Sabancı: Enerjiye yatırım artmalı
Sabancı Üniversitesi tarafından düzenlenen 7. Uluslararası Enerji ve İklim Forumu'nda konuşan Güler Sabancı, iklim sorunları ile mücadelede konusunda önceliğin enerji sektörünün dönüşümü olduğunu ifade etti.
Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC) tarafından düzenlenen 7. Uluslararası Enerji ve İklim Forumu İstanbul’da toplandı.
Forum; aralarında Birleşik Arap Emirlikleri Enerji Bakanlığı Müsteşarı Dr. Matar Al Neyadi, Japonya Başbakanı Özel Danışmanı Eiichi Hasegawa, Avrupa Birliği Türkiye Büyükelçisi Hansjoerg Haber, Ukrayna’nın Ankara Büyükelçisi Sergiy Korsunskiy, Konya Milletvekili ve TBMM Sanayi,Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Ziya Altunyaldız ve Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) İcra Direktörü ve IICEC Onursal Başkanı Dr. Fatih Birol’un da bulunduğu, uluslararası enerji kuruluşlarının üst düzey yöneticilerinin katılımıyla başladı.
"IICEC seçkin bir platform"
Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, Forum’un açılışındaki konuşmasına, “Küresel enerjinin merkezinde bulunan ve dünya genelinde tanınan bir merkez olan enerjide daha parlak bir gelecek için bilgi paylaşımını amaçlayan IICEC’nin, büyüyen, seçkin bir platform olduğunu görmekten dolayı büyük bir memnuniyet içerisinde olduğunu” belirterek başladı.
Dr. Fatih Birol’un geçen yıl 29 üye ülkenin oybirliğiyle İcra Direktörlüğü’ne seçilmesiyle, Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) güçlü bir vizyona kavuştuğunu, dünyanın yükselen ülkelerine yönelik olarak daha güvenli, etkili ve sürdürülebilir, global bir enerji yaklaşımı benimsendiğini belirten Güler Sabancı, dün enerji güvenliği, ekonomik kalkınma, rekabetçilik ve çevre farkındalığı gibi enerjiyle ilgili görüşlerini paylaşanlara teşekkür etti.
"Paris COP21 sözleşmesi tarihi öneme sahiptir"
IICEC’in, gelecekte de yürüteceği araştırma faaliyetleriyle enerji ve iklimle ilgili konulara katkıda bulunmaya devam edeceğini vurgulayan Güler Sabancı şöyle konuştu:
“Küresel enerji sistemi, yol açtığı birçok soruna rağmen önemli fırsatları da beraberinde getirmeye devam etmektedir. Bugünkü (dünkü) enerji sektörünün geçireceği dönüşüme yeni boyutlar getiren şehirleşme, dijitalleşme, globalleşme ve elektriğe erişim gibi birçok global trend sayesinde bu sorunlar ve fırsatlar günümüz dinamik dünyasında büyük bir değişim geçirecektir. Enerjideki bu değişken havaya baktığımızda, geçen yıl Paris’te yapılan COP21 toplantısında varılan tarihi sözleşme, enerji arz ve talebinin küresel anlamda geleceğini şekillendiren en kritik gelişmedir.”
Paris’te uluslararası bir sözleşmenin müzakere edildiğini, önümüzdeki on yıl ve ötesini ilgilendiren bir iklim değişikliğiyle mücadele planında uzlaşı sağlandığını anlatan Sabancı, “Burada müzakere edilen asıl konu enerji olmuştur. Paris Anlaşması tüm dünyadaki enerji sektörü için tarihsel bir dönüm noktasıdır. Tüm dünya, Paris anlaşmasıyla belirlenen küresel hedeflerde ve bu hedeflerin elde edilebilmesi için atılması gereken adımlarda fikir birliğine varmıştır” diye konuştu.
'İklim sorunuyla mücadele, enerji sektörünü dönüştürmekten geçiyor'
Güler Sabancı, dünyadaki sera gazı emisyonunun üçte ikisinin enerji üretimi ve kullanımı sonucunda ortaya çıktığına işaret ederek “iklim sorunlarıyla mücadele etmek istiyorsak enerji sektörünü dönüştürmek durumundayız” dedi.
IEA’nın son istatistiklerine bakıldığında ekonomik büyümenin üye ülkelerdeki karbon emisyonlarıyla bağlantısının koptuğunu gördüklerini kaydeden Güler Sabancı şöyle konuştu: “Yeni verilere göre yenilenebilir enerji üretim kapasitesi 2015 yılında dünya genelinde 152 gigawatt –yani yüzde 8,3– artış göstererek Türkiye’deki toplam kapasitenin yaklaşık iki katına yükselmiştir. Enerji tedarik ve tüketim alışkanlığını hızlı bir şekilde değiştiren dağıtılmış üretim, akıllı şebekeler ve enerji depolama teknolojilerinin yükselişine şahit oluyoruz. Her geçen gün daha fazla petrol devi temiz enerji piyasasına giriş yapıyor. Japonya’da elektrikli araç şarj noktalarının sayısı akaryakıt istasyonlarının sayısını geçmiş durumda.”
"Enerji verimliliğine yatırım artmalı"
Enerji verimliliği düzenlemelerinin tüm dünyadaki enerji tüketiminin yüzde 27’sini kapsadığını anlatan, bu oranın 2005’te yüzde 12 olduğunu anımsatan Güler Sabancı, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Son zamanlarda enerji sektörünün daha sürdürülebilir bir geleceğe doğru yöneldiğini gösteren birçok habere şahit olduk. Şüphesiz ki Paris Anlaşması daha temiz teknolojiler ve enerji verimliliğine yapılan yatırımların artmasını sağlayarak enerji sektörünün dönüşümünü hızlandıracaktır. Yine de her alanda emisyonları azaltmak üzere daha etkili tedbirler alabilmemiz için tüm paydaşların daha fazla katkı sağlaması ve daha fazla çaba sarf etmesi gerekecektir. Karbon emisyonlarını azaltma planımızı gerçekleştirirken daimi ekonomik büyümeyi desteklemek ve modern enerjiyi daha erişilebilir bir hale getirmek istiyorsak güçlerimizi birleştirmeliyiz. Enerji verimliliği adına yapabileceğimiz daha bir sürü şey olduğuna inanıyorum. Enerji verimliliği, iklim değişikliğiyle mücadelede ve sürdürülebilir kalkınmada büyük bir rol oynamaktadır.”
"Küresel çözümler üzerinde çalışılmalı"
Uluslararası Enerji Ajansı tarafından yapılan bir analize göre, enerji verimliliği sayesinde karbon emisyonlarının 2050 yılına kadar yaklaşık yüzde 40 oranında azaltabilir, böylece küresel ısınmadaki artışın 2 santigrat dereceyle sınırlandırılabilir olduğunu gördüklerini kaydeden Sabancı, finans kurumlarının enerji verimliliğindeki açığı kapatmak adına daha fazla sermaye ayırması gerektiğini söyledi.
Politika üreticilerinin, enerji verimliliğini destekleyen çerçeveler oluşturarak sınırlamalar getirmesi ve enerji verimliliği yatırımlarını canlandırması gerektiğinin altını çizen Güler Sabancı, “Enerji arzı ve talebinde verimliliği artıracak küresel çözümler üzerinde çalışmak zorundayız” dedi.
"Rüzgar ve güneş enerjisi üretim kapasitesi artacak"
Paris Anlaşması’nın Türkiye adına da önemli bir gelişme olduğunu vurgulayan Güler Sabancı şunları söyledi:
“Türkiye, karbon emisyonlarını 2030 yılı itibariyle olağan düzeyden yüzde 21’e kadar azaltacağı yönünde verdiği Ulusal Katkı Niyet Beyanı ile Paris Anlaşması’na katılarak iklim değişikliğiyle mücadeleyi hedefleyen kolektif çabalara katkıda bulunmuştur.
Ulusal Katkı Niyet Beyanı (NDC) enerji üretimi ve kullanımına ilişkin niteliksel ve sayısal hedefler içermektedir. Rüzgar ve güneş enerjisi üretim kapasitesinin 2030 yılına kadar büyük oranda artırılması hedeflenmektedir. Hidroelektrik potansiyelinin bütünüyle kullanılması ile enerji üretimine nükleer enerjinin dahil edilmesi de NDC hedefleri arasındadır. Türkiye’de enerji dengesinin iyileştirilebilmesi amacıyla elektrik iletimi ve dağıtımı sırasında yaşanan enerji kayıplarının azaltılacağı da NDC’de vurgulanmıştır. Son olarak, üretim ve inşaat gibi farklı sektörlerde enerji verimliliğinin iyileştirilmesi de NDC’nin en büyük hedeflerindendir.”
"Türkiye verimlilik potansiyelini tam kullanamıyor"
Türkiye’nin; enerji üretiminde, iletiminde, dağıtımında ve tüketimindeki devasa verimlilik potansiyelini henüz tam anlamıyla kullanamadığını, bu önemli potansiyelden düşük maliyetli bir şekilde faydalanabilmek adına daha fazla çaba göstermek gerektiğini anlatan Güler Sabancı sözlerini şöyle sürdürdü:
“Zamanında ve etkili bir şekilde, plana göre hareket ederek karbon emisyonumuzu azaltabileceğimize ve büyük ölçüde enerji tasarrufu sağlayacağımıza inanıyorum. Ayrıca halihazırda düşük olan petrol, doğalgaz ve kömür fiyatlarının da enerjide daha temiz bir geleceğe geçişimizi zorlaştırabileceğini ifade etmek isterim. Bu noktada serbest elektrik ve doğalgaz piyasalarının herhangi bir devlet desteği olmaksızın yoluna devam edebilmesinin enerji verimliliğinin iyileştirilmesi açısından bir gereklilik olduğunun da altını çiziyorum. Diğer pek çok ülkede de olduğu gibi Türkiye’de verilen enerji yardımları enerji verimliliğinin önüne geçmektedir. Bu nedenle ekonomide sürdürülebilir büyüme istiyorsak enerji piyasalarını serbestleştirmenin yollarını aramalıyız. Enerji ihtiyacının büyük kısmını dışarıdan karşılayan Türkiye’nin öz kaynaklarına yönelerek çıkardığı linyiti cari açığı kapatmak amacıyla kullanması ve büyüyen enerji piyasası ve ekonomisinde enerjiyi güvence altına alması gerekir. Dolayısıyla enerji ve iklim hedeflerimizi gerçekleştirmek adına benimseyeceğimiz sürdürülebilir, dengeli ve bütüncül yaklaşımın bir gereği olarak mevcut en iyi teknolojilerden faydalanmalı, sağlık, güvenlik ve çevre hedeflerine öncelik vererek öz kaynaklarımıza yönelmeliyiz.”
"Enerji piyasalarında tüketici de söz sahibi olmalı"
Enerji teknolojileri ve yeni iş modellerine duyulan ihtiyaca ilişkin görüşlerini de dile getiren Güler Sabancı, konuşmasını şöyle tamamladı:
“Enerji, tüm dünyada hızla değişen bir konudur. Yeni ve şaşırtıcı enerji teknolojileri üretiliyor ve kullanıma sunuluyor. Bu bağlamda Türkiye’deki enerji sektörünün dönüşümünün; talep yönetimi, enerji piyasalarında tüketicinin de söz sahibi olması, dağıtılmış üretim seçeneklerinden daha fazla faydalanılması, akıllı şebekeler ve yeni enerji depolama çözümlerinin geliştirilmesiyle mümkün olacağına inanıyorum. Dinamik nüfusu, etkili enerji yönetimi ve tutkulu enerji şirketleriyle Türkiye, geniş ölçekli enerji dönüşümünde öncü bir rol oynayabilecek güce sahiptir. Politika üreticileri, düzenleyici otoriteler, sanayi kuruluşları, piyasanın hakim güçleri ve akademi çevreleri olarak bize düşen görev işbirliği ve ortaya koyduğumuz çabaları artırarak bu hayali gerçekleştirmektir.”