GAP kapsamındaki 9 il masaya yatırılıyor
Ekonomi Koordinasyon Kurulu Konya'da toplandı
KONYA - Ekonomi Koordinasyon Kurulu (EKK), Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın başkanlığında toplandı.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, ne yapılırsa yapılsın 2009 yılının dünya ekonomik tarihine kayıp bir yıl olarak geçeceğini belirterek, "alınan önlemlerle 2010-2011'de pek çok ülke problemlerini aşmaya çalışırken, Türkiye çok daha hafif bir borç yüküyle ve çok daha sağlam bir finans sistemiyle bu krizini çok daha hafif atlatacak" dedi.
Babacan, Konya'da gerçekleştirilen Ekonomi Koordinasyon Kurulu (EKE) toplantısında yaptığı konuşmada, kurulun, Hükümetin kurulduğu günden bu yana çok sayıda toplantı yaparak, ekonomiyle ilgili pek çok konuyu masaya yatırıp, önemli kararlar alıp uygulamaya koyduğunu söyledi.
Bugün burada Konya'da EKK'nın bölgesel toplantısını yapmak üzere bir araya gelindiğini, Orta Anadolu illerdeki önemli konularını masaya yatırmak, önerilerini dinlemek üzere bu toplantının gerçekleştirilmekte olduğunu anlatan Babacan, "Bu toplantıların ilki bugün Konya'da başlıyor. İkincisini de önümüzdeki hafta Şanlıurfa'da gerçekleştireceğiz. Orada da GAP projesi kapsamında 9 ilimizin sorunlarını masaya yatıracağız. Konya ise tarımıyla sanayisiyle hatta turizm potansiyeliyle ülkemizin parlayan yıldızlarından birisidir. Konya'da özellikle KOP projesi ki, KOP projesi, Orta Anadolu'nun çehresini değiştirecek bir projedir. Bugün kapsal şekilde ele alacağımız bu projeye, Hükümetimizin verdiği önemi bir kez daha vurgulamak istiyorum" dedi.
"Modern ekonomi tarihinin gördüğü en büyük kriz"
Dünya ekonomisinin yaklaşık 1 yıldır çok derin bir ekonomik krizle karşı karşıya bulunduğunu vurgulayan Babacan, şunları kaydetti:
"Modern ekonomi tarihinin gördüğü en büyük kriz. Bu kriz, boyutlarını düşünecek olursak, 2. Dünya Savaşından sonraki ilk defa Türkiye dahil bir çok ülkenin ekonomisinde daralmaları beraberinde getirecek. Yine 2. Dünya Savaşından sonra global ekonominin ilk defa daralacağı bu dönemi 2009 yılında yaşayacağız. ABD'de başlayan kriz dünya finans sektörünü, ardından reel sektörü etkiledi. Ekonomideki yavaşlama işsizlik, dünya ekonomisi için ciddi bir problem. Bu problemin aşılması için olağan üstü tedbirler alındı. Pek çok ülke bugüne kadar görülmemiş şekilde uygulamalar ortaya koydu. Bu uygulamalarının tek amacı yangını söndürmekten ibaret oldu."
"Bankacılık sektörüne destek zorunda kalmayan tek ülke Türkiye"
"Bu küresel krizin tekrar etmemesi için neler yapmak lazım? Ya da mevcut zor durumdan normal duruma ulaşılması için ayağı yere basan ne tür ekonomik politikalar uygulanması lazım?" diye soran Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bununla ilgili somut programlar henüz ortaya konabilmiş değil. Hem hükümetler hem merkez bankaları yoğun bir çabayla krizin etkilerini azaltmaya çalıştılar. Ancak ne yapılırsa yapılsın 2009 yılı maalesef dünya ekonomik tarihine kayıp bir yıl olarak geçilecek. Yine içinde bulunduğumuz G-20 ülkelerinde sorun çok büyük. Bütçelerde olağanüstü açıklar var. Borç stoklarında olağan üstü artışlar var. G-20'lerin ortalama bütçe açığı 2007'de yüzde 1,1 iken 2009 yılında bu yüzde 8,1'e çıkıyor. Almanya'da yüzde 80-90 (borç stokunun gayri safi yurtiçi hasılaya oranı) gibi borç rakamlarıyla karşılaşıyoruz. Biraz işler yoluna girsin, bu kamu açıklarını nasıl kapatacağız. Bütün bu ülkeler zor tedbirler almak zorunda kalacaklar. Türkiye çok şükür bir finans krizi yaşamadı. Bizim aldığımız tedbirler ve yaptığımız bankacılık düzenlemeleri, Türkiye'de bugün itibariyle bir finans krizi yaşanması önlenmiştir. Bankacılık sektörüne destek zorunda kalmayan tek ülke Türkiye'dir."
"Biz krizin sebebi değiliz"
Krizin Türkiye'nin ihracat oranlarını düşürdüğünü ancak Türkiye'yi ihracat yapılan pazarların daralmasının etkilediğini dile getiren Babacan, "Dünya ekonomilerindeki ortalama daralmanın 3 misli daralmayı biz, Türkiye'nin ihraç pazarlarında görüyoruz. Biz bu krizin sebebi değiliz, Türkiye'nin uyguladığı daralmalar değil. Krizin kaynağı herhangi bir şekilde Türkiye'nin uyguladığı politikalar değil. Yine ülkemiz bu sene ekonomik daralmayla karşı karşıya kalacak. 2009 yılı Türkiye'de ekonomik büyümenin negatif olduğu, ekonominin daraldığı bir yıl olacak" dedi.
2009 yılı her ne kadar kayıp bir yıl olsa da, kendilerinin, son 2 aydır yoğun bir şekilde 2010, 2011 ve 2012 için çalıştıklarını dile getiren Babacan, şunları kaydetti:
"Yani kriz sonrasında Türkiye'nin neler yapacağıyla alakalı detaylı bir program üzerinde çalışıyoruz. Bu orta vadeli program Türkiye'nin krizden çıkış stratejisi olacak. Pek çok ülke ne yapacağını ortaya koyamamışken, Türkiye 2009 yılından sonra neler yapacağını açıklayacak, hedeflerini ortaya koyacak ve bu özellikle öngörülebilirlik açısından, son derece yararlı olacak."
"İyimser bir hava olsun diye söylemiyorum"
Türkiye'nin kamu borç stokuna, 3-5 sene ileri bakıldığında Avrupa ortalamalarının neredeyse yarısı kadar olacağının öngörüldüğünü vurgulayan Babacan, şöyle dedi:
"Borç yükü çok daha hafif, sağlam bir finans sistemiyle sağlam bir ekonomik programla yoluna devam eden bir ülke olacağız. Bu bize büyük avantajlar sağlayacak. Alınan önlemlerle 2010-2011'de pek çok ülke problemlerini aşmaya çalışırken Türkiye çok daha hafif bir borç yüküyle ve çok daha sağlam bir finans sistemiyle bu krizini çok daha hafif atlatacak. Bunu iyimser bir hava olsun diye söylemiyorum. Bu söylediklerimi açın bakın, OECD'nin raporlarına bakın, Dünya Bankasının, IMF'nin projeksiyonlarına bakın, AB içinde OECD ülkeleri arasında en hızlı toparlanacak bir kaç ülkeden birisi olarak zaten Türkiye gösteriliyor. Bugünlere hazırlanmalıyız, pazarları şimdiden genişletmeliyiz. Kriz aslında fırsat olabilir diyoruz ya, yeni pazarlar arayışına girmek için de en doğru zaman. Bu durum büyük ticaret hacimlerinin alt yapısını oluşturacak, Türkiye'nin kriz sonrası yüksek bir ivmeyle toparlanmasının hazırlığını oluşturacaktır."
Hisarcıklıoğlu: Yeniden mali disiplini tesis edecek adımlara ihtiyaç var
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, bundan sonra, hızla büyümüş olan kamu bütçe açığınını ekonomik istikrarı tehdit etmemesi, ve mali sistemdeki kaynakları tüketip şirketleri kaynaksız bırakmaması için yeniden mali disiplini tesis edecek adımlara hızla ihtiyaç olduğunu belirtti.
Hisarcıklıoğlu, Konya Dedeman Otel'de düzenlenen Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantısında, TOBB olarak uzun bir süredir bölgesel ekonomik koordinasyon kurullarının oluşturulmasını talep ettiklerini, bunun ilkini gerçekleştiriyor olmaktan büyük mutluluk duyduklarını ifade etti.
Özel sektörü doğrudan ilgilendiren konuların kamu ve özel sektör birlikteliğiyle ele alınmasının katılımcı demokratik yönetim anlayışının en güzel örneği olduğunu vurgulayan Hisarcıklıoğlu, "Bu vesileyle her zaman reel sektörün sorun ve önerilerine duyarlılık gösteren sorunlarımıza çözüm arayan başta Başbakan Yardımcısı Ali Babacan olmak üzere burada bulunan tüm bakanlarımıza teşekkür ediyorum" dedi.
Küresel ekonomik krizin başlamasından itibaren Cumhurbaşkanı, Başbakan ve ilgili bakanlarla ekonominin sorunlarıyla ilgili 80'in üzerinde toplantı gerçekleştirdiklerini belirten Hisarcıklıoğlu, özel sektör olarak Hükümet'le bir araya geldikleri bu diyalog mekanizmasına çok önem verdiklerini dile getirdi.
Hisarcıklıoğlu, bugün oluşmaya başlayan yeni bir dünya düzeniyle yeni bir ekonomik anlayışla da karşı karşıya olunduğunu belirterek, "Aslında bütün dünya da bunun ne olduğunu anlamaya çalışıyor. Böylesi bir dönemde eskiden kalan alışkanlıklarımız ve yöntemlerle şirketlerimizi ayakta tutmamız, küresel rekabete devam etmemiz mümkün gözükmemektedir. Hepimiz iş yapma şeklimizi, alışkanlıklarımızı, bakış açımızı, strateji oluşturma süreçlerimizi ve yönetim tarzımızı yeniden gözden geçirip kendimizi sorgulamalıyız" diye konuştu.
Yatırım Teşvik Sisteminin uzun vadede ülkemiz sanayisine rekabet gücünü kazandıracak çok önemli bir başlangıç olduğuna dikkati çeken Hisarcıklıoğlu, teşvik paketinin 1,5 yıl süreceğini ve mevcut fırsatları değerlendirmek gerektiğini söyledi.
Yalçındağ: Türkiye finansal bir krizi yaşamadı
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ ise "Türkiye bu krizde, dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi finansal bir krizi yaşamadı. Bu bizim için büyük avantajdı" dedi.
Yalçındağ, çok daha küçük ihracat yapılan ülkelere girerek, bu krizden daha az etkilenmiş ülkelere girerek ihracatı artırma çabalarının doğru olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Bütçe açığı sorununun da faiz politikası üzerinde bir baskı yaptığını düşünüyoruz. Peki bu bütçe açığı OECD ülkeleri genelinde çok yüksek, bunun Türkiye'de de olması doğal mıydı? Belki doğaldı başta ama artık kontrol altına alamazsak, bu ekonomimizde ciddi bir risk oluşturacak ve bizim ileriye dönük yatırımlarımızı ve büyüme hedefimizi kesinlikle olumsuz etkileyecektir. İş adamları olarak beklentimiz güven, istikrar ve öngörülebilirlik. Türkiye'de öngörülebilirliğin yeniden sağlanması için de bir süredir beklediğimiz orta vadeli programı iş adamları olarak bekliyoruz. Bu programın içinde başlıca önemsediğimiz, başlıca konular nelerdir? Bütçe açığının nasıl kontrol altına alınacağı, bunun için harcama kalemlerinin nasıl kontrol altına alınacağı, gelirin nasıl arttırılabileceği, buna yönelik yapısal reformların üzerinde olan vergi reformunu son derece önemsiyordu."
Palandöken: "Türkiye'den başka kahvehane kültürü olan ülke var mı?"
Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, esnaf ve sanatkarın birçok sorunu bulunduğunu, bunlardan birinin de sigara yasağı olduğunu savunarak, "Türkiye'den başka kahvehane kültürü olan ülke var mı? Suriye ve Arap ülkelerinin birkaçında var. Türkiye'nin bu gerçeğini nasıl yok sayıyorsunuz?" dedi.
Palandöken, "sigara içenleri sigara içilsin diye teşvik eden insan değilim. Sigara da içmiyorum üstelik. Ama ben bunların temsilcisiyim. Ben bunların hakkını aramazsam kim arayacak?" diye konuştu.
Bendevi Palandöken, Konya'da gerçekleştirilen Ekonomi Koordinasyon Kurulu (EKK) toplantısında yaptığı konuşmada, ülke nüfusunun 4'te birini oluşturan esnaf ve sanatkarın ülke ekonomisine katma değer sağlayan en büyük kurum olduğunu söyledi.
Esnaf ve sanatkarın birçok sorunu bulunduğunu, bunlardan birinin de sigara yasağı olduğunu savunan Palandöken, "Sigara yasağına varız. Ama Türkiye'den başka kahvehane kültürü olan ülke var mı? Suriye ve Arap ülkelerinin birkaçında var. Türkiye'nin bu gerçeğini nasıl yok sayıyorsunuz. Siz 200 bin kahvehane, restoran, lokanta, eğlence yeri, internet kafe yok mu diyorsunuz? O zaman mesele yok. Değişim, dönüşüm diyorsunuz. Nasıl değişeceğiz, nasıl dönüşeceğiz? Orada çalışanları ne yapacağız. 3 gün sonra kış kar kıyamet... Sigara içenleri 'sigara içilsin' diye teşvik eden insan değilim. Sigara da içmiyorum üstelik. Ama ben bunların temsilcisiyim. Ben bunların hakkını aramazsam kim arayacak?" diye konuştu.