"Sürdürülebilir Tedarik Zinciri"

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD),"Sürdürülebilir Tedarik Zinciri" semineri verdi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL - Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz, "Türkiye, sürdürülebilir kalkınma politikalarını doğru, zamanında ve kararlı bir şekilde uyguladığı takdirde mevcut kaynakları ile güçlü bir ekonomiyi ve sürdürülebilir refahı sağlayabilecek kapasitededir" dedi. 

Yılmaz, TÜSİAD, İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD Türkiye) ve Global Compact Network Türkiye işbirliğiyle gerçekleştirilen "Vizyon 2050 Türkiye: Sürdürülebilir Tedarik Zinciri" başlıklı seminerin açılışında yaptığı konuşmada, büyüme ve kalkınma parametrelerinin herkesin yakından takip ettiği ekonominin en temel göstergeleri olduğunu belirtti.  

2050 yılında dünya nüfusunun 9 milyara ulaşacağı göz önünde bulundurulduğunda bugünkü büyüme ve refah arayışlarının yanı sıra gelecek nesillere yaşanabilecek bir dünya bırakabilmenin de göz önünde bulundurulması gerektiğini ifade eden Yılmaz, şunları söyledi: 

"Büyüme ve kalkınmadan bahsetmek de yetmiyor. İnsan yaşamının gereksinimi ve doğal kaynakların sürdürülebilirliği arasında bir denge kurarak, geleceğe uyumlu bir planlama yapmamız gerekmektedir. Bu durum ülkemiz için de geçerlidir. Türkiye kısa dönemde sosyal dengelerin korunabilmesi için yüksek büyüme ihtiyacı içerisinde olan bir ülke. Aslında bu büyümeyi de sağlayacak kapasitesi olduğuna inanıyoruz. Gelecek nesillerin mutluluk ve refahı için var olan kaynakları en verimli şekilde geliştirmenin yollarını da bulmalıyız." 

Yılmaz, Türkiye'nin sürdürülebilir kalkınma politikalarının doğru, zamanında ve kararlı bir şekilde uyguladığı takdirde mevcut kaynakları ile güçlü bir ekonomiyi ve sürdürülebilir refahı sağlayabilecek kapasitede olduğunu kaydetti. 

TÜSİAD olarak sürdürülebilir bir geleceğin inşası için üstlerine düşen sorumluluğun bilinciyle sürdürülebilir kalkınmayı ana öncelik olarak belirlediklerini anlatan Yılmaz, "Vizyon 2050 Türkiye projesi kapsamında önümüzdeki 40 yılın yol haritasını çizmeye, 2050 yılında sürdürülebilir Türkiye için atılması gereken adımları belirlemeye dikkat ettik" diye konuştu.  

"İtibar kaybıyla da karşı karşıya kalınabiliyor" 

Yılmaz, son 10 yılda sürdürülebilirliği içselleştiren şirketlerin ciddi anlamda yol katettiğini belirterek, "Tüm dünyada tedarik zincirlerinin gelişiyor ve karmaşık yapıya dönüşüyor. Bu durum bir yandan şirketlere daha az maliyetle daha geniş pazarlara ulaşma imkanı sağlarken birçok riski de beraberinde getirmektedir" şeklinde konuştu.  

Bir araştırmada yer alan, "tedarik sürecindeki en büyük riskin iklim değişikliği olduğu" tespitini aktaran Yılmaz, şunları dile getirdi: 

"İklim değişikliğinin yol açtığı doğal afetler bir yandan hammadde fiyatlarını artırırken, diğer yandan şirket operasyonun devamlılığını da tehlikeye atıyor. Tedarik zincirinin sürdürülebilirlik anlayışıyla yönetilmemesi durumda şirketler maddi risklere göre çok daha yıpratıcı olan itibar kaybıyla karşı karşıya kalabilmektedir."  

Büyük şirketlerin kaynakları ve sürdürülebilirlik alanındaki tecrübeleriyle tedarikçilerine yol gösterebilmeleri gerektiğine inandıklarını anlatan Yılmaz, tedarikçilerin küçük ve çok sayıda olduğu sektörlerde şirketlerin ve tedarikçilerin bir araya geldiği platformlar oluşturmanın önemli olduğunu söyledi. Yılmaz, bugünkü seminerde de böyle bir platformu oluşturmaya çalıştıklarını belirtti. 

Symes: "Sürdürülebilir bir gelecek için yeni düşünce ve liderlik anlayışına ihtiyaç var" 

Seminer kapsamındaki "Liderlerden Mesajlar" başlıklı oturumun başkanlığını yapan TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Şirket İşleri Komisyon Başkanı Cansen Başaran Symes ise sürdürülebilir bir gelecek için yenilikçi bir düşünce yapısına ve yeni bir liderlik anlayışına ihtiyaç bulunduğunu ifade etti.  

Günümüzde tüketici profilinin ciddi şekilde değiştiğine işaret Symes, "Artık ürünün nerede, nasıl, kimler tarafından üretildiğini sorgulayan, sosyal ağlar sayesinde sesini duyurabilen, kullandığı hizmet ve ürünün itibarına ve taşıdığı değerlere önem veren tüketiciler var" dedi.  

Şirketlerin iş süreçlerinin bel kemiğini oluşturan tedarik zincirinin sürdürülebilirliğine odaklanmaları gerektiğini vurgulayan Symes, tedarikçilerin sürdürülebilirlik adına atacağı her adımın maliyet, risk öngörüsü ve itibar anlamında piyasalarda önemli bir kelebek etkisi yarattığını kaydetti.  

Global Compact'ın bu yıl hazırladığı Küresel Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporu'na göre tedarik zinciri yönetiminin şirketler için hala en büyük zorluklardan biri olduğunu aktaran Symes, "Şirketlerin yaklaşık yüzde 83'ü tedarikçilerine sürdürülebilirlik alanında beklentilerini açıklıyor ama bunların sadece yüzde 18'i onların bu hedeflere ulaşıp ulaşmadıklarını takip ediyor. Sadece yüzde 9'u ise onlara yeterli desteği sağlıyor" diye konuştu.  

Molinas: "Sürdürülebilirlik, rekabetçiliği artıracak bir fırsat olarak benimsenmeli" 

SKD Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Galya Frayman Molinas da Türkiye'nin bu alanda henüz işin çok başında olduğunu belirterek, "Ancak bunu daha ileri taşıma açısından iki taraflı bir baskı var. Bir kere şirketler bunun bir avantaj olduğunu görmeye başladı. Diğer taraftan tüketicilerden gelen de ciddi bir baskı var.  İş dünyası olarak bunun dışında kalmamız mümkün değil" ifadelerini kullandı. 

Molinas, Türk iş dünyasının sürdürülebilirliği, rekabetçiliğini artıracak bir fırsat olarak benimseyip hayatına sokması gerektiğini dile getirdi. 

Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi (UN Global Compact) Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Yılmaz Argüden ise tedarik zinciri göz önüne alınmadan yapılacak çalışmaların etkisinin son derece sınırlı olacağını dile getirdi.  

Sürdürülebilirliğin bir risk yönetimi olduğunu belirten Argüden, "Sürdürülebilirlik kavramının bir kurum ve marka ile özdeşleşmesi açısından bütün tedarik zincirinden sorumlu olduğumuzu bilmemiz lazım. Günümüzde yönetimi, kendi şirketinizi yönetmenin ötesinde, dışarıdaki networkleri yönetme becerisi oluşturuyor. Sürdürülebilirlikle ilgili bilgi paylaşımını bütün tedarik zincirine yayabilme noktasında büyük şirketlere daha fazla sorumluluk düşüyor" değerlendirmesini yaptı.