Bilançolarda 'kur zararı' kredi endişesi yarattı

Dövizle ilişkili iş yapan şirketler, bilançolarda oluşan kur zararının yanısıra kredibilite tedirginliği de yaşıyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Sercan AKINCI

İSTANBUL - İş dünyası 2017 için tedirgin. Dolar kurunun yılı 3.50 seviyesinde kapatacak olması şirketlerin bilançolarının zarar yazmasına sebep olacak. Düşük kurdan vadeli ithalat yapan şirketler, şimdi daha yüksek bir meblağ ödeyecek olmalarından öte bu zararı kapatmanın yollarını arıyorlar. Tekstil gibi hammaddeyi ve ara malını çoğunlukla iç pazardan karşılayanlar için bu durum çok fazla sorun yaratmazken, özellikle dolarla ithalat yapıp, iç pazara satan ya da euro ile ihracat yapan tüm firmalar aynı sıkıntıyı yaşıyor. Bankaların krediyi bilançoya bakarak verdiğini söyleyen iş dünyası temsilcileri, finansmana ulaşmanın 2017’de daha da zorlanacağını ifade ediyorlar. Temsilciler, 3.30’un üzerindeki dolar kurunun yılın zararla kapatılmasına neden olacağına işaret ediyorlar.

İstanbul Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği (İDDMİB) Başkanı Rıdvan Mertöz, eskiden ihracatçıların doların artması ve emtia fiyatlarının gerilemesi halinde sevindiğini fakat bugün gelinen noktada her iki duruma da üzüldüklerini söyledi. Dolar artıp, emtialar düştüğünde yabancı müşterilerin hemen fiyat baskısı yaptığını bunun da zarara yol açabildiğini anlatan Mertöz, “Emtia fiyatı yüzde 10 düştüğünde müşterilerimiz ‘emtia düştü, bize yüzde 10 indirim yapacaksın’ diyorlar. Bizim maliyetlerimiz için emtianın payı yüzde 50 bile olsa, diğer yüzde 50’lik kısım düşünüldüğünde iskonto yaptığımızda zarar etmiş oluyoruz” dedi. Türkiye’nin ihracatının yüzde 50’sini Avrupa’ya yaptığını hatırlatan Mertöz, dolarla hammadde alıp, euroyla ürün satmanın, şirketlerin bilançolarına zarar olarak yansıdığını kaydetti. Bu zararlar nedeniyle, bankaların 2017 yılında firmalara kredi verme konusunda biraz katı davranabileceğine işaret eden Mertöz, “Bizim en önemli kaynaklarımız Eximbank başta olmak üzere bankalar. Sermaye takviyesini bunlar aracılığıyla yapıyoruz. Endişemiz var 2017 için. Bankalar bu konuda biraz duyarlı ve esnek olmalılar. Hepimiz borçluyuz. Herkes kredi çekmiş durumda. Biraz da bankalar fedakarlık edecek. Dönem onu gerektiriyor. Bu yıl hepsi yüksek karlılık açıklayacaklar yine. Gelecek yıl da bizi idare etsinler. 2017’de yanımızda olmalarını istiyoruz” diye konuştu.

“3.35 seviyesi zorlanmalı”

Dolar kurunun bugün olduğu gibi yılı 3.50 seviyelerinde kapatması halinde, Türkiye’de şirket bilançolarının çok büyük bir bölümünün ‘zarar’ yazacağına dikkat çeken iş dünyası temsilcileri, hesapların kapatılacağı 30 Aralık’ta ABD Doları’nın TL karşısındaki değerini aşağıya çekmek üzere özel bir çaba gösterilmesi gerektiğini ifade ediyor. Talepleri, ekonomi yönetiminin ve Merkez Bankası’nın piyasalara müdahale ederek, 30 Aralık’ta kuru 3.35 seviyesinin altına zorlanması. “Seferberlikse 30 Aralık bunun tam zamanı” diyen bir reel sektör temsilcisi, yılbaşı nedeniyle yurt dışı piyasaların ağırlıklı olarak kapalı olmasının da avantajına dikkat çekti.

Devlet de vergi alamayacak

Akdeniz Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Başkanı Ali Can Yamanyılmaz da ithalatçı firmalar ve dolarla hammadde alıp, euro ile ihracat yapan firmalar için paritedeki değişimlerin bilançolara zarar olarak yansıdığını ifade etti. Bunun gelecek yıl ekonomiye olumsuz etki yapacağını savunan Yamanyılmaz, “Çünkü bankalar bilançoya kredi veriyor. Karsız, zarar yazan bilançoya kredi vermezler. Hükümet buna bir çözüm bulmalı. Mevcut durum bizim finansmana ulaşmamızda sıkıntı yaratacak. Bu krizi tetikler” açıklamasında bulundu.

Şirketlerin, dövizin son 3 ayda ciddi şekilde artması nedeniyle yıl sonu bilançolarında zarar yazacağı görüşünü bir başka savunan kişi de Akdeniz Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Ali Uğur Ateş. Ateş’e göre yılın son 2 gününde dövizin aşağı çekilememesi halinde dolar borcu olan firmaların yüzde 80- 90’ı zarar yazacak. Faaliyet karlarının da kurdan kaynaklı olarak eriyip, durumu kurtaramayacağını savunan Ateş, devletin de zarardaki bir şirketten vergi alamayacağının altını çizdi. Firmalar açısından ise sermayeye ulaşmanın zor olacağına dikkat çeken Ateş, “Şirketler ya kredi bulamayacak ya da bulsalar da daha yüksek faizlere tamam demek zorunda kalacaklar” ifadelerini kullandı.

Bankalar kur zararını iyi değerlendirip, sorun yaratmamalı

Şirketleri zora sokan bir başka konu da, bankaların verdikleri kredilerin ana parasının bu hafta içinde geri ödenecek olması. Bu yıla kadar şirketler kredilerin sadece faizlerini ödeyerek, yeniden kredi çekmiş sayılıp, ana parayı ödemeden 1 yılı daha geçirebiliyorlardı. Bu yıl ise bankaların tüm ana paraların ödenmesini istediğini söyleyen İstanbul Tüccarlar Kulübü Başkanı İlker Önel, iyi firmalar için kredilerin tekrar açılabileceğini fakat bilançolarında zarar görünen şirketlerin, yeni kredi almasının zorlaşabileceğini vurguladı. Bu haftanın ardından piyasaların biraz daha sıkışabileceğini bildiren Önel, “Birçok firmaya yeni kredi verilmeyeceği öngörülüyor. KOBİ’ler büyük firmalardan hammaddeyi dolar üstünden satın alıyor. Mesela kur 2.95’ken vadeli mal alan bir firma, şimdi vadesi geldiği için ödemeyi 3.50 üstünden yapacak. 100 bin dolarlık mal alan bir şirket için zarar ortada. Daha büyük alımlar da yapılıyor. Bu sıkıntı bilançolarda görülecek. Bankalar da durumun farkında. Bunu kur zararı diye değerlendirilmesi durumunda bankaların sorun yaratacağını düşünmüyorum” dedi.

Yapılandırmada bir mevzuat değişikliği de kredi yönetmeliğinde olmalı

Ece CEYHUN

2016 yılında peş peşe yaşanan gelişmelerin reel sektör bilançolarına etkisi önümüzdeki dönemde ortaya çıkacak. Kurun bilançolar üzerinde yarattığı tahribat başta olmak üzere maliyetlerdeki aşırı artışların satış fiyatlarına yansıtılamaması, pazar kaybı ve ciro azalması, beklenmeyen giderler oluşması, alacakların tahsilatında sorunlar yaşanması, finansmanı sağlanmadan yeni sipariş alınması ve finansörlerin yönetilememesi gibi nedenler ‘yeniden yapılandırma’nın 2017’nin de gündeminde sıcaklığını koruyacağını gösteriyor.

Bankacılar ihtiyaç duyulan düzenlemelerin Karşılıklar Yönetmeliği yerine “Bankaların Kredi İşlemlerine İlişkin Yönetmelik”- te yapılması gerektiğini düşünüyor.

Özellikle son dönemde artan bir şekilde tahsili gecikmiş alacakların yapılandırılması kadar canlı kredilerin yapılandırılması konusunda da ufak tefek bazı düzenlemeler yapılması gerekliliği üzerinde de duruluyor. Türkiye Bankalar Birliği verileri dikkate alındığında Haziran 2016 dönemi itibarıyla bankacılık sektöründen yeniden yapılandırılan kredilerin toplam kredilere oranın yüzde 2.8 gibi bir seviyede olduğu görülüyor.

DÜNYA’ya bilgi veren bankacılık kaynakları özetle şu değerlendirmeyi yapıyor:

Canlı kredi yapılandırması ‘imtiyaz’ olarak görülüyor

Mevcut yasal düzenlemelerde,

- Canlı kredi olarak tanımlanan kredilerin (henüz normal kredi çalışması devam eden, takip hesaplarına intikal ettirilmemiş olan) yeniden yapılandırılması ile ilgili düzenlemelerin hemen hemen hiç olmadığı,

- Yürürlükteki Karşılıklar Yönetmeliğinde ve Bankacılık Kanunu’nda canlı kredilerin yeniden yapılandırılan ilişkin bir düzenlemenin bulunmadığı,

- Yürürlülük tarihi 01.01.2018’e ertelenen yeni Karşılıklar Yönetmeliğinde ise canlı kredilerin yeniden yapılandırılmasının borçluya tanınan bir “imtiyaz” olarak tanımlandığı ve yeniden yapılandırılan tüm canlı kredilerin “Birinci Grup-Standart Nitelikli Krediler” grubundan çıkarılarak “İkinci Grup-Yakın İzlemedeki Krediler” grubuna alınmasını zorunlu kılındığı görülüyor.

Canlı kredilerin yeniden yapılandırılmasına ilişkin genel düzenlemeler bulunmamakla birlikte sadece bireysel kredilerde yeniden yapılandırmaya ilişkin vadeleri sınırlayan düzenlemeler mevzuatta yer alıyor.

Yasal takibe gerek kalmadan destek gerek

Kredilerin yeniden yapılandırılmasına yönelik 14.12.2016 tarihinden sonra geçerli olmak üzere Karşılıklar Yönetmeliğinde bazı düzenlemeler yapıldı. Söz konusu düzenlemeler sadece takip hesaplarından izlenen kredilerin yeniden yapılandırılmasına yönelik olup takip öncesi aşamadaki canlı kredilerin yapılandırılmasına yönelik mevzuat eksikliği devam ediyor. İhtiyaç duyulan düzenlemelerin Karşılıklar Yönetmeliği yerine “Bankaların Kredi İşlemlerine İlişkin Yönetmelik” te yapılmasının daha uygun olacağı değerlendiriliyor.

Karşılıklar Yönetmeliğinde 14.12.2016 tarihinden sonra geçerli olmak üzere yapılan değişiklik ile takip hesaplarından izlenen krediler için bankaların ayırdıkları özel karşılıkların daha kısa sürelerde iptal edilmesine olanak sağlandı. Ancak, asıl ihtiyaç duyulan konu, kredilerini vadelerinde ödeyemeyen veya ödeyemeyecek olan işletmelerin yasal takip işlemlerine maruz kalmadan yeniden yapılandırma imkanlarına kavuşabilmesidir.

Ayrıca, çeşitli yargı kararlarında yeniden yapılandırma işlemine tabi tutulan kredilerin Bankacılık Kanunun 160. maddesinde belirtilen “zimmet” suçuna dahil edilebildiği görülüyor.

Bu konularda ilginizi çekebilir