Bankalar hırsa kapılıyor

Başbakan Yardımcısı Babacan "Bankacılık mutlaka rekabetin olması gereken bir alan ama düzenlemeler yerli yerinde değilse hırs ve yarış bankaları hatalar içerisine düşürebiliyor" dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL - Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "Bankacılık mutlaka rekabetin olması gereken bir alan ama düzenlemeler yerli yerinde değilse, riskleri önleyici perspektif ile yapılmadıysa o rekabet ortamında bazen hırs ve yarış bankaları hatalar içerisine düşürebiliyor" dedi.

Babacan, Türkiye Katılım Bankaları Birliği (TKBB) Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, katılım bankalarının da bir parçasını teşkil ettiği bankacılık sektörünün, pek çok büyük finans kuruluşunun ve gelişmiş ülkenin iflas noktasına geldiği, merkez bankalarından sağlanan olağanüstü likidite imkanlarıyla yüzdürüldüğü bir dönemde gerçekten büyük bir başarı ortaya koyduğunu kaydetti.

Bütün bu finansal kriz döneminde, hala safhalar değiştirerek krizin devam ettiği dönemde tek bir finans kuruluşunun dahi sıkıntı yaşamadığını belirten Babacan, "Bankacılık sistemimize nereden bakarsanız bakın güzel bir büyüme ivmesi yakalamış durumdayız. Bankacılık sisteminin bu kadar sağlam olmasında 2004, 2005 ve 2006 yıllarında yapılan reformların çok önemli katkısı var. Bankacılık mutlaka rekabetin olması gereken bir alan ama düzenlemeler yerli yerinde değilse, riskleri önleyici perspektif ile yapılmadıysa o rekabet ortamında bazen hırs ve yarış bankaları hatalar içerisine düşürebiliyor" diye konuştu.

Babacan, ABD ile başlayıp tüm dünyayı etkisi altına alan bu krizde finans sektörü ile ilgili düzenlemelerin yeterince güçlü olmaması ve riskleri dikkate alan bir yaklaşım ile düzenlemelerin yapılmamasının, bu krizi doğuran en önemli sebeplerden biri olduğunu vurguladı.

Babacan, hükümetin son 10,5 yıllık dönemde hangi konuda olursa olsun doğruyu yapma konusundaki cesareti ve kararlılığının belirleyici bir rol oynadığını aktardı.
    
"Merkez Bankası, BDDK ve SPK iyi iş çıkarttı"
    
     Konumları gereği dünya ekonomisini yöneten ve kriz döneminde öne çıkan G20 bakanları, merkez bankalarının başkanları ve devlet başkanlarıyla sık sık görüştüklerini ifade eden Babacan, şunları dile getirdi:
     "Bütün bu süreçte şunu görüyoruz ki, bazı ülkelerde problemlerin kaynağı henüz anlaşılamamış durumda, bazı ülkelerde problemlerin kaynağı anlaşılmış. Bazı ülkelerde de hem problemin farkındalar hem de ellerinde yol haritası var ama yapılması gerekenler noktasında cesaretleri yok. Türkiye çok şükür bütün bu konularda hem problemin farkına varan hem çözüm için ne gerektiğini iyi bilen, her zaman da zor ve gerekli kararları uygulayacak cesaret ve siyasi iradeye sahip bir hükümete erişmiş durumdadır."
     Merkez Bankası, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDKK) ile Sermaye Piyasası Kurulunun (SPK) bu dönemde iyi iş çıkarttığını belirten Babacan, insan kaynağı ve gerektiğinde korkmadan doğru karar alabilme noktasında sektöre büyük katkıda bulunduklarını söyledi.
     Babacan, Türkiye'deki geleneksel bankalar ve katılım bankalarının insan kaynağı açısından çok iyi noktaya geldiğini vurgulayarak, "Bırakın Türkiye'yi, dünyanın neresine giderse gitsin birinci sınıf bankacılık yapar duruma gelmişlerdir. Türkiye'de bankacılık sistemiyle ilgili alt yapı, özellikle bilgi işlem alt yapısı dünyada parmakla gösterilen noktaya geldi. Pek çok Avrupalı ve Rus banka, Türkiye'nin bankalarındaki bilgi işlem sistemini nasıl taşıyabilirizin araştırmasına girmiş durumdadır" ifadelerini kullandı.
    
"İslami bankacılığının dünyadaki payı tatmin edici değil"
    
     Babacan, katılım bankacılığının tüm dünyada önemi ve ağırlığı giderek artan ve dünyanın en büyük finans kuruluşlarının dahi kayıtsız kalamadığı bir alan olduğuna işaret ederek, "Günümüzde katılım bankacılığı ya da İslami bankacılık dünyanın pek çok ülkesinde yüzlerce kuruluşun faaliyet gösterdiği alan haline geldi" dedi.
     Konvansiyonel bankacılık yapan çok uluslu bankaların da İslami bankacılık esaslarına göre çalışan kuruluşları, birim ve ürünlerinin oluştuğuna dikkati çeken Babacan, şunları kaydetti:
     "Bu alanla ilgili farkındalığın artmasına paralel olarak ilgi duyan kuruluşların ürün çeşitliliğinin ve fonların hacminin her geçen yıl yükseliş sergilediğini görüyoruz. Dünya genelinde 600'den fazla İslami finans kuruluşu faaliyet gösteriyor. Bu tür finansal varlıkların toplamı da 1 trilyon doları aşmış durumdadır ancak dünyanın tümüne baktığınızda İslami finans sistemi tüm finans sisteminin sadece yüzde 1'ini teşkil ediyor. Hala toplam içerisindeki pay tatmin edici düzeyde değil."
     Babacan, katılım bankalarının çalışma prensipleri gereği faiz duyarlılığı olan vatandaşların, işletmelerin fon fazlalıklarını değerlendirmelerini ve getiri elde etmelerini sağladığını anımsatarak, "Ama bu fonların üretime aktarılması en önemli nokta. Katılım bankaları temel fonksiyonlarını yerine getirirken mali sektörde ürün ve hizmet çeşitliliğini sağlamakta, aynı zamanda sektörü daha kapsayıcı bir yapıya kavuşturmaktadır. Finans sisteminin daha da kapsayıcı olması katılım bankalarının da yerine getirdiği çok önemli bir fonksiyondur" diye konuştu.