Bir kar küresinin içindeymişiz gibi

Çaykovski’nin dünya prömiyeri 1890’da yapılan ünlü balesi, 20 yıllık bir aradan sonra tekrar İstanbul Devlet Opera ve Balesi repertuarında. “Masal-bale” imgesini yaşatan “Uyuyan Güzel”, Ayşem Sunal Savaşkurt’un rejisi ve düzenlemesiyle perde açıyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

NERMİN SAYIN

Final sahnesinde gökten simli konfetiler yağmaya başlayınca, iki perdedir zihnimde dolaşıp duran imge şekilleniverdi: Bu “masal bale” ya da “bale masal” en çok kar küresine ya da bir müzik kutusuna benziyordu. Nasıl kar küresini sallarsınız da durulurcaya kadar birkaç saniye zaman donar ya da müzik kutusunu kurduğunuzda onun içindeki dünyaya dalıp gidersiniz birkaç dakikacık, işte öyle bir esrime yaşatmıştı bizlere; Süreyya Operası’nı hıncahınç dolduran seyirciye bu gösteri...

Evet, “Uyuyan Güzel”den bahsediyorum. Tam 20 yıl sonra, İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin repertuarında kendine yeniden yer bulan Çaykovski’nin ünlü yapıtından... Dünya prömiyeri taa 1890’da St. Petersburg’da yapılan, ülkemizdeyse ilk kez Ankara’da 1963’te perde açan “Uyuyan Güzel”e konu olan masal, 1600 yılların sonundan beri biliniyor ve o gün bugündür tüm sanat dallarını etkiliyor. Müziği, baleyi, tiyatroyu, sinemayı, elbette edebiyatı... Bugün bizi bale versiyonu ilgilendiriyor: Çaykovski, en uzun balesi olan “Uyuyan Güzel”i koreografı Marius Petipa’yla da çalışarak tamamlamış, tabii bu sonra eseri ele alan tüm koreografl arın gözönünde bulundurduğu önemli bir “ayrıntı.” Prömiyerinden 127 yıl sonra bugün, birzamanlar Belçika Kraliyet Balesi’nde “Uyuyan Güzel” yani “Prenses Aurora” olarak dans eden Ayşem Sunal Savaşkurt’un rejisi ve düzenlemesiyle izliyoruz baleyi. Sanatçı, Petipa’nın henüz yazılmaktayken oluşturduğu koreografiye sadık kaldığını ama Nureyev’den de etkilendiğini belirtiyor.

Savaşkurt: "Masal, masal kalmalı"

Savaşkurt’un reji ve düzenlemesinde izlediği sihirli cümle “Benim için masal, masal kalmalıdır.” Ve diyebilirim ki bu yorumu izleyen herkes, Savaşkurt ve arkadaşlarının bu hedefl erine başarıyla ulaştığına tanıklık edecek. Müzik, onu izleyen koreografi, sololar ve korolarda oluşturan atmosfer, dansçıların en masum karakterden en kincisine masalın tüm kahramanlarını doğru yaşatmak için verdikleri dürüstçe çaba, Roberto Gianola şefl iğindeki orkestranın enerjik yorumu ve Önder Arık’ın görkemli ışıkları, bu masalsılığı artırmak için canla başla çalışıyorlar. Bu masal-bale, Süreyya Operası’nda 28 Şubat, 2-4-23 ve 25 Mart’ta tekrarlanacak. İzlemek istiyorsanız, bilet bulmak için acele edin.

SÜREYYA SAHNESİ’NDE YETENEKLİ DANSÇILAR

İDOB yorumunda “Prenses Aurora”yı Deniz Kılınç, Gizem Tuncay, Melike Koper, Julia Hartmann ve Zuhal Karaca dönüşümlü olarak yorumluyorlar. Ben Gizem Tuncay’dan izledim. “Korsan”da da sevmiştim yorumunu genç balerinin, “Uyuyan Güzel”de de hem 16 yaşın coşkusunu hem de “prenses” in zarafetini verebildiğini düşünüyorum. “Prens Florimund” rolünde ise Melih Mertel, Erhan Güzel, Oktay Tunçeli, Batur Büklü ve Çağatay Özmen dans ediyor. Benim izlediğim akşamın prensi Melih Mertel sahne hakimiyeti ve yeteneğiyle bol bol alkış aldı. “Uyuyan Güzel”e büyü yapan kötü kalpli “Carabosse” karakterini ise balerin ve baletler dönüşümlü oynuyor. Bu yaklaşım hoşuma gitti. İlke Kodal’ın “Carabosse” yorumunu ve “Leylak Perisi” Melike Koper’i de çok beğendim.

MAZİDEN BİRKAÇ SATIR: ÇAYKOVSKİ’NİN HAYAL KIRIKLIĞI

“Uyuyan Güzel”in 15 Ocak 1890’da Mariinski Tiyatrosu’nda gerçekleştirilen prömiyerinde, Çar III. Aleksandr, Çaykovski’yi locasına davet etmiş ve eserle ilgili sadece “Çok hoş” yorumunu yapmış. Bestecinin çok daha büyük bir övgü beklediği rivayet ediliyor.

KORONUN ENERJİSİ YÜKSEK

Yaklaşık yüz yirmi dakika süren “Uyuyan Güzel” balesinde pek çok kalabalık koro sahne de var. Dönüşümlü olarak farklı rollere çıkan sanatçıların düşmeyen enerjileri, eseri de yükseltiyor.

KRALİYET DÜĞÜNÜ...

“Uyuyan Güzel”in ikinci perdesi ilkine göre daha hareketli, çünkü, finalde seyirciyi tüm konukların marifetlerini sergilemek için sıraya girdikleri “Kraliyet Düğünü” bekliyor. Kendi adıma en çok “Çizmeli Kedi” ve “Beyaz Kedi”nin dansını sevdim; “Prenses Florine” ve “Mavi Kuş”a da bol bol alkışlandı...