"İFM’nin başarısı istikrarı artıracak"

Aktif Bank Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Serdar Sümer, “İFM’nin başarısı global piyasaların Türkiye’nin istikrarına, yasal ve bürokratik uygulamalarına olan inancını artıracak” dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Aktif Bank Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Serdar Sümer, İstanbul Finans Merkezi’nin (İFM) Türkiye için önemine dikkat çekerek, “İFM’nin başarısı global piyasaların Türkiye’nin istikrarına, yasal ve bürokratik uygulamalarına olan inancını artıracak” dedi.

“Finans Merkezi’nde doğru yapılacak her iş, turizmden, uluslararası siyasete, spordan, ticarete Türkiye’nin global anlamda imajına büyük katkı sağlayacaktır” şeklinde konuşan Sümer, “Ülkemizde finans merkezi bağlamında en önemli sorun, finansal ürünler ile vergi mekanizmaları arasındaki harmonizasyon eksikliğidir” uyarısında da bulundu.

Aktif Bank Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Serdar Sümer, İFM Dergisi’nin sorularını yanıtladı:

•             İstanbul Finans Merkezi'nin uluslararası finans merkezleri arasında yer alması için neler yapılmalı? Siyasi yönetim hangi uygulamaları hayata geçirmeli? İş dünyasının fonksiyonu ne olmalı?

Uluslararası finans merkezi olmanın temel kriterleri 4 eksen üzerine oturuyor. Bunlar; oyuncular, erişim, ürünler ve katma değer zinciri. İstanbul Finans Merkezi projesi de bu kriterler açısından irdelenmeli. Piyasa oyuncuları ekseninden bakıldığında, İstanbul Finans Merkezi’nde kritik lokal piyasa aktörlerinin yer aldığını görüyoruz. Özellikle finansal düzenleyici otoriteler ve kamu bankalarının burada bulunması, cazibe unsuru yaratıyor. Öte yandan yabancı finansal aktörlerin de İstanbul Finans Merkezi’nde fiziki olarak bulunması, bu konuda atılması gereken önemli adımlardan bir tanesi.

İstanbul ve daha özelinde finans merkezi olarak dizayn edilen bölgede yurtdışında yerleşik yabancı kurumların faaliyet göstermesinin en önemli kriterlerinden birisi de yabancı çalıştırma ile ilgili düzenlemelerde kolaylık sağlanmasıdır.

ULAŞIM KONUSU ÇÖZÜLMELİ

İkinci eksen erişimdir. Erişim ekseninin birinci alt kriteri coğrafi erişimdir. İstanbul bu açıdan uluslararası finans merkezi olmayı fazlasıyla hak ediyor. Burada yapılması gereken, İstanbul içi ulaşım konusunun çözülmesidir. Şu anda devam etmekte olan metro ve benzeri alt yapı projeleri ile de bu hususun finans merkezi standartlarında çözüleceğini umuyoruz. Erişimin ikinci alt kriteri ise şirket kuruluşu ve faaliyetlerinin uluslararası finans merkezleri ile rekabet edecek seviyeye çıkartılmasıdır. Ülkemizde bu konuda çok önemli adımlar atılmış ama hala istenilen seviyeye gelinemedi. Bugün yurtdışında veya içinde yerleşik bir girişimcinin şirket kuruluşu, özellikle de yabancı ortağı olması durumunda, uzun bürokratik süreçleri içeriyor.

3-354.jpg

Telekomünikasyon açısından bakıldığında ise yine İstanbul’un saat farkları açısından çok uygun bir coğrafi pozisyonda olduğu görülüyor. Ürünler tarafında ise gidilecek çok yer bulunuyor. Ülkemizde finans merkezi bağlamında en önemli sorun, finansal ürünler ile vergi mekanizmaları arasındaki harmonizasyon eksikliğidir. Bankacılık açısından bu sorun uzun yılların getirdiği tecrübe sayesinde büyük ölçüde çözülmüş olmasına karşın, özellikle göreceli daha yeni bir alan olan sermaye piyasası enstrümanlarında vergisel yorum farklılıkları devam ediyor. Bu da yatırımcıların ve ihracatçıların bu tarz ürünlere olan ilgisini azaltıyor.

UZMANLAŞMIŞ KADRO SAYISI ARTIRILMALI

Son eksen, katma değer zinciri olarak tanımladığımız; insan kaynağı ve buna bağlı hizmet çeşitliliğinin varlığıdır. Türkiye’de finans sektörünün istihdam kalitesi yüksektir, ancak ticaretin finansmanı, sigortalı finansman, İslami finans ürünleri gibi birçok özel alanda uzmanlaşmış kadrolar kısıtlıdır. Bu ihtiyacı gidermek adına üniversiteler ile yapılacak bir çalışma ile 5-10 yıl vade hedeflenerek özel nitelikli bir işgücü yetiştirmek gereklidir. Buna ilave olarak finansal aktörlerin ihtiyaç duyduğu hukuki ve benzeri danışmanlık hizmetlerinin dünya standartlarında verilebilmesi de önemli bir kriter olarak karşımıza çıkıyor.

•             İstanbul Finans Merkezi iş dünyasının ihtiyaç duyduğu finansmana ulaşımı kolaylaştırır mı?

Esasında finans merkezi finansmana ulaşımı kolaylaştırmaz, finansmana ulaşımın kolay olması finans merkezi olunmasına yol açar. Dolayısıyla öncelikle finansa erişim imkanlarının artırılması için gerekli ortamın oluşturulması, daha sonra bu akımın finans merkezi bünyesinde kurumsallaştırılması gerekir. Türkiye’de gelişmiş bir bankacılık sektörü ve türevi mahiyetinde finans kuruluşları ile iş dünyasının finansman ihtiyaçları karşılanıyor. Buna karşın mevduat alışkanlığı ve konvansiyonel kredi stratejileri popülaritesini ve bilançolarda dominant seviyelerini halen koruyor. Sermaye piyasalarının derinliğinin artması finans merkezi olarak tanımlanabilmenin ön şartıdır.

TÜRKİYE’NİN İMAJINA KATKI SAĞLAYACAK

•             İstanbul Finans Merkezi, Türkiye'nin imajına katkı sağlar mı?

Finansın merkezi olmak, yapısal açıdan gerekli zeminin oluştuğunun bir göstergesidir. Dünyada birçok ülke gelişmiş finansal merkezleri sayesinde bir algı yönetimini başarmakta, birçok mecrada bunun meyvelerini toplamaktadır. Para korkaktır, güvenli limanlara sığınmayı, sakin havalarda seyahat etmeyi sever. İstanbul Finans Merkezi’nin başarısı global piyasaların Türkiye’nin istikrarına, yasal ve bürokratik uygulamalarına olan inancını artıracak; sermaye piyasalarına güven verecektir. Finans Merkezi’nde doğru yapılacak her iş, turizmden, uluslararası siyasete, spordan, ticarete Türkiye’nin global anlamda imajına büyük katkı sağlayacaktır.

İSTANBUL STRATEJİK BİR KONUMA SAHİP

•             İstanbul'un uluslararası bir finans merkezi olması yolunda artı ve eksileri nelerdir?

İstanbul’un finans merkezi olma yolunda eksiği yok ancak şehir olarak bazı problemlerini aşarak daha uygun bir ortam sunabilir. Altyapısını güçlendirirken, özellikle de ulaşım çözümlerini geliştirme ve bir deprem gerçeğiyle yaşamak üzere kentsel dönüşümünü tamamlama zorunluluğu var. İstanbul halihazırda ekonomik büyüklüğü, ticari, sosyal ve kültürel imkanlarıyla dünyanın sayılı şehirlerinden biri, finans olanakları olarak da zaten doğal olarak önemli bir merkez. En fazla iş olanaklarına sahip, kurumsal ve ölçekli şirketlere ev sahipliği yaparak en nitelikli işgücünü kendine çeken bir şehir olarak özellikli bir finans merkezi olmaya hazırdır. Uzakdoğu, Avrupa, Ortadoğu ve Kuzey Afrika erişimini dikkate aldığımızda bölgesel anlamda stratejik bir konuma sahip olduğunu söylemeye bile gerek yoktur.

•             İstanbul Finans Merkezi'ne özel bir teşvik verilmeli mi? Bu teşvik İFM'nin işlevselliğini artırır mı?

İFM’nin doğal oluşan birçok avantajı ile rakipleri arasında ön sıralara geleceği aşikar ancak süreç ne kadar hızlı ilerlerse etkinliği artacak, bu da talebi artıracak bir döngü yaratacaktır. Teşvik ve birtakım imtiyazlar finans merkezi olmanın teorik bir şartı olmasa da bu sürecin hızlanması için önem verilmesi gereken bir adımdır. Genel vergi teşviklerinden ziyade kuruluş ve işlem aracılığı maliyetlerini azaltacak, özellikle de yabancı çalıştırma ile ilgili kuralların esnetildiği bir ortamın yaratılmasının finans merkezine yönelik uluslararası ilginin artırılması açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Genel bir vergi teşviki verilmesi durumunda finans merkezi off-shore finansal merkez konumuna gelerek, ülkenin geneli ile olan finansal ilişkisi zafiyete uğrayacaktır.

•             Borsa İstanbul'un İFM'de yer alması avantaj sağlar mı? Yer almamasının dezavantajları ne olur?

İstanbul Finans Merkezi, kompakt yapısıyla, finans sektörüne liderlik yapan şirket ve kurumların birarada yer alması gereken bir oluşumdur. Borsa İstanbul, İMKB dönüşümü ile farklı bir vizyon ve hedefi ortaya koydu,  İFM’nin önemli bir paydaşı olarak entegre finansal çözümlerin önemli bir oyuncusu olacaktır. Türkiye’de borsaya açılan şirket sayısının azlığı, işlem hacimlerinde birkaç dominant şirket dışında derinlik olmaması daha gidilecek yol olduğunu gösteriyor. Borsa İstanbul’un Finans Merkezi ile yakalayacağı sinerji daha hızlı yol almasını sağlayacaktır. Borsa İstanbul, İFM’de yerini alması ile yapılacak düzenlemelerden payını alacak, özellikle kamu mevzuatına tabi süreçleri uluslararası standartlarda gerekli dinamik yapıyı sunacak şekilde revize edilecektir.

•             Aktif Bank olarak sizin bu projedeki rolünüz nedir?

Aktif Bank olarak bu projenin hayata geçmesinde önemli bir rol almak istedik; projenin diğer gayrimenkul projelerine nazaran daha uzun vadeli ve yüksek montanlı finansman ihtiyacı vardı. Zira otofinansman devreye girene kadar, proje paydaşlarının da işe başlayabilmesi için 8 milyon m3 hafriyatın bulunduğu, başka bir tabirle 800.000 kamyonun 82 kilometreye varan mesafelere sorti yapmasıyla bir tepenin eritilerek sahanın hazır hale getirilmesi gerekiyordu. Özel bir kredi kurgusu oluşturduktan sonra, Finans Merkezi’ne ve Aktif Bank’ın yenilikçi karakterine yakışan bir ürünle finansmanı tamamlamayı hedefledik. Bu kapsamda Türkiye’de ilk defa yapılan bir sukuk yapısı içerisinde fonlamayı sağladık, Finans Merkezi projesini yatırımcı  ile buluşturmuş olduk. Banka olarak Finans Merkezi’nin gelişmesinde Türkiye’ye birçok yeni ürün ve hizmeti kazandırmış bir kurum olarak katkı vermeye, birçok alanda öncülük yapmaya devam edeceğiz.

HEP İNOVASYONLA ANILAN BİR BANKA OLACAĞIZ

•             Aktif Bank 2015’i nasıl geçiriyor? 2016 hedeflerini öğrenebilir miyiz?

2015’te de yolumuza, bankamızın çıkış noktasındaki strateji doğrultusunda emin adımlarla devam ediyoruz. Bu stratejinin en önemli ayaklarından biri inovasyon. Aktif Bank olarak bugün ve yarın da inovasyonu desteklemeyi sürdürecek ve hep inovasyonla anılan bir banka olacağız. İkinci olarak, yine stratejimiz çerçevesinde çok büyük ve çok şubeli bir banka olmak gibi bir yaklaşımımız olmadığını hep vurguluyoruz. Biz başka bir kulvardayız ve bu bizim asıl gücümüzü oluşturuyor. Şubesiz bir yapı içerisinde 900 milyon TL öz kaynağa ve 7 milyar TL’yi aşkın aktif büyüklüğe ulaştık.

Bu gücümüzle yatırım bankacılığındaki lider konumumuzu sürdüreceğiz. Bu noktada yatırım bankacılığı lisansımızın bize verdiği tüm avantajlardan faydalanıyoruz. Diğer yatırım bankaları çok dar bir alanda faaliyet gösterirken biz perakende bankacılık dahi yapıyoruz ve teknolojiden yararlanarak birçok kanalı değerlendiriyoruz. Önemli bir hedefimiz de Türkiye’de finans kesiminin erişemediği bankasız kitleye ulaşmak. 2015’in kalan aylarında ve 2016 boyunca ihtiyaçlarını karşılayamayan bu kesimlere erişimimizi devam ettireceğiz. İstediği finansal hizmete ekonomik bir fiyattan ve fiziksel olarak gitmeden ulaşmak isteyen kitleyi hedefliyoruz. Bu kesime özel yeni ürünler geliştireceğiz.

EZBERLERİ BOZACAK İŞLER YAPACAĞIZ

Bu kapsamda, önümüzdeki günlerde Türkiye’de daha önce olmayan türden kredi ürünlerimiz olacak. İştiraklerimiz olan UPT ve N-Kolay ile para transferi ve fatura tahsilatına odaklanıyoruz. Yine bir başka iştirakimiz olan ve yeni nesil kasa üreten Pavo ile 200 bin iş yeri de ağımızın parçası haline geliyor. Diğer yandan spor ve kamu finansmanına dönük hedeflerimiz de var. Spor finansmanına 450 milyon TL ayırıyoruz.

2016 yılında gireceğimiz finansman alanlarından birisi de KOBİ bankacılığı. Ancak burada da daha önceki işlerimizde olduğu gibi ezberleri bozacak ve diğer bankaların oyun kurgularını yeniden değerlendirmelerine yol açacak işler yapacağız.