En büyük ticari partnerimiz AB o nedenle üye gibi davranmalıyız / Sadece KOBİ'ler değil, bazı 'yüzsüz'büyükler de çevreye saygılı değil

En büyük ticari partnerimiz AB o nedenle üye gibi davranmalıyız / Sadece KOBİ'ler değil, bazı 'yüzsüz'büyükler de çevreye saygılı değil

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL - Sanayileşmenin getirdiği küresel ısınmanın dünya ekosistemi ve ekonomilerini tehdit ettiğini belirten İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD) Başkanı Turgut Yıldız, Türkiye AB'ye girse de girmese de şirketlerin Avrupa Birliği (AB) normlarını uygulamak zorunda olduğunu ifade etti. Yıldız, "Bizim en büyük ticari partnerimiz Avrupa Birliği, o nedenle AB üyesi gibi davranmamız gerekiyor. Buna da ticaret yoluyla öğrenme diyoruz" dedi. Çevreye saygılı üretim konusunda ceza yasalarının yetersiz kaldığını belirten Yıldız "Sadece KOBİ'lerin değil, bazı 'yüzsüz' büyük şirketler de gerekli hassasiyeti göstermiyor" diye konuştu. 21-22 Mayıs tarihleri arasında "İş Dünyası İçin Yeni Tehdit ve Fırsatlar" konulu bir kongre düzenliyor. Eczacıbaşı Holding sponsorluğunda düzenlenen kongrede "Sanayi ve üretim durabilir mi?" sorusunun yanıtları aranacak. Kongre öncesinde DÜNYA'nın sorularını yanıtlayan Turgut Yıldız, "Küresel ısınmanın toplum, ekonomi ve ekosistemler üzerindeki olumsuz etkisinin artmasıyla hükümetler, iş dünyası ve toplum 'sanayi ve üretim durabilir mi?' sorusunu sormaya başladı. Tabii ki üretimin durması söz konusu olamaz. İş dünyası kendi varlığını gelecekte de sürdürmek istiyorsa, bu sorunları sorun olarak görmeli ve bu konuda çalışma yapmalı. Sadece kendi sektörümüzle ilgili değil, başka sektörlere de nasıl katkımız olabilir bakmalıyız" dedi. Sürdürülebilir kalkınma kavramının 'sürekli büyüme' şeklinde algılandığını dile getiren Yıldız, "Bu yanlış bir algı. Şirketiniz sürekli büyüyebilir ama, çevreye, topluma zarar veriyorsa bu sürdürülebilir büyüme değildir ve bir noktada yok olmaya mahkumdur. Bu devletler için de söz konusu" diye konuştu. Sürdürülebilir kalkınmanın ekonomi, sosyal konular ve çevre olmak üzere üç kriteri ele aldığına işaret eden Yıldız, bu üçlü bir arada olmadığı sürece sürdürülebilir kalkınmadan söz etmenin mümkün olmayacağını kaydetti. Yıldız, "İnsanlar, şirketler, belediyeler, üniversiteler ve devletler yapabilecekleri tüm faaliyetleri sürdürülebilir kalkınmaya oturtmak zorundalar, bu kaçınılmaz" dedi. KOBİ'lere ulaşmak için TOBB'la işbirliği yaptık Sürdürülebilir kalkınma konusunda Türk şirketlerinde henüz yeterli bilincin oluşmadığını savunan Yıldız, şöyle devam etti: "Büyük şirketler konuya kaynak ayırabiliyorlar, ama KOBİ'ler için durum daha zor. Türkiye'deki şirketlerin de yüzde 98'i KOBİ. Bu davranışı KOBİ'lere yaymak için TOBB ve KOSGEB ile bir ilişkimiz oldu. Konuyu ele alıp neler yapabileceğimizi anlattık. Ama henüz sonuç alamadık." KOBİ'lere ulaşmak için TOBB ile işbirliğini özellikle istediklerini söyleyen Yıldız, "Çünkü TOBB'un sanayi ve ticaret odaları aracılığıyla KOBİ'leri bir araya getirme gücü var. Biz de kısa sunumlar ve eğitimlerle konuyu anlatmak, gündemlerine almalarını sağlamak istiyoruz. Çünkü gelecekte bu alana yatırım yapmayan şirketler kapanma tehlikesi yaşayacak" dedi. Özellikle çevre konusunda Türkiye'deki cezaların caydırıcı özelliği olmadığını belirten Yıldız, sadece KOBİ'lerin değil, bazı 'yüzsüz' büyük şirketlerin de gerekli hassasiyeti göstermediğini belirtti. Yıldız, "Tuzla'daki zehirli varil olayını düşünürsek, çok komik cezalar verildi. O şirket de büyük bir şirketti. Şirketlerin bu bir tehdit midir, fırsat mıdır? bunu bilmesi lazım. Şirket, zehirli varilleri doğaya atmamakla kendi geleceği için ne kadar faydalı bir iş yaptığını bilmesi lazım. Bunu fırsata dönüştürmeyi bilmeli" dedi. Yıldız, ülkelerin sürdürülebilir kalkınma stratejilerine göre Türkiye'nin 60'ıncı sırada yer aldığını da açıkladı. Türkiye, iyi yönetilirse kriz fırsata dönebilir Global krizin Türkiye'yi de etkisi altına aldığını va almaya devam edeceğini söyleyen Turgut Yıldız, "Bu kez Türkiye'nin kendi içinden kaynaklanmayan bir krizin etkilerini yaşıyoruz. Amerika'daki sıkıntıların sadece emlak sektöründe kalmayacağı, diğer sektörlere de yansıyacağı düşünülüyor. Böyle olunca Türkiye'ye de bu etkilerin gelmesi kaçınılmaz" dedi. Ancak Türkiye'de krizi fırsata çevirebilecek şanslar olduğunu belirten Yıldız, şunları söyledi: "Bu tür krizler özellikle gelişmiş ülkeleri vuruyor. Çünkü o ülkelerde dinamik olmayan bir yapı, genç nüfus olmaması gibi olumsuzluklar bulunuyor. Türkiye'de ise dinamik bir yapı var. Eğer iyi yönetebilirsek dünyadaki bu krizi fırsata dönüştürme şansımız var."