"Öncelikli hedef faizi düşürmek"

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Türkiye'nin öncelikli hedeflerinden birisi, mevcut faiz oranlarının düşürülmesi olmalıdır." dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, mevcut faiz oranlarının düşürülmesinin, Türkiye'nin öncelikli hedeflerinden birisi olması gerektiğini belirterek, "Eğer Türkiye, mevcut faiz oranlarını, sizlerin yüklenebileceği seviyelere, makul seviyelere çekemezse maalesef bu anlamda orta gelir tuzağının sinyalleri kuvvetli bir şekilde verilmeye başlanır" dedi. 

Kurtulmuş, Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir ve yönetim kurulu üyelerini, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığında kabul etti.  

Çok zor ve tehlikeli bir süreçten geçildiğini belirten Kurtulmuş, birbirini destekleyen ve birbirini besleyen iki kuvvetli, tehlikeli akımın tam orta noktasında bulunulduğunu söyledi. 

Kurtulmuş, bunlardan birinin İslam adına terörü kullanan bir takım karanlık çevreler, diğer akımın ise bu karanlık çevrelerin varlığından daha fazla güç alarak İslam'ı ve yeryüzüde yaşayan bütün Müslümanları suçlu tarafına atmaya çalışan, İslam'ı medeniyetini karanlık bir alan gibi göstermeye çalışan İslam karşıtlığı cephesi olduğunu ifade etti.  

Kurtulmuş, "Aslında bu iki cephe birbiri ile savaşıyor değil, yaptıkları birbirine yarayan, birbirini destekleyen iki akım olarak ortaya çıkıyor ama maalesef bu, sadece Türkiye'yi ve İslam dünyasını etkileyen bir gelişme olmanın ötesinde, bütün dünyayı etkileyen bir gelişme haline dönüyor ve giderek daha tehlikeli, daha riskli bir ortamı oluşturuyor. Bunun panzehiri de gerçekten tam da Türkiye'nin temsil ettiği medeniyet değerleridir, kültürel değerlerdir" diye konuştu.  

İslam karşıtlarının yaptığı saldırılar karşısında Türkiye'de yaşayan vatandaşları ve yurt dışındaki Müslümanları duyarlı, hassas, dengeli ve sakin olmaya çağıran Kurtulmuş, terörün her türlüsünün karşısında olduklarını vurguladı. 

"İslam'ın kutsallarına saldırılmasına müsaade etmeyiz" 

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, herhangi bir kutsala yapılan saldırının bütün insanlığın onuruna yapılmış olduğuna inandıklarını dile getirerek, "Terörü lanetlerken, bunu fırsat bilerek birilerinin de İslam'ın kutsallarına, değerlerine saldırmasına asla ve asla müsaade etmeyiz. Buna rıza göstermeyiz. Aşağılamasına, hafif görmesine, hakaret etmesine asla müsaade etmeyiz" dedi.  

İslam değerlerine saygılı davranılmasını görmenin ve bunun telkin edildiğini beklemenin hakları olduğunu belirten Kurtulmuş, şöyle devam etti: 

"Hiçkimsenin İslam değerlerine saldırmasına da göz yummamak gerekiyor. Ayrıca içeride ve dışarıda, bu karikatür dergisi çevresinde ortaya çıkan gelişmelerden sonra yeniden Peygambere hakaret anlamına gelecek olan yayınların yapılmasının da bir kere son derece yanlış olduğunu, en hafif tabiriyle, hatta art niyetli olduğunu ve hatta bazı çevrelerin bu yayınlar üzerinden ülkemizi ve belki başta batı ülkeleri olmak üzere diğer ülkeleri karıştırmak için fırsat kollamış olabileceklerine dikkat çekmek istiyorum. Dolayısıyla herkes yaptığı işe dikkatli bir şekilde baksın. Bir dinin kutsalına hakaret etmek, hafif görmek, tahfif etmek, burada söz konusu olan İslam'ın değerini, İslam'ın Peygamberini hafif görerek tahfif etmek, ifade özgürlüğünün, basın özgürlüğünün bir parçası asla olamaz. Bunu da kabul etmemiz mümkün değildir." 

"Yüzde 3'ten fazla büyüme gerekli"

Numan Kurtulmuş, Türkiye'nin son 12 yıldaki siyasi gelişmelerindeki başarının arkasındaki en önemli nedenin, siyasi ve ekonomik reformların eşzamanlı olarak yapılabilmesi olduğunu dile getirdi. 

Siyasi istikrarın sürdürülebilmesi için ekonomik istikrarın zorunlu olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, Türkiye'nin ekonomik istikrarını, makro ekonomideki dengelerini kurarak sağladığına dikkati çekti. Kurtulmuş, şöyle konuştu: 

"Bu, büyük başarıdır ancak bundan sonra Türkiye'nin ekonomik istikrarını sürdürmesi ve bunun ötesinde siyasi istikrarını sürdürmesi için sadece makro ekonomik dengeleri sağlamış olmak yeterli olmaz. Özellikle 2009'daki kriz ortamından sonra hem dünya için hem Türkiye ekonomisi için yeni bir döneme başladık. Önümüzdeki 10 yıldaki temel hedefimiz bir faiz değişikliğini gerçekleştirmektir. Makro ekonomideki başarılarımızı sürdüreceğiz, enflasyonun düşmesi, işsizliğin düşmesi, Türkiye'de cari açığın düşmesi, bunları mutlaka sürdüreceğiz ama bu yetmez, bununla birlikte mikro ekonomide de büyük başarılara imza atacağız. Bunun Türkçesi şudur, Türkiye daha fazla üretecek, sanayicilerimiz, KOBİ'lerimiz, orta sınıfımız çok daha fazla üretecek, uluslararası alanda rekabet edecek bir noktaya gelecek ve Türkiye, üretim üzerinden, istihdamı geliştirmek üzerinden ve ihracat üzerinden yeni bir başarı öyküsünü yazacağı bir döneme doğru girecek. Onun için de açıkçası Türkiye'nin orta vadeli plandaki büyüme hedeflerinin revize edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bugünkü şartlarda zor gibi görünebilir ama her yıl 700 bin ilave istihdama ihtiyacı olan bir ülkede yaşıyoruz. Türkiye, eğer orta gelir tuzağına düşmeyecekse mutlaka her yıl bu istihdamı oluşturabilmesi lazım. Bunun için de Türkiye'nin her yıl en az yüzde 5, yıllık büyüme hedefini tutturması gerekiyor. Bunun Türkçesi şudur, Türkiye'de üretenin, alın teri ile kazananın, fabrikası ve işyeri olanın daha fazla desteklenmesi demektir." 

"Eğer Türkiye faizleri indirmezse..."

Sanayici ve KOBİ'lerin finansman maliyetinin yüksek olduğuna işaret eden Kurtulmuş, şunları kaydetti: 

"İstihdam yükünün yüzde 80'ini çeken, Türkiye ekonomisinin büyüklüğünün yüzde 65'ini taşıyan bir kitle, bu kadar yüksek bir finansman maliyeti ile karşı karşıya bırakılamaz. Dolayısıyla Türkiye'nin öncelikli hedeflerinden birisi, mevcut faiz oranlarının düşürülmesi olmalıdır. Eğer Türkiye, mevcut faiz oranlarını, sizlerin yüklenebileceği seviyelere, makul seviyelere çekemezse maalesef bu anlamda orta gelir tuzağının sinyalleri kuvvetli bir şekilde verilmeye başlanır. Bunun için özellikle Merkez Bankasının politika faizinin de bugünün küresel faiz ve finans politikaları çerçevesinde revize edilmesi, politika faizlerinin düşürülmesi gerektiğini de savunuyor ve her vesileyle dile getirmeye gayret ediyoruz. Türkiye'nin meselesi, sadece enflasyonu belli bir noktada tutmak ya da enflasyonu düşürmek olamaz. Tabii ki enflasyon düşük olmalıdır ama sonuçta enflasyon hedefi ile büyüme hedefi, eş zamanlı olarak gözönünde bulundurulmalıdır. Eğer Türkiye, enflasyonu ne kadar aşağı çekerse çeksin yüzde 3'lerin altında bir büyümeye, Allah muhafaza devam ederse ya da yüzde 3'lerin altında bir büyüme ile karşı karşıya kalırsa düşük enflasyonun hiçbir faydası olmaz çünkü bu Türkiye'de bütün ekonomik yapının sistematik sorunlarının katlanarak büyümesi anlamına gelir. Sosyal sorunlara, işsizliğin artmasına, yatırımların durmasına, bütün bu anlamda sizin belki fabrikalarınızın kapısına kilit vurmanıza neden olur. Dolayısıyla hem enflasyonu düşük tutacağız hem faizleri düşük tutacağız hem de bu anlamda Türkiye'nin büyümesini artıracağız, bunun için yatırımın önünü açacağız."   

"Terör ile İslam'ın bir arada anılması, son derece kötü bir şey"  

ASO Başkanı Özdebir de dünyanın içine girdiği süreç ve büyümede yaşanan sıkıntılarla beraber Türkiye'deki yatırım ortamının ve ekonominin daha öncelikli alan haline geldiğini söyledi. 

Siyasi istikrarın, birlik ve beraberliğin son derece önemli olduğunu vurgulayan Özdebir, "Bir bütün Türkiye mozaiğini dünyaya sergileyebilirsek önümüzdeki dönemde daha başarılı olacağımıza inanıyorum. Hükümetimizin yapmış olduğu çalışmaları da takdirle izliyoruz" dedi. 

Özdebir, 11 Eylül'den sonra dünyada başlayan İslamofobi akımının uzunca süre Türkiye'nin içinde bulunduğu coğrafyada karışıklıklara sebep olacağını ifade ederek, bu anlamda Türkiye'nin üstlendiği rolün son derece önemli olduğunu dile getirdi. Özdebir, şu değerlendirmede bulundu: 

"Bir taraftan bizi, yeni yaratılmakta olan öcü cephesine atmaya çalışırken aslında o yaratılmak istenen öcünün panzehiri, Türkiye, Türk-İslam anlayışının yaygınlaştırılması ve dinimizin gerçeklerinin doğru öğretilmesi, bu işin ancak çözümü olabilecektir. Terör ile İslam'ın bir arada anılması, son derece kötü bir şey. Biz, bunu hiçbir şekilde hak etmiyoruz. Kelime anlamıyla da barış, esenlik, huzur anlamına gelen bir dinin bu şekilde lanse edilmeye çalışılmasının altında başka bir takım sebepler vardır. Önümüzdeki dönemde, bu biraz da yurtiçinden ve yurtdışından yapılan toplum mühendisliği ile beraber ülkemizde aslında bir siyasi istikrarsızlık olmamasına... Önümüzde seçimler var, sonuçlar aşağı yukarı herkes tarafından tahmin ediliyor ama yatırım şevki ve hevesi kırılmış durumda. Bunun tekrar canlandırılması lazım."