Takipteki kredi oranımız doğal bankacılığa göre yüksek

Ankara Sohbetleri'nin konuğu Kredi Garanti Fonu Genel Müdürü Hikmet Kurnaz

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Özüm ÖRS

 
ANKARA-TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nun, çekin itibar kaybına yönelik açıklamalarını hatırlatan Kredi Garanti Fonu (KGF) Genel Müdürü "Piyasada para arzını tayin açısından da önemli bir araç olan çeke yeniden itibar kazandırılması için 'KGF çeklere kefil olabilir mi?' diye düşünüyorum" dedi. İhracatçıların KGF'nin kefalet imkanından yararlanmasına rağmen, Hazine desteğinden de yararlanabilmeleri için başvuruda bulunduklarını belirten Kurnaz, takipteki kredi oranlarının doğal olarak bankalarınkinden yüksek olduğunu söyledi. Kurnaz, KGF olarak tarım kredilerine yönelik alternatif garanti modelleri üzerinde çalıştıklarını bildirdi. Ankara Sohbetleri'ne konuk olan Hikmet Kurnaz, Ankara Temsilcimiz Ferit B. Parlak ile arkadaşımız Özüm Örs'ün sorularını cevaplandırdı.
 
-Herkesin tam olarak bilmediği, bilenlerinde her kredi sıkışmasında söz ettiği KGF'de işler nasıl yürüyor ? Rakamlarla KGF nereden nereye gidiyor ? 
 
KGF'nin aldığı yola rakamlar yardımıyla bir bakarsak, daha ne kadar yol gideceğini de görebiliriz. Bugün KGF'nin Hazine'den sağladığı 1 milyar lira kaynak ve ortaklarının koyduğu sermaye ile Avrupa Yatırım Fonu'nun sermaye benzeri kontrgarantisi birlikte hesaplandığında kefalette bulunacağı KOBİ'lerin kredi risklerine karşılık bankalara teminat olarak gösterebileceği kaynak , fon büyüklüğü yaklaşık 1 milyar 250 milyon liradır.
 
Bu küçümsenmeyecek bir büyüklüktür. Hal bu iken, KGF'nin bankalara karşı kefalette bulunmadan doğan sorumluluğu ise Eylül ayı sonu itibariyle 1 milyar 382 milyon lira dolayındadır. Kredi garanti fonlarının doğaları gereği kredi çoğaltan etkisi yaratmaları amaçlandığından kaynaklarının belli katı çarpanında örneğin KGF 5 kefalet çarpanı ile çalıştığı düşünülürse KGF'nin daha gideceği yolun büyüklüğü de anlaşılır. KGF'nin 5 kefalet çarpanı ile çalıştığını dikkate aldığımızda yüzde 20 oranında sermaye yeterliliği rasyosu ile kefalet risklerini kontrol altında tuttuğunu söyleyebiliriz. 
 
-Bir süre önce TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi'nin ihracatçıya özel Kredi Garanti Fonu kurulması önerisi oldu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Sayın Büyükekşi'nin ihracatçılar için " kredi garanti fonu" kurulması önerisi olmayacak bir öneri değil. Ancak, KGF'nin kefalet kapısı ihracatçılarımıza da açıktır. İhracat kredileri ile bilinen T.Eximbank zaten KGF'nin ortakları arasındadır. Bu arada diğer bankalarımız ile risk paylaşımı ile çalıştığımız halde ihracatçılarımıza pozitif ayrıcalık yapmak için T.Eximbank'a ihracatçı KOBİ'ler için kredi tutarını karşılar şekilde yüzde 100 oranında garanti veriyoruz. Nitekim, yaklaşık 3 yıldır çalışmamıza karşın T.Eximbank'tan doğrudan kredi kullanmak isteyen 241 KOBİ'nin 138 milyon TL kredisine kefalet vermişiz. Örneğin, Uluslararası Nakliyeciler Derneği ile yaptığımız protokol kapsamında döviz kazandırıcı faaliyetleri desteklemek için 50 milyon TL kefalet hacmi ile uluslararası taşımacılık faaliyetinde bulunan 100 aşkın taşımacı KOBİ desteklenmiştir. Bugün, kefalet risklerimizin yüzde 20'si, ihracat kredilerinin desteklerinden oluşmaktadır. Sayın Büyükekşi şayet Hazine tarafından KGF'ye sağlanan kaynağa dayalı olarak T.Eximbank kredilerinden ihracatçıların yararlandırılmadığını kastediyor ise mesele başka ve o konuda haklıdır. Fakat, 2009/15197 Karar Sayılı Bakanlar Kurulu'nun "Kredi Garanti Kurumlarına Sağlanacak Hazine Desteğine İlişkin Esas ve Usuller Hakkında Karar" ına göre bankalar ile belli bir oranda kredi riskini paylaşarak çalışmak zorunda olmamız öngörüldüğünden doğal ki, T.Eximbank risk alarak çalışmadığından Hazine desteklerine dayalı olarak T.Eximbank'a karşı ihracatçı KOBİ'leri kefaletlerimizden yararlandırmak mümkün değil. Ancak, bu konuda bir düzenleme yapılması ve ihracatçı KOBİ'lerimizin KGF'ye sağlanan Hazine desteklerinden de yararlanabilmeleri için Hazine Müsteşarlığımıza bir talepte bulunduk. 
 
-KGF sermaye yapısı değiştikten sonra yeniden yapılandı ve bankalar da eşit ortaklıkla sisteme dahil oldu. Bu konuda dünya örnekleri nasıl?
 
Kredi garanti fonları KOBİ'lerin teminat problemlerine çözüm aracı olarak geliştirildiklerinden ve bu yapılarıyla Hükümet Programlarında özel olarak yer aldıklarından varlıkları dünyada olduğu gibi kamu destekleri ile yürüyen kuruluşlardır. Hiçbir özel kuruluş kar amacı olmayan ve kar dağıtmayan kredi garanti fonlarının oluşumunda yer almak istemezler. Bu nedenle dünyada kredi garanti fonları hep kamu ağırlıklı olarak kurulmuşlardır. Türkiye'de ise dünyadaki oluşumlardan biraz daha farklı bir oluşum görüyoruz. Türkiye'de biraz daha gönüllü bir oluşum görüyoruz sürdürülebilirlikleri ve amaçları kar etmek zorunda olan 19 bankamızın KGF'ye ortak olması bu gönüllüğe işaret etmektedir. Esasen, KGF sadece ortakların sağladığı kaynaklar ile değil, gönüllü kuruluşlardan da ortak olmadan özel koşula bağlanmış fonlar almak suretiyle de fon verenin şartlarına göre KOBİ'lerimizin kredilerine kefil olmaktadır. Bunun en iyi örneği BTC (Bakü- Tiflis-Ceyhan Proje Direktörlüğü) ile yaptığımız iş birliği ile BTC'nin KGF'ye ortak olmadan verdiği hibe fon ile petrol boru hattının geçtiği illerimizdeki küçük işletmelere kredi imkanı vermiş olmamızdır. Avrupa Yatırım Fonu'ndan sağladığımız örneğin "her köye bir KOBİ" projemizin kontrgarantisi de buna örnek olabilir. Dolayısıyla, TİM'in KGF'ye şarta bağlı fon vermesi ile de arzulanan bir sonuca varmak ve başka kredi garanti fonları kurmaya ihtiyaç olmadan pekala ihracatçılarımızın kredi imkanlarından yararlanmaları sağlanabilir. Kaldı ki, KGF ihracat kredilerinde sadece T.Eximbank'a kefalet vermiyor diğer bankalarımızın ihracat kredileri için de KOBİ'lerimize garantör oluyor. 
 
"Bölgesel KGF sistemi zaafa uğratır"
 
[PAGE]
 
"Bölgesel KGF sistemi zaafa uğratır"
 
-Bölgesel kredi garanti fonları da tartışma konusu olmuştu….
 
Evet, bazı stratejik belgelerde bölgesel kredi garanti fonları kurulmasının teşvik edilmesinden söz ediliyor. Ülkemizde yerel bankacılık sistemi olmadığı sürece böyle bir yapılanma sadece kredi değerliliği olmayan KOBİ'lerin lehine olur ki; bu da, sistemi zaafa uğratır. Belki, sektörel bazda kredi garanti fonlarının uzmanlaşmak bakımından ayrıştırılması gereği ileri sürülebilir. Karma nitelikli kredi garanti fonlarının bölgesel bazda çoğaltılması sadece kredi garanti sistemine zarar vermez, bankacılık sistemini de köreltir. Nitekim, kredilendirmede bankacıların gözüne çarpan aynanın ışığı bankacılarımızı körelten teminatlardır ve takipteki kredilerin çoğu da ipotekli krediler olmasının nedeni de burada gizlidir. 
 
-Başbakan Erdoğan "Türkiye Kooperatifçilik Stratejisi ve Eylem Planı" nı açıklarken kooperatiflerin de finansman ihtiyaçlarının çözümünde kredi garanti sisteminden bahsetti. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
 
Türkiye'nin 2012-2016 yıllarını kapsayan " Kooperatifçilik Stratejisi ve Eylem Planı" nı okudum. Orada kooperatiflerin öncelikli sorunlarından birinin de sermaye yetersizliği ve uygun finansmana erişim sorunu olduğundan tespitle finansmana erişimin önündeki teminat yapılarındaki zayıflıkların giderilmesi için eylem planında kooperatiflerin kullanacakları banka kredilerine teminat sağlanabilmesi amacıyla Kredi Garanti Fonu oluşturulabilirliği yönünde proje ve fizibilite çalışması yapılması konusunda bir çalışmadan söz edilmektedir.
 
Esasen, kredi garanti fonları ütopik iktisatçıların tarım kredi kefalet kooperatifleri felsefesi içinden doğmuş oluşumlardır. Ancak, kooperatifler kredi garanti fonu gibi yapılar yerine kendi iç düzenlemeleriyle üyelerinin krediye erişimini sağlayabilecek oluşumlardır. Kuruluşları ve amaçları burada saklıdır. Bir anlamda kooperatifler ürün fiyat düzenleyici kurumlar olmaları gerekir. Üyelerinden ürün alımlarını zamanında finanse edecek kaynakları sağlamak bakımından düşünülüyor ise zaten mevcut KGF bu işi de yapıyor. Nitekim, başta Tariş Pamuk, Tariş Üzüm, Tariş İncir Tarım Satış Kooperatifleri Birliği, Güneydoğu Tarım Satış Kooperatifleri Birliği, Bademli Fidancılık Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, Ekincik Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi olmak üzere birçok kooperatif ve birlikleri 2008 yılından bu yana KGF'nin kefaleti ile söz konusu kooperatiflere 70 bin civarında çiftçiden ürün alınması karşılığında 150 milyon liraya yakın kredi kullandırılmasına öncülük edilmiştir. Dolayısıyla, KGF'ye sadece bu amaçla kamu tarafından fon verilmek suretiyle sağlanacak kaynaklar ile kooperatiflere bankalar aracılığı ile kullandırılacak kredilerde de bir rahatlama sağlanması mümkündür. Salt kooperatifler için ayrı bir kredi garanti fonu benzeri oluşumlar kooperatiflerin açmazlarını beraberinde taşıyacaktır. Bu bankaların birbirlerine kredi açmaları için kredi garanti fonu kurmalarına benzer ki, işin doğasına aykırı. 
 
Kooperatiflerin ortak olduğu kredi garanti fonu aracılığıyla çiftçilerin krediye erişim sorunu ayrı ve eğer bu amaçlanıyor ise doğrudur. Kooperatiflerin kredilendirilmesinde araç olarak düşünülüyor ise hayat ile çelişir.
 
"Takipteki kredi oranımız doğal olarak yüksek"
 
[PAGE]
 
"Takipteki kredi oranımız doğal olarak yüksek"
 
-Kredi Garanti Fonu'nun yeni yapısıyla Türk bankacılık sisteminde ağırlığı hissedilmeye başlandığını söyleyebilir misiniz? Temerrüde düşmüş , kanuni takipte olan kefaletleriniz ile birlikte bir kıyaslama yapmak mümkün mü ? 
 
Kuşkusuz , geçmişte sadece T.Halk Bankası'nın ortak olduğu KGF'de bugün 19 bankanın ortak olması, bankalarımızın KGF'ye olan inançları ve sisteme olan güvenlerini doğrular argümanlardır. 1994-2006 yılları arası dönemde KGF'nin verdiği kefalet toplamı sadece 186 milyon lira iken bugün bu tutar 1 milyar 382 milyon liraya ulaşmıştır. Bu tutarda kriz nedeniyle tersanelerde yarım kalmış gemilerin tamamlanabilmesi amacıyla gemi yapım sektörüne açılan 141 milyon TL kefalet riskimizde vardır. 
 
Geçmişte KOBİ kredileri içindeki payı yüzbinler ile ölçülürken bugün yüzde 1.2 civarına yükselmiş durumdadır. Bu oranla bankacılık sisteminde kredilendirilen KOBİ sayısının da yüzde 2'sini yakalamış durumdadır. 
 
Takipteki kefaletlerimiz işimizin doğası gereği bankacılık sistemimizdeki KOBİ kredilerinin kanuni takibe düşme oranının üzerinde seyretmesi gerekir ve de seyretmektedir. Bu kaçınılmazdır, baştan ladestir. Türk bankacılık sisteminde KOBİ kredilerinin kanuni takipte izlenme oranı yüzde 3.4 gibi bir oranda iken KGF'de bu oran yüzde 5.8 'dir. Fakat , bir tespitte bulunmakta fayda var KGF'de takip oranını aşağıya çeken etkenlerin başında Hazine desteklerinden verilen kefaletlerde bankalar tarafından alınan teminatların banka ve KGF arasında garameten paylaşımının da büyük rolü var. 
 
Zira, KGF'nin ortaklarının koyduğu sermayeden verdiği kefaletlerde bu oran daha yüksek. Bunda da, bazı banka şubelerimizin KGF'yi sigorta şirketi gibi görüp risk primini de KOBİ'lere ödetmek suretiyle kredi değerliliği anlayışı yerine risklerini sigortalatmak isteği ile stok kötü kredilerini de KGF'ye aktarmaları etkili olmaktadır. Buna karşı bankaların genel ya da bölge müdürlükleri ile bilgi alışverişini geliştirerek önlem almaya çalışıyoruz. Özellikle bankaların bölge müdürlerinin görüşleri ile taleplerin gelmesi için gayret ediyoruz. 
 
Ayrıca, riski yaymak ve minimize edebilmek için şubelerimizin az sayıda banka yerine çok sayıda bankadan talep almasına gayret ediyoruz. Çalışılan banka sayısını artırmak ve her bankanın temerrüt oranını yakından takip etmek ve filtreler geliştirmek önem kazanmaktadır. Doğrusu belki ileri ki yıllarda KGF risk azaltıcı şekilde bir teknikle temerrüt oranlarını kontrol edilebilirlik açısından bankaların risk iştahlarına ve takip oranlarına göre her bir banka için farklı kefalet klozları koyması gerekir. 
 
-Bölgesel KGF konusunda tekrar dönersek, sizin de aktif bir şubeleşme politikanız bulunuyor. Bu konuda beklentileriniz gerçekleşti mi? 
 
Şubeleşme politikamızı bölgesel kredi garanti fonlarına alternatif olmak kadar, KOBİ'lerin ve onların temsilcileri olan Ticaret, Sanayi ve Borsa Odalarının da taleplerini göz önünde bulundurarak ve şube açacağımız yerlerdeki banka kredileri hacmini de karar faktörlerimiz arasına katarak açtık. Bugün şubelerimiz bulundukları yerlerde oldukça yüksek bir tempo ile çalışarak KOBİ'leri finansmana eriştirme çabalarını sürdürmektedirler. KGF'nin bu yükselişinde kuşkusuz şubelerimizin payı büyüktür. Nitekim, banka KOBİ kredileri içinde KGF'nin payı yüzde 1'in üzerinde olmasına karşılık Van, Ağrı, Diyarbakır, Mardin, Siirt, Bingöl gibi illerimizde ortalamanın üzerinde oranlar ile çalışılmaktadır. Buna karşın, örneğin bankalarımızın kredilendirmede çekimser kalacağını düşündüğümüz Batman gibi illerimizde KGF'nin daha çok iş yapmasını beklerdik. Maalesef kredi garanti fonları işlem hacimleriyle bankalarımızın ilgilerine de yakından bağlı olduğundan bazı şubelerimizde yeterince iş yapamadığımızı da görüyorum. 2013 yılında bu şubelerimizin de KOBİ'lerin finansmana erişimi konusunda üzerlerine düşen görevi fazlasıyla yapacaklarına inanıyorum. Ancak, Hazine destekli kefaletlerimizin ilgili şubeler yerine etkinlik açısından Genel Müdürlüğümüzde izleniyor olması da bu şubelerimizi yeterince ortaya çıkaramadı. Bugün, İstanbul'da 3, olmak üzere Ankara, İzmir, Bursa, Diyarbakır, Kayseri, Adana, Denizli, Konya, Samsun, Gaziantep, Trabzon, Erzurum, Van, Sakarya, Sivas, Eskişehir, Çorum, Manisa, Kocaeli, Antalya, Batman, Kahramanmaraş, Tekirdağ, Karabük, Zonguldak, Muğla, Aydın, Malatya ve Ordu illerimizde olmak üzere 32 şubemiz bulunmaktadır. Şubelerimizin her biri komşu illeri ile bir hinterlant oluşturarak KOBİ'lere sevda ile yerlerine giderek hizmet vermektedirler. 
 
"KGF aracılığıyla kullandırılan kredilerde karşılık sıfır olmalı"
 
[PAGE]
 
"KGF aracılığıyla kullandırılan kredilerde karşılık sıfır olmalı"
 
-KGF'nin bankalarımızın KOBİ'leri kredilendirmede risk iştahlarını kışkırtması için ve daha etkin şekilde KOBİ kredi piyasasında rol oynaması bakımından nelerin yapılması gerektiği görüşündesiniz ? 
 
Bu konuda sağ olsunlar TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği) , KOSGEB (Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı) , TBB (Türkiye Bankalar Birliği) ve TKBB (Türkiye Katılım Bankaları Birliği) 'nin önerileriyle BDDK(Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu) mevzuatta yapılabilirlik ölçüsünde KGF'yi destekler mevzuat değişikliklerine imza atmaktan çekinmiyor. Nitekim, KGF'nin Hazine garantisine dayalı olarak verdiği kefalet risklerini bankalar açısından "Bankaların Kredi İşlemlerine İlişin Yönetmelik" te değişiklik yaparak risksiz krediler olarak saymıştır. 
 
Fakat buna karşın, Basel kriterleri çerçevesinde ulusal, yerel unsurları da göz önüne alarak risk azatlımı esası ile KGF'yi önemser şekilde bazı düzenlemeleri pekala BDDK yapabilir görüşündeyim . Bu düzenlemelerin başında, KGF için öngöreceği sermaye yeterlilik rasyosuna bağlı olarak bankaların KGF'nin kefaleti ile kullandırdığı kredilerde genel karşılık oranını sıfırlaya bilir ve bankacılıkta 2'nci grup krediler olarak bilinen "yakın izlemedeki krediler" için izlenme süresini uzatabileceği gibi, karşılık ayırmayı KGF'nin kefaleti oranında sıfırlayabilir. Zira, KGF tazmin taleplerini kanuni takibin neticesine bağlamak yerine talebe müteakip defaten ödemekle mükelleftir. 
 
Bunun dışında, risk azaltım bakımından KGF'nin kurumsal kimliği ile kefil olduğu kredilerin bankaların sermaye yeterlilik rasyolarına etkileri yönünden risk ağırlığını öteki kefillere göre düşürebilir. 
 
"Çek için garanti sisteminin üzerinde henüz düşünüyorum"
 
[PAGE]
 
"Çek için garanti sisteminin üzerinde henüz düşünüyorum"
 
-Temel görevi kefillik olan KGF, yeni TTK'dan ve Borçlar Kanunu'ndan etkileniyor mu?
 
Hükümetimizin yapması gereken önemli bir kanun değişikliği var ki, Türk Borçlar Kanunu'nda kefilin kefil olma iradesini kendi el yazısı ile açıklaması istenmekte, KGF gibi ana işlevi kefalet vermek olan bir kuruluş için bu uygulamada zorluklar ve zaman kaybı doğurmaktadır. Başka mevzuat değişikliklerinin yapılması gerektiği de söz konusu olmakla birlikte temelde bu değişiklikler KGF'nin kredi piyasasında etkinliğini sağlar düzenlemelerdir. Kurumlar Vergisi Kanunu'nda da KGF'nin satıcı kredilerine garanti verebilmesi bakımından bir değişikliğe ihtiyaç vardır. Bunu şu nedenle söylüyorum. Yönetim kurulumuzla da görüştükten sonra onların vizyonuna ihtiyacım var, zira ticaretin canlandırılması, satıcı kredilerinin vadeli satışların artırılmasına bağlıdır ki, bu da çek kullanımı ve kabulüne bağlıdır. Geçende TOBB Başkanımız sayın Hisarcıklıoğlu'nun karşılıksız çek oranının artışı nedeniyle çekin itibar kaybetti yönünde bir açıklaması vardı. Çek piyasada para arzını tayin açısından da önemli bir araç olduğundan çeke itibar kazandırılmasında KGF satıcılara çekin kabulü yönünde kefil olabilir mi acaba! diye düşünmemdendir. Bu konu henüz detaylanmadığı için bu kadar söylemem yeter. 
 
Çek için garanti sisteminin üzerinde henüz düşünüyorum. Zira çek tutarını tamamen garanti altına almak çeke banka gibi garanti vermek , çeke para, banka parası gibi bir işlev yükler ki, para arzı açısından TC Merkez Bankası'nın yetki sahasına müdahale olur. T.Ticaret Kanunu ile Merkez Bankası Kanunu'nu karşı karşıya getirir. Bugün dahi bankaların her bir çek yaprağı için 725 TL kanundan gelen sorumluluğu dahi para basma yetkisinde TC Merkez Bankası'nın yetki sahasına da girer. Nitekim, geçmiş yıllarda Gazeteniz DÜNYA'da yayımlanan "Bankalar Kanunu'nun Çeki Karşılıksız Çıktı" başlıklı yazımda bunun ancak, kredi tahsisi ile aşılabileceğini belirtmiştim. Zaten , bankalarımızın çek konusunda hassas olmaları da bundan ileri geliyor. Bu nedenle iki kanun arasında yetki farklılığını gözetmeden çeke garantör olmak para arzının kontrolünü de kaybettiren bir konu olacaktır. Şimdilik düşünüyorum demem bu nedenle.
 
 
-Peki KGF'nin KOBİ'leri rahatlatacak yeni ürünleri, projeleri, enstrümanları var mı? 
 
KGF'nin bankalar gibi bağımsız değişkenlere dayanan ürünler, projeler geliştirme elastikiyeti pek yok. Daha çok bankalar ile işbirlikleri ve bankaların kabulüne dayanan projeler kurgulamak zorundayız. Bu nedenle geliştirdiğimiz projeler bankalarımızın nezdinde genel kabul görmektedir. Avrupa Yatırım Fonu destekli " Her Köye Bir KOBİ " projemiz başarıyla tamamlanmak üzeredir. BTC işbirliği ile yürüttüğümüz proje başarılı bir projedir. Başlangıçta riskli bir proje olarak algılanmış olsa da zayiatsız yürümektedir. Belki yine AYF destekli " Mikro KOBİ'lere Mikro Krediler" projemiz belli nedenlerle yavaş gidiyor, ancak projeyi portföy garantisi sistemi içinde yeniden yorumlayarak etkinlik kazandırmak konusunda da AYF yetkilileri ile mutabakata vardık.
 
"Genç ve kadın girişimcileri finansmana erişimde nasıl destekleriz?" üzerinde bir çalışmamız sürüyor. Her ne kadar tazmin edilen kefalet risklerimiz arasında 3 yılını doldurmamış KOB'lerin ağırlığı hissedilse de, girişimciliğin desteklenmesi özel bir önem kazanıyor ülkemizde. Esasen, girişimcilik biraz serüvenciliktir, maceradır. Ünlü iktisatçı J. Schumpeter girişimciliğe üretim faktörleri arasında özel önem vermek suretiyle ekonominin krizleri aşmasında temel dinamizmin girişimciliğe bağlı olduğunu söylemiştir. 
 
Girişimcilik diğer emek, sermaye ve toprak gibi üretim faktörlerini organize etmek olarak görülmesi gerekir. Bizde bu daha çok sermayesiz bizatihi kendisinin iş sahibi olarak görülmesi nedeniyle, kredi ihtiyaçları ile işe başlamaları riskli olarak görülmektedir. Bankalarımızda bu konuda haklıdırlar. Para serüvenden hoşlanmaz, güvenli limanlardan hoşlanır. Doğal ki, girişimcilik risk sermayesi ile geliştirilecek bir olgudur. Ve kredi desteklerinden çok , koydukları sermaye ile sorumluluk alacak şekilde anonim şirket oluşumları ile serüvenci girişimcileri çoğaltmak gerekmektedir. Ayrıca, şu sıralar tarımın kredilendirilmesinde garanti modelleri üzerinde ayrı bir çalışma yapmaktayız.