Pınar Abay: Regülasyonlar imkan verirse Türkiye’de daha hızlı büyürüz

ING Grubu Global İcra Kurulu Üyesi ve ING Grubu Global Perakende Bankacılık Başkanı Pınar Abay, Türkiye’de regülasyonların büyümenin önünde engel olduğunu belirterek, ‘normalleşme dönemine’ yatırım yaparak hazırlandıklarını söyledi. Abay, "Sıkı para politikasından vazgeçmeyelim. Ama daha adaletçi bir büyüme ortamı yaratılabilirdi" dedi.

Pınar Abay: Regülasyonlar imkan verirse Türkiye’de daha hızlı büyürüz

ING Grubu Global İcra Kurulu Üyesi ve ING Grubu Global Perakende Bankacılık Başkanı Pınar Abay, “Türkiye’deki pazar payımızdan memnun değiliz, regülasyonlar büyümemizi engelliyor” dedi. 34 yaşında Türkiye'nin en genç banka CEO'su olan ve 43 yaşında ING Grubu Global İcra Kurulu Üyeliği ve Global Perakende Bankacılık Başkanlığı görevine oturan Abay ile ING'nin Amsterdam'daki Global Medya Günü'nde bir araya geldik. Abay'ın ajandasında, İspanya'da müşteri tabanını 8 yıl içinde iki katına çıkarma hedefi, özel bankacılık ve yapay zeka ile mortgage süreçlerini otomatize etme gibi iddialı küresel planlar var. Ancak, tüm bu uluslararası büyüme iştahına rağmen Abay, Türkiye'deki büyümelerinden memnun değil.

“Büyümenin önünde çok fazla engel var; öncelikli olarak regülasyonlar.. Belli bir yüzdenin üzerinde büyüyemiyorsunuz” diyen Abay, şöyle devam etti: “Türkiye'de genel müdür görevindeyken de kredi kartı limitlerine sınırlama gelmişti. Bu kredi kartı limit sınırlaması kadar büyümeye engelleyici bir şey olamaz.. Bu çok yanlış bir şey. Çünkü küçüklerin önüne geçiyor. Büyükleri daha büyük yapıyor. Müşteri için iyi bir şey değil. Şuanda emekli maaşına göre inanılmaz limitleri olan müşteriler var. Evet ekonomi yönetimi çok doğru adımlar atıyor. Tabii ki sıkı para politikasından vazgeçmeyelim. Ama ikisini birlikte yapıp daha adaletçi bir büyüme ortamı yaratılabilirdi. ING olarak biz 400 milyonluk bir nüfusta yer alıyoruz. Bunun içerisinde Türkiye'nin nüfusu da çok yüksek. Biz Türkiye'de daha büyük bir banka olalım, daha çok büyüyelim istiyoruz. Ama Türkiye'de büyümek gerçekten çok zor. Çok fazla regülasyon var. Bizim Türkiye'de hayatımız regülasyonları hayata geçirmekle geçiyor. Bunlar azaldıkça orada daha çok büyüyeceğiz.”

Normalleşme başladığında gaza basacağız

“Bu süreçte Türkiye'de hazırlık yaptık. Bütün teknoloji altyapısını değiştirdik” diyen Abay, faaliyet gösterdikleri bütün ülkeler arasında sadece ING Türkiye’nin  ‘biz burada iyiyiz’ dedikleri ülke olduğunu ifade etti. Abay, “Evet büyüyemedik ama biz Türkiye'ye yatırım yapmaya devam ettik. O yüzden karlılığımızdan memnun değiliz; çünkü çok yatırım yaptık. Türkiye bizim için kağıt üzerinde mükemmel bir yer. Çünkü genç nüfus var dijital kullanım fazla. Normalleşme başladığında, nüfus ve dijitalleşmenin de etkisiyle Türkiye’de gaza basacak hazırlığımızı yaptık” dedi.

Pınar Abay, her ülkede düzenli olarak Net Tavsiye Skor’unu (NPS) ölçtüklerini ve ING Türkiye’nin ise geçtiğimiz ay en sevilen banka sıralamasında birinciliğe çıktığını dile getirdi. Abay, konuya yönelik şunları söyledi: “Türkiye'de her gün müşterilere verilen hata mesajlarının sayısını bile biliyoruz. Onu her gün ölçüp düşürmeye çalışıyoruz. Dolayısıyla teknolojiye çok yatırım yaptık. NPS oranını yukarı çıkarmak için uzun süredir mevduat tarafında çok ciddi cazip oranlar veriyoruz. Sürekli yatırımlar yapıyoruz. Pazar payından değil ama yaptığımız işlerden çok memnunuz.”

Yüzde 10 Pazar payı zor değil

ING Türkiye’nin pazar payının şuanda yüzde 2’nin altında olduğunu ve bunun kendileri için çok üzücü olduğunu dile getiren Pınar Abay, “Pazar paylarını ülkelerin nüfüsuna göre ölçümlüyoruz. Bir ülkede kaç kişi yaşıyor? Faaliyet gösterdiğimiz coğrafyada nüfus 400 milyon. Mesela Hollanda’da Pazar payımız yüzde 43. Türkiye’de de yüzde 5’in üstüne, zamanla da yüzde 10’lara çıkması çok zor değil. Bunu zaman içerisinde yapabiliriz” dedi. Pınar Abay, karlılık konusuna da değindi. ING’nin Avrupa’daki bankalar içerisinde karlılık seviyesinin çok iyi olan bir banka olduğunu dile getirerek, “Avrupa'daki birçok banka organik olarak büyüyemiyor. Biz sürekli olarak organik olarak büyüyoruz; karlılık seviyemiz ve sermaye getirimiz çok yüksek. Dolayısıyla şu anki durumda Türkiye'de baktığımızda karlılığımız istediğimiz seviyede olmasa da büyüklüğümüzün içerisinde bunu tolere edebiliyoruz. Bugün Türkiye'deki bankamızın sahibi ING olmasaydı belki her çeyrek niye daha fazla kar etmiyoruz konuşması olurdu. Ama biz neden daha fazla büyümüyoruz? diye konuşuyoruz” dedi.

Yapay zeka ana gündem maddemiz

ING’nin şuanda toplam bilanço büyüklüğü 1.1 trilyon Euro. Grup ilk 9 ayda 7,1 milyor Euro vergi öncesi kar etti. Toplam çalışan sayısı 60 bin ve 100’den fazla ülkede faaliyet gösteriyor. Pınar Abay, şuanda bankanın ana gündeminde yapay zeka olduğunu belirterek, “Çünkü iş yapış şekillerini gerçekten çok fazla değiştiriyor. Dolayısıyla, kendimizi bu duruma çok çabuk adapte etmemiz lazım. Diğer bir konu ise, dünyadaki birçok geleneksel banka –biz de dahil- farklı teknoloji sistemleriyle kuruldu. Yeni dünyada neobanklar, tek bir teknoloji platformuyla piyasaya giriyorlar ve bir anda birçok ülkeye yayılabiliyorlar. Biz de önümüzdeki yıllarda değiştirmeli miyiz ona çalışıyoruz” diye konuştu.

Teknolojiye 2.2 milyar Euro yatırım

Banka olarak teknolojiye her sene 2.2 milyar Euro yatırım yaptıklarını kaydeden Pınar Abay, yapay zeka yatırımlarını şöyle anlattı. “Hemen hemen bütün operasyon dünyasındaki işlerde kullanıyoruz. Örneğin, konut kredileri ve ticari krediler gibi alanlarda çok ciddi YZ kullanım alanı var. Türkiye birçok konuda dijital olmasına rağmen (E-Devlet, Kredi Kayıt Bürosu gibi), Avrupa’da birçok şey hâlâ kâğıtla işliyor. Bu durum, bankalarda arka planda çok ciddi operasyon işi yaratıyor. YZ, bu süreçleri otomatikleştirmede kilit rol oynuyor.”

Avrupalı bankalar kendi ödeme sistemini kuruyor

Pınar Abay, Avrupa'daki en büyük tartışmalardan birinin, Amerikalı ödeme sistemlerinin (Visa/Mastercard) Avrupa'daki hakimiyeti ve bunun yarattığı jeopolitik risk olduğunu söyledi. Abay, “Avrupa'daki ödemelerin büyük bir yüzdesi bu sistemler üzerinden yürüyor. Ciddi bir jeopolitik risk durumunda, Avrupa'nın kendine ait, Avrupalılar tarafından üretilen bir ödeme sisteminin olmaması büyük bir problem. Bu risklere karşı, biz Avrupa'daki birkaç ülke olarak (Belçika, Hollanda, Fransa, Almanya) European Payment Initiative (EPI) adıyla bir ödeme yapısı kurduk. Amacımız, Avrupa için üretilmiş, Avrupa'ya ait bir ödeme şirketi kurmak, böylece herhangi bir kriz anında kendi ödeme sistemimizin çalışmasını sağlamak.”

İnsanların vadesiz mevdutta parasını tutmasını anlayamıyorum

“Türkiye’de insanlar parasını vadesiz mevduatta tutuyor” diyen Pınar Abay, “Enflasyonun yüksek olduğu bu ortamda, vadesiz mevduatta tutulan para, insanların reel olarak para kaybetmesine neden oluyor, fakirleşiyor. Bu inanılmaz bir şey. Bunda finansal okur yazarlığın eksikliğinin etkisi olduğunu söyleyebilirim. Vadesiz tutulan paranın, bankaların karlılığını artırdığını da ifade etmeliyim. Avrupa’da İtalya ve İspanya’da da vadesiz mevduat rakamları yüksek, Benelux ülkelerinde daha düşük. Bu durum muhtemelen finansal okur yazarlıkla ilgili” diye konuştu.

2,1 trilyon TL vadesiz hesabın günlük faiz kaybı 2,2 milyar TL

ING Türkiye Genel Müdürü Alper Gökgöz, Türkiye’de toplam 2,1 trilyon TL’den fazla varlığın vadesiz hesaplarda durduğunu belirterek, "Bu rakam vadesizde kaldığı zaman; ortalama yüzde 45 faiz üzerinden hesaplandığında günlük net 2,2 milyar TL faiz geliri elde edilememiş oluyor" dedi. Türkiye’de faiz oranlarının yüksek seyretmesi nedeniyle paranın vadesiz hesaplarda kalmasının maliyetinin yüksek olabildiğine dikkat çeken Gökgöz, bu durumun bir kısmının alışkanlıktan, bir kısmının ise alternatif çözüm olmamasından kaynaklandığını belirtti. Sektördeki vadesiz mevduat verilerine değinen Gökgöz, "1,4 trilyon TL’si kişilerde, 764 milyar TL’si işletmelerde olmak üzere toplam 2,1 trilyon TL’den fazla varlık vadesiz hesaplarda duruyor. Bu rakamlar vadesizde kaldığı zaman; ortalama yüzde 45’ten faiz hesaplandığında günlük net 2,2 milyar TL faiz geliri elde edilememiş oluyor. Biz yatırımcılara, vadesiz hesapta tutulan varlıkların ‘Turuncu Hesap’ ile boşta kalmaması gerektiğini anlatıyoruz" dedi. Turuncu Hesap faizinin şu anda yüzde 45 seviyesinde olduğunu hatırlatan Gökgöz, "Türkiye'ye 2011’de getirdiğimiz ve piyasada çok kullanılan bu ürün, esnek bir tasarruf imkanı sunuyor. Müşteriler parayı günlük çekip yatırabiliyor ve o günün faizini alıyor. Bu da tasarrufu artırıyor. 'Bitmeyen Hoş Geldin Faizi' ile maaşını getirme veya kredi kartı alma gibi belirli şartları sağlayan müşterilerimize sürekli cazip faiz oranları sunuyoruz. 2,3 milyon müşteriye ulaştık ve bu sene hacmimizi 2 katından fazla artırdık" diye konuştu.

"Faiz indirimi bankaları rahatlatır ama.."

Bankacılık sektörünün kârlılığı üzerindeki baskılara da değinen Gökgöz, sermaye kârlarının baskı altında olmasının birkaç nedeni olduğunu ifade etti. Bankaların genelde faizler yukarı gittiğinde değil, aşağı indiğinde daha çok para kazandığını belirten Gökgöz, "Hızlı faiz değişimleri bankaları zorlar. Diğer konu ise bankaların üzerinde hala önemli bir regülatif maliyet yükü var; bunların başında Zorunlu Karşılıklar (ZK) geliyor. Hem TL hem de Yabancı Para (YP) zorunlu karşılıklar tarihin en yüksek seviyelerinde. Şu an TL zorunlu karşılık oranı yüzde 17 civarında, yabancı parada ise yüzde 50. Bu durum bankalar için ciddi bir maliyet yaratıyor" değerlendirmesinde bulundu. Böyle bir ortamda hızlı büyümenin gerektiğini ancak büyüme sınırlarının da bulunduğunu hatırlatan Gökgöz, Merkez Bankası ve BDDK'nın enflasyonu kontrol altına almak için bu tedbirleri hayata geçirdiğini, ancak bunların bankalarda ciddi maliyetler oluşturduğunu söyledi.
Merkez Bankası'nın şu an için kredi büyüme sınırlarının devam edeceğini ilettiğini aktaran Gökgöz, şöyle devam etti: "Zorunlu karşılıklarla ilgili ise şu an somut bir aksiyon işareti yok, bu piyasadaki likiditeye bağlı olarak değerlendiriliyor. Belki o tarafta biraz ferahlama sağlanabilir. Biz de faizlerin ineceğini öngörüyoruz. 2026 yılını politika faizinin yüzde 27 civarında bitirmesini öngörüyoruz. Bu durum bankaların kârını artırır ancak makro ihtiyati tedbirler baskı oluşturmaya devam edecektir."

"TL rasyosunda düzenleme gelebilir"

Sektördeki TL rasyosuna dikkat çeken Gökgöz, "TL rasyosu yüzde 65 seviyesinde. Kur Korumalı Mevduat (KKM) bittiği için TL rasyosu da anlamını yitirdi. Merkez Bankası'nın bu TL rasyosunu gevşetebileceğini yüzde 65’ten yüzde 60’a çekebileceğini hatta yavaş yavaş kalkabileceğini düşünüyoruz. Bu da piyasaya rahatlama getirebilir, para politikasının etkinliğini artırabilir; bu konuda bir aksiyon alınabilir" dedi. Bankaların enflasyon muhasebesiyle raporlama yapmadığı için, mevcut haliyle bile kârlılık oranlarının birkaç yıldır enflasyonun altında seyrettiğini belirten Gökgöz, "Bu yıl kârlılık yüzde 25 civarında bitecek gibi görünüyor. Enflasyon kontrol altına alındıkça bankalar da faydalanan sektörlerden biri olacak. Bu süreçte bankalar fazla yükü üstüne aldı" ifadelerini kullandı.

"2026'da bir gevşeme beklemiyorum"

Kredi büyüme sınırlarının Merkez Bankası tarafından yakından takip edildiğini vurgulayan Gökgöz, 2026 yılında çok farklı bir tablo beklemediğini dile getirdi. Gökgöz, "Bu tedbirler Merkez Bankası para politikasının ayrılmaz bir parçası olarak görülüyor. 2026'da çok büyük bir gevşeme beklemiyorum. 2027 itibarıyla, eğer enflasyon yüzde 20'li seviyelerin altına düşerse, bu tedbirler anlamını yitirmeye başlayabilir" dedi.

Gökgöz, Türkiye ekonomisine ilişkin beklentilerini de paylaştı. Mayıs 2024’te Türkiye’de yıllık enflasyonun yüzde 76 bandında olduğunu, bu yılı ise yüzde 30 civarında bir enflasyonla kapatacaklarını belirten Gökgöz, şunları kaydetti: " Geldiğimiz noktada enflasyonun düşmeye devam edeceğini görüyoruz. Bizim tahminimiz 2026 yılında yüzde 22 seviyelerine düşecek. En önemli mesele enflasyonun artık bir gündem maddesi olmaktan çıkmasıdır. Finansal istikrarla devam edilmesi ve enflasyonun düşmeye devam etmesi hepimiz için en iyi senaryodur. "Enflasyon düştükçe makro ihtiyati tedbirlerin de yavaş yavaş hayattan çıkmasını beklediklerini belirten Gökgöz, "Çünkü bunlar anormal zamanlar ın tedbirleriydi ve o zaman için doğru tedbirlerdi. Ancak normalleştikçe ve enflasyon düştükçe bunların işlevlerini kaybettiğini göreceğiz" dedi.

Tahsil edilemeyen kredi (NPL) oranlarında tarihsel ortalamalara bakıldığında çok endişe verici bir tablo görmediklerini belirten Gökgöz, "Bireysel kredilerde, özellikle kredi kartı ve ihtiyaç kredilerinde tarihsel ortalamanın bir miktar üzerine gidiş var. Ancak bu konuda endişe verici bir durumda olduğumuzu düşünmüyoruz" diye konuştu.

"2026 ajandamızın ana gündemi büyüme”

"2026 ajandamızın ilk 3 maddesi de büyüme, büyüme, büyüme" diyen Gökgöz, "9 aylık büyümemiz aktifte yüzde 30 civarında. Gündemimiz büyüme. Biz bu trendi devam ettirmek istiyoruz. Bütün derdimiz bu. Biz daha fazla büyümek, müşterilere ve Türkiye'ye daha fazla değer yaratmak istiyoruz" dedi.

"Dijital; bankayı, yapay zeka; bankacıyı insanların cebine soktu"

Teknolojideki temel amacın müşterilerin hayatını kolaylaştırmak olduğunu ifade eden Gökgöz, ING'nin dijital vizyonunu şöyle anlattı: " ING, 1997'de şubesiz, direkt bankacılığı başlatan bir bankadır. Bugün geldiğimiz noktada, yeni gelen müşterilerimizin yüzde 95’i tamamen dijitalden geliyor. Bireysel kredilerimizin yüzde 97'si de tamamen dijital kanallardan veriliyor. Tüzel müşterilerde de bu oran yüzde 73’e çıktı. ING Türkiye olarak grupta öncüyüz. Dijital kanallar bankayı insanların cebine soktu, yapay zeka ise bankacıyı insanların cebine sokacak. Daha kompleks işlemlerde, kişiye özel tavsiye gerektiren durumlarda yapay zekanın rolü artacak."

Toplam 54 şube ile hizmet verdiklerini belirten Gökgöz, şubelerin hala önemli bir görev üstlendiğini, operasyonel işler dijitale taşınsa da tavsiye almak isteyen müşterileri artık bir kafe/danışmanlık merkezi formatında ağırladıklarını sözlerine ekledi.

ING Hubs Türkiye ile dünyaya teknoloji ihraç ediyoruz

ING Grubu 2023 yılı sonunda Hubs ağını İstanbul’da konumlanmak üzere Türkiye’de bir uzmanlık merkezi açarak genişletti. Teknopark'ta yer alan ING Hubs Türkiye, tüm ING ülkelerine dünya çapında yazılım ve veri analitiği hizmetleri sağlıyor.  Bu merkezler şu anda Polonya, Romanya, Slovakya, Filipinler ve Türkiye olmak üzere beş ülkede bulunuyor. ING Grubu Analitikten Sorumlu Global Başkanı Bahadır Yılmaz,  İstanbul’daki merkezin tüm ING ülkelerine yazılım ve veri analitiği hizmetleri ihraç ettiğini belirtti. Yılmaz, "ING Hubs Türkiye, global düzeyde teknoloji alanındaki yetenek havuzu konumumuzu güçlendiren bir merkez olması nedeniyle ayrıca bir önem taşıyor. 2023 yılında bu işi globalde yaklaşık 180 kişilik bir ekiple yapıyorduk. Önümüzdeki sene sonunda bu rakam 600 kişinin üstünde olacak. Yani 3 yılda kişi sayısı 3 katına çıkmış olacak. Bu ekibin 150’si İstanbul Hub’daki arkadaşlarımızdan oluşacak” dedi.