Çevreci bir gelir düzeni: Karbon limitiniz-kullandığınız karbon= Para
Çevreci bir gelir düzeni: Karbon limitiniz-kullandığınız karbon= Para
Yaygın bir söylem vardır, "İnsana dair ne varsa; spor, sağlık, politika, savaş, barış vb hepsi ekonomik gelişmelere dayalıdır." "Herşeyi ekonomi belirler." Kapitalizm merkezli olarak tanımlandığına göre uzunca zamandır ekonomi en geniş coğrafyalarda; yaşamın akışına kapitalizm ve onun teorisyenleri yön verirler, demek çok olağan dışı değil işin aslı. Kapitalizm, her açılımı ile fırtınalar, tartışmalar koparan, destekleyen ve karşı çıkan insanları kendine çeken bir kavram olarak gözükmekte. "Vahşi", "kuralsız", "aç gözlü" sıfatları ile dünyanın sonunun gelmekte olduğu senaryolarının da başrolüne konuverdi kapitalizm. Küresel ısınmanın da en önemli müsebbiplerinden biri, hatta birincisi tabii ki kapitalizm. Ancak; genelde problemlerin kaynağı olarak gösterilen kavram; kendisinin yarattığı söylenen problemlerin çözümünü de yine kendisi üretmekte, ortaya koymakta. Son dönemlerde, sera gazlarının kontrolü, küresel ısınmanın önlenmesi konularında yoğun çalışmalar yapılmakta, ülkeler ve politikacılar büyümek ile yaşamak arasında kalmakta. Ekonomilerini büyütmekten vazgeçmemek için bazı ülkeler, yaşamı tüketme pahasına bildikleri yolda yürümekteler. İnsanoğlu, bu ikilemlerle boğuşurken, her geçen gün yeni ve yaratıcı çözümler, yöntemler ortaya çıkmakta. Bu bağlamda, ülkeler, karbon limitleri koyma, şirketleri bu limitlere uymaya zorlama yoluna gidiyorlar. Bu kurallara uymayan şirketleri de, bu uğurda ödenmesi gereken önemli ekonomik bedeller beklemekte. İşte tam da burada, 'kapitalizm' denen o sihirli kavram gelip olayın merkezine yeniden yerleşiveriyor. Belirlenen bu limitler esas alınarak şirketlerin arasında alışverişe dayalı bir borsa türü ortaya çıkıyor; "karbon borsası." Kendinden beklenmeyen hızla büyüyor Özelikle AB ülkeleri sera gazlarının salınımı konusunda gitgide aşağıya doğru çekilen limitler getirmekte, şirketleri bu limitlere bağlı kalmaya zorlamakta. Bu limitlere uymakta zorlanan şirketler için de getirilen çözümler var elbette. Limitleri aşan şirketlerin karbon limitlerinin altında kalan şirketlerle alışveriş yapması mümkün. Burada da devreye "karbon borsası" işlemleri giriyor. Karbonu fazla olan şirketler, limitlerin altında kalarak karbon kredisi verme şansına sahip organizasyonlardan karbon kredisi satın alıyorlar. Karbon borsası kendisinden beklenmeyen bir hızla büyümekte, her geçen gün daha da önemli bir hacme ulaşmakta. ABD şu an için sera gazlarını sınırlamakta isteksiz olsa da; zaman içinde ABD'nin de bu sisteme ayak uydurmak zorunda kalmasını beklemek yanılgı olmasa gerek. Karbon borsası, global ısınmayı frenleyebilir mi? Bir grup genç idealist, Yale Üniversitesi Ormancılık Bölümü mezununun kurduğu Karbon Borsası sayesinde sera gazı için uygulanan kanuni limitler hızla gelişiyor. Karbon Borsası gerçekten global ısınmayı yavaşlatmaya yarayacak mı? Yepyeni bir iş alanı doğuyor... Çevre bilimleri, ormancılık, biyoloji gibi alanlarda okuyan yeni mezunların yeni gözdesi karbon kredileri. Çevre dostu kredileri yönetmek adına yatırım fonu yönetimi, kurumsal danışmanlık, girişim sermayesi alanlarına yöneliyorlar. Normalde ormancı, çevre bilimci veya biyolog olarak alabilecekleri maaşların beş katını alıyorlar. Sera gazlarını önlemek için verilen kredilerin yepyeni pazarına etki etmek için mesleki etkilerini kullanıyorlar. Üst sınır ve ticaret sistemi Kapitalizm çevreyi ve çevrecileri yanına alarak yeni bir çehreye bürünüyor. Hükümet gerekli kuralları ve standartları koyarak yeni bir pazarın çerçevesini çiziyor ve pazarın kendi dinamikleriyle büyümesi için geriye çekiliyor. Teoriye göre, pazarların görünmeyen eli sera gazı salınımını azaltmak için en hızlı, en ucuz ve en etkin yolu bulacak. ABD'de asit yağmuru ile mücadele etmek için tercih edilen Üst Sınır ve Ticaret (Cap-and-Trade) sistemine göre, hükümet salınımı limitlemek için ulusal bir tavan değer belirliyor ve bu tavan değerini, her yıl daha da azaltıyor. Akıllı CEO, prensipte şirketinin ne kadar salınımı azaltabileceğini ölçüyor ve kendisine hükümet tarafından ön görülen değerin altına inmeyi hedefliyor. Böylece, arada kalan değeri, salınımını kısamayan ya da kısmak istemeyen şirketlere satabilecek konumda oluyor. Salınım ticareti Salınım ticareti (emission trading), kirliliği ekonomik teşviklerle azaltmaya çalışan idari bir yaklaşım. Salınım alım-satımı sayesinde, kömür ticareti akaryakıt ticaretine göre daha az rekabetçi hale geliyor. Merkezi bir otorite, hükümet veya uluslararası organizasyon koyduğu sınırlar dahilinde belli miktarda salınıma izin veriliyor ve miktar kredi olarak isimlendiriliyor. Ana kural; total kredilerin üst sınırı geçmemesi. Üst sınırı geçen şirketler daha az salınım yapan, kredilerini doldurmayan şirketlerden kredi alabiliyorlar. Kredilerin şirketler arası geçişi bir tür alım-satım veya ticaret olarak görülüyor. Karbon borsasının diğer borsalardan en önemli farkı ise; kredi alan şirketin çevreyi kirletiyor olmanın bedelini öderken, diğer yandan, çevreyi az kirleten şirketin ödüllendiriliyor olması. AB ülkeleri ve CO2 salınımı Avrupa Birliği Salınım Ticareti Tasarısı, The European Union Emission Trading Scheme (EU ETS) Kyoto Protokolü'ne bağlı olarak geliştirilen, en büyük çok uluslu sera gazları salınımı ticareti tasarısı. İngiltere ve Danimarka'da yapılan gönüllü duruşmalardan sonra, Ocak 2005'te 15 AB ülkesi (şu an bu sayı 25'e çıktı) 1. Fazı kabul etti. Program, enerji santralları ve karbon yoğun fabrikalar gibi büyük kuruluşların CO2 salınımının tavanını belirliyor. Faz 1, katılımcıların birbirleri arasında ve Kyoto kapsamında geçerli kredilerle gelişmekte olan ülkelerle salınım ticareti yapmasına izin veriyor. 2005-2007 arasında uygulanan Faz 1 kredilerin fazla arz edilmesi ve kredi dağıtım metotlarıyla ilgili birçok eleştiri aldı. Bu eksikleri gidermek amacıyla, uygulamaya giren Faz 2 ise tüm Kyoto ticaret sistemi dahilinde, AB salınım ticaretini diğer ülkelerle de entegre etti. AB'de öncülük eden karbon borsası, Kyoto çerçevesinde tüm dünya ile bütünleşir hale geldi. ABD'deki uygulamalar Kyoto ve EU ETS sistemlerini kabul etmesiyle, sıkı bir Üst Sınırı-ve-Ticareti sistemi uygulanmaya başlanan Avrupa ülkelerine karşın, Kyoto Protokolü'nü imzalamayı reddeden ABD henüz sıkı yaptırım getiren ve sera gazını kısıtlayan yasalara tabi değil. Ancak, dünyadaki sera gazı salınımının beşte birinden ABD sorumlu. Öngörülen üst sınır 2050 itibarıyla 1990 yılındaki salınımının yüzde 80'ine denk geliyor. Bu üst sınır aslında küresel ısınmanın en kötü sonuçlarını engellemek için saptanan minimum miktar. Amerikan başkan adaylarının hemfikir olduğu konulardan biri Üst Sınırı-ve-Ticareti'ni kongreye kabul ettirmek. Alcoa, BP, GE ve Shell gibi Amerikan şirketleri de önceden bu kanunlara ayak uydurmak yolunda büyük çevre organizasyonları ile beraber Amerika İklim Aksiyon Ortaklığı'nı (United States Climate Action Partnership) kurdular. Goldman Sachs, JPMorgan, ve Morgan Stanley, çevre yatırım firmalarıyla beraber, EcoSecurities ve Natsource ile beraber 100 milyon dolarlık karbon kredilerini satmaya, almaya, yönetmeye ve reklamını yapmaya başladı. Düzenli servis ücretleri karşılığında, karbon borsasında finansal enstrümanları bir araya getirmek, bölmek ve takas etmek mümkün hale geliyor. Dünya karbon borsası 64 milyar doları aştı. . AES: Karbon kredinin kökleri AES adındaki global enerji şirketine dayanıyor. 1980'lerde AES ağaç dikmeye, Orta Amerika ormanlarını korumaya ve karbondioksit salınımını ölçmeye başladı. O zamanlar, Kyoto Protokolü herkesin gözünün önünde değilken, başlatmış oldukları çevre dostu projeleri sosyal sorumluluk kapsamında yürütüyorlardı. Geçen sene, GE ile bir ortaklığa AES en büyük karbon kredisini pazara getiriyor: Hacmi 10 milyon ton, 2012 itibarıyla 34 milyon olması bekleniyor. Krediler hayvan atıklarından, çöp gazından ve palmiye yağı atığından metan ayırmak, aydınlatma etkinliği, kömür madeni havalandırması gibi uzun soluklu çevre projeleri. AES'nin başlattığı trendi şu an birçok şirket karbon borsası uzmanlarının ölçümleri doğrultusunda hayata geçiriyor. Örneğin, ne kadar karbon kredisi kazanmak istiyorsa, o kadar ton CO2 emilim yapacak ağacın dikilmesi söz konusu oluyor. . Yale Ormancılık Fakültesi'ndeki Karbon Gurusu John Forgach: John Forgach, Brezilyalı milyoner bir işadamı, aynı zamanda Yale Ormancılık ve Çevre Bilimleri Fakültesi'nde karbon borsasını oluşturan çevre bilimleri uzmanlığı ile finansal araçlarını derslerinin merkezi yapan bir vizyon sahibi. Karbon ticaretinin İngiltere, İspanya, Arjantin, Ekvador, Brezilya, Endonezya, ve Güney Afrika gibi geniş bir coğrafyaya yayılmasına da öncülük etmiş Forgach. Salınım ticareti yapmadan önce, Forgach bir servet kazandığı akaryakıt borsasında alım-satım yapıyormuş. Forgach gibi iş dünyasının yarınını ön görebilen deneyimli işadamı ve öğretim görevlilerini bünyesinde bulunduran Yale Üniversitesi "yeşil iş dünyası"nda ezeli rakibi Harvard'ı geçerek ilk sıraya yerleşiyor. Yale kampusunda yeni bir İşletme ve Çevre Bilimleri Merkezi kuruldu ve Yale'in rektörü Richard Levin yüksek düzeyde kampus sürdürülebilirlik girişimi sayesinde dünya çapında çevresel lider olarak onurlandırıldı. Karbon ticaretindeki belirsizlikler Karbon kredi ticaretinde, ağaç alım satımları CO2 salınımını azaltmak anlamında bir çözüm ancak bir yandan da varolan ormanların korunma projeleri mevcut. Özellikle tropik ormanların yıkımı sera gaz salınımın yüzde 20'sini oluşturuyor. Aralık 2007'de Bali'de düzenlenen BM İklim müzakerelerinde, bir Dünya Bankası girişimi olan "Ormansızlaşma ve Vasıfsızlaşmadan Kaynaklanan Emisyonların İndirimi" programı (REDD-Reducing Emissions from Deforestation and Degradation) açıkladı. Program, gelişmekte olan ülkelerde orman arazisi satın almak veya mal sahibi ile anlaşma yapıp bir doğa koruma sistemi yaratmaya dayanıyor. Karbon kredileri, şimdiden büyük miktarlarda yerli ormanın, daha ziyade karbon ayırma potansiyeliyle ölçülen ve palmiye yağı üretimi ve oldukça spekülatif selüloz temelli etanol gibi "enerji bitkileri" için hasat edilebilecek kereste plantasyonlarıyla yer değiştirmesiyle amacını şaşırdı. Karbon kredilerine eleştirel yaklaşanlar önerilen REDD politikalarının daha fazla yaşayanları yerinden etmeyi, görüş ayrılığını ve şiddeti tetikleyebileceği yönünde. REDD'in genel görüşü, geleneksel orman topluluklarının kendi ormanlarını yönetemeyecekleri ve bunu sadece Dünya Bankası ile ilişkili olan uluslararası uzmanların, ulusal hükümetlerin ve Conservation International ve World Wildlife Fund gibi çevre örgütlerinin başarabileceği şeklinde.