Tarım alanlarımız sulanamaz hale gelecek
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na Çevre ve Tarım raporu sunan TZOB Genel Başkanı Bayraktar, su kirliliğinin tarıma etkisine dikkat çekti.
YAYINLAMA
GÜNCELLEME
ANKARA - Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, su kirliliğinin artmasının tarımı olumsuz etkilediğini belirterek, "tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de çevre sorunları geleceğimiz için büyük tehdit oluşturmaktadır. Su zengini olmayan ülkemizin su kaynakları korunmazsa önümüzdeki yıllarda kirlilik nedeniyle tarım alanlarımız sulanamaz hale gelecek" ifadesini kullandı.
TZOB'dan yapılan açıklamaya göre, Şemsi Bayraktar, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ı bugün makamında ziyaret ederek, "Çevre ve Tarım" raporu sundu.
Şemsi Bayraktar, ziyaretteki konuşmasında, ziraat odalarının çevre ve tarım alanlarının korunmasında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile işbirliği içinde, kamu denetçisi, "ombudsman" olarak görev yapmaları hususunda hukuki düzenlemeye gidilmesi gerektiğini söyledi.
Araştırmaların dünyadaki mevcut çevre kirliliğinin yüzde 50'sinin, son 35 yılda meydana geldiğini ortaya koyduğunu belirten Bayraktar, 1970'li yıllardan itibaren hızla artan dünya nüfusu, plansız sanayileşme ve sağlıksız kentleşme, nükleer denemeler, bilinçsizce kullanılan tarım ilaçları, yapay gübreler ve kimyasal maddelerin kullanımının giderek yaygınlaşmasının çevre kirliliğine neden olduğunu kaydetti.
Şemsi Bayraktar, çevre sorunları arasında, toprak ve su kirliliği, tarım arazilerinin amaç dışı kullanımı ve hidroelektrik santrallerinin öne çıktığını ifade etti.
Toprak ve su kirliliği artıyor
Çevrenin kirletilmesine çeşitli sektörlerin değişen oranlarda katkıları olmakla birlikte en büyük payı sanayi ve enerji sektörünün aldığına işaret eden Bayraktar, birçok sanayi kuruluşunun gerekli önlemleri almadan üretim faaliyetlerine başladığını, hava, su ve toprağa verdikleri atıklarla çevre kirliliğine yol açtığını bildirdi.
Toprak ve su kirliliğinin her geçen gün daha da ciddi boyutlara ulaşan önemli çevre problemleri arasında yer aldığını bildiren Bayraktar, Türkiye'nin önemli tarım ve endüstri merkezlerindeki su havzalarında yer alan suların kalitesine bakıldığında da Sakarya, Meriç-Ergene, Gediz nehirleri, Nilüfer, Susurluk ve Nif Çayı gibi akarsular ve bazı göller başta olmak üzere su kaynaklarının önemli bir bölümünün çeşitli nedenlerle kirlendiğini ifade etti.
Türkiye'de tarım alanlarının yüzde 37,55'inin yeraltı suları, yüzde 28,64'ünün akar sular, yüzde 15,87'sinin barajdan alınan sularla sulandığına işaret eden Bayraktar, şöyle devam etti:
"Su kaynaklarımız korunup gözetilmezse önümüzdeki yıllarda kirlilik nedeniyle tarım alanlarımız sulanamaz hale gelecektir. İçme ve kullanma suyunu sağladığımız, tarımsal alanlarımızı suladığımız, balık üretimi için kullandığımız akarsularımızın kirlenmesi ülkemiz için ekonomik bir kayıptır. Nüfus artışı, hızlı kentleşme ve sanayileşme faaliyetleri doğal olarak suya olan talebi artırıyor. Çevre kirliliği ve iklim değişikliği gibi faktörlerin su kaynakları üzerine etkileri sonucu miktar ve kalite bakımından yeterli suya erişimin zorlaşacağı da bilinen bir gerçektir. Kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarının 1519 metreküp civarında olduğu ülkemizin su zengini bir ülke olmadığı ortadadır. Araştırmalar Türkiye'nin önümüzdeki 25 yıl içinde ihtiyaç duyacağı su miktarının bugünkü ihtiyacı olan su miktarının yaklaşık üç katı olacağını gösteriyor.
Gelecek nesillere temiz ve yeterli su kaynakları bırakabilmemiz için doğal kaynaklarımızın korunması ve doğru kullanılmasının önemi göz ardı edilmemelidir. Bunun için de öncelikle su havzalarımızın yerleşim ve sanayi tesisleri tarafından işgali ve su kaynaklarının kirletilmesi önlenmelidir."
Tarım ve orman arazilerinin amaç dışı kullanımı engellenmeli
Toprak kirliliğinin önlenebilmesi için, tarım ve orman arazilerinin amaç dışı kullanımının engellenmesi, ağaçlandırma ve erozyon kontrolü çalışmalarına ağırlık verilmesi, çayır ve meraların ıslahı için gerekli finansmanın sağlanması gerektiğini vurgulayan Bayraktar, toprak kirliliğinin ulusal düzeyde tespiti ve önlenmesi için altyapı oluşturulması gerektiğini belirtti.
Bayraktar, üreticiden tüketiciye toplumun her kesiminin çevre konusunda bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesinin de önemine işaret etti.
AB'ye katılım ve uyum sürecinde yerine getirilmesi gereken yükümlülüklerden birisinin de su kaynaklarının korunması ve kontrol edilmesi amacıyla Su Çerçeve Direktifi'nin uygulamaya konulması olduğunu hatırlatan Bayraktar, bu kapsamda Orman ve Su İşleri Bakanlığı'nın ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın sulardaki kirliliğin önlenmesi amacıyla havza bazında kirliliğin önlenmesi yönünde yaptıkları çalışmalar takdire değer olduğunu, bu tür çalışmaların titizlikle devam ettirilmesi gerektiğini ifade etti.
Bayraktar, üretici ve sanayicinin de konuya aynı titizlikle yaklaşarak kirliliği önleyici çalışmalara katkıda bulunmasının önemli olduğunu kaydetti.