Hazır giyimde taşeron devre dışı kalıyor

Tekstilde dev şirketler, taşeronların sözleşmeleri yerine getirmemesi nedeniyle üretimi kendi bünyelerine alıyor

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Mehmet FİLOĞLU

Hazır giyim sektöründe taşeronluk sisteminin payı azalıyor. Temel sebep ise yurtdışı büyük alıcıların şartlarda sıkılaşmaya gitmesi. Dünyanın en büyük markalarına üretim yapan kurumsal hazır giyim üreticileri yeni koşulları karşılamak için üretim işini daha fazla üstlenme yoluna gidiyor. Bu konuda son örnek H&M, Zara, Mango gibi devlere üretim yapan ve ihracatı 100 milyon doları geçen THY Tekstil’den geldi. Şirket normalde alt yüklenicilere yaptırdığı boyama işi için yeni yatırıma girişti. Akhisar OSB’de ocakta yatırıma başlayan şirket, yıl sonunda açılışını yapacağı ve 550 kişinin çalışacağı fabrika ile bu alandaki üretiminin önemli bir bölümünü bünyesine almış olacak. Sektör temsilcileri sürecin hızlanarak devam edeceğini öngörüyor. Bu kapsamda yapılan yatırımların adresi ise genellikle Batı illeri oluyor. Son dönemde artan şiddet olayları ve gerekli kümelenmenin sağlanamaması, teşviklere rağmen Doğu'nun yatırım çekememesine yol açıyor.

THY Tekstil’in Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Kaya, hazır giyim sektöründe müşterinin en fazla baktığı alanın iş güvenliği olduğunu söylüyor. İşin sadece fiyattan ibaret olmadığının altını çizen Kaya, alıcıların en fazla dikkat ettiği üç alanın “Mülteciler, çocuk işçiliği ve taciz” olduğunu aktardı. Bu sorunların merdiven altı üretim yapan şirketlerde görüldüğünü ifade eden Kaya, “Üretim zinciri içinde bunların bir şekilde yer almaması için departman kuruyoruz. Bu da ayrı bir emek ve maliyet anlamına geliyor” dedi. 

Taşeronlar günü yakalayamadı 

Taşeronluk sisteminin gözden düşmesindeki tek sebep işgücü ile ilgili konular değil. Sektörde standartlar her geçen gün yükselirken, küçük üreticiler her geçen gün bu standartları yakalamakta zorlanıyor. Şirketlerin yurtdışından uzun vadeli sipariş alması kalite standardını ve üretim takvimini her zaman tutturmalarına bağlı. Alt yükleniciler de bu unsurlar açısından risk oluşturuyor. Ramazan Kaya, taşeronların en büyük sıkıntılarının “Sermaye yapılarının uygun olmamaları ve kendilerini geliştirememeleri” olduğunu aktardı. Kaya’ya göre üretimi kendi bünyelerine almak mülteci konusundaki riski de azaltıyor. Bununla birlikte şirket henüz taşeron sisteminden tamamen vazgeçmiş değil. Üretimin hala yüzde 30’luk bir kısmı alt yükleniciler tarafından gerçekleştiriliyor. Kaya, üretimin tamamını kendilerinin gerçekleştirmeleri durumunda sipariş iptalleri gibi durumlarda ciddi sıkıntılarla karşılaşabileceklerini söyledi. 

Büyük şehirlerde taşeronluk zor 

Türkiye Giyim Sanayicileri Başkanı Şeref Fayat da aynı soruna dikkat çekti. Çok uluslu firmaların sipariş verirken giderek daha katı sözleşmeler yaptıklarını anlatan Fayat, “Her türlü alt işi denetleme yükümlülüğü bizde. Uluslararası firmalar da bizi denetliyor. Bu da firmaların entegrasyonunu zorunlu kıldı. Çok sayıda firmanın hem kalitesini hem de sosyal uygunluğunu kontrol etmek önemli bir sorumluluk ve oldukça zor” dedi. Büyük yapıların üretimini tek elde toplamak zorunda olduğu bir sürece girdiğini kaydeden Fayat, özellikle büyük şehirlerde taşeron sistemini sürdürmenin giderek zorlaştığının altını çizdi. 

Tek çürük elma onayı kaybettiriyor 

İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Hikmet Tanrıverdi, aynı şekilde taşeron sisteminin giderek sıkıntı yarattığını vurguladı. Tanrıverdi, “Üretim zinciri içinde çalıştığınız bir firmada tek bir ütücünün dahi kayıt dışı çalıştığı ortaya çıkarsa onayınızı kaybediyorsunuz ve bir daha sipariş alamıyorsunuz. Bu kadar büyük bir ağı kontrol etmek çok zor hatta imkansız. Sorun sadece yurtdışı alıcılarla ilgili de değil. Yurtiçinde de vergi konularında sorun çıkıyor ve bunun bedelini biz ödüyoruz. Dolayısıyla şirketler üretimi giderek daha fazla kendi bünyesine almaya başladı. Taşeron sistemi tamamen ortadan kalkmayacak ama payı azalacak” diye konuştu. 

Doğu’yu teşvik de kurtaramadı 

Dikey entegrasyon kapsamında yapılan yatırımlar büyük teşviklere rağmen Doğu'ya gitmiyor. Bunun hem konjonktürel hem de yapısal gerekçeleri var. Konjonktürel sebep, son dönemde artan şiddet olayları. Çatışma ortamında kimse bölgeye yatırım yapmak istemiyor. Yapısal sorun ise bölgede kümelenmenin sağlanamaması. Ramazan Kaya, katma değerli üretim için belirli bir seviyenin üstünde ortaklar gerektiğine, onların da batıda olduğuna vurgu yaptı. Ayrıca ulaşım maliyetlerinin yol açtığı sıkıntıların olduğunu kaydetti. 1998-2003'te Sivas ve Adıyaman’da üretim yaptıklarını kaydeden Kaya, sonrasında ise Trakya bölgesine yoğunlaştıklarını anlattı. Şeref Fayat da aynı şekilde bu dönemde kimsenin Doğu'ya gitmek istemediğini, Orta ve Batı Karadeniz’in öne çıktığını dile getirdi. 

Sektörün genelinde sıkıntı var 

Sözleşmeyle yurtdışına üretim yapan tekstil ve hazır giyim firmaları uluslararası standartlara uyarken sektörün geneli için aynı tespiti yapmak mümkün değil. Resmi rakamlara göre sektördeki kayıt dışılık yüzde 45’ler düzeyinde. Özellikle iç piyasaya üretim yapan ya da denetimden geçme zorunluluğu olmadan ihracat yapan firmalarda ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Şeref Fayat da genelde yaşanan bu sorunu doğruladı ama kendi düzeylerinde böyle bir sıkıntının yaşanmasının mümkün dahi olmadığının altını çizdi.

Dikey entegrasyon dünyada da moda

Bir şirketin sattığı ürünün tüm üretim sürecine dahil olması dikey entegrasyon olarak tanımlanıyor. Geçen yüzyılın başında hakim model bu iken, küreselleşmenin yaygınlaşmasıyla birlikte 1980’lerin ardından yerini farklı tedarikçilere dayanan yatay entegrasyona bıraktı. Ancak The Economist’in analizine göre son dönemde tüm dünyada eskiye dönüş yaşanıyor. Dergi, Apple, Tesla, Boeing ve Zara örneklerini vererek şirketlerin giderek üretimlerini kendi bünyesine almakta olduğunu, bunun sebebinin ise sadelik olduğunu yazdı. Sadelik ile verimliliğin arttığı ve müşterilerle doğrudan iletişim sağlandığı belirtiliyor.

Hazır giyimi zorlayan 4 sebep

1) Asgari ücret

Asgari ücretin en yaygın olduğu sektör tekstil ve hazır giyim. Bu alanda faaliyet gösteren şirketler ücretlerdeki artışla ciddi bir maliyet yükü ile karşılaştı. Ocak ve şubat aylarında çok hissedilmese de sonraki aylarda şirketlerin nakit akışı üzerinde etkisini göstermeye başladı. Zaten düşük karlılıkla çalışan sektörde bazı firmaların rekabet dışı kalabileceği konuşuluyor. 

2) Mülteci sorunu

Büyük şirketler her ne kadar kayıt dışına girmeseler de sektör genelinde yaşanan durum yurtdışı siparişlerinde denetimlerin artmasına yol açtı. Uluslararası firmalar sipariş verirken daha ince eleyip sıkı dokuyor. Şirketlerin kayıt dışı mülteci çalıştırmadığını ya da çalıştıran şirketlerle çalışmadığını düzenli olarak ispat etmesi gerekiyor. 

3) İflas ertelemeler 

Son dönemde bütün sektörlerde iflas ertelemeler patlamış durumda. Bunların ayakta kalan şirketlere doğrudan etkisi bulunmasa da bankacıların şirketlere bakışını önemli ölçüde bozmuş durumda. Şirketler uygun faizli kredi bulmakta daha çok zorlanıyor. Bu da yatırımların finansmanını olumsuz etkiliyor. 

4) İplik belirsizliği

Amerikan ipliğine vergi uygulanması kararı alındı. Türkiye’de 650 bin ton pamuk üretimi var. 1.2 milyon ton civarında da ithalatı var. Yarısı da ABD’den. Verginin ardından ihtiyacın iç piyasadan karşılanma ihtimali bulunmuyor. Bu da maliyetler üzerinde ek baskı yaratacak.

 

Bu konularda ilginizi çekebilir