Küresel ekonominin "isimsiz kahramanları" aile şirketleri

PwC tarafından yapılan araştırmaya göre küresel kriz hem dünyada hem de Türkiye'de aile şirketlerini yeniden önemli hale getirdi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL- Uluslararası Bağımsız Denetim ve Danışmanlık kuruluşu PwC tarafından gerçekleştirilen 2012 Küresel Aile Şirketleri Araştırması, aile şirketlerinin 21 yüzyılın vazgeçilmez iş modeli olarak öne çıktıklarına dikkat çekerek, özellikle kriz zamanlarında aile şirketlerinin "dalga kıran" bir işlev gördüklerini ortaya çıkardı. 1980 ve 1990 yıllarda aile şirketi olmanın tercih edilmeyen bir durum olduğuna dikkat çeken PwC araştırması, küresel krizlerle birlikte aile şirketi olmanın önemli avantajlar taşıdığının yeniden anlaşıldığını kaydetti.

 Türkiye'deki aile şirketlerini da kapsayan PwC araştırması artan satışlarıyla ve agresif beş yıllık büyüme planlarıyla aile şirketlerini küresel ekonominin "isimsiz kahramanları" olarak tanımlarken, son bir yılda Türk aile şirketlerinin yüzde 81'inin satışları artarken, bu oranın küresel düzeyde yüzde 65 olarak gerçekleştiğini gösterdi. Araştırma aile şirketlerinin daha da güçlenmeleri ve kuşaklar boyunca kalıcı bir büyümeye sahip olmaları için daha çok kurumsallaşmaları ve uluslararası piyasalarda rekabetçi olmaları için cesur adımlar atmaya devam etmeleri gereğine de vurgu yapıyor.
 
30 ülkede gerçekleşti

PwC'nin dünya çapında 30'dan fazla ülkeden bin 952 aile şirketi yöneticisi ile gerçekleştirdiği, Türkiye’den de 500 kişilik bir örneklem içinden istatistiki bir yöntemle seçilen 99 aile şirketinin yer aldığı 2012 Küresel Aile Şirketleri Araştırması’nın sonuçları bir basın toplantısıyla açıklandı. PwC Küresel Aile Şirketi Hizmetleri Lideri Eric Andrew, PwC Türkiye Başkanı Cansen Başaran Symes ve PwC Türkiye Aile Şirketi Hizmetleri Direktörü Mehmet Karakurt’un katılımı ile gerçekleşen basın toplantısında araştırma sonuçlarını değerlendiren PwC Küresel Aile Şirketleri Hizmetleri Lideri Eric Andrew “Aile şirketleri Türkiye ekonomisi için hayati öneme sahip ve iş hayatının ayrılmaz bir parçası. Bu nedenle Türkiye’de aile şirketlerinin büyüdüğünü ve geliştiğini görmek harika. Türkiye’de satış gelirlerinin düzeyi çok umut verici. Türk aile şirketlerinin yüzde 81’i geçtiğimiz yıl satışlarda artış yaşandığını söyledi, bu oran dünya genelinde yüzde 65. Mevcut ekonomik ortamda bütün iş alanlarında bazı zorluklar söz konusu ancak Türk şirketlerinin 2010 yılına göre (yüzde 56) 2012 yılında belirgin bir şekilde daha az endişeli olduklarını (yüzde 37) görüyoruz. Türkiye’deki aile şirketleri azimli, başarılı, kendine güvenli ve ekonomik kriz etkilerinin azalması ile güçlerinin büyüklüğünün de farkına varmaya başladılar”dedi. Aile şirketlerinin uzun vadeli bakış açısına sahip olduklarını ve yatırımlar konusunda daha fazla risk alabildiklerini söyleyen Eric Andrew "Aile şirketleri performanslarını bir çeyrekten bir diğer çeyreğe göre değil nesilden nesile değerlendiren bir bakış açısına sahipler" diye konuştu.

 Türkiye sonuçlarını değerlendiren PwC Türkiye Aile Şirketi Hizmetleri Direktörü Mehmet Karakurt ise aile şirketlerinin bu ölçüde yerel ekonomiye canlılık kattığı ve iş hayatına etkisinin yüksek olduğu ülke sayısının sayılı olduğunu belirterek, “Araştırmamız gösteriyor ki Türk aile şirketleri geçtiğimiz zor dönemi başarıyla geçirmişler ve gelecek için de kendilerine güveniyor. Atlattıkları ekonomik krizin ardından kendi güçlerinin farkına daha çok varmaya başladılar. Artık Türk aile şirketleri dünyanın önde gelen şirketleriyle rekabet edebiliyor hatta yeri geliyor onları kendi bünyelerine katmaktan çekinmiyorlar. Şu sıralar çok duyduğumuz gibi Türkler artık her yerde ” dedi.
 
Türkiye'de şirketlerin yüzde 95'i aile

Türkiye'deki şirketlerin yüzde 95'inin aile şirketi modelinde olduğunu, halka açık şirketlerin de yüzde 75'inin aile şirketi statüsünde bulunduğunu söyleyen Karakurt, araştırma kapsamındaki şirketlerin yüzde 60'ının cirosunun 100 milyon doların altında,yüzde 40'ının ise 100 milyon doların üzerinde gerçekleştiğini söyledi. Karakurt, araştırmaya katılan şirketlerin yüzde 71'inin birinci ve ikinci kuşak aile bireyleri tarafından yönetildiğini belirterek, en büyük sorunun şirketlerin gelecek nesillere devredilmesi ve aile içi çatışma korkusu olduğunu vurguladı. Mehmet Karakurt tarafından açıklanan araştırma sonuçlarına göre, aile şirketleri büyümeye devam ediyor. Türkiye'deki aile şirketleri büyüme konusunda istekliler ve kendilerine güveniyorlar. Türk aile şirketlerinin yüzde 12'si gelecek beş yıl içerisinde hızlı ve agresif bir biçimde büyümeyi planlarken, yüzde 78'i istikrarlı büyüme bekliyor. Araştırma, küresel düzeyde bu oranı yüzde 69 iken, Türkiye'de aile şirketlerinin yüzde 90'ının gelecek 5 yıl için büyüme konusunda iyimser olduğunu gösteriyor.

Piyasa şartları en önemli sorun

[PAGE]

Piyasa şartları en önemli sorun

Araştırmaya göre, piyasa şartları halen en temel zorluk.Türk yöneticiler en temel zorlukları değerlendirdiklerinde ilk üç dış unsur olarak piyasa şartları (yüzde 37), hükümet politikaları (yüzde 34) ve dış pazarlardaki zorluklar (yüzde 28) sıralanıyor. Endişe uyandıran noktalardan biri olan dış pazarlardaki zorluklar 2010 yılının sonucu olan yüzde 38 oranına göre ciddi bir düşüş gösteriyor. Araştırma küresel düzeyde, beceri sahibi kişilerin işe alımının gün geçtikçe önem kazandığına dikkat çekerken, Türkiye'de bu konunun 2010 yılındaki yüzde 44 oranından yüzde 23'e gerilemiş olmasına karşın Türk aile şirketleri için en büyük dahili endişe kaynağı olmayı hala sürdürdüğünü gösteriyor.Türk katılımcılar dünya ekonomisine ilişkin sorunlar olarak da yüzde 69'u orta vadede dünya ekonomisi konusunda endişe taşırken, küresel oran yüzde 66 düzeyinde. Fiyat rekabeti Türkiye'de yüzde 64 ile daha önemli bir konu olarak ön plana çıkarken,Türk aile şirketlerinin yüzde 57’si özellikle Türk Ticaret Kanunu gibi yeni kanunlara uyumun dikkat edilmesi gereken bir konu olduğuna inanıyor.Öte yandan hükümetlerin aile şirketlerine verdiği önem konusunda küresel katılımcıların yüzde 38’i hükümetin kendilerine gereken değeri vermediğini düşünürken, Türk aile şirketleri bu konuya çok daha olumlu yaklaşıyor ve hükümetin kendilerine verdiği önem konusunda yüzde 41 gibi bir oranla mutabıklar.Araştırma sonuçları Türk şirketlerinin uluslararasılaşma konusuna önem verdiklerini ve Türk aile şirketlerinin satışlarının yüzde 33’ü yurtdışı pazarlara yapılırken, bunun gelecek 5 yılda yüzde 40’a yükselmesinin beklendiğini gösteriyor. Türk aile şirketlerinin büyümek ve rekabetçi olabilmek için yenilikçiliğe ve teknolojiye daha fazla yatırım yapılmasına inandığına işaret eden araştırma şirketlerin yüzde 77'sinin yenilikçiliği ön planda ele aldığına işaret ediyor. Bu konu Türkiye'de küresel düzeyde olduğundan (yüzde 62) daha öncelikli bir konu. Yeni teknolojiye duyulan ihtiyaç konusunda önceliklere sahip olan Türk şirketlerinin sayısı (yüzde 61) küresel düzeye (yüzde 37) kıyasla daha yüksek görülüyor.

Aile içi çatışma sorunu

PwC araştırması sonuçları Türk aile şirketlerinin en önemli sorunlarından birinin şirketlerin yeni nesillere nasıl devredileceği konusunda yoğunlaştığına işaret ediyor. Buna göre,halefiyet sürecinin yönetimi, hayati öneme sahip bir konu olarak öne çıkıyor. Türk katılımcıların yüzde 41'i işlerin sonraki kuşağa devredilmesinin sorunlara yol açacağı konusunda endişelere sahipken, bu oran küresel düzeyde yüzde 32. Türk aile şirketlerinin yüzde 30'u aile içi anlaşmazlık olasılığını doğal bir sonuç olarak görürken bu oran küresel sonuç olan yüzde 9’a kıyasla çok daha yüksek. Mehmet Karakurt aile içi çatışma konusunun araştırmaya katılan diğer ülkeler arasında Türkiye'nin en yüksek hassasiyete sahip ülke durumunda olduğuna dikkat çekti. Karakurt, araştırmaya katılan Türk aile şirketlerinin yüzde 70'inin birinci veya ikinci kuşakların yönettiği genç şirketler olduğundan, karşı karşıya oldukları en büyük sorunun şirketlerini üçüncü ve sonraki kuşak aile üyelerine başarılı bir geçiş süreci neticesinde devredebilmenin yanı sıra uzun vadeli sürdürülebilirlik, büyüme ve kârlılığın sağlanması olarak değerlendirdiklerini söyledi.
 

Türk aile şirketleri kötü zamanlarda bile çalışanına sahip çıkıyor
Sonuçları değerlendiren Mehmet Karakurt, aile şirketlerinin kendilerine özgü niteliklerinin hem küresel düzeyde hem de Türkiye’ de işe bakışı ve temel özellikleri bakımından önemli benzerlikler taşımakla birlikte bazı noktalarda da ayrıştığına dikkat çekti. Buna göre,Türk aile şirketlerinin yüzde 51'i aile şirketlerinin karar alma sürecinde daha uzun vadeli bir yaklaşım benimsediğini onaylarken, bu oran küresel düzeyde de yüzde 53 düzeyinde bulunuyor. Ayrıca aile şirketleri hızlı karar alma ve zor zamanlarda kuralları esnetebilme becerilerini, rekabette ayırt edici bir avantaj olarak görüyor. Türk katılımcıların neredeyse tamamı (yüzde 94'ü) aile şirketlerinin kötü zamanlarda bile çalışanlarını tutabilmek ve onları mağdur etmemek için ellerinden geleni yaptığına inanıyor. Bu rakam küresel düzeyde yüzde 81 oranında. Araştırmaya göre,Türkiye'deki katılımcıların yüzde 73'ü kültürün ve değerlerin aile şirketleri için büyük önem taşıdığını düşünürken, faaliyet gösterdikleri bölgelerin kalkınmasına ve istihdam yaratılmasına özel önem verdikleri gözleniyor.Küresel araştırmada katılımcıların yüzde 63'ü aile şirketlerini piyasanın diğer oyuncularına kıyasla daha girişimci olarak değerlendirirken, bu oran Türkiye'de yüzde 69 düzeyinde. Türkiye'deki katılımcıların yüzde 54'ü aile şirketlerinin kendilerini her yeni kuşak ile yenileme fırsatı olduğunu düşünüyor ve yine yüzde 54'lük bir kısım aile şirketlerinin daha fazla risk üstlenmeye hazırlıklı olduğu görüşünde. Bu oran araştırmanın genelinde yüzde 39 olurken, bu fark Türk aile şirketlerinin ciddi bir girişimcilik ruhuna sahip olduğu şeklinde yorumlanıyor.
 
KÜRESEL SONUÇLAR
2012 Küresel Aile Şirketleri Araştırması’nda PwC, artan satışlarıyla ve agresif beş yıllık büyüme planlarıyla aile şirketlerini küresel ekonominin "isimsiz kahramanları" olarak değerlendiriyor. Araştırma’da öne çıkan sonuçlar şöyle:
 • Aile şirketlerinin yüzde 65'i geçtiğimiz yılda satışlarını arttırdı.Satışlardaki bu artış özellikle Doğu Avrupa, Latin Amerika ve Orta Doğu bölgelerinde güçlü bir şekilde hissedildi.
 • Bu şirketlerin yüzde 81'i önümüzdeki beş yıl içinde istikrarlı veya hızlı/agresif büyüme bekliyor. Büyümeyi hedefleyen bu şirketlerin yüzde 93'ü şirketlerinin büyüme potansiyeline güveniyor - hatta bu oran Orta Doğu ve Türkiye'de daha da yükseliyor.
 • Yetenek eksikliği şirketler için büyük bir zorluk oluşturuyor. Şirketlerin yaklaşık yüzde 60'ı doğru yeteneği/beceriyi bulmanın önümüzdeki beş yılda önemli bir zorluk oluşturacağını söylüyor. Şirketlerin neredeyse yarısı önümüzdeki dönemde nitelikli çalışanları ellerinde tutmak için çabalayacaklarını düşünüyor.
 • Halefiyet planlaması hala bir tehdit unsuru olarak görünüyor. Halefiyet için iyileştirilmiş vergi koşulları ve basitleştirilmiş süreç düzenlemelerinin bu konuda önemli olduğu görüşü yaygın.