Su içerek kilo vermek mümkün mü?

Alkali su kavramına ne kadar itibar etmeliyiz? Çok su içersek böbreklerimiz yorulur mu? Peki hangi suyu içelim? İşte yanıtları...

YAYINLAMA
GÜNCELLEME


YAVUZ DİZDAR

- Su içmek faydalı mıdır?

Evet, su içmek faydalı olmasının ötesinde gereklidir. Klasik bilgi olarak hatırlayalım, insan vücudunun yüzde 75'i sudan oluşur. Biz günlük yaşamda terlemediğimiz sürece aslında çok fazla su kaybetmeyiz. Ancak meseleye metabolizma sonucu ortaya çıkan maddelerin uzaklaştırılması gözüyle baktığımızda durum değişir. Dokuların yıkım ürünlerinden tutun, kullanılan ilaçların uzaklaştırılmasına kadar pek çok işlev su içinde eritilerek idrara atılmasıyla gerçekleşir. Dolayısıyla günde en az iki litre su içmek doğru bir yaklaşımdır. Hele hele böbrek taşına eğilim gibi durumlarda idrarın seyreltik tutulması özellikle önemlidir. Ama iş bununla da kalmaz, kalın bağırsaklardan solunum sistemine kadar pek çok sistemin işlevi su sayesinde sağlıklı sürdürülür.

- Peki su içmenin kilo da verdirdiğini söylüyorlar, bu doğru mu?

Evet, bu bilgi de doğru görünüyor. Birincisi su içtiğinizde midede tuttuğu hacim fazla yemenizi önleyecektir. Ancak böbreklerin sıvı fazlasını dengelemek için harcadığı ek enerji de vücudun enerji harcamasına katkıda bulunur. Burada akla böbreklerin yorulması gibi bir düşünce gelebilir, ancak günde 2- litre su içmek böbrekler için sorun oluşturmaz.

- Son yıllarda çok fazla tartışılan alkali su diye bir kavram var, ne kadar doğrudur?

Alkali beslenme, alkali su gibi kavramlar bize öğretilen tıbbi bilgilerle pek örtüşmezler, ancak pratik anlamda faydalandığını söyleyen pek çok uygulayıcı var. Suya bir dilim limon ve birkaç yaprak nane atmak bazı ülkelerde yöresel genel bir uygulamadır. Bunların faydası olmadığı söylenemez, ama biraz da damak tadıyla ilişkili bir yaklaşım gibi görünüyor. Çoğu insan suyu bir şey karıştırmaksızın içer. Ama beri yandan “yapısı mükemmelleştirilmiş su” diye bir kavram da var, ben bilimsel anlamda lehte ya da aleyhte bir veriye rastlayamadım, ama tamamen mantıksız olduğunu da söyleyemem.

- Piyasada çok fazla su markası var, bir de çeşme suyu, hangisi daha sağlıklıdır?

İSKİ başta olmak üzere, büyükşehir belediyelerinin şebeke sularını iyi denetlediklerini biliyoruz, bunun yanı sıra altyapı çalışmaları da boru sistemlerini yeniledi. Sadece mikrobiyolojik olarak değil, ağır metal analizleri de düzenli yapılmakta. O nedenle evlerdeki depoların bakımı da iyi ise musluk sularının içilmesinde bir sakınca görülmemektedir. Buna karşılık piyasada satılan ambalajlı kaynak sularının lezzeti ise bununla karşılaştırılamayacak kadar iyi, tüketicinin alışkanlıklarını belirleyen en önemli faktör de sanırım budur. Tüketici eve genellikle damacana su almakta, ama tüketimi çok miktarda olan geniş aileler arıtma cihazı taktırmakta.

- Bu durumda damacana mı, arıtma mı diye sormak da gerekiyor...

Damacana ile alınacaksa, bir kereliğine depozito farkını verip cam olanı tercih etmek en doğru yaklaşım olarak görünüyor. Tek kullanımlık PET ambalajlar da var, ama sert plastik damacanaların suyla hiç etkileşmedikleri söylenemez. Beri yandan arıtma sistemlerinin suyun mineral yapısını bozduğuna dair görüşler de var. Toplumun bir kesiminin çok fazla hassasiyet göstermesine karşılık bunlar uç tartışmalardır. Arıtma sistemi mineral dengeyle etkileşse bile, insanın tek mineral kaynağı su değil. Yine de çok büyük hassasiyeti olanlar için önerilecek yaklaşım cam damacanaların kullanımıdır.

- Ambalajlı su markaları arasında hangisi en iyisidir?

Bu da aynı şekilde fazla uç bir düşünce biçimi. Kaynak suları doğdukları coğrafyanın özelliğini gösterir, ama birbirlerine belirgin bir kalite ve sağlık üstünlüğü göstermezler. Bazıları daha serttir, daha sağlıklı oldukları düşüncesi de yine tartışmalıdır. Burada elbette hangi markanın temin edilebilir olduğu da belirleyicidir. Anadolu'da yerel firmalar hakimdir, ama büyük şehirlere gelince sadece ulusal çapta hizmet veren firmaların ürünlerine erişebilirsiniz.