"Türkiye’de olmayan ilaç" ekonomik çekişme alanı oldu

Türkiye’de bulunamayan ilaçların, yurt dışından getirilmesi uygulaması “ekonomik kavga alanı” haline geldi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Mehmet KAYA

ANKARA – Türkiye’de, ilaç firmasının çekmesi, henüz ruhsat alamaması, çok az kullanıldığı için sürekli ithal edilmemesi gibi çeşitli nedenlerle bulunamayan ilaçların, yurt dışından sağlanarak getirilmesi uygulaması “ekonomik kavga alanı” haline geldi. Yıldan yıla kabaran “Türkiye’de bulunamayan ilaç” sayısı 1.2 milyar TL’lik bir piyasaya ve 656 adet ilaca ulaşınca, yıllardır Türk Eczacıları Birilği tekelindeki uygulama “ekonomik çekişme alanına” dönüştü. Bu piyasadan pay almak isteyen ilaç depolarının şikayetiyle işe Rekabet Kurumu da karıştı. Ancak Rekabet Kurumu, yargı kararı sonucu Sağlık Bakanlığı’nın ilaç depolarının ruhsatlarını kaldırdığı bir aşamadan sonra “hakim durumu kötüye kullanma” nedeniyle soruşturma açınca ilginç bir hukuki durum ortaya çıktı.

Türk Eczacıları Birliği’nin önce kendiliğinden, daha sonra ise kamu ile imzaladığı protokoller ile 1996 yılından bu yana yetkili hale gelmesi yoluyla ilaç getirme uygulaması sürüyordu. Buna karşılık, 2013 yılında, diğer ilaç depoları (toptan ilaç ticareti yapan şirketler) için de Türkiye’de bulunamayan ilaçların getirmelerine imkan veren yasal düzenleme yapıldı. 20’nin üzerinde şirket bu yetkiyi aldı. TEB ilaç depolarına bu hakkı veren düzenlemeye karşı Danıştay’da dava açtı. Süreçte, ana alıcı durumunda olan SGK, sadece TEB ile sözleşme imzalayarak genel sağlık sigortası kapsamında Türk Eczacıları Birliği’nin ilaçlarının ödemelerini yapmaya devam etti. 

Ancak bu kez de yetki sahibi ilaç depoları SGK ve TEB’i “rekabeti engelledikleri” gerekçesiyle Rekabet Kurulu’na şikayet etti. Ön inceleme sonrası da soruşturma açtı. 

Harun Kızılay: Yargı kararı var, Sağlık Bakanlığı depoların yetkisini kaldırdı

TEB Genel Sekreteri Harun Kızılay DÜNYA’ya yaptığı açıklamada, ecza depolarının bu alandaki ruhsatlarının çok kısa bir süre önce yargı kararına dayalı olarak kalktığını vurguladı. Böylece, Rekabet Kurumu da fiilen kalkmış bir uygulamayla oluşan “piyasa” üzerine soruşturma başlatmış oldu. 

Harun Kızılay, 2013’te Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun, (TİTCK) 22 ecza deposuna Türkiye’de bulunmayan ilaçları ithal etme yetkisi almasıyla ilgili Danıştay’a açtıkları davada Temmuz ayı başında yürütmeyi durdurma kararı verildiğini ve kararın taraflara tebliğ edilmesinden sonra; TİTCK’in 22 ecza deposuna 14 Temmuz günlü, 1791197 numaralı bir tebligatla varsa ellerindeki ilacı bitirerek taahhütlerini yerine getirmelerini ve bu faaliyeti durdurmalarını bildirdiğini açıkladı. 

Rekabet Kurumu’nun bu süreçten haberdar olduğunu zannetmediğini belirten Kızılay, soruşturma aşamasında savunmalarında, münhasıran Türkiye’de çeşitli nedenlerle bulunamayan ilaçlar alanının rekabete açık olmayan bir kamu hizmeti alanı olduğunu belirteceklerini ve Danıştay’ın kararını da sunacaklarını belirtti. 
Rekabet Kurulu’da ana rekabet hukuku gerekçesi olan “hakim durumu kötüye kullanma” kapsamında TEB’e karşı soruşturma başlattı. Rekabet Kurumu’ndan yapılan açıklamada  “Türk Eczacıları Birliğinin Türkiye’de ruhsatlı olmayan ya da ruhsatlı olmasına karşın çeşitli nedenlerle piyasaya arz edilmeyen ilaçların yurtdışından temin edilmesi alanındaki uygulamaları ile hâkim durumunu kötüye kullandığı iddiasını içeren şikâyet başvurusu üzerine yürütülen önaraştırma, Rekabet Kurulunca karara bağlandı. Önaraştırmada elde edilen bilgi, belge ve yapılan tespitleri 07.07.2015 tarihli toplantısında müzakere eden Rekabet Kurulu, bulguları ciddi ve yeterli bularak, Türk Eczacıları Birliği, Türk Eczacıları Birliği İktisadi İşletmesi hakkında soruşturma açılmasına, 15-28/335-M sayı ile karar verdi. Bilindiği üzere, 4054 sayılı Kanun’un 6. maddesi, hâkim durumun kötüye kullanılmasını yasaklamakta olup, soruşturma adı geçen teşebbüs ve teşebbüs birliğinin ilgili ürün pazarı olan yurtdışından temin edilen ilaçlar pazarında münhasır uygulamaları yoluyla ve diğer eylemleri ile hâkim durumlarını kötüye kullanarak 4054 sayılı Kanun’un 6. maddesini ihlal edip etmediklerinin tespiti amacıyla başlatıldı.” denildi. 

-“Olmaması gereken” piyasanın rekabeti: Piyasa 1 milyar TL’yi aştı

Türkiye’de üç ana nedenden dolayı ilaç piyasaya çıkmıyor ve bulunamayan ilaçların sayısı gün geçtikçe artıyor. Aslında bu kapsamda “iştah kabartacak” bir piyasanın oluşması anlamsız ancak ilaç piyasasındaki ekonomik, idari ve özel durumlar nedeniyle bulunamayan ilaç sayısı hızla arttı. 

Kimi bağımsız araştırmalara göre yıllık bu kapsamdaki ilaç harcaması 1.2 milyar TL’ye ulaşıyor. Haziran ayı itibariyle Sağlık Bakanlığı verilerine göre 38 etken maddede ruhsat verildiği halde İlaç Takip Sisteminde ürün görünmediği (üretilmediği ya da piyasada olmadığı) bilgisi yer alıyor. Buna ilave olarak 5 etken madde de listeye girme aşamasında. Aynı etken maddeye dayalı, ticari koruması kalkmış ilaçlar farklı üreticiler tarafından farklı isimlerle üretilebiliyor. Bu tür ilaçlar aynı etkiye sahip ve “eşdeğer ilaç” olarak adlandırılıyor. 

Bu etken maddelere dayalı olarak Türkiye’de İlaç Takip Sisteminde görünmeyen ilaç sayısı ise 3 bin 800 dolayında.  Türkiye’de sağlık uygulamalarında ilaçlar ticari ismiyle yazılıyor ve hasta eşdeğerini kabul etmediği durumlarda, doktorların yazdığı ticari ilacın verilmesi uygulaması yapılıyor. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun yurt dışından getirilmesi halinde bedelini ödemeyi kabul ettiği ilaç sayısı ise 656 adet. 

Türkiye’de bu ilaçlar neden yok?

Türkiye’de ilaç firmaları ile genel sağlık sigortası kapsamında ana alıcı kuruluş olan SGK arasında uzun zamandır “fiyat nedeniyle” görüş ayrılığı bulunuyor. İlaç firmaları, neredeyse alımın yüzde 95’ini yapan SGK’nın iskontoları, fiyat belirleme yetkisi bulanan Sağlık Bakanlığı ve Bakanlar Kurulu’nun da ilaç fiyatlarını aşağıya iten uygulamaları nedeniyle, çok sayıda ilaç Türkiye’ye getirilmemeye başlandı. Liste günden güne kabardı. 
Türkiye’de ilaç bulunamamasına yol açan diğer unsurlar ise daha çok sağlık ve ekonomik nedenlere dayalı. “Yetim ilaç” olarak adlandırılan, nadir hastalıklar için üretilen ya da az tüketimi olan ilaçlar pahalı olması ve bekletilmesinin anlamlı olmaması nedeniyle ithal edilmiyor. İhtiyaç duyulduğunda getiriliyor. Bazı kanser ilaçları da bu kapsamda bulunuyor. 

Diğer unsur ise Türkiye’de henüz ruhsat süreci tamamlanmamış ilaçlardan oluşuyor. Kamu ile ilaç firmaları arasında bu yönden de normal idari-sağlık prosedürünün dışında bir tartışma yaşanıyor. Kamu otoriteleri, ilaç firmalarının çok anlamlı olmasa da bazı ilaçların içeriğindeki küçük değişiklikleri yeni bir ilaç gibi ruhsatlandırıp yüksek fiyata piyasaya sunmak istediğinden endişe ediyor. 

Harun Kızılay: Bu bir kamu hizmeti

TEB Genel Sekreteri Harun Kızılay, Türkiye’de bulunamayan ilaçların getirilmesinin ticarete açılmaması gereken ve bu nedenle kamu kurumu nitelikleri taşıyan bir kurum tarafından yapılması gerektiğini savundu. Ecza depolarına yetki verilmesi uygulamasının kanunen mümkün olmadığı görüşünü her zaman savunduklarını belirten Kızılay, TEB’in 1996 yılından bu yana ilaçları getiren tek kurum olduğunu hatırlattı.