İnci kefali Van'ı şahlandırdı

Her 3 kişiden birinin işsiz olduğu Van'da 15 bin hanenin geçim kaynağına dönüşen inci kefali sayesinde balıkçılık önemli bir işkoluna dönüştü.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Mehtap AKBAŞ ÇİFTCİ 

 

***************
15.000
İnci kefalinden 
geçinen hane

20 milyon TL
Kent ekonomisine 
sağladığı yıllık katkı

12.000 ton
1996'da kaçak 
avlanan kefal

3.000 ton
Günümüzde kaçak 
avlanan kefal

*********************************

VAN - Van'da av baskısı nedeniyle bir dönem tükenme noktasına gelen İnci kefalini  hayata döndürme  çabaları  olumlu sonuç verdi. Bölgede  kaçak avcılığı kontrol altına almak  ve  halkı bilinçlendirmek için bir süredir bilinçlendirme çalışmaları yürüten Van Valiliği,Doğa Gözcüleri Derneği ve Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) inci kefalini sadece besin olmaktan çıkarıp aynı zamanda bölgenin kültürel bir öğesi haline getirmeyi başardı. İnci kefali artık kedisi ve Akdamar Adası ile meşhur Van'ın yeni sembolü. 

Sazangiller familyasına mensup olan ve ‘uçan balık' olarak de bilinen balığın sadece Van için değil tüm Doğu Anadolu Bölgesi için önemli bir geçim kaynağı olduğunu ifade eden Van YYÜ Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, 1996 yılına kadar bölgede avlanan 15 bin ton balıktan 12 bin tonunun illegal olduğunu ileri sürdü. 

Günümüzde kaçak avlanma rakamının 3 bin tona kadar gerilediğini söyleyen Mustafa Sarı,  "Önceden devlet  balıkların bulunduğu bendi kiraya verirdi ve halk buradan çamaşır sepetleriyle kilolarca balık alırdı.  Burada bulunan kooperatif de balıkları gelişigüzel bir şekilde  toplu olarak satardı.  Biz  yaptığımız çalışmalarla burayı adeta bir gözlem noktasına dönüştürdük.  Her yıl iyiye doğru bir gidişat söz konusu. Ancak daha zaman lazım" dedi. 

Bölge için 20 milyon TL'lik gelir demek 
Göl çevresindeki 15 bin hanenin geçimini inci kefalinden sağladığını ve 20 milyon TL'lik bir ekonomik değerden söz edildiğini dile getiren Sarı, her üç kişiden birinin işsiz olduğu bölgede  balıkçılığın önemli bir işkolu haline geldiğini vurguladı. Tüketimin ağırlıkta olduğu illeri  Ağrı, Bitlis, Batman, Kars, Siirt, Hakkari olarak sıralayan Sarı,  "Bu bölgede tek bir kalemde böyle bir ciro başka işkollarında yok. Karadeniz için hamsi ne ise bu bölge için de inci kefalinin anlamı o. Bölgemizde yılda  kişi başına 20 kilo inci kefali tüketiliyor, Türkiye ortalaması ise 6 kilo. Elbette insanlar bu balığı tüketecekler ama bunu avlanma zamanına dikkat ederek yapacaklar. Biz 15 Nisan-15 Temmuz  tarihleri arasında avlanmamalarını rica ediyoruz.  Çünkü, bu neslin devam etmesine insanoğlu da bir katkı sunmalı. Doğal kaynaklarımız sonsuz değil. 1 balık deyip geçmeyin, onu avladığınızda karnındaki 10 bin balığı da yok etmiş oluyorsunuz" diye konuştu. 

[PAGE]

Zorunlu göç döneminde  festivali düzenleniyor
Zorlu yaşamı ile dikkat çeken inci kefali için zorunlu göç dönemi olan haziran ayında Van'da festival düzenlendiğini dile getiren Mustafa Sarı,  "Bu balığa bakış açısı önemli oranda değişti. Turistlerin ilgisi çeken inci kefalinin yaşamının kutsallığı artık bölge halkı tarafından da  kabul gördü. Festivalde görüldüğü gibi kadınlarımızın işlediği oyalarda, dokunan şallarda, el işlerinde artık hep bu balık figürü kullanılıyor. Bizim de istediğimiz zaten bu.  Amacımız inci kefalinin varlığını da bir ekonomik değere, kültüre dönüştürebilmek"  dedi. 

İnci kefalinin yaşamı mucizelerle dolu

İnci kefalinin mücadeleci yaşamının mucizelerle dolu olduğunu  dile getiren Mustafa Sarı, yaşamı ve üreme süreciyle ilgili olarak ise şunları anlattı: "Van Gölü binlerce yıl önce oluştuğunda tatlı suydu. O dönemde inci kefalinin yurdu yine burasıydı.  Ancak, arazinin  tuzlu, sodalı ve volkanik yapısı suyunu da  zamanla sodalı hale getirdi. Geçen süre zarfında  inci kefali de  bu yaşama adapte oldu.  Fakat tatlı su balığı olduğu için yumurtlamasını tuzlu-sodalı sulara sahip Van Gölü'nde yapamadı.   Ayrıca balık gölde yumurtasını bıraksa bile o yumurtanın sodalı suda yaşama şansı yok. Bahar aylarında sürüler halinde akarsulara mecburi göçlerinin nedeni bu. Üreme dönemi inci kefali için oldukça zor bir süreçtir. Balık tatlı sudan tuzlu suya geçerken fizyolojik adaptasyonu sağlayabilmesi adına bir süre beklemek zorunda. Balığın vücudundaki iyon yoğunluğu ile yaşadığı ortamın iyon yoğunluğunun dengelenmesi gerekmektedir. Bu süreç gerçekleşmediği takdirde balık ölür. O nedenle mansap dediğimiz göl suyu ve tatlı suyun karıştığı yerde 1 hafta ile 1 ay arasındaki süreçte bunu beklemek zorunda. Beklemenin ardından su sıcaklığı 12- 13 dereceye ulaştığında akarsuya girebilir. Tüm bu şartlar oluştuğunda yumurtasını bırakır. Maksimum ömrü ise 7 yıldır. Bu  mükemmel yapı bu düzende  yıllardır devam ediyor.  Bu süreçte balıkların akıntının tersine uçtuklarına şahit oluyoruz. Biz coğrafi olarak burayı düzleştirerek balıkların işini kolaylaştıramayız. Çünkü genetik olarak orada güçlü olanlar yukarı çıkmayı başarıyor. Kuraklığa hastalığa karşı da genetik dirençleri artmış oluyor."