"İş dünyası harcama önceliğini ve finansman tarzını sorgulamalı"

Kayseri Sanayi Odası'nca düzenlenen ‘Ekonomi Buluşmaları’na konuk olan Prof. Dr. Emre Alkin, ticareti iyi yapan özel sektörün borçlanmada hata yaptığını belirterek, iş dünyasının harcama önceliğini ve finansman tarzını sorgulaması gerektiğini söyledi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

HİLAL SÖNMEZ

KAYSERİ - Kayseri Sanayi Odası, Türkiye’nin mevcut ekenomik durumu ve yıl sonu öngörülerinin ele alındığı “Ekonomi Buluşmaları”nın startını verdi. İş dünyasından geniş bir katılımın olduğu toplantıda, DÜNYA Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ ile Prof. Dr Emre Alkin konuşmacı olarak yer aldı. Toplantının açılışında konuşan Kayseri Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Büyüksimitci, “Kentimizde iş insanlarımızı sık sık bu tarz programlarla bir araya getirerek, onların kafalarındaki soru işaretlerini azaltmayı planlıyoruz. Bu bağlamda ‘Ekonomi Buluşmaları’nın ilkini memnun edici bir katılım oranı ile gerçekleştiriyoruz. İş dünyası olarak şimdi topyekun olma vaktidir” dedi.

Piyasa şartlarında gerçekçi olmanın risklere karşı korunma adına önemli olduğuna işaret eden gazetemizin Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ, “Son dönemde MB ‘para politikasını değiştireceğim’ demesinden sonra kurlarda hafif bir gevşeme oldu. Ben şöyle değerlendiriyorum; iyimserlik ya da kötümserlik anlatmaya alışmak anlamlı değil. Gerçekçi olmak önemli. Gerçeklikten koptuğunuzda risklere karşı korumasız kalabiliyorsunuz. Sebep sonuç ilişkisini kuramadığınız bir şeyi ‘öyle de böyle de olur’ dersek, riskler karşısında savunmasız kalabiliriz” uyarısını yaptı.

"Banka faizleri yüksek, piyasa kilitlendi"

Türk lirasının yüzde 43 değer kaybettiğine işaret eden Güldağ, “Bir para birimi yüzde 120 değer kazanabilir, ama yüzde 101 değer kaybedemez” dedi. Banka faizlerinin de şu anda çok yüksek olduğu ve piyasanın önemli ölçüde kilitlendiğini anlatan Güldağ, “Biraz sıkıntıya girmiş olan kredi ihtiyacı olan firmalar açısından çok ciddi bir dönemden geçtiğimiz belli. Buranın çözülmesi çok önemli. Kanamanın durmasını sağlamadan piyasaların normalleşmesi de çok mümkün değil” değerlendirmesinde bulundu.

“Önümüzdeki dönemde yüzde 25 enflasyon görebiliriz”

Hakan Güldağ, 1 Ocak 31 Temmuz arasında kurdaki artış oranının yüzde 30 olduğunu ve bunun enfl asyona 8 puanlık etkisinin bulunduğunu vurgulayarak, “(Kurdaki artışın enflasyona geçiskenliği yüzde 15 seviyesindedir) demişti Merkez Bankası. Biz şimdi yüzde 25’ler seviyesinde olduğunu görüyoruz. Bu hesap doğruysa yüzde 25’lik geçişkenlik varsa o zaman önümüzdeki dönemde yüzde 25 civarında enflasyon görebiliriz. Matematik bize bunu söylüyor” dedi.

“Küresel türbülansın hızı artacak doğru politikalarla bunlar aşılır”

Bir küresel türbülans döneminde olduğumuzu ve sadece Türkiye’de olan bir durum olmadığını hatırlatan Güldağ, “Önümüzdeki dönemde türbülansın hızının arttığı bir süreci de yaşıyor olacağız. Dış güçler deniliyor fakat, bizden kaynaklı hataları da önümüzdeki dönemde çözmek gerekiyor. Türbülans içindeyken şirketlerin aklının bir yerinde olması gereken üç kelime, ‘uçağı havada tut’. Yoksa en iyi ekonomi yönetimi bile olsa çok faydası olmaz. Toparlama gücümüz yüksek. Doğru politikalarla bunları aşmak mümkün görünüyor” şeklinde konuştu.

Alkin: Krediyi alanla verenin ilişkisi masaya yatırılmalı

Prof. Dr. Emre Alkin ise Türkiye ekonomisini genel bakış açısıyla değerlendirdi. Türkiye’nin yaşadığı şeyin dünyadan azade olmadığını, dünyadaki değişimin bu döneme rastladığını anlatan Alkin, “Bazı ülkeler de Türkiye gibi başat güçlerle hareket ederken, başka ittifaklar aramaya yüzünü çevirince bu arayışlar daha da arttı. Ulusal paralarla ilgili soru işaretleri doğdu ki kripto paralar çıktı. Dünya tek para birimine doğru gidiyor. Tüm paralar kendini imha edecek, biz farklı bir sisteme geçeceğiz” ifadelerini kullandı. Alkin şu anki mesele döviz, faiz gibi görünse de temel sorunun bu olmadığına işaret ederek, “Cumhuriyet tarihinde 89 devalüasyon olmuş. 1994’te yüzde 300, 2001 yılında yüzde 236 devalüasyon. Bunlar dehşet oranlar. Bizler oralarda sağ kaldık. Demek ki biz bu tecrübeyi yaşamışız. Niye yaşıyoruz? Bir daha yaşayacak mıyız? Biz bu filmi daha evvel gördük. 240 milyar dolarlık özel sektör borcunun 108 milyar dolarını tek bir dolar-euro geliri olmayan firmalar tarafından yapıldığını biliyorum. Hiçbir siyasi lider eline mikrofonu alıp ‘döviz borçlanın, ben arkanızdayım’ demedi.

Böyle bir şey olmadığına göre bu krediyi alanla verenin ilişkisini masaya yatırmak gerektiğini düşünüyorum. Bankacı gittiğinde hem bankacı hem işadamında serzeniş var. Bu bize bir ders olsun. Ticareti, işleri çok iyi başaran bir özel sektör, borçlanma işinde hata yaptı. Aşırı bir borçlanma hevesi ile buralara geldik. Harcama önceliklerimizi ve bu harcamalarla ilgili finansman tarzımızı nasıl belirlediğimizi sorgulamamız gerekiyor” şeklinde konuştu.

Bu konularda ilginizi çekebilir