”Tahminlerdeki yanılma payları artabilir”

MB Başkanı Yılmaz, toparlanmanın başladığına dair sinyallerin halen zayıf seyrini sürdürdüğünü vurguladı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

İSTANBUL - Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, yakın gelecekte belirsizlikteki artış nedeniyle tahminlerdeki yanılma paylarının artabileceği düşüncesinde olduğunu kaydetti.

"Kriz Sonrası Küresel Ekonomik Düzen ve Türkiye Ekonomisi" konferansında konuşan Yılmaz, ömrünün Merkez Bankası uygulamacılığının içinde geçtiğini, ekonomiye "zavallı bilim" denilmesine inanmadığını, ekonominin sonsuz isteklerin kısıtlı imkanlarla karşılanması, bunu optimize eden bir bilim olduğunu söyledi.

Bu bilimin önemli olduğunu düşündüğünü söyleyen Yılmaz, bu bilimle uğraşanlara çok saygı duyduğunu, bu nedenle bütün akademisyenlerin önünde saygıyla eğildiğini dile getirdi.

Yılmaz, dünya ekonomisini derinden sarsan, karar verme ve denetim mekanizmalarının etkinliğini sorgulanır hale getiren küresel krizin doğrudan ve dolaylı etkileriyle devam ettiğini, son haftalarda krizin etkilerinin azaldığına ve toparlanmanın başladığına dair sinyallerin alınmakla birlikte söz konusu sinyallerin halen zayıf seyrini sürdürdüğünü vurguladı.

Her ne kadar açıklanan verilerin en kötünün geride kaldığına işaret etse de kredi piyasalarındaki sorunların halen sürmesinin ve işsizlik oranlarındaki artışın devam etmesinin toparlanma sürecinin yavaş ve kademeli olacağına işaret ettiğini belirten Yılmaz, şunları kaydetti:

"Bu nedenle sadece Türk ekonomisi için değil, dünyada tüm ekonomiler için temkinli bir iyimserlik beklentisini korumanın gerekli olduğunu düşünüyorum. (Temkinli olmayı gerektiren en önemli unsur nedir?) sorusuna tek kelimeyle yanıt vermek mümkündür. Belirsizlik...

Yakın gelecekte belirsizlikteki artış nedeniyle tahminlerdeki yanılma paylarının artabileceğini düşünüyorum."

"Türkiye ekonomisinde toparlanma daha erken başlayacak"

Yılmaz, Türkiye ekonomisinde toparlanmanın küresel ekonomiye göre daha erken başlayabileceğini düşündüklerini söyledi.

Yılmaz, "Son dönemde politika faizlerindeki indirimler ve alınan mali tedbirler sonrasında içinde bulunduğumuz yılın ikinci çeyreğinde ülkemizde yurt içi talebin göreli olarak istikrar kazanabileceğini ve son çeyrekten itibaren büyümenin pozitif rakamlara geçebileceğini öngörmekteyiz" dedi.

Bu öngörüye destek verecek iki temel unsur bulunduğuna işaret eden Yılmaz, şunları kaydetti:

"Bunlardan birincisi, finansal sistemimizin sağlam ve istikrarlı yapısıdır. Ülkemizde 2001 yılında yaşanan krizin ardından kamu maliyesinin getirdiği ağır yük pahasına bankacılık sistemimizin yeniden yapılandırılması ve gerçekleştirilen düzenleyici ve denetleyici reformlar diğer birçok gelişmekte olan ülkelerin bankacılık sistemine kıyasla Türkiye'de bankacılık sektörünün dış şoklar karşısında dayanıklılığını artırmıştır. Önümüzdeki dönemde Türkiye ekonomisinin göreli olarak daha hızlı toparlanmasına destek verecek diğer bir unsur, Türkiye'de hane halkı borçluluk oranlarının, birçok yükselen piyasa ekonomilerine kıyasla düşük düzeyde olmasıdır. Tüketici kredileri içerisinde döviz cinsi ile dövize endeksli kredilerin son derece sınırlı paya sahip olması, hane halkının kur şoklarından göreli olarak daha az zarar görmesine neden olmuştur."

Bununla birlikte geçmişte Türkiye ekonomisinde 1994 ve 2001 yılı krizlerinin ardından iktisadi faaliyette gözlemledikleri hızlı toparlanmanın aksine bu krizden çıkışın yavaş ve kademeli olacağını söyleyen Yılmaz, "Kısa vadede toplam talepte belirgin bir ivmelenme yaşanmasını beklemediğimizi tekrar vurgulamak isterim" dedi.

Yılmaz, dış finansmana erişim imkanlarının sınırlı kalmaya devam etmesinin, başlıca ihracat pazarlarında toparlanmanın daha geç ve kademeli olmasının, ihracatta dış talebe duyarlı dayanıklı tüketim ve sermaye mallarının yüksek payının Türkiye ekonomisindeki toparlanmanın alışılagelmiş tecrübelerinden farklı olacağını gösterdiğini ifade etti.

Küresel krize karşı alınan mali tedbirler

Yılmaz, mevcut küresel krizin çıkış noktasında yatan temel etkenin iktisadi politikaların oluşturulması, düzenleme ve denetleme faaliyetlerinin yerine getirilmesinde ortaya çıkan yetersizlikler ve hatalar olduğunu söyledi.

Belirsizlik yaratan bir unsurun da küresel ölçekte alınan mali önlemlerin ve parasal tedbirlerin daha önce görülmemiş boyutlarda, süratte ve koordineli olarak uygulamaya konması olduğunu belirten Yılmaz, bu durumun önümüzdeki dönemde finansal piyasaların, ekonomilerin bu önlemlere nasıl bir tepki vereceğine ilişkin belirsizlikleri artırdığını kaydetti.

Yılmaz, küresel iktisadi faaliyetteki toparlanmanın zaman alacağının genel kabul gördüğü mevcut konjonktürde küresel toplumun paylaştığı temel kaygılardan birinin, krizden sonra neler olacağına ilişkin olduğunu vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Gelecekte dünya ekonomisinin mevcut krizin benzerini tekrar yaşamasını engelleyecek mekanizmaların nasıl olacağı sorusuna verilecek cevap, içinde bulunduğumuz dönemde akademisyenleri ve politika yapıcıları en çok meşgul eden konular arasında olacaktır. Ayrıca küresel krize karşı alınan mali tedbirlerin ve geleneksel olmayan para politikası uygulamalarının ekonomilerin istikrar kazanmasıyla birlikte ne ölçüde, çabuklukta geri alınabileceği konusu da bir süre sonra gündemde ilk sıraya oturacaktır."

Ticari kredi faiz oranlarındaki kademeli gerileme

Durmuş Yılmaz, küresel krizin diğer gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi Türkiye'de de iktisadi faaliyetlerin önemli ölçüde yavaşlamasına neden olduğunu, özellikle küresel krizin en derinleştiği dönemde kredi koşullarında belirgin bir sıkılaşma ve kredi faizlerinde sert bir yükseliş gözlendiğini kaydetti.

Yılmaz, "Enflasyona ilişkin kaygıların hızla azalması Merkez Bankası olarak fiyat istikrarını sağlamak amacıyla çelişmeden, krizin ekonominin üzerinde yaratabileceği potansiyel tahribatı sınırlamaya odaklanmamıza imkan vermiştir. Öngörülen faiz indirimlerinin önemli bir kısmı erkene alınmıştır" diye konuştu.

Son dönemde ticari kredi faiz oranlarında yaşanan kademeli gerilemeyi olumlu bir gelişme olarak vurgulamak istediğini dile getiren Yılmaz, son dönemde gözlemlenen kısmi toparlanma işaretlerinin gözardı edilmemesi gerektiğini söyledi.

Yılmaz, konuşmasını şöyle tamamladı:

"Bununla birlikte, üretimdeki artışların önemli bir bölümünün küresel ölçekte alınan mali tedbirlerin geçici etkisini yansıttığını düşünmekteyiz. İktisadi faaliyete dair kısmi toparlanma işaretlerinin orta vadede süreklilik kazanabilmesi için tüketim talebinde kalıcı bir canlanma olması gerekmektedir. Toplam talebe yönelik belirsizlikler ve kapasite kullanım oranlarındaki düşük seviye, sabit sermaye yatırımlarını sınırlamaya devam etmektedir. Yatırım talebindeki mevcut seyir, iktisadi faaliyette henüz güçlü ve kalıcı bir toparlanma sinyali vermemektedir."