam aksine gaza basıyoruz Bu çalışmalarınız özelleştirmenin mi, özelleştirmemenin mi habercisi? Bazı şartlar direkt bizimle ilintili değildir. İstediğiniz kadar özelleştirme yapın, devletin elinde illa ki işletmeler olacak, bu işletmeler ille de mal üretmek manasında olmayabilir, hizmet de üretebilir. Bu işletmelerin nasıl yönetilmesi gerektiğini, birinin oturup sıfırdan elden geçirmesi lazım. İnanın, bu bahsettiğim olay Türkiye'nin en önemli meselesidir. Çünkü bir işletme nasıl yönetilmez konusunda, ne kadar kural, prosedür varsa, hepsi mevcut Türkiye'de. Ancak bir grup çıkacak, biraz da kaçık olacak, uçurumun kenarına kadar gelip bir şeyler yapmaya çalışacak ve korkmayacak. İşte o zaman yapılabiliyor. Bu da binde 1. Bu tür kurumlardaki tüm sorumluluklar yönetim kuruluna aittir ancak tek yetkili yönetim kurulu değildir. Yani şuradan bu izin, şuradan şu izinle uğraşmaktan iş yapılamaz hale geliyor. Kurumlara ehil adamları getirmezseniz, dünyanın imkanını koyun mevcut mekanizmayı 10 kat daha artırın yanlış yapmaya devam edilir. Burada önemli olan tepe yönetimde düzgün insanları getirip arkasından hesap sorulmalıdır. İcra ile uğraşan denetleme yapamaz Şimdi denetimde kalması gereken organlar isimlerini söylemek istemiyorum, icrayla bütünleşiyorlar. Diyelim ki yanlış yapıldı, bu sistemde nasıl hesap soracaklar. Soramıyorlar, çünkü icrada da kendileri varlar. Özelleştirme konusunda çok büyük spekülasyonlar yapılıyor sanki, birileri buranın özelleşmesini istiyor. İnternet haberleri okuyoruz "Eti Maden 40 milyon dolara satılıyor" diye ama bu haberler yayımlanırken kasamızda 300 milyon YTL paramız var. Bir de o kadar çok yatırım yapıyoruz ki, özelleştirme niyetinde olunan yerlerde yatırım yapılmaz. Tam tersine gaza basıyoruz, üstelik bunu teşvik eden bir irade var orta yerde. Bunun tersini görsek biz de açıkça söyleriz. Özelleştirme diye bir şey yok. Susurluk Şeker Fabrikası'nda bor minerali üreteceğiz Hatta biz şeker fabrikalarına talip olduk. Özelleştirme İdaresi de şu anda onay verdi. Susurluk Şeker Fabrikası'nı bize verecekler. Bor üretmek için, dünyada ilktir. Bu bizim yaptığımız en önemli şeylerden bir tanesidir. Var olan fabrikayı birazcık yatırımla boraks penta hidrat üretecek hale getireceğiz. Bu çok özgün bir fikirdir. Ben kimya yüksek mühendisiyim, gittik inceledik baktık, bir boraks penta hidrat üretmekle felsefe olarak şeker üretmek arasında hiçbir fark yok. Ekipman bazında da çok büyük farklılık yok. Tabii ilave etmeniz gereken kısımlar var. Fabrikanın yeni hali ekonomiye katkı açısından bakarsanız kat be kat daha yüksek olacak. Altın arıyoruz, bulursak işleteceğiz - Diğer madenler konusunda yeniden üretim düşünüyor musunuz? Bor dışındaki madenlerde de aslında elimiz serbest. Mevzuat açısından bir sıkıntımız yok. Arkadaşlara da söyledim açıkçası, bor dışındaki yerlere de yatırım yapabiliriz diye. Fizibilitesi, pazarı olması kaydıyla başka yatırımlara da girebiliriz. Bizim 'kömür, petrol' dışında kısıtımız yok. Mesela biz altın arıyoruz şu anda. Bulursak orayı işletiriz niye işletmeyelim. Hem parasal, sermaye durumumuz son derece müsait, bizim çalışma esasları içinde bunların hepsi var. Yapabilir miyiz yok, yapıyoruz. Kamuoyu bizi tanımıyor, bizi madenci olarak biliyor. Biz madenci falan değiliz, madenden ileri bor kimyasalları üretiyoruz biz. Yani adam akıllı mamul madde üretiriz ama kamuoyu bizi sanki bir endüstri minerallerini kaza kaza çıkartıp, vagonlara gönderen bir kurum şeklinde algılıyor ama yanlış. - Nihai ürün konusunda yatırımınız olacak mı? Nihaiden ne anlıyoruz? Mesela elyaf. Biz elyaf fabrikası kurabiliriz. Bunun için hem mevzuat müsait, hem de kafa müsait. Ancak bu ürünü pazarlamak çok daha önemli. Bu nedenle müşterilerimize birlikte yatırım yapalım demeye başladık. Bu girişimimiz çok yakın zamanda karşılık görecektir. Bor ile ilgili efsaneler var - Bordaki hidrojenden faydalanma konusunu 2009 yılı yatırım programımıza koyduk... Sizin önünüze 100 tane ekmek koysalar, siz günde ne kadar ekmek yerseniz o kadar yersiniz. Dünyada da bor tüketim hızında bir seviye var. Fazla üretmemiz fazla tüketilmesi anlamına gelmeyecek. Doğrunun bir parçasını söylemek yanlıştır ama şimdiye kadar hep doğrunun bir parçası söylendi. Nedir o parça: Bor rezervi şu kadar, fiyatı bu kadar çarpıp bölüyor trilyon dolarlar çıkıyor. İyi de kardeşim bunu hangi sektör alacak, ne zaman alacak, nasıl alacak, yani sektörler belli topu topu 3 tane. Bir başka efsane enerji, petrol meselesi. Bunlar şu anda efsane, niye efsane dediğim açıklayayım: Borun hidrojen taşıma kabiliyeti var doğru, sodyum bor hidrür formunda. Ancak klasik metotlarla elde edilen enerjinin maliyetinden tam elli kat daha pahalı. Sodyum bor hidrür üreten teknolojiyi ucuzlaştırabilirsiniz. Onun da çalışmaları devam ediyor. Yoksa, bizim elimizde bor var, biz bundan enerji elde edelim, Türkiye'yi kurtaralım. Bugünün doğrusu değil bunlar. Yarın olmayacak mı, olur, ama yarın ne zaman onu bilemiyoruz. Eti Maden olarak da biz, sodyum bor hidrür üretmek için yatırım planımıza koyacağız. Meşhur hidrojen enerjisi kaynağı olarak 2009 yılının yatırım programına koyacağız. Biz sodyum, bor, hidrür üreteceğiz böyle bir programımız var. Ama bunları kimyasal olarak satmak üzere bu hedefteyiz. Maliyetimiz o kadar ucuz olur ki, işin enerji tarafında da çalışılabilir. Ama bugünün doğrularından ekonomi görünmüyor. Katma değeri yüksek yeni bor ürünleri yöneldi Katma değeri yüksek yeni bor ürünleri ürettik AR-GE biriminin yürüttüğü çalışmalar . Bor oksit . Kalsine tinkal . Zirai bor . Çinko borat . Susuz boraks Yeni ürün: Kalsine tinkal Kalsine tinkal adında yeni bir bor ürünü ve üretim metodu geliştirilmiş ve yarı endüstriyel ölçekli 25 bin ton/yıl kapasiteli tesis kurulmuştur. Ürün ve üretim yönteminin korunması için patent başvurusu yapılmıştır. Kalsine tinkal ile izolasyon malzemesi sanayi hedef pazar olarak seçilmiş ve başlangıçta yılda 100 bin ton ürün satışı hedeflenmiştir. 2007 yılında tamamlanan projeler . Bigadiç Konsantratör Tesisi kapasite artırımı . Bigadiç 2. Bor Öğütme Tesisi . Kırka Paketleme Tesisi ve Ambar Binası . Kırka Kalsine Tinkal (Pilot) Tesisi . Bandırma Sodyum Perborat Tesisi Tevsii . Bandırma İhracat Stok Sahası Devam eden projeler . Bandırma Zirai Bor (Eti Dot-67) Üretim Tesisi . Bandırma Boraks Dekahidrat Tesisi Tevsii . Kırka 4. Boraks Pentahidrat Tesisi . Kırka Tek Kademede Penta Üretimi . Emet Borik Asit Tesisi Tevsii . Kırka Boraks Dekahidrat Üretim Tesisi Yatırım süreci başlatılan yeni projeler . Öğütülmüş Kolemanit Tesisi 400.000 ton/yıl . Zayıf Çözeltiden Boraks Dekahidrat Üretim Tesisi 80.000 ton/yıl . Boraks Pentahidrat Üretimi 100.000 ton/yıl . Hidrojen Peroksit Üretim Tesisi 50.000 ton/yıl (Yüzde 100 HPO) . Bor Üretim Kompleksi 240.000 ton/yıl boraks pentahidrat 100.000 ton/yıl borik asit 50.000 ton/yıl sodyum sülfat Herkes Çin'den, Çinliler bizden korkuyor Herkes Çin istilasından korkuyor, Çinliler de bizden korkuyorlar. Buraya heyetler geldi. Size kota koyacağız diye. Çünkü, biz Çin pazarının yüzde 77'sine hakim olduk bor konusunda. Ama bizden iyisini bulamayacaklar, bizde müşteri olarak onlardan iyisini. Bu nedenle kota koyacaklarına inanmıyorum. Memur kafasına sahip değilim Memur kafasındakilerde bunları hurdaya vermek istiyorlardı. Ben o kafada değilim, hiçbir zaman olaya böyle düz bakmadım. Bazısı arabaya araba olarak bakar, bazısı ise motor, şanzıman, tekerlek vs. diye ayrıntılarına bakar. Makinelerde bilgi avantajını çok iyi kullandık. Ufak değişikliklerle son teknoloji makinelerimiz oldu. Hazine'ye 200 milyon YTL veriyoruz Bizim sahibimiz Hazine, devlet yani. Her sene kazandığımızın, yani kârımızın yüzde 90'ını Hazine'ye transfer ederiz. Yüzde 10 buradaki işletme sermayesi olarak kalır. Geçen sene 140 milyon YTL temettü verdik, bu sene 200 küsür milyon YTL Hazine'ye veriyoruz. Gelecek sene bundan çok daha fazlasını vereceğiz. Susurluk Şeker Fabrikası'nda bor minerali üreteceğiz Biz şeker fabrikalarına talip olduk. Özelleştirme İdaresi de şu anda onay verdi. Susurluk Şeker Fabrikası'nı bize verecekler. Bor üretmek için, dünyada ilktir. Bu bizim yaptığımız en önemli şeylerden bir tanesidir. Var olan fabrikayı birazcık yatırımla boraks penta hidrat üretecek hale getireceğiz. Bu çok özgün bir fikirdir. Ben kimya yüksek mühendisiyim, gittik inceledik baktık, bir boraks penta hidrat üretmekle felsefe olarak şeker üretmek arasında hiçbir fark yok. Ekipman bazında da çok büyük farklılık yok. Tabii ilave etmeniz gereken kısımlar var. Fabrikanın yeni hali ekonomiye katkı açısından bakarsanız kat be kat daha yüksek olacak. Ayrıntılardaki Orhan Yılmaz Ferit B.PARLAK ferit.parlak@dunya.com Bor madeni ve kimyasalları ile ilgili birçok şey söylendi, birçok şey konuşuldu. Trilyonlarca dolarlık rezervlere sahip olduğumuz ama bunu kullanamadığımız defalarca tekrarlanıp, eleştirildi. Bor konusunda sözün esas sahibi ise bugüne kadar hiç konuşmadı. Kuruma yöneltilen gerçek ya da yanlış hiçbir suçlamaya, yıpratma girişimine cevap vermedi. Sessiz kalmayı tercih etti ya da biz sessiz kaldığını düşündük. O kurumun yani Eti Maden İşletmeleri'nin Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Yılmaz, Ankara Sohbetleri'ne konuk olarak o sessizliğini bozdu, Eti Maden'in o sessizlik döneminde 'bor' konusunda nereden nereye geldiğini anlattı. * * * Borda dünya rezervlerinin yüzde 72.2'sine sahibiz. Türkiye'yi yüzde 8,5'lik rezervle Rusya, yüzde 6,8'lik rezervle ABD, yüzde 3,5'lik rezervle Şili, yüzde 3,1'lik rezervle Çin ve yüzde 1,9'luk rezevle Peru takip ediyor. Son 5 yılda gerçekleştirilen üretim ve verimlilik artışıyla dünya üretiminin yüzde 37'sini gerçekleştirerek, dünya bor piyasasında piyasa belirleyici bir rol üstlenmeye başlamış Türkiye. Yüzde 30'luk üretimle ABD, yüzde 9'luk üretimle Çin, yüzde 8'lik üretimle Şili ve yüzde 4'lük üretimle Rusya ise Türkiye'yi takip eden ülkeler. Bu rakamları doğruluyor Yılmaz. Ve ekliyor, "Son 5 yılda Çin'e olan ihracatımız 14 kat, Rusya'ya olan ihracatımız 8 kat arttı. Çin'de yüzde 77 ile pazar lideri konuma geldik. Yeni yatırımlarla hayal bile edemeyeceğimiz noktalara geleceğiz." * * * Yılmaz, trilyonlarca dolarlık rezerve sahip olduğumuzu doğruluyor ama trilyonlarca doların ekonomiye kazandırılması konusunda gerçekçiliğini gösteriyor. Örneklendiriyor, "Sizin önünüze 100 tane ekmek koysalar, günde ne kadar ekmek yersiniz? Dünyada da bor tüketim hızında bir seviye var. Fazla üretmemiz, fazla tüketilmesi anlamına gelmeyecek. Doğrunun bir parçasını söylemek yanlıştır ama şimdiye kadar hep doğrunun bir parçası söylendi. Nedir o parça: Bor rezervi şu kadar, fiyatı bu kadar, çarpalım, trilyon dolar. İyi de bu ürünü hangi sektör alacak, ne zaman alacak, nasıl alacak? Sorularına yanıt yok. Bir başka efsane enerji meselesi. Bunlar şu anda efsane, niye efsane açıklayayım: Borun hidrojen taşıma kabiliyeti var. Doğru. Ancak klasik metotlarla elde edilen enerjinin maliyetine oranla tam elli kat daha pahalı. Teknik olarak mümkün, ekonomik olarak da mümkünse o işe oldu dersiniz, aksi takdirde altından bakır elde edersiniz, bu iş midir şimdi? Ama bordan enerji üretimi ileride ekonomik olarak da mümkün duruma gelebilir. Biz bunu beklemeden enerji konusunda yatırım kararı aldık. Sırf "geciktik" demeyelim diye. * * * Yılmaz'ın anlattıkları ve rakamlar, bor yatırımlarında gecikmediğimizi, hatta önemli bir mesafe aldığımızı gösteriyor. Yeni yatırım kararları bürokratik engellere takılmazsa, ithal girdi kullanılmadan, tamamen yerli kaynaklarla üretilen bor kimyasalları ihracatının kısa dönemde 5-10 milyar doları aşacağını söylemek müneccimlik olmasa gerek. Özelleştirme ise bu tip kurumların geleceğini belirsizleştirip, soru işaretlerini artırır.