Finans ve reel sektör rakip değil, birbirini tamamlıyor

Finans ve reel sektörün rakip değil, birbirini tamamlayan iki sektör olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Finans sektörü ne kadar gelişirse, güçlenirse bu da reel sektörün önünü açar” dedi. Yılmaz, gelişmiş ülkelerdeki faiz indirimlerinin, gelişmekte olan ülkelere finans akışını desteklediğini vurguladı.

Finans ve reel sektör rakip değil, birbirini tamamlıyor

Hamide HANGÜL

Cumhurbaşkanı Yardımcı­sı Cevdet Yılmaz, finans ve reel sektörün birbirinin ra­kibi değil, tamamlayıcı olduğuna vurgu yaptı. Turkuvaz Medya Mer­kezi’nde 5’inci Finansın Geleceği Zirvesinde konuşan Yılmaz, söz­lerini şöyle sürdürdü: “Bütüncül şekilde baktığınızda, bu iki sektör birbirinin rakibi değil, birbirini ta­mamlayan iki sektör.

Reel sektör ne kadar güçlü olursa, sağlam olur­sa, sağlıklı olursa finans sektörü için de bu önemli bir sağlıklı zemin oluşturuyor.” Türkiye açısından 2026’da, 2025’e göre nispi olarak daha olumlu bir ortam beklendi­ğine dile getiren Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunun da üç ta­ne temel başlığı var. Birincisi, tica­ret ortaklarımızın büyüme perfor­mansı. Bizim ticaretimizin aşağı yukarı yüzde 70’i Avrupa Birliği ve MENA bölgesinden oluşuyor.

Bu da bizim ihracatımız açısından, ti­caretimiz açısından önemli. Bazen kurun çok tartışıldığını görüyoruz. Geçmişte de yaptığımız teknik ça­lışmalardan ben şunu rahatlıkla ifade edebilirim. Bizim dış ticareti­mizin asıl belirleyicisi kur filan de­ğil, ticaret ortaklarımızın büyüme performansı. Ticaret ortaklarımız büyüyünce bizim ihracatımız artı­yor, orada bir pazar daralınca bizim ticaretimiz olumsuz etkileniyor.”

Finansal akış desteklenir

İkinci hususun dünyadaki finan­sal koşullar olduğunu ve dünyada enflasyon beklentilerinin istendiği kadar hızlı düşmediğini, dolayısıy­la dünyada enflasyonla mücadele­nin devam ettiğini söyledi. Üçün­cüsünün emtia fiyatları olduğuna işaret eden Yılmaz, “Petrol ve em­tia fiyatlarının da daha ılımlı gide­ceğini görüyoruz. Bu da Türkiye açısından olumlu bir durum, çünkü biz emtia ve petrol ithal eden, ma­lum, bir ülkeyiz. Geçen yıl 60 mil­yar dolardan fazla sadece enerjiye bir fatura ödedik” diye konuştu.

Önceliğimiz finansal istikrar

Yılmaz, “Şu anki önceliğimiz fi­nansal istikrarı sağlamak, finan­sal piyasalarda istikrarı sağlamak ve enflasyonu düşürmek. Bunu ya­parken de o kapasitemizi, oluştur­duğumuz kapasiteyi olabildiğince korumak ve geleceğe taşımak. Enf­lasyonla mücadelemizi sadece para politikasıyla da yapmıyoruz. Elbette sıkı para politikası, para politikasın­da doğru bir duruş çok çok önemli. Ancak maliye politikalarıyla, depre­me rağmen mali disiplinimizi koru­yoruz. Harcama limitlerimizin için­de hareket ediyoruz. Olabildiğin­ce tasarruf tedbirleriyle gidiyoruz. Özellikle tasarrufa konu olan ka­lemlerde ciddi bir düşüş olduğunu da görüyoruz” ifadelerini kullandı.

Yastık altı konusuna da değinen Cevdet Yılmaz, “Resmi rezervle­rimizin, bir de milletimizin rezer­vi var. Hükümetimiz ilk kuruldu­ğu dönemde Merkez Bankamızdan bir hesap yapmalarını istemiştim. O zaman 300 milyar dolar gibi ra­kam getirmişlerdi. Dolayısıyla bu­gün çok daha yüksek, belki 450-500 milyar dolarları bulmuştur” dedi.

“2026’da da devam etmesini bekliyoruz”

Zirve kapsamında düzenlenen panelde konuşan Halkbank Genel Müdürü Osman Arslan, enflasyondaki düşüşe bağlı kademeli olarak Merkez Bankası politika faizinde de düşüşlere şahit olduklarını söyleyerek, “Önümüzdeki yıl da enflasyondaki düşüşle faiz oranlarında düşüş bekliyoruz. Ancak bu, demek değildir ki parasal genişleme olacak ya da makro ihtiyati tedbirlerden tamamen vazgeçilir. 2026’da çok önemli bir gevşeme beklemiyoruz. Kredi sınırlamalarının ve selektif kredi politikası anlayışının, bazı alanlarda gevşeme olmakla birlikte, 2026’da da devam edeceğini, özellikle ilk 6 ayda bunun devam edeceğini öngörüyoruz” dedi.

“Bankacılık, çok sağlam destek veriyor”

Akbank Genel Müdürü Gür, ekim sonu itibarıyla sektörün öz sermaye kârlılığının %25,4 olduğunu, bunun yıllıklandırıldığında yaklaşık %30 olduğunu söyledi. Gür, bunun enflasyonun altında bir kârlılık olduğunu vurgulayarak, 2026’ya bakıldığında görünen resmin 2025’ten daha olumlu olduğunu kaydetti. Gür, “Burada reel sektör de bankacılık sektörü de finans sektörü de bu politika setine uyum konusunda gerçekten çok sağlam bir destek veriyor” diye konuştu.

QNB Türkiye Genel Müdürü Tan da NPL oranı, yani tahsili gecikmiş alacak oranının %2,5 seviyesinde olduğuna işaret ederek, “Önemli bir pik yaptı ve bir platoya oturduğunu düşünüyorum. Peki bu 2,5 korkutucu mudur? Özellikle bireysel tarafta? Ben endişe edecek bir durum olduğunu düşünmüyorum. Ben de yatırım tercihi açısından TL’nin doğru bir tercih olduğunu düşünüyorum” dedi. Denizbank Genel Müdürü Recep Baştuğ ise şöyle konuştu: “Türkiye’ye büyük gelen büyük oyuncu yatırımcıların tamamı memnun. 2027’den sonra da çok daha memnun olacaktır. Benim için en iyi yatırım aracı TL mevduattır. Yurt dışı piyasalarının Türkiye’ye bakışında hiçbir problem yok.”

İki ülke ticaretinde hacim hedefi 40 milyar $

 Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, önceki akşam İtalya›nın İstanbul Başkonsolosluğunda İtalyan Ticaret ve Sanayi Odası Derneğince düzenlenen, «İtalyan Ticaret ve Sanayi Odası Derneği 140. Yıldönümü ve Leonardo da Vinci Ödül Töreni”ne katıldı. Türkiye İtalya ortaklığının son yıllarda daha da ivme kazandığına dikkati çeken Yılmaz, Vatikan Devlet Başkanı Papa 14. Leo’nun Türkiye ziyaretinin de son derece anlamlı olduğunu ifade etti.

Yılmaz, İtalya’nın Türkiye›nin Avrupa›daki en önemli ticaret ortaklarından biri olduğuna işaret ederek, “İtalya, küresel ölçekte beşinci büyük ticaret ortağımız ve Akdeniz bölgesindeki birinci ortağımız olmaya devam etmektedir. 2024 yılında ikili ticaret hacmimiz 32,2 milyar doları aşarak tarihteki en yüksek seviyeye ulaşmış, 30 milyar dolarlık ticaret hedefi aşılmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakan Meloni orta vadeli yeni ticaret hacmi hedefimizi 40 milyar dolar olarak belirlemişlerdir. Ülkemizde 1600’ün üzerinde İtalyan sermayeli firma faaliyet göstermektedir. 2002-2024 döneminde İtalya’dan ülkemize yapılan doğrudan yatırımlar yaklaşık 5,1 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmiştir.”

Yılmaz, 2025 yılı sonunda Türkiye ekonomisinin 1,5 trilyon doların üzerine çıkmasını beklediklerini ifade ederek, “2025 yılı itibarıyla IMF projeksiyonlarına göre dünyanın 16›ncı büyük ekonomisi konumuna yükselmeyi öngörüyoruz. Satın alma gücü paritesine göre ise şu anda 12›nci büyük ekonomiyiz, 11›nci büyük ekonomi olacağız. Bu tahminler gerçekleşirse ilk defa hacim olarak İtalya›yı geride bırakıp, Avrupa›nın 4›üncü büyük ekonomisi konumuna yükseleceğiz. Diğer taraftan Dünya Bankası sınıflandırmasına göre 2025 itibarıyla tarihimizde ilk kez yüksek gelirli ülkeler sınıfına girmeyi öngörüyoruz” dedi. Yılmaz konuşmasının ardından, Koç Holding CEO’su Levent Çakıroğlu ve Pirelli Türkiye CEO’su Gian Paolo Gatti Comini’ye ödüllerini verdi.

Kaynak: DÜNYA - İSTANBUL