CEO'lar kendi şirketlerinin büyümesine güvenmiyor
CEO'lar ekonomiye genel anlamda güven duyarken kendi şirketlerinin büyüme potansiyeline dair güvenleri son üç yılın en düşük seviyesine düşmüş durumda. CEO'lar artık jeopolitik ve siyasi belirsizliği işlerinin büyümesine yönelik en büyük risk olarak görüyor.
KPMG'nin 2023 yılı “Küresel CEO Öngörüleri” araştırmasına göre her dört küresel CEO'dan yaklaşık üçü (yüzde 73) önümüzdeki üç yıl için ekonomiye güven duyuyor. Buna karşın CEO'ların kendi şirketlerinin büyümesine duydukları güven yüzde 77 ile son üç yılın en düşük seviyesine geriledi.
KPMG'nin dünyanın en büyük şirketlerinde görev yapan bin 300'den fazla CEO'ya stratejileri ve görünümleri hakkında sorular yönelttiği “Küresel CEO Öngörüleri” araştırmasının 2023 yılı sonuçları açıklandı. Araştırmaya göre küresel ekonomiye duyulan güven bir önceki yıla göre büyük ölçüde değişmese de pandemi öncesi güven seviyelerinin üzerinde. Her dört küresel CEO'dan neredeyse üçü (yüzde 73) önümüzdeki üç yıl için ekonomiye güven duyuyor. Bu oran geçen yıl yüzde 71 seviyesindeydi.
Bununla birlikte CEO'ların kendi şirketlerinin büyüme beklentileri son üç yılın en düşük seviyesine geriledi. 2020'nin başında CEO'ların yüzde 85'i şirketlerinin büyüme beklentilerine güvenirken bu yıl bu oran yüzde 77'ye geriledi.
Araştırmada CEO'lara önümüzdeki üç yıl içinde büyümeye yönelik en önemli risklerin neler olduğu sorulduğunda ilk on sıra şu şekilde oluştu: Jeopolitik/politik belirsizlikler, operasyonel sorunlar, gelişen/yıkıcı teknolojiler, tedarik zincirleri, mevzuatlara ilişkin kaygılar, çevre/iklim değişikliği, faiz oranları, siber güvenlik, itibar riski ve yetenek. KPMG'nin 2023 yılı “Küresel CEO Öngörüleri” araştırmasından öne çıkan bazı sonuçlar şöyle sıralanıyor.
CEO'lar artık jeopolitik ve siyasi belirsizliği işlerinin büyümesine yönelik en büyük risk olarak görüyor. Geçen yıl listenin başında gelişen/yıkıcı teknolojiler yer alıyordu. Bu değişim, CEO'ların jeopolitik riskin sadece kısa vadeli bir konu olmadığı gerçeğini kavradıklarını gösteriyor. CEO'lar önümüzdeki 12 ay içinde büyüme sağlamanın önünde daha kısa vadeli engellerle de karşılaşıyor.
Örneğin, her dört CEO'dan üçünden fazlası (yüzde 77) artan faiz oranları ve sıkılaşan para politikalarının olası veya mevcut resesyonları uzatabileceğini söylerken yüzde 77'si önümüzdeki üç yıl içinde hayat pahalılığı baskılarının kurumlarının refahını olumsuz etkileyeceğine inanıyor.
Küresel CEO'lar üretken yapay zekâyı en önemli yatırım önceliği olarak görüyor. Anket, CEO'ların yüzde 70'inin gelecekte rekabet avantajı elde etmek için üretken yapay zekâya büyük yatırım yaptığını ve çoğunun (yüzde 52) üç ila beş yıl içinde bu yatırımlarının geri dönüşünü görmeyi beklediğini gösteriyor. Ayrıca artan kârlılık, bir kuruluş içinde üretken yapay zekânın uygulanmasının bir numaralı faydası olarak gösterildi.
Değişen çalışma ortamı
CEO'lar yapay zekâ teknolojilerinin siber güvenlik risklerini nasıl artırdığıyla da mücadele ediyor. Yapay zekânın siber saldırıların tespit edilmesine yardımcı olmasına rağmen CEO'ların yüzde 82'si bu teknolojinin düşmanlara yeni saldırı stratejileri sağlayarak yeni tehlikelere de yol açabileceğine inanıyor. Son birkaç yılda siber güvenliğe verilen tüm dikkatlere rağmen, CEO'ların dörtte birinden fazlası hala olası bir siber saldırıya karşı hazırlıklı olmadığını, yarısından fazlası hazırlıklı olduğunu söylüyor.
Küresel CEO'lar pandemi öncesi çalışma yöntemlerini desteklediklerini belirtmekte kararlılar ve çoğunluk (yüzde 64) ofise tam dönüşün sadece üç yıl uzakta olduğunu öngörüyor. CEO'ların yüzde 87'si ofise gelmeleri için çalışanları uygun görevler, zamlar veya terfilerle ödüllendirebileceklerini söylüyor. Çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılığın (DEI) önemi konusunda geniş bir mutabakat olsa da ilerleme hızı konusunda endişeler devam ediyor.
Küresel CEO'ların üçte ikisi (yüzde 66) kapsayıcılık ve çeşitlilik konusundaki ilerlemenin iş dünyasında çok yavaş ilerlediğini savunuyor ve büyük bir çoğunluğu (yüzde 72) işyerlerinde çeşitliliğin sağlanmasının üst düzey liderlik seviyesinde bir değişimin uygulanmasını gerektirdiğini söylüyor. ESG'nin (çevre, sosyal, yönetişim) iş operasyonlarının ve kurumsal stratejilerinin ayrılmaz bir parçası olmaya devam ettiğini kabul ediyor ve daha sonuç odaklı bir yaklaşım benimsiyorlar.
Üçte ikisinden fazlası (yüzde 69) değer yaratmanın bir aracı olarak ESG'yi işlerine tamamen dâhil etmiş durumda. CEO'ların yüzde 35'inin hem kurum içinde hem de kurum dışında ESG'ye atıfta bulunmak için kullandıkları dili değiştirdiklerini söylemesi de söylemlerde bir değişimi yansıtıyor.
ESG yatırımlarının geri dönüşünü görmekten hâlâ birkaç yıl uzak olduklarını düşünseler de bunun müşterileri ve markaları için taşıdığı önemin farkındalar. Katılımcıların yaklaşık dörtte biri (yüzde 24) önümüzdeki üç yıl içinde ESG'nin müşteri ilişkileri üzerinde en büyük etkiye sahip olacağına ve yüzde 16'sı da marka itibarlarının artmasına yardımcı olacağına inanıyor.
“Jeopolitik belirsizlikler zorluyor”
CEO'ların ekonomik geleceğe olan güvenlerinin devam ettiğini ancak kendi şirketlerinin büyüme potansiyeli konusunda daha temkinli olduklarını belirten KPMG Türkiye Ülke Başkanı Murat Alsan, "Çalışmamıza göre CEO'lar küresel ekonominin geleceğine olan güvenlerini korurken şirketleri için nelerin risk teşkil ettiğine dair görüşleri ise önemli ölçüde değişti" ifadesinde bulunuyor. Küresel siyaset, ticaret dinamikleri ve uluslararası ilişkilerdeki sürekli değişimlerin CEO'ların esnek ve dayanıklı olmalarını zorunlu kıldığını vurgulayan Alsan, iş dünyası liderlerinin jeopolitik belirsizlik, siyasallaşma, ESG alanında artan paydaş beklentileri ve yapay zekânın benimsenmesi gibi birçok zorlukla karşı karşıya olduğunu söylüyor.
Başarının anahtarı
CEO'ların, değişen koşullara uyum sağlamak ve büyüme engellerini aşmak için stratejik önceliklerini yeniden değerlendirdiklerini belirten Alsan, "Başarının anahtarı, kısa vadeli, reaktif liderlikten kaçınmak ve uzun vadeli, stratejik planlamaya odaklanmakta yatıyor" şeklinde konuşuyor. Alsan'a göre, şirket liderleri artık yapay zekâ, yetenek yönetimi ve ESG konularına daha fazla eğilerek, bu yeni döneme uyum sağlamaya çalışıyorlar. Alsan, "Bu zorluklara rağmen, orta vadeli küresel güvenin nispeten sağlam kalması olumlu bir durum" diyor.