İthalat böyle azalacak
Piyasadaki asıl görevlerinin düzenleyicilik olduğunu söyleyen TTKKMB Genel Müdürü Abdullah Kutlu , Yarımca’da 160 milyon liraya kurdukları gübre fabrikası faaliyete geçince sektörde ithal bağımlılığının azalacağını söyledi
Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği (TTKKMB) Genel Müdürü Abdullah Kutlu, Yarımca’ya 160 milyon liraya kuracakları gübre fabrikasının yılbaşında hizmete başlayacağını belirterek, kısmen de olsa sektörde ithalat bağımlılığının azaltılacağını söyledi. Tarım Kredi’nin bulunduğu sektörlerde özel sektörün istediği gibi fiyat belirleyemediğini dile getiren Kutlu, yılın ilk yarısında kullandırdıkları kredi tutarının 2.5 milyar liraya yaklaştığını söyledi. Ankara Sohbetleri’ne konuk olan Abdullah Kutlu, Ankara Temsilcimiz Ferit B. Parlak ve Ankara Haber Müdürümüz Hüseyin Gökçe’nin sorularını cevaplandırdı.
Tarım Kredi adeta bir banka gibi çalışıyor. Kurumun tarım sektörü içindeki yeri nedir?
Biz Ziraat Bankası’ndan sonra tarıma kredi veren en büyük kuruluşuz. Bizim farkımız ise ayni kredi vermemiz. Çiftçinin ekim-dikimden hasada kadar tüm ihtiyaçlarını ilaç, tohum, ekipman dahil karşılıyoruz. Aynı şekilde hayvansal üretim yapanlara da hayvan ve yem dahil her türlü ayni desteği veriyoruz. Ayni kredi tamamen amacına uygun olarak kullanılıyor. Nakit verilen krediler kontrol edilemiyor, zaman zaman amaç dışı özel işlerde kullanıldığı gözlenebiliyor. Geçen yıl Türkiye yüzde 4, tarım sektörü yüzde 3.9 büyürken Tarım Kredi yüzde 20.7 büyüdü. 6 ayda kredi hedefimizi yüzde 105 oranı nda tutturarak 3 milyar 486 milyon lira seviyesine ulaştık. 2002 yılında ortak başına 3 bin lira olan kredi limitimiz de 500 bin liraya yükseltildi. Yaklaşık 1 milyon 100 bin ortağımıza hizmet ulaştırırken eğitim faaliyetlerini de ileri düzeyde yürütüyoruz. Geçen yıl 268 bin, bu ise yıl ilk 6 ayda 130 bin kişiye eğitim imkanı sağladık.
Tarım Kredi yatırım konusunda nasıl bir politika izliyor?
Evet, yatırımlarımıza ara vermeden devam ediyoruz. Fabrika yatırımları, hizmet binaları, depo ve silo yatırımlarımız sürüyor. Sadece son birkaç yıl içinde 350 milyon liralık yatırım yaptık. Bünyemizde bulunan Gübretaş, 160 milyon liralık yatırımla Yarımca’da NPK tesisi kurulacak ve 25 bin tonluk amonyak tankı yapacağız. Bu gerçekten çok stratejik bir yatırım. Halen Türkiye’nin gübre ihtiyacının üçte birini biz karşılıyoruz. Geçen yıl ortaklarımıza 1 milyon 670 bin ton gübre dağıttık.
Bu yatırım sektörde dışa bağımlılığı azaltacak mı?
Gübrede hammaddesinde dışa bağımlıyız. Amonyak yanı sıra azotlu gübreler için de doğalgaz gerekiyor. Fosforlu gübreler de ülkemizde olmayan fosfat kayalarından üretiliyor. Yatırımımızı bu sene tamamlayacağız. Türkiye’nin en büyük dış yatırımını İran’da gübre fabrikası alarak biz yaptık. Orada ürettiğimiz amonyağı depomuz olmadığı için Türkiye’ye getiremiyoruz. Bu yatırım ciddi bir sorunumuzu da çözmüş olacak. Bu yıl toplam yatırımımız ise 300 milyon liraya ulaşmış olacak. Bu yatırımı ülkemiz açısından da çok önemsiyoruz. Türkiye ciddi şekilde döviz geliri elde ediyor. Fabrika kendi borcunu ödediği gibi Gübretaş ciddi kâr da sağlıyor.
İran’a uygulanan ambargo bu yatırımınızı nasıl etkiledi?
Buradaki ürünlerimizi kendi gemilerimizi kullanarak pazarladık. Zaman zaman orada doğalgaz sıkıntısı oluyor, talebin yüksek olduğu kış aylarında üretimimiz sıkıntıya girdi. Ama hala Hindistan başta olmak üzere bir çok ülkeye ihracat yapıyoruz. Her şeye rağmen isabetli ve iyi bir yatırım olduğunu düşünüyoruz. Üstelik İran ile ülkemizin büyük çaplı ticaret hacmi var. Bizim yaptığımız yatırım ambargo döneminde çok iyi oldu. İran dışında yatırım arayışlarımız devam ediyor. Uygun doğalgaz ve diğer hammadde bulacağımız yerde yatırım arayışımız yapabiliriz. Örneğin Irak, Lübnan ve Tunus gibi ülkelerdeki yatırım fırsatlarını da takip ediyoruz.
Sektörün tüm ihtiyacını karşılama potansiyeline ulaşabileceğinizi düşünüyor musunuz?
Bizim piyasadaki asıl görevimiz düzenleyicilik. Yani biz bir denge unsuruyuz. Gerek girdi de gerekse çiftçilerin ürünlerinin değerlendirilmesinde bizim olduğumuz piyasada fiyatlar çiftçi ve tüketicinin aleyhine oluşmuyor. Diğerleri fiyatları bizimkine göre belirliyor. Bazıları ürünlerimizin pahalı olduğunu söylüyor ama biz bulunduğumuz tüm piyasalarda en kaliteli ürünleri temin ediyoruz. Yem konusunda da ciddi çalışmalarımız var. Geçen yıl yem sektöründe faaliyet gösteren 11 fabrikamızı Tarım Kredi Yem markası altında birleştirdik. Gıda sektöründe faaliyet gösteren yağ fabrikalarımızı da Tarım Kredi Yağ markası altında topladık.
Tarım ürünleri fiyatında genel bir yükseliş var, kuraklığa bağlanabilir mi? Sulama konusunda bir girişiminiz olacak mı?
Kuraklık bu sene çok ciddi boyutlara ulaştı. Benim memleketim Erzurum’da bir çok su kurumuş durumda. Oysa tarımın en önemli girdisi su ve yağmur. Bunlar olmayınca sadece bitkisel üretim değil, hayvansal üretim de olumsuz etkileniyor. Ancak şunu da söylemek gerekir ki bu durumu bazı spekülatörler de kullanmaya çalıştı. Fasulye fiyatı 15 liraya çıktı diye söylentiler yaydılar. Biz depolarımızdaki ürünü 6 liradan satışa sunduk, istediğiniz kadar verelim dedik. Aynı şekilde samanda da büyük ihtiyaç olduğunu belirttiler ve fiyat 1.5 liraya kadar çıktı. Hatta saman fiyatı buğdayı geçince insanlar ağırlık yapsın diye samanın içinde buğday katmaya başladılar. Sadece Erzurum’da 130 bin ton saman ihtiyacı var dediler. Oysa biz bakanlığın da desteğiyle 40 bin ton saman ithal ederek 50 kuruştan satışa sununca fiyatlar bir anda duruldu. Yani 40 bin ton ürünle Türkiye’nin saman sorununu çözdük. Sulama konusunda çiftçimize ekipmanlarla da ciddi destek sağlıyoruz. Aksaray’da basınçlı sulama sistemi fabrikamız var. Burada dünyanın en kaliteli borularını üretiyoruz. Ülkemiz su zengini değil, bilinçsiz sulama yüzünden GAP civarında topraklar çoraklaştı, tuzlulaştı. Bizim ürünlerimizde çiftçiler daha yüksek verim aldıkları gibi daha kaliteli üretim de gerçekleştiriyorlar.
Sigorta konusundaki potansiyelinizi kullanabiliyor musunuz?
Tarımsal sigorta prim üretiminde lider durumdayız. Grupama acentesi olarak faaliyet gösteriyoruz. Biz sigorta şirketimizi sattığımızda 10 yıllık bayilik sözleşmesi yapmıştık. Bunun 5 yılı geçti, 5 yılın sonunda ise yine masaya otururuz. Uygun şartlar olursa mevcut duruma devam ederiz. Yoksa büyük portföyümüzle birlikte çok sayıda firma kapımızı çalıyor.