İlk Türk maratoncudan iş dünyasına: Sınırlarınızı aşın
19. İnsan Kaynakları Zirvesi'ne katılan Türkiye’nin ilk ultra maratoncusu Bakiye Duran, “ultra maraton* felsefesi ile iş dünyasında hedeflere ulaşmayı” anlattı
İSTANBUL - Kendisinin ve Türkiye’nin katıldığı ilk resmi ultra maraton yarışında (Hollanda, 2000) 100 km koşarak ve Avrupa 3’üncüsü olan, kariyerini dünya birinciliği ile taçlandıran, Türkiye’de ve dünyanın farklı ülkelerinde, 80’den fazla yarı ve tam maraton, 15’in üzerinde ultra maraton koşan Bakiye Duran, iş dünyasına tavsiyelerde bulundu.
Samsun’un küçük bir köyünde başlayıp, dünyanın en ücra ülkelerine uzanan inanılmaz yaşam öyküsü ile katılımcılara ilham veren Duran, “Ne kadar başarılı olmak isterseniz o kadar başarılı olabilirsiniz. Yeter ki hedefinizi koyun, çok çalışın, sınırlarınızı zorlayın. Yeter ki ezberleri bozmak için niyetiniz olsun. En önemlisi kendinizi yönetebilmeniz. Kendini yönetemeyen ne sporda ne iş hayatında işini yönetemez” dedi.
Sınırlarını zorlamayı hayat felsefesi haline getiren insanın, aşamayacağı zorluk, bitiremeyeceği yarış olmayacağını vurgulayan Duran şöyle devam etti: “Hedefim her zaman bellidir: Kendi sınırlarımı aşmak! Her zaman bir önceki derecemden daha iyisini koşmaya hazırlarım kendimi. Ve her yarış bittiğinde aynı duygu kaplar içimi: Daha iyisini yapabilirdim!”
23 yıldır maraton, 13 yıldır ultra maraton koşan Duran, her yarışın insana yeni bir şeyler öğrettiğinin altını çizerek, “Yarışmadan yarışmacı olunmaz, eksiklikler görünmez, yanlışlar tespit edilemez” dedi. Rekabetle ilgili ilginç tespitler yapan sporcu, “Her sporcu rakibine göre gelişir. Rakibiniz iyi ise çok çalışmalısınız, yeni taktikler geliştirmelisiniz. Çok daha fazla araştırmalısınız. Her zaman kendinizle yarışmalı, kendi sınırlarınızı aşmak istemelisiniz” diye konuştu.
İşte Duran'ın iş dünyasına yönelik tavsiyeleri:
Ne kadar başarılı olmak isterseniz o kadar başarılı olabilirsiniz.
Bir insan 48 saat nasıl koşabilir” diye sorabilirsiniz. Aslına bakarsanız 72 saat de koşabilir, hatta daha fazlasını da… Yeter ki ezberleri bozmak için niyetiniz olsun!
İnsan sınırlarını zorlamayı hayat felsefesi haline getirirse aşamayacağı zorluk, bitiremeyeceği yarış olamaz.
Beynine hükmeden insan ateşte yürümeyi de, buzda yaşamayı da öğrenir. Açlığa da dayanır, acıya da katlanır.
Ultra maraton yarışları öncelikle akıl işidir. Yalnızca strateji değil, güç, zeka, yetenek, bilgi beceri, antrenman, deneyim, yardımlaşma, umut, güven, inanç, konsantre ve süreklilik gerektirir.
Bir kereliğine çok iyi koşabilirsiniz. Asıl başarı bunu devamlı yapabilmenizdir.
Hedefim her zaman bellidir: “Kendi sınırlarımı aşmak”.
Her yarış bittiğinde aynı duygu kaplar içimi: Daha iyisini yapabilirdim!
Yenilgiyi düşünmek yenilgiyi baştan kabul etmektir.
Kendini yönetemeyen ne sporda ne iş hayatında işini yönetemez.
Her yarış insana yeni bir şeyler öğretir. Yarışmadan yarışmacı olunmaz, eksiklikler görünmez, yanlışlar tespit edilemez.
Her sporcu rakibine göre gelişir.
Ben hep kendimle yarıştım, kendi sınırlarımı aşmak, sınırlarımı zorlamak istedim ve hala da istiyorum.