Bütçede faizin payı azaldı, yatırım harcaması arttı
Faiz giderinin 2001'de yüzde 47,2 olan bütçe içerisindeki payını geçen yıl sonunda yüzde 8,6'ya indirmeyi başaran Türkiye, bütçe yatırım giderini aynı dönemde 4,1 milyar liradan 68,3 milyar liraya yükseltti
Türkiye, 2001'de yüzde 47,2 olan faiz giderinin bütçe içerisindeki payını, geçen yıl sonunda yüzde 8,6'ya indirmeyi başardı. Söz konusu dönemde yatırım giderlerinin tutarı ise 4,1 milyar liradan 68,3 milyar liraya çıktı.
Bütçede faize yönelik harcamaların baskısı 2000'li yılların başında zirveye çıkarken, siyasi istikrar, mali disiplin ve ekonomik programın uygulanmasına yönelik kararlılıkla 2003 yılından bu yana önemli oranda azaldı.
2001 yılında topladığı vergilerin tamamı bile faiz harcamalarına yetmeyen Türkiye, söz konusu yılda tahsil ettiği her 100 liralık vergiye karşılık 103 lira faiz ödemesi yapıyordu. Her 100 liralık vergiden faiz ödemelerine ayrılan tutar, Kasım 2002'de 87 liraya gerilerken, 2004 yılında 57 liraya, 2005 yılında ise 47 liraya kadar düştü. Söz konusu tutarın, bu yıl sonunda ise her 100 liralık vergi için 11 liraya düşürülmesi öngörülüyor.
Faiz giderinin bütçe içerisindeki payı 2001'de yüzde 47,2 ile zirveye çıkarken, bu oran geçen yıl sonunda yaklaşık 38,6 puan düşüşle yüzde 8,6'ya kadar geriledi. Bu süre zarfında faize harcanmayan tutarlar ise yatırımlara aktarılarak vatandaşa hizmet olarak döndü. Öyle ki Türkiye'nin yatırım gideri tutarı 2001 yılında 4,1 milyar lirayken, bu tutar geçen yıl sonunda 68,3 milyar liraya ulaştı.
Öte yandan faize harcanan tutarın, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'ya (GSYH) oranı 2001'de yüzde 17,1'e ulaşırken, bu oranın 2017'de yüzde 2,4'e çekilmesi planlanıyor.
"7 milyar dolar yerine 177 milyar dolara patladı"
İstanbul Aydın Üniversitesi Uluslararası Ticaret Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ramazan Kağan Kurtoğlu, AK Parti hükümetlerinin en başarılı icraatının kayıt dışıyla mücadele olduğunu söyledi. AK Parti'nin iktidara gelmesiyle kayıt dışı ekonominin kayıt altına alındığını ve böylece vergi gelirlerinin artırıldığını kaydeden Kurtoğlu, diğer yandan özelleştirme yoluyla kamu elindeki varlıkların satıldığını ve önemli oranda gelir elde edildiğini belirtti.
Türkiye'nin söz konusu parayı, varlık satışı yapmaması halinde uluslararası piyasalardan borçlanması gerekeceğine işaret eden Kurtoğlu, "2008 yılındaki küresel krizden sonra merkez bankaları deli gibi para bastı. Bizim gibi yabancı sermayeye ihtiyaç duyan ülkelere de gün doğdu. Bu sayede gelen yabancı sermaye de ekonomiye olumlu etki etti. Bütün bu etkenler sayesinde faiz harcamalarımız önemli oranda azaldı. Türkiye ekonomisi olumlu yönde yol aldı." değerlendirmelerinde bulundu.
Kurtoğlu, Türkiye'nin son dönemdeki gelişmelere yönelik tedbir alması gerektiğine dikkati çekerek, şöyle konuştu:
"2001 krizinde bizim özel sektöre müdahale etmemize izin vermeyenler, 2008 krizinde İngiltere ve ABD'de özel sektör şirketlerinin kamu eliyle kurtarılmasına göz yumdular. Bize 2001'de bunun için imkan verilseydi Türkiye'nin o krizdeki zararı 7 milyar dolar olacaktı. Ancak o kriz, Türkiye'ye maalesef 177 milyar dolara patladı. Şimdi de THY üzerinden Türkiye ekonomisi hedef alınıyor. ABD ve İngiltere'nin Türk havayolu şirketlerine yaptırımları Türkiye'ye yönelik bir savaştır. 16 Nisan referandumundan sonra Türkiye çok dikkatli adımlar atmalı. Referandumda 'evet' diyen de 'hayır' diyen de bu milletin evladı. 17 Nisan sabahı hepimiz birbirimizin yüzüne bakabilmeliyiz. Bir arada olmalıyız."