"Ekonomik adaleti ancak KOBİ'ler yoluyla sağlayabilirsiniz"
Başbakan Ahmet Davutoğlu, 60 ülkeden binin üzerinde işadamı ve finans dünyası temsilcisinin katılımıyla dün başlayan B20 Türkiye Konferansı’nda konuştu.
ANKARA (DÜNYA) - Başbakan Ahmet Davutoğlu, KOBİ'lerin geçmişte olduğu gibi G20'nin gündemindeki temel maddelerden biri olacağını belirterek, gelişen ülkelerde, KOBİ'lerin desteklenmesi gerektiğini söyledi. KOBİ’lerin desteklenmesinin ekonominin çeşitlenmesi, işsizliğin azaltılması, rekabetçiliğin artırılması için önem arz ettiğini belirten Davutoğlu, “KOBİ'ler için birtakım finansal modeller geliştirilebilir. KOBİ’ler son 20 yılda ekonomik büyümenin lokomotifi haline geldi. Ekonomik adaleti ancak KOBİ'ler yoluyla sağlayabilirsiniz” dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, 60 ülkeden binin üzerinde işadamı ve finans dünyası temsilcisinin katılımıyla dün başlayan B20 Türkiye Konferansı’nda konuştu. Başbakan Davutoğlu, çok önemli bir dönüşüm döneminden geçildiğini belirterek, bu süreçlerde G20 ile B20 arasında bir işbirliği önemli olduğunu aktardı. Bugün bir kriz dönemi içerisinde olunduğunu ifade eden Davutoğlu, “ Yaşadığımız en büyük zorluk depremler açısından 11 Eylül depremiydi. Güvenlik açısından pek çok veriyi değiştirdi elimizdeki. Bir yandan terörle savaşırken bir yandan da ülkelerin güvenliğini sağlamakla sorumluyduk. 2008'de bir ekonomik kriz yaşadık. Önce finansal, sonra ekonomi ve sonrasında sosyal bir krize dönüştü. Global ekonomide artçı şokların bittiğini düşünmemeliyiz” ifadesini kullandı.
Yatırım olmadan büyüme olmaz
Eğer G20'ye bir küresel kriz çözüm platformu olarak yaklaşılırsa stratejileri entegre etmenin önemine değinen Başbakan, “Koordineli de olmalıyız çünkü küresel ekonomik krizlerin hiçbirine karşı bağışıklığımız yok. P5+1 çok da kapsayıcı değil. Ancak G20 daha kapsayıcı. G20 çok daha geniş platformda sorunların tartışılmasına izin veriyor” diye konuştu. Önümüzdeki süreçte 5 büyük zorluktan bahseden Davutoğlu, “ Küresel finansal piyasaların oynak olması ve yeni risklerin ortaya çıkması, Gelişen piyasaların geçmiş dinamizmi göstermekte zorlanması, Büyüme. Daha önceki büyüme öngörülerimize ulaşmak şu anda mümkün görünmüyor. Yeni bir öngörüde bulunmak lazım gelecekteki büyüme için. İşte bu yüzden yatırımlara önem veriyoruz. Yatırım olmadan büyüme olmaz. Küresel ticaret beklenmedik şekilde yavaşlıyor. Sermaye çıkışları da ekonomilerin bir başka sıkıntısı ve Jeopolitik gerginlikler” diye sıraladı.
KOBİ’ler büyümenin lokomotifi
Başbakan Davutoğlu, sadece niceliksel büyümenin önemli olmadığını, büyümenin kalitesinin de önemli olduğunu belirterek, “Bizim gelir paylaşımı konusuna odaklandığımız ilk G20 olacak bu. KOBİ'ler geçmişte olduğu gibi G20'nin gündemindeki temel maddelerden biri olacaktır. Gelişen ülkelerde, çok fazla büyük ölçekli firmaların olmadığı ekonomilerde KOBİ'lerin desteklenmesi çok önemli. Bu sayede ekonomiyi çeşitlendirebiliriz. İşsizliği azaltıp, rekabetçiliği artırabilmek ve inovasyon için KOBİ'lerin desteklenmesi önemli. Birtakım finansal modeller geliştirilebilir KOBİ'ler için. Son 20 yılda ekonomik büyümenin lokomotifi haline geldi Türkiye'de KOBİ'ler. Hem yerel ekonomiler hem küresel ekonomiler için çok önemli KOBİ'ler. Ekonomik adaleti ancak KOBİ'ler yoluyla sağlayabilirsiniz” ifadesini kullandı.
2020’ye kadar koordinatör olarak görev yapacağız
Düşük gelirli gelişmekte olan ülkeler için 2020'ye kadar koordinatör olarak görev yapacaklarını, görevlerinin dünyanın en gelişmiş ülkelerinin ekonomileri ile düşük gelirli ülkeler arasındaki bağı kurmak olduğunu vurgulayan Ahmet Davutoğlu, düşük gelirli ülkelerde gelişimi kişi başına milli geliri artırarak yapabileceklerini, bunun hem o ülkelere hem gelişmiş ülkeler ekonomilerine faydalı olacağını aktardı. Davutoğlu, “Eğer kapsayıcı olmazsak, göçmenlere karşı nefret ve reddediş söz konusu olursa bir insanlık trajedisi yaşanacaktır. Şimdiye kadar çok iddialı deklarasyonlar yayımlandı, çok sözler verildi. Ancak bu sözler uygulanmıyorsa hiçbir anlamı yok. Örneğin onlarca toplantıda Filistin halkına milyarlarca dolar verilmesi taahhüt edildi. Ancak bunlar verilmedi. Korumacılıkla ilgili kararlar bırakın kaldırılmayı daha da artırılmakta” şeklinde konuştu.
Gemi batarsa hepimiz zarar görürüz
“Eğer hepimiz aynı gemideysek o zaman şunu kabul etmemiz lazım gemi batarsa hepimiz zarar görürüz” diyen Davutoğlu, “ Dünya ekonomisi entegredir ve birlikte hareket etmemiz lazım ki kararlarımızı uygulamaya koyabilelim. Kısa vadeli krizlere müdahale ederken sadece kısa vadeli krizlere odaklanıp uzun vadeli önlemleri unutursanız, koruyucu önlemler almazsanız yangına sadece su dökerek müdahale eden biri konumuna düşersiniz. Sadece müdahale edici değil engelleyici önlemlere de odaklanmamız lazım. Geçen sene Brisbane'de konuşulmuştu ancak sadece Türkiye ve 2 ülke entegre bir yapısal reform programı hazırladı” dedi. Büyüme için yatırım yapılması gerektiğine işaret eden Başbakan Davutoğlu, Sermaye piyasalarının desteklenmesi gerektiğinibildirdi. “ Ya herkes kazanacak ya da herkes kaybedecek” diyen Davutoğlu, “Üçüncü bir seçenek yok. Biz başkanlığımızda tüm dünyayı kazan-kazan durumu için birlikte hareket etmeye çalışacağız” ifadesini kullandı.
Suriyelilere kayıtsız kalamayız
Suriyeliler konusunda kayıtsız kalan uluslararası bir toplumun bulunduğunu, Türkiye’nin insanlığa bir ders verdiğini belirten Davutoğlu, “Bize sınırlarınızı neden açtınız diyenler şimdi köşelerinde hayasızca bunun sorumluluğunu atmaya çalışıyorlar. Bu sadece bize hükümete değil kalplerini sofralarını Suriyelilere açmış Türk milletine de hakarettir. Hükümeti bu olaydan sorumlu tutanlar en ufak bir izan sahibi değildir. 4 yıldır çırpınıyoruz. Her türlü uluslararası platformda anlatmaya çalışıyoruz. Niçin? Aylan'ın bedeni sahile vurmasın diye. Peki ya fotoğrafı çekilmemiş olan dünyanın dört bir yanında ölen öldürülen Suriyeli çocuklar ne olacak? Sözün bittiği yer burası. Biz Türkler olarak yanı başımızdaki kardeşlerimiz ölürken üzerine düşeni yapmış bir millet olarak tarihe geçeceğiz. Ümit ediyoruz ki bu çağrılara daha çok kulak verilir” dedi.
Seçimi güvenli bir ortamda gerçekleştireceğiz
Terörün yıllarca Türkiye'yi bırakmadığını, seçim güvenliği ile sorumlu olan bir hükümet olduğunu kaydeden Davutoğlu, “Terörle mücadele etmeye ve seçimi güvenli bir ortamda gerçekleştirmeye kararlıyız. Eğer bir hükümet kurmuş olsaydık CHP bizimle işbirliği yapmış olsaydı seçim güvenliği ile ilgili yasal düzenlemeler yapabilirdik. Terör örgütünün belli bölgelerde şu partiye oy verilsin baskısını önleyebilirdik. Ben bunu hem Sayın Bahçeli'ye hem Sayın Kılıçdaroğlu'na söyledim. Ancak olumlu bir cevap alamadım. Yıkıcı bir tavır sergilediler. Dün de bu üç partinin siyasal kriz çıkarmaya çalıştığını gördük. Bağımsız bir bakanlar kurulu oluşturduk ancak yemin törenini bile engellemeye çalıştılar. Anayasal değişiklik yapalım barajı aşağı indirelim teklifinde de bulunduk. Ancak yanaşmadılar” diye konuştu. Seçim güvenliğini sağlamak için Türkiye'nin dört bir yanında çalıştıklarının altını çizen Davutoğlu, seçimlerin Türkiye'de tam vaktinde objektif hukuk standartlarında gerçekleşeceğini aktardı.
Başbakan, mültecilerin düşünülmesi gerektiğini, baskıya karşı mücadele edilmesi gerektiğini belirterek, insanların haklarını hangi ülkeden olurlarsa olsunlar korumak gerektiğini, bunun bir insanlık sınavına çekilen zamanlar olarak niteledi.
Aylan, sözün bittiği yer
Suriye için de bir güvenli liman sağlanması gerektiğini, bunun sadece jeopolitik bir sorun olmadığını kaydeden Davutoğlu, “Biz kendimiz koruruz, sınırlarımızı da koruruz. İhtiyaç halinde DAEŞ gibi örgütleri de cezalandırabiliriz. Peki Suriye halkını kim koruyacak? Birlikte hareket etmemiz lazım kapsayıcı bir yaklaşımla, kendimizi izole etmememiz lazım” dedi. Suriyeli Aylan'ın cansız bedeninin görmek istenecek bir görüntü olmadığını ifade eden Davutoğlu, “Fotoğrafı çekilmemiş olan dünyanın dört bir yanında ölen öldürülen Suriyeli çocuklar ne olacak? Sözün bittiği yer burası. Biz Türkler olarak yanı başımızdaki kardeşlerimiz ölürken üzerine düşeni yapmış bir millet olarak tarihe geçeceğiz. Ümit ediyoruz ki bu çağrılara daha çok kulak verilir. Ancak bizim kararlarımız, doğru ya da yanlış kararlarımız onların geleceğini belirleyecek. Milyonlarca mülteci baskıcı bir rejimin mağdurlarıydılar. 1,7 milyon Suriyeli mülteciyi ve 200 bin Iraklıyı, bizim kardeşlerimizi olan bu mültecileri ülkemize kabul ettiğimizi söylemekten mutluluk duyuyorum. Biz milyarlarca dolar sarf ettik” dedi.