”Öncelikli ihtiyaç, kredi mekanizmasını hızlandırmak”
TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, güven hissinin yeniden tesis edilmesi gerektiğini vurguladı
KIZILCAHAMAM - Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin öncelikli ihtiyacının, yavaşlayan yurt içi kredi mekanizmasını yeniden hızlandırmak ve iç piyasanın daralmasını önlemek olduğunu söyledi.
Rıfat Hisarcıklıoğlu, 4. Kızılcahamam Yatırım Konferansı çerçevesinde gerçekleştirilen 13. Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu (YOİKK) toplantısında yaptığı konuşmada, YOİKK sürecinin, yapısal bir krizin hemen ardından, 2002 Martında çalışmalarına başladığını hatırlattı.
2002 sonrasında sağlanan siyasi istikrarla birlikte, özel sektör kaynaklı yüksek büyüme trendi ve rekor seviyelere ulaşan doğrudan yabancı yatırım girişinin gerçekleştiğini kaydeden Hisarcıklıoğlu, kamu – özel sektör işbirliğinin meyvesi olan YOİKK'in, siyasilerin, bürokratlarımızın ve iş aleminin el ele verdiğinde "katılımcı yönetişim" anlayışıyla neler başarabileceğinin en güzel ispatı olduğunu anlattı.
"Bütünlüğü olan bir program açıklannalı"
"Bizim öncelikli ihtiyacımız yavaşlayan yurt içi kredi mekanizmasını yeniden hızlandırmak ve iç piyasanın daralmasını önlemektir" şeklinde konuşan Hisarcıklıoğlu, "bunun yolu da para dökmekten değil, güven hissini yeniden tesis etmekten geçmektedir" dedi. Hisarcıklıoğlu şöyle devam etti:
"Şimdi karamsarlığa kapılmadan ama geçmişte yapılan hataları da unutmadan atacağımız adımlarla, bu ortamdan olabildiğince az yara alarak kurtulmalıyız.
Bunun yolu da bütünlüğü olan bir programın açıklanması ve böylece kamuoyundaki bekleyişlerin olumlu yönde değişmesiyle mümkün olur. Böyle bir program uzun vadede hem ekonomimizi hem de demokrasimizi güçlendirecektir.
Bu çerçevede, yurt içinde kredi garanti sisteminin kapsamının genişletilmesi, şirketlerin gerek mali sisteme gerekse de kamuya olan borçlarını kapsayan bir yeniden yapılanma sürecinin tasarlanması, merkez bankası reeskont sisteminin yeniden işletilmesi ve işsiz kalanlara yönelik işsizlik sigortası desteği kapsamının genişletilmesi gerekmektedir.
Diğer taraftan, her ne kadar 2001 krizine kıyasla bu gün daha dirençli vaziyetteysek de, kapanma tehlikesi altındaki fabrikalar, üretime ara veren tesisler, işten çıkarılan ya da her an işten çıkarılabilirim endişesiyle diken üstünde yaşayan çalışanlarımızın hali yüreğimizi acıtmaktadır.
Mevcut işsizliğe çare üretmekte zorlanırken, yeni işsiz kalma dalgalarına bu ülkenin tahammülü yoktur. Yarınlarından endişesi olan bir toplumla, geleceği yakalamamız mümkün değildir. İstihdamın devamlılığını destekleme kapsamında hem işveren, hem de çalışan açısından faydalı olan esnek çalışma yöntemlerini işler hale getirmek zorundayız. Sendikalarımızın da, sorumlu sendikacılık anlayışıyla, buna destek vermelerini toplumsal bir görev olarak görüyoruz. İstihdam teknik komitemizin gündeminde olan bu konunun bir an önce çözüme kavuşturulması için YOİKK platformunu iyi değerlendirmeliyiz."
Mali politikalar
Krizi aşmada mali politikaların da önemli bir araç olduğunu altını çizen Hisarcıklıoğlu, Maliye Bakanlığının, gelir vergisi politikaları üzerinde çalıştığını bildiklerini belirterek, "gelir vergisi dilimlerinin en alt diliminin sınırlarını biraz daha yukarı çekerek, hem küçük işletmelere rahat nefes aldırmak mümkün olacaktır, hem de çalışanlardan daha az vergi alınmak suretiyle daralan talebin artmasına vesile olacaktır" şeklinde konuştu.
Türk ekonomisinin, özel sektörün ürettiği katma değerin omuzlarında yükselen ve hedefi Avrupa Birliğine tam üyelik olan bir demokrasi olduğunu kaydeden Hisarcıklıoğlu, Türk ekonomisinin en büyük sermeyesi, en büyük ihraç gücünün müteşebbis ruhu olduğunu ifade etti.
Hisarcıklıoğlu, "özel sektörün seslerine kulak tıkamak ve özel sektörü sanki hala "veresiye alan – veresiye veren tüccar" karikatürü içerisinde görmek, geçen yüzyılda terk edilmiş çağ dışı bir takıntıdır" dedi.
Siyasetçinin, bürokratın, iş adamının, kısacası tüm toplum kesimlerinin çocuklarının iş için gideceği adresin özel sektör olacağını kaydeden Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin büyümesi ve kalkınması "Girişimci Dostu" bir yönetim anlayışına, ayrıca özel sektörle uyum içerisinde "dakik bir saat gibi ahenk içinde işleyen" bir siyasi irade ve bürokrasinin varlığına bağlı olduğunu da vurguladı.