”Ekonomik realite neyi gerektiriyorsa onu yapacağız”
Bakan Babacan, Türk bankacılık sektöründe kamu bankalarıyla ilgili olarak açıklamalarda bulundu
İSTANBUL - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, tamamen ticari temellere göre kararların alındığını, matematiği tutmayan, ticari mantığı olmayan işlem olamayacağını belirterek, "Bu dönemde 'kamu bankaları niye duruyor, niye sağa sola para dağıtmıyorlar? O kadar sermayeleri, likiditeleri var'... Asla o tuzaklara düşmeyiniz asla... Ekonomik realite neyi gerektiriyorsa onu yapacağız" dedi.
Babacan, Active Academy tarafından düzenlenen, krizden sonra yeni finansal mimari konusunun ele alındığı "7. Uluslararası Finans Zirvesi"nin açılışında yaptığı konuşmada, küresel finansal kriz ve etkilerine değinirken, Türkiye'deki finansal sistemin sağlam yapısının krize karşı ülke ekonomisinin dayanıklılığını artırdığını vurguladı.
Önümüzdeki dönemde pekçok uluslararası kuruluşun Türkiye'nin bu krizden daha hızlı çıkacak ülkelerden biri olduğu konusunda hemfikir olduğunu ifade eden Babacan, Türkiye'de yaşanan krizlerin bir kısmının dışardaki gelişmelerden kaynaklandığını, ancak birçoğunun içerden kaynaklanan krizler olduğunu söyledi.
Bakan Babacan, fırsat kaçırıldığında ve zamanında doğru adımlar atılmadığında telafisi mümkün olmayan sonuçlar ortaya çıkabileceğine dikkati çekerek, güven unsurunun büyük önem taşıdığını, güvenin olmadığı yerde üretim, tüketim ve yatırımın zor olduğunu kaydetti.
Bankacılık sektörü
Türk bankacılık sektöründeki gelişmelere de değinen Babacan, şöyle devam etti:
"2005-2006 yıllarında bankacılık sektöründe çok önemli gelişmeler oldu. 90'lı yıllarda kamu bankaları ne yapıyordu? Kamu bankaları, sürekli sermaye, likidite açığı olan bankalardı. Bugün ise kamu bankaları sektörün ortalamasından daha düşük takipteki alacaklara sahip. Nereden nereye... Beklersiniz, bu bankalar siyasi direktiflerle sağa sola kredi dağıtır, sonra da zarar eder. Bu dönemde eğer kamu bankalarının takipteki alacak rakamı sektör ortalamasına göre düşükse, bu, Türkiye'deki ekonomi anlayışının nereden nereye geldiğinin en önemli kanıtlarından biridir.
Tamamen ticari temellere göre kararlar alınır. Matematiği tutmayan, ticari mantığı olmayan işlem yoktur. Bunlar siyasi perspektiften baktığınızda, belki akıntıya kürek çekmektir, rüzgara karşı yelken açmaktır. Bu dönemde 'kamu bankaları niye duruyor, niye sağa sola para dağıtmıyorlar? O kadar sermayeleri, likiditeleri var'... Asla o tuzaklara düşmeyiniz asla... Ekonomik realite neyi gerektiriyorsa onu yapacağız. Aksi halde bunun bedelini gelecek nesiller ödeyecektir. Bugün aldığınız kararlar geçici dönemler olumlu sonuçlar verebilir. Ama ne pahasına? 3 sene, 5 sene, 10 sene sonrasına ciddi külfetler getirme pahasına... 'Bugünü kurtaralım da bugün rahatlayalım da gelecekte ne olursa olsun'. Biz 7 yıl boyunca asla ve asla böyle bir mantaliteye sahip olmadık. Ekonomi yönetiminde kararlar alırken, Türkiye'nin geleceğinin sorumluluğunu da üzerimizde hissettik. Popülist olmayan, sorumluluk sahibi ekonomi yönetimi bunu gerektirir."
"En büyük ekonomi dahi dış gözetimin dışında olmamalı"
Ali Babacan, ülkelerin bir dış göz tarafından denetimi konusuna da değinerek, "Biz bunun da gerekli, elzem olduğuna inanıyoruz. En büyük ekonomi dahi dış gözetimin dışında olmamalı. Bir ülke kendi içinde kendi ayıplarını, kendi hatalarını örtecek uygulamalar yapabilir. Siyaset kurumu sorunları halının altına süpürmeyi, gizlemeyi tercih edebilir. Ancak bugün eğer büyük bir ekonomide yapılan hataların bedelini Türkiye olarak ödüyorsak, pek çok ülke ödüyorsa, demek bizim büyük ekonomilerin ne yaptığını ne yapmadığını yakından izlemek ve eleştirmek hakkına sahip olmamız gerekiyor" şeklinde konuştu.
Geçtiğimiz hafta G-20 toplantılarında buna ilişkin karar alındığının altını çizen Babacan, artık G-20 ülkelerinin birbirini daha yakından izleyeceğini, başta Uluslararası Para Fonu olmak üzere uluslararası kuruluşların bu çalışmanın merkezinde olacağını, hiçbir ülkenin dış gözetimin, dış denetimin dışında kalamayacağını söyledi.
Küresel krize karşı alınan tedbirler
Küresel krize karşı alınan tedbirlere değinen Babacan, ''Adeta nakış işler gibi ilgili kurumlarımız tam koordinasyon içerisinde bu tedbirleri zamanında aldı ve zamanında alınan bu tedbirler bugün bizim finansal sektörümüzü bu şekilde güçlü kılıyor'' dedi.
Türkiye'nin, bugün bahsi geçen stres testlerini daha önce yaptığını, Türkiye'nin 5-10 misli büyüklüğe sahip ülkelerin bu kavramları yeni yeni anmaya başladığını söyleyen Babacan, bunun her ülkede bulunan popülizm tehlikesinden kaynaklandığını belirtti.
Babacan, risklere karşı diğer ülkeleri daha önce uyardıklarını, bakanlar seviyesinde gerçekleştirilen G20 zirvesinin devlet ve hükümet başkanları seviyesinde yapılması gerektiğini 2006 ve 2007 toplantılarında ifade ettiklerini ancak, bugünkü krize neden olan ülkelerin, buna gerek olmadığını, önemli kararların G7 toplantılarında alındığını söylediklerini ifade ederek, şu anda ise yılda birden fazla G20 zirvesi toplandığını, en üst seviyede siyasi sahiplenme olmadan ciddi sorunlarla baş etmenin mümkün olmadığını kaydetti.
Dünyanın her yerinden toparlanma işaretlerinin gelmeye başladığını ancak, Avrupa'da toparlanmanın çok geriden geleceğini, Avrupa'nın önümüzdeki yıl ortalama büyümesinin belki sıfır belki sıfırın biraz üzerinde gerçekleşeceğini belirten Babacan, ''Özellikle Avrupa bizi yakından ilgilendiriyor. Çünkü önemli ihracat pazarımızdır. Avrupa'daki toparlanma ne kadar erken başlarsa, ne kadar güçlü olursa, ihracatımızı da o kadar etkileyecektir. Dolayısıyla Türkiye ekonomisinin de bundan sonraki büyüme hızı tamamen olmasa da bir ölçüde Avrupa'daki toparlanma hızıyla bağlantılı olacaktır'' şeklinde konuştu.
Bir finansal istikrar kurulu oluşturulduğunu ve Türkiye'nin de bu yapıda yerini aldığını hatırlatan Babacan, yeni finansal mimaride bu kurulun önemli olacağını, burada alınacak kararların G20 ülkelerinde uygulanacağını ve G20 ülkelerinin bir bakıma birbirlerine tamamen açılacağını anlattı.
Babacan, daha önceden 'Sırdır, başkası ne karışır' denilen konularda, ülkelerin artık hesap verebilirlik yaklaşımı içerisinde hareket edeceklerini vurgulayarak, bugün G20'de ele alınan konularda Türkiye'nin adımlarını çok önceden attığını ifade etti.
Ali Babacan, ''Biz bunları dinlerken hem yüzümüzde ister istemez bir tebessüm oluşuyor hem de söz alıp kendi görüşlerimizi ortaya koyduğumuzda gereğini yapmış ve başarılı olmuş bir ülke olarak konuşmanın da onurunu hissediyoruz'' dedi.
"Bir yeşil liste oluşturulsa Türkiye içinde yer alır"
Çıkış stratejileri konusuna da değinen Babacan, kendilerinin neyi yapıp neyi yapmayacaklarını eylül ortasında açıkladıklarını, kararlı ve kademeli bir mali disiplin anlayışını 3 yıl boyunca uygulayacaklarını dünyaya ilan ettiklerini ifade etti.
Babacan, ''Hem finans sektörünün sorun yaşamamış olması hem çıkış stratejisini Türkiye'nin ilk açıklayan ülkelerden biri olması, dünya genelindeki algılanmamızı son derece olumlu şekilde etkilemiştir'' diyerek, bunun uluslararası raporlarda da görüldüğünü belirtti. Ali Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Artık risklerden daha az bahsedildiği ve Türkiye'yi bir bakıma yeşil bir liste oluştursanız, daha problemsiz, çok artık dikkat edilmesi gerekmeyen ülkeler diye, belki artık o kategoriye Türkiye'nin konduğu bir ortamda yaşıyoruz. Ancak rehavete asla yer yok. Özellikle dünyadaki ekonomik toparlanmanın istihdam üretmeyen bir toparlanma olduğuna dikkatinizi çekmek istiyorum. İşsizlik oranları dünya genelinde hızla yükseldi, daha da yükselmeye devam edecek. Toparlanmaya rağmen işsizlik oranları yükselmeye devam ediyor. Özellikle reel sektör, kriz sırasında işten çıkardığı elemanlarını hemen geri almıyor. Tasarruf adına, karlılık adına çok ihtiyacı olmadıkça yeni eleman almıyor. Bunu dünya geneli için söylüyorum, sadece Türkiye için söylemiyorum. Verimlilik yükselecek ama bir yandan da istihdamla ilgili sorunlar önemli olacak. İstihdamda toparlanma olmazsa birçok ülkedeki iç tüketim ve iç tüketime bağlı ekonomik toparlanmada da tehirler söz konusu olabilir. Dolayısıyla buna da dikkat etmek gerekiyor.''
"Türkiye'nin geleceğine güvenerek hareket edeceğiz"
Batı Avrupa'da henüz kaydedilmeyen, realize edilmeyen yüksek miktarlarda sorunların halen mevcut olduğunu ifade eden Babacan, bir yandan bunlara dikkat ederken, diğer yandan da Türkiye ekonomisinin toparlanma dönemine uygun politikaların uygulanacağını kaydetti.
Babacan, konuşmasını şöyle tamamladı:
''Önümüzdeki sene artık krizin yaralarının tamir edilmeye başlandığı, Türkiye'de istihdam rakamlarının artmaya başladığı, işsizlik oranında küçük de olsa iyileşmelerin yaşanacağı bir yıl olarak bekliyoruz 2010 yılını. Türkiye çok önemli testlerden geçti. 2008 yılında bu kadar büyük bir krize rağmen Türkiye ekonomisi ihracata ve iç tüketime bağlı bir miktar daralmaya rağmen krizi en az hasarla atlatan ülkelerden birisi oldu. Bundan sonraki dönemde de ihtiyatlı bir şekilde ama Türkiye'nin geleceğine güvenerek hareket edeceğiz. Bir yandan dışarıdan gelebilecek risklere karşı hazır olacağız ama öte yandan da Türkiye için doğrusu neyse hep beraber uygulayacağız.''