”İstanbul küresel ölçekte bir finans merkezi olmalı”
Bakan Babacan, "İstanbul Uluslararası Finans Merkezi Strateji Belgesi ve Eylem Planı"nı açıkladı
İSTANBUL - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, İstanbul Uluslararası Finans Merkezi (İFM) Stratejisi ve Eylem Planına göre vizyonlarının, İstanbul'u öncelikle bölgesel, nihai olarak da küresel bir finans merkezi konumuna getirmek olduğunu söyledi.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, IMF-Dünya Bankası Yıllık Toplantıları çerçevesinde, İstanbul'da düzenlediği basın toplantısında, İstanbul Uluslararası Finans Merkezi (İFM) Stratejisi ve Eylem Planı konusunda bilgi verdi.
İstanbul'un bölgesel ve uluslararası bir finans merkezi olması projesine önem verdiklerini belirten Babacan, "Hükümet olarak bizim, uzun dönemli gelişme stratejimizin amaçları arasında, bilgi toplumuna dönüşümün sağlanarak ülkemizin dünya hasılasından daha yüksek oranda pay alması, bölgesel ve küresel düzeylerde etkinliğinin artırılması olarak vardır" şeklinde konuştu.
Gelişme stratejisi çerçevesinde güçlü bir ekonomiye sahip olmanın son derece önemli olduğunu belirten Babacan, bu gelişme stratejisi çerçevesinde güçlü bir ekonomiye sahip olmanın son derece önemli olduğunu, Türkiye'nin gayri safi yurt içi hasılasına ilişkin tahminlerin, Türkiye'nin bundan otuz, kırk sene sonra dünyanın en büyük ekonomileri arasındaki yerini alacağına işaret ettiğini kaydetti.
Orta ve uzun dönemde Türkiye ekonomisinin, dünya ekonomisi içerisinde nasıl bir konuma sahip olacağını belirleyecek olan temel faktörün, hiç şüphesiz ekonomideki rekabet gücü olacağını vurgulayan babacan, bu bağlamda, ekonominin yüksek teknolojik kabiliyete ve nitelikli işgücüne sahip, değişen şartlara hızla uyum sağlayan, ulusal ve uluslararası pazarlarda rekabet gücü olan, istikrarlı ve verimlilik düzeyi yüksek bir yapıya kavuşturulmasının temel amaçları olduğunu ifade etti.
Bu amaçları gerçekleştirme yönünde en önemli katkılardan birini, katma değeri yüksek hizmet üretme kabiliyeti olan finans sektörünün sağlayacağını düşündüklerini kaydeden Babacan, finans sektörünün aynı zamanda, istihdam alanları oluşturma ve hizmet ihracı yoluyla Türkiye ekonomisine ciddi katkılar sağlayacak önemli sektörlerden biri olduğunu anlattı.
Türkiye'de finans sektörü ile alakalı olarak çok köklü reformlar gerçekleştirdiklerini, yasal çerçeveyi güçlendirdiklerini, denetim ve gözetim uygulamalarını çok iyi bir noktaya getirdiklerini anlatan Babacan, 2005, 2006 yıllarında yapılan stres testlerinin sonuçlarının gereğini tavizsiz uyguladıklarını bildirdi.
2006 yılında finans sektörü ile ilgili uygulamalarda dünyaca takdir edilen bir noktaya geldiklerini belirten Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İşte o andan itibaren İstanbul'un önce bölgesel çapta, sonra küresel ölçekte bir finans merkezi olması gerektiğini dillendirmeye başladık. Gerçekçi, güçlü bir vizyon oluşturduk.
Bu tespitten hareketle, Dokuzuncu Kalkınma Planında İstanbul'u uluslararası bir finans merkezi haline getirme yönündeki politikamızı ortaya koymuştuk. Daha sonra ise 2009-2011 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Program çerçevesinde bu politikamızı gerçekleştirme yönünde bir adım daha atmış olduk.
Türkiye Bankalar Birliği, İstanbul'un uluslararası finans merkezi olma potansiyelinin değerlendirilmesi ve bu dönüşümü sağlayacak yol haritasının hazırlanması için kapsamlı bir rapor hazırlatmıştır. Bu raporda, İstanbul'un ve Türkiye'nin uluslararası bir finans merkezi olması için gerekli yerel ve bölgesel potansiyele ve de gizli kalmış, kalifiye bir işgücü yapısına sahip olduğu vurgulanmıştır. Bu hedefe ulaşılabilmesi için güçlü bir liderlik ve siyasi kararlılığın sergilenmesi ve önemli miktarda kaynağın bu proje için ayrılması gerektiği de belirtilmiştir.
Raporda, uluslararası finans merkezi olmak için gereken faktörler arasında yer alan, düşük iş yapma maliyeti, nitelikli işgücü havuzu, yerel, bölgesel ekonomik büyüme potansiyeli ve çekici yaşam stili gibi konularda İstanbul'un rakiplerine görece üstün konumda olduğu belirtilmiştir.
Diğer taraftan, imaj, yasal ve mali ortam, politik ve ekonomik istikrar, düzenleyici çerçeve, altyapı ve iş yapma kolaylığı konularında ise İstanbul'un gelişme kaydetmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Bu raporla ilgili bir anektodu da burada kısaca anlatmak isterim. Bankalar Birliğinden bu raporla ilgili bir çalışma istediğimizde dedim ki, 'eğer raporu 2007 yazında meclis tatile girmeden tamamlarsanız biz gerekli yasal düzenlemeleri yaparız. Böylece 22 Temmuz seçimlerinden önce yasal altyapı tamamlanmış olur.' Ancak hayli kapsamlı olan raporun tamamlanması daha uzun vakit aldı."
İstanbul Uluslararası Finans Merkezi projesine ilişkin strateji dokümanının oluşturulması koordinasyon görevinin Devlet Planlama Teşkilatına (DPT) verildiğini hatırlatan Bakan Babacan, Teşkilatın, geçtiğimiz yılın Kasım ayında çalışmalarına başladığını, bu planın uygulanabilir olması ve ilgili taraflarca sahiplenilmesi açısından katılımcı bir çerçevede çalışmaların yapılmasının benimsendiğini belirtti.
İstanbul'u cazip kılacak unsurlar
İstanbul'u uluslararası finans merkezi haline getirmek için öne çıkan hususları sırasıyla, ''uluslararası standartlarda işleyen bir hukuk altyapısının oluşturulması'', ''çeşitlendirilmiş finansal ürünlerin sunulması'', ''fiziki ve iletişim altyapı sorunlarının çözülmesi'', ''vergi sisteminin basitleştirilmesi ve etkinleştirilmesi'', ''düzenleyici ve denetleyici çerçevenin uluslararası standartlarla tam uyumlu olacak ve güçlü bir koordinasyonu mümkün kılacak şekilde geliştirilmesi'', ''nitelikli insan kaynağı ihtiyacını karşılayacak bir eğitim altyapısının sağlanması'', ''dünya ölçeğinde tanıtım ve izleme yapacak bir organizasyon yapısının oluşturulması'' olarak sıralayan Babacan, bu hususlarda strateji belirlemek amacıyla dokuz adet çalışma grubunun kurulduğunu anlattı.
@page@
Ali Babacan, çalışma grupları hakkında ise şu bilgileri verdi:
''Bu gruplar Hukuk, Finansal Ürün ve Hizmet, Vergi, Düzenleyici ve Denetleyici Çerçeve, Altyapı, İFM Organizasyon, Tanıtım ve İmaj, İnsan Kaynakları ve Mevcut Durum Analizi gruplarıdır. Bu çalışma gruplarına 80'in üzerinde kamu ve özel sektör kurumu ile sivil toplum kuruluşu ve üniversite temsilcileri dahil edilmiştir. Bu kurumlardan yaklaşık 300 kişi çalışmalara katılmıştır.
Oluşturulan her bir çalışma grubu için biri kamu, diğeri ise özel sektörden olmak üzere iki eş başkan seçilmiştir. Çalışma grubu eş başkanları, toplantıları organize etme, ilgili kurumların görüşünü alma ve toplantıları yönlendirme, yönetme görevlerini üstlenmiştir.
Ayrıca çalışma gruplarında çıkan sonuçları derleyerek ve ilgili kurumların katkılarını alarak nihai bir rapor oluşturmak üzere her bir grup için birer raportör belirlenmiştir. Çalışma grupları arasındaki iletişim ve eşgüdüm ise, düzenlenen geniş katılımlı toplantılar, çalışma gruplarının hazırladıkları ön gelişim raporları ve Devlet Planlama Teşkilatı tarafından bu çalışmalar için oluşturulan bir internet portalı vasıtasıyla sağlanmıştır.
2009 yılı Mayıs ayı sonu itibarıyla çalışma grupları raporlarını tamamlayarak Devlet Planlama Teşkilatına teslim etmiştir. Bu raporlar ışığında, sınırlı sayıda kurum temsilcisinin katılımıyla Haziran ayı başında bir çalıştay düzenlenmiştir. Burada taslak bir Strateji ve Eylem Planı hazırlanmış ve ilgili kuruluşların görüşlerine sunulmuştur.
Alınan görüşler doğrultusunda hazırlanan Strateji ve Eylem Planı Taslağını, 16 Eylül 2009 tarihinde topladığımız Ekonomi Koordinasyon Kurulunda ele aldık. Bu toplantıda dile getirilen görüşler doğrultusunda Strateji ve Eylem Planı Taslağına son hali verildi ve 29 Eylül 2009 tarihinde Yüksek Planlama Kurulu Kararıyla onaylandı. Söz konusu belge, bugün itibarıyla Resmi Gazete'de de yayımlanmıştır.''
İFM stratejisi ve eylem planı
İFM Stratejisi ve Eylem Planına göre vizyonlarının, ''İstanbul'un öncelikle bölgesel, nihai olarak da küresel bir finans merkezi olması'' olarak ifadelendiren Babacan, bu hedefe ulaşabilmek için hukuk, finansal ürün ve hizmet çeşitliliği, vergilendirme, düzenleyici ve denetleyici çerçeve, altyapı, teknoloji, organizasyon, insan kaynakları ve tanıtım, imaj konularının ön plana çıktığını vurguladı.
Hukuk altyapısı
Ali Babacan, Strateji ve Eylem Planında yer alan temel hususlar konusunda şöyle konuştu:
''Hukuk Altyapısının Güçlendirilmesi sürecinde, uluslararası standartlarda işleyen bir hukuk altyapısının oluşturulması öncelik vereceğimiz konuların başında gelmektedir. Bu kapsamda finansal alanda ihtisaslaşmış mahkemeler kurulacaktır. Bunun için mahkemelerde görev yapacak hakimler ile bu alanda çalışacak savcı ve kolluk personelinin uzmanlaşmaları sağlanacaktır.
Hukuk alanında öne çıkan bir diğer husus ise İstanbul'da bağımsız ve özerk yapıya sahip kurumsal bir tahkim merkezinin kurulmasıdır. Bununla birlikte uyuşmazlıkların mahkemeye başvurulmadan, kısa sürede çözülmesi için arabuluculuk sistemi de geliştirilecektir. Kurulacak tahkim merkezinde, kurumsal olarak arabuluculuk imkanı sunulacaktır.''
"Mevzuat hükümleri gözden geçirilecek"
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, İstanbul'da, finans merkezinin tercih edilmesindeki en önemli etkenlerden biri olan ürün ve hizmetlerin çeşitliliği ile koşulları cazip hale getireceklerini kaydetti.
Ali Babacan bu kapsamda, İstanbul'un finansal ürün çeşitliliği ve finansal hizmet kalitesinin artırılarak bölgesel ve küresel sermayenin çekim merkezi haline gelmesinin hedeflenmekte olduğunu vurguladı.
Finansal ürünlerin çeşitlendirilmesine düzenleme anlamında engel olunmaması amacıyla sektör düzenlemelerinde prensip bazlı yaklaşıma geçileceğini belirten Babacan, öte yandan finansal piyasalarda sunulacak faaliyetlerin ilgili düzenleme ve denetim otoritelerinin gözetimi dışında kalmamasına özen gösterileceğini ifade etti.
Ödünç menkul kıymet ve türev işlemleri gibi bazı finansal işlemlerin, Türkiye'de yapılabilmesine rağmen rekabet üstünlüğü nedeniyle yurt dışı piyasalara kaydığının altını çizen Babacan, bu alanlarda yatırım yapanları yurt içi piyasalara çekebilmek için mevzuat hükümlerinin gözden geçirileceğini ifade etti.
Basit ve etkin vergilendirme sisteminin oluşturulması
Küresel finans merkezi olabilmek için basit, anlaşılır, öngörülebilir bir vergi sistemine sahip olmanın son derece önemli olduğunu altını çizen Babacan, bu nedenle Gelir Vergisi Kanunu ve Vergi Usul Kanununu gözden geçirmek gerektiğini anlattı.
@page@
Babacan sözlerine şöyle devam etti:
''Finansal işlemlerin Türkiye'de yapılmasını teşvik edecek şekilde, dar mükellefiyete tabi olanların Türkiye'de işlem yapmasını engelleyici uygulamalardan kaçınılacak, uluslararası fonların Türkiye merkezli işlem yapmaları konusunda vergi alandaki belirsizlikler giderilecek ve Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi (BSMV) başta olmak üzere aracılık faaliyetleri üzerindeki mali yükler, kamu dengeleri ve ekonomik gelişmeler göz önüne alınarak uygun bir zamanlamayla kademeli olarak düşürülecektir.
Orta Doğu ülkelerindeki sermayeyi ülkemize çekmek için, geliştirilecek olan finansal ürünlerin vergileme karşısındaki durumları, benzer nitelik taşıyan finansal ürün ve işlemlere göre düzenlenecektir. Bunların yanı sıra, finansal kurum ve yatırımcılar açısından belirsizliğin giderilmesini sağlamak amacıyla özelgelerin idare bünyesinde finansal sektör konusunda uzman bir birim tarafından verilmesi sağlanacaktır. Şirketlerin halka açılmalarının ve halka açıklık oranlarının artırılmasının teşvik edilmesi amacıyla vergi de dahil olmak üzere her türlü önlem alınacaktır.''
Düzenleyici ve denetleyici otoriteler
Küresel ekonomik kriz ve finansal piyasalardaki dalgalanmalar nedeniyle gelişmiş ve gelişmekte olan pek çok ülkenin bankacılık sisteminin oldukça zor günler geçirdiğini ifade eden Babacan, yüzlerce banka ve finans kurumunun iflas ettiğini ya da iflasın eşiğine geldiğini kaydetti.
''Hükümetler ve merkez bankalarının almış olduğu geleneksel olmayan önlemler yaşanan sorunların daha da büyümesinin önüne geçerek sistemik bir çöküşü önlemeyi şimdilik başarmışlardır'' şeklinde konuşan Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Yurt dışında böylesine büyük bir kargaşa ve kaos yaşanırken Türk bankacılık ve finans sisteminin sapasağlam ayakta durması ülkemizdeki düzenleyici ve denetleyici yapının etkin bir şekilde çalıştığının bir nevi göstergesidir.
Finansal merkez olma hedefi bağlamında düzenleyici ve denetleyici otoriteler arasındaki koordinasyonun sağlanmasına ve sistemik riskin yönetilmesine ilişkin mevcut yapıyı daha da güçlendirmemiz gerekiyor. Bununla birlikte, uluslararası standartların oluşum süreci yakından takip ederek, bu standartlara uyum düzeyinin belirli periyotlarla gözden geçirilmesini sağlayacağız. Benzer şekilde, küresel kriz sonrasında finans sektöründeki düzenleyici yapı konusundaki uluslararası gelişmeleri izlememiz gerekiyor. Böylelikle ülkemizdeki düzenleme ve denetim otoritelerinin kurumsal yapılanması Avrupa Birliği müktesebatına uyum çerçevesinde bilahare değerlendirilmiş olacaktır.
Uluslararası dinamik süreçlerin gerektirdiği esnekliği gösterebilmesi için İMKB ve İstanbul Altın Borsasının hukuki statüleri netleştirilecek ve kamu mali yönetimi ile ilgili mevzuat kapsamından çıkarılacaktır.''
Fiziksel altyapı
İFM Projesi çerçevesinde şehrin belirli bir bölgesine odaklanmayacaklarının kaydeden Babacan, öte yandan, yaşam alanları, güvenlik ve ulaşım imkanları ile teknoloji alanında kalite ve standartların yükseltilmesi için İstanbul genelinde yapılacak tüm çalışmalar İFM Projesini de destekleyeceğini söyledi.
Babacan, ulaşımın iyileştirilmesi kapsamında, havaalanı-kent merkezi bağlantıları farklı ulaşım sistemleriyle entegre edilmesi gerektiğini, ayrıca yabancılara yönelik sağlık, eğitim, eğlence, konaklama ihtiyaçlarının iyileştirilmesi yönünde çalışmalar yapılmasının önemli olduğunu anlattı.
Teknolojik altyapı
Teknolojik altyapının güçlendirilmesi kapsamında, piyasalar için ortak yazılım, donanım ve iletişim hizmeti sunacak ortak bir teknoloji platformu oluşturulacağını anlatan Babacan, bunun yanı sıra finansal piyasalara yönelik olarak yeni yazılım ve donanım üretecek, bilişim işgücünü, altyapısını, güvenliğini ve işlerliğini destekleyecek teknoparklar geliştirileceğini ve destekleneceğini bildirdi.
Babacan, ''Türkiye'nin finansal piyasalarda kullanılan bilgi teknolojilerine ilişkin olarak geliştireceği uygulama ve çözümlerin bölge ülkeleri başta olmak üzere diğer ülkelere de teknik bilgi transferi ve hizmet ihracı yoluyla taşınması amaçlanıyor'' dedi.
İFM organizasyon yapısının kurulması
İFM Projesinin başarıya ulaşması için etkin bir şekilde izleme ve değerlendirmenin yapılması gerektiğine dikkati çeken Babacan, bu projeye yönelik çalışmaların bundan sonraki aşamasında siyasi iradenin ve paydaşların desteğinin devamını sağlayacak ve İFM Stratejisi ve Eylem Planında belirlenen amaç, hedef ve faaliyetlerin izlenmesini ve değerlendirilmesini gerçekleştirecek şekilde bir yapı kurulacağını kaydetti.
@page@
Bu kapsamda, İFM çalışmalarını sürdürmek üzere oluşturulacak yapıda üstte siyasi iradeyi temsilen İFM Yüksek Konseyi yer alacak. Bu konseye bağlı olarak çalışacak üst düzey ekonomi bürokratları, özel sektör temsilcileri ve meslek örgütü yöneticilerinden oluşacak İFM Danışma Kurulu oluşturulacak. Gerekli teknik çalışmaları yürütmek üzere ise sekiz ayrı çalışma komitesi kurulacak. Çalışma Komiteleri, Hukuk, Piyasalar ve Enstrümanlar, Vergi, Düzenleyici ve Denetleyici Çerçeve, Altyapı, Teknoloji, Tanıtım ve İmaj ile İnsan Kaynakları komitelerinden oluşuyor.
Ayrıca İFM Yüksek Konseyi, Danışma Kurulu ve çalışma komiteleri arasındaki eşgüdümü sağlamak ve tanıtım faaliyetlerini gerçekleştirmek üzere İFM Koordinatörlüğünün oluşturulması öngörülüyor.
İFM Koordinatörlüğü, ayrıca, Strateji ve Eylem Planında yer alan eylemlerin gerçekleşme durumunu izleyecek, küresel finans merkezi olmaya yönelik göstergeler geliştirecek ve 6 aylık periyotlar halinde düzenli olarak gelişim raporları yayınlayarak finans merkezi olma yolunda kat edilen gelişmeleri kamuoyu ile paylaşacak.
İnsan kaynaklarının geliştirilmesi
İnsan kaynaklarının, Türkiye'nin güçlü olduğu alanlardan birisi olduğunun altını çizen Babacan, ''bu avantajımızı finans alanında daha da geliştirilmek için üniversite - finans sektörü işbirliğinin geliştirilmesi, finans alanındaki eğitim içeriklerinin yenilenmesi, finans alanındaki insan kaynağının mesleki donanımının artırılması yönünde çalışmalar yapılacaktır'' dedi.
Ayrıca nitelikli işgücünün İstanbul'a çekilebilmesi için finans alanında çalışacak yabancıların çalışma izinlerinin alınma sürecinin kolaylaştırılması ve hızlandırılması, finans sektöründe faaliyet gösteren firmaların sosyal güvenliği tamamlayıcı nitelikteki sigorta primlerinde teşvik olanaklarının ele alınması ve İstanbul'un finans konusunda yüksek lisans ve doktora merkezi haline getirilmesi önlemleri alınacak.
Tanıtım
Babacan'a göre, İFM'ye yönelik olarak doğru tanıtım stratejisinin belirlenmesi için öncelikle hedef kitle belirlenerek, bu hedef kitlenin İstanbul'a yönelik algısı ortaya konulacak.
İFM'nin tanıtım faaliyetleri kurulacak olan İFM Koordinatörlüğü tarafından yürütülecek. Ayrıca, Türkiye'deki ve İstanbul'daki finansal ürün, hizmet, piyasa ve uygulamaları ile vergi düzenlemelerini tanıtıcı mahiyette farklı yabancı dillerde bilgilendirme hizmeti sağlayacak bir portal oluşturulacak. İFM kapsamında yürütülen çalışmalara yönelik yurt içindeki kamuoyunun bilgilendirilmesi ve desteğinin alınması da tanıtım stratejisinin önemli ayaklarından birisi olacak.
Ali Babacan, İstanbul'un finans alanında daha cazip hale getirilebilmesi konusundaki çalışmalar konusundaki sözlerine şöyle devam etti:
''Vizyonumuzu 'İstanbul, öncelikle bölgesel, nihai olarak da küresel finans merkezi olacaktır.' şeklinde belirledik. Ancak, bu projenin sadece İstanbul'un değil Türkiye;nin projesi olduğunu vurgulamakta fayda görüyorum.
Strateji ve Eylem Planı çerçevesinde yapılacak tüm çalışmaların ülke genelinde geçerliliği olacaktır. Dolayısıyla serbest bölge gibi bir anlayışımız olmayacaktır. Bu yönde de bir tedbirimiz bulunmamaktadır. Ayrıca İstanbul'un belli bir bölgesi de finans merkezi olarak belirlenmemiştir.
Finans sektörü, muhasebe, hukuk büroları ve benzeri yardımcı tüm destek hizmetleriyle beraber, uygun gördükleri bölgelerde hizmetlerini yürütecek ve hatta belki de maliyet avantajları çerçevesinde bazı hizmetlerini ülkemizdeki başka şehirlerden yürütme yoluna gidebilecektir.
Yaşamakta olduğumuz küresel kriz, bizim finans merkezi çalışmalarımızı daha da hızlandırmamızı sağlamıştır. Uluslararası finansal mimarinin yeniden şekillendiği bu ortamda İstanbul'u ve dolayısıyla ülkemizi bu yönde yatırımları cezbedecek bir yapıya kavuşturmayı amaçlıyoruz. Böylece kriz sonrası yatırımlarını yeniden yönlendirmesi ve artırması beklenen uluslararası finans kuruluşlarının önünde, İstanbul'un değerlendirilmesi gereken güçlü bir seçenek olarak yer alması için de çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Çalışmaların ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.''
Bakan Babacan, bu sürece emeği geçen, katkıda bulunanlara da teşekkür etti.
Vergiler 2010'da inmeyecek
Ali Babacan, BSMV ve KKDF'de indirimin ne zaman olacağına ilişkin bir soruyu ise şöyle yanıtladı:
@page@
"2010'da inmeyecek. Onu kesinlikle söyleyeyim ama 2011'de duruma bakarız. Ekonomideki büyüme oranlarına, 2010'daki vergi tahsilatı oranlarına bakarız. 2011 için ortaya koyduğumuz bütçe hedeflerine zarar getirmeyecek şekilde, bütçe gelirlerini kendi içinde dengeleyecek şekilde adım atma imkanı oluşursa belki 2011... Öncelikle makro ekonomik istikrar... Öncelikle Türkiye'nin bütçe dengelerinin sapasağlam yerinde duruyor olması lazım. Aksi halde bu projenin pek önemi kalmaz. Öncelikle sağlam makro ekonomik yapı... Bunun için de bütçe dengeleri son derece önemli. Öte yandan bizim de bir niyetimiz var. BSMV'lerin zaman içinde kademeli olarak düşürülmesini, finans sektörünün sıhhatli çalışması ve dünyada rekabet edebilmesini önemli görüyoruz. Mümkün olan ilk fırsatta bu adamların atılmasını önemli görüyoruz."
İstanbul'un finans merkezi olması çalışmalarının maliyetine ilişkin de Babacan, projeye dair Türkçe ve İngilizce olarak strateji belgesini hazırladıklarını belirterek, "Bunun Türkiye'ye maliyeti şu kadar demekten öteye, kazandıracaklarına bakmak lazım. Proje için pek çok yasal düzenleme gerekecek. Eylem planında somut adımlar açıkça yer almaktadır" diye konuştu.
Merkez Bankası ve kamu bankalarının İstanbul'a taşınması tartışmasına dair bir soru üzerine ise Babacan, bazı kurumların merkezinin nerede olacağının yasal düzenlemeyle belirlendiğini, bazılarında ise yönetim kurullarının kararlarıyla adım atıldığını kaydederek, "Önce biz inanacağız ki İstanbul bu işin merkezi, ondan sonra dünya inansın" dedi.
"Artık Türkiye'nin normal bir döneme girmesinin zamanı geldi"
Ali Babacan, "yüksek miktarda vergi cezalarının yabancı yatırımcılar üzerinde etkisi"ne ilişkin bir soru üzerine, Türkiye'de hiçbir sektör ya da kuruluşun kendisini denetimden muaf saymaması gerektiğini söyledi.
Hangi kuruluşun denetlendiği, hangi kuruluşa ne kadarlık vergi cezası kesildiğine ilişkin bilgilerin kanun gereği açıklanamadığını ifade eden Babacan, "Bu haberler sadece 1-2 kuruluşla ilgili çıkıyorsa, onun herhalde kaynağını araştırmak lazım. Türkiye'de medya sektörü de dahil olmak üzere pek çok kuruluş denetimden geçmektedir. Sadece geçen yıl ortaya çıkan matrah farkı, ki rakamını şu anda söylemem doğru değil ama... Bu konuşulan rakamların kat kat fazlası denetimlerde ortaya çıkan matrah farkları vardır. Sadece söz konusu medya kuruluşuyla alakalı da değildir bu... Başka medya kuruluşlarıyla da alakalı incelemeler vardır. Türkiye'de vergi konusunda öngörülebilir, gri alanların mümkün olduğunca yok edildiği, adil bir uygulamanın olduğu bir sistemi de Türkiye'de hızla kurmamız lazım" diye konuştu.
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) ve İstanbul Altın Borsasının (İAB) hukuki altyapılarının değiştirilmesine ilişkin olarak, İMKB'nin mevcut yasal yapısının yönetime getirdiği özel zorluklar bulunduğuna işaret eden Babacan, İMKB'nin bir anonim şirket haline getirilmesiyle ilgili çalışmalara başlamak üzere Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı ile görüştüğünü anlattı.
Ali Babacan, "Daha normal, daha yönetim açısından rahat bir kurum haline getirelim. Ondan sonraki adımlar doğal olarak bir akışa girecektir. Doğal olarak bir süreç başlayacaktır" dedi.
IMF Başkanı Dominique Strauss-Khan'ın, ülkelerden aldıkları önlemleri erken geri çekmemeleri yönündeki talebinin hatırlatılması üzerine, her ülkenin şartlarının kendine özel olduğuna dikkati çeken Babacan, şöyle devam etti:
"Biz öncelikle kendi çerçevemizi düşüneceğiz ve bir yandan teşvik uygulamalarının kısa vadeli sonuçlarına bakarken, bir yandan da uzun vadede ne getiriyor ne götürüyor bunu hesap etmemiz lazım. Eğer kısa vadedeki faydalarla, uzun vadedeki maliyet arasında bir denge kuramazsak, o işte bugünü kurtarmak adına ileride çok daha büyük sıkıntıları beraberinde getirecektir.
Artık Türkiye'nin normal bir döneme girmesinin zamanı gelmiştir. Türkiye çıkış stratejisini birçok ülkeden daha önce açıklayan bir ülkedir. Bunun en önemli sebebi, bizim finans sektörüyle ilgili belirsiz bir durumumuz yoktur. Bizim artık o dönemden çıkıp, normal bir döneme hızla geçmemiz gerekiyor ve artık kriz psikolojisini de hızla geride bırakmamız gerekiyor. Olağanüstü tedbirler olağanüstü şartlarda uygulanır. Artık olağanüstü şartların hızla ortadan kalktığı bir normalleşme dönemine doğru Türkiye'yi sokmamız gerekiyor."