‘Siyasi ilişkilerdeki sıkıntı ekonomik ilişkilere yansımadı’

DÜNYA’ya özel açıklamalarda bulunan ABD Büyükelçisi John Bass Amerikan şirketlerinin Türkiye’de yatırıma iştahlı olduklarını söyledi. Bass, "İki ülke arasındaki ticaret hacmi 5 yılda ikiye katlanabilir” dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Derya ŞENGÜL - Ferit PARLAK

ABD Büyükelçisi John Bass, ABD ile Türkiye arasındaki ticaret hacminin önümüzdeki 5 yılda ikiye katlanabileceğine dikkat çekerek, “Siyasi ilişkilerdeki sıkıntı ekonomik ilişkilere yansımadı. Sıkıntılı süreç umarım kısa sürer. Türkiye reformları da hızlandırırsa, iki ülke arasındaki ticaret hacmi 5 yılda ikiye katlanabilir” dedi.

Ankara Sohbetleri’ne konuk olan Bass, Ankara Temsilcimiz Ferit Parlak ve arkadaşımız Derya Şengül’ün sorularını yanıtladı.

► Siyasi ilişkilerde sıkıntı yaşıyoruz. Bu ticari ilişkilere yansıyacak mı?

ABD için büyük önem taşıyan önceliklerden biri olmayı sürdüren Türkiye’nin ve vatandaşlarının güçlü, barış dolu ve müreffeh bir ulus olmasına yardım etme önceliğini gerçekleştirmek için, iki ülkenin beraberce yürüttüğü çalışmaların mihenk taşını oluşturmakta ekonomi. Türkiye ile ilişkiler neredeyse 70 yıldır ABD politikasının mihenk taşlarından birini oluşturuyor. Bu ülkenin geleceğine yatırım yaptığımız 70 yıllık sürecin farklı dönemlerinde de zaman zaman yaşandığı gibi, şu anda da iki hükümet arasındaki ilişkilerde birtakım zorluklar yaşadığımıza dair gözleminiz doğru. İlişkinin özelliklerinden biri de çok boyutlu bir ilişki olması. Bunlar birbirine bağlı boyutlar olmakla beraber, çoğu zaman bağımsız biçimde işliyorlar. Hükümetlerarası ilişkide gördüğümüz sürtüşme ve zorluklara rağmen Amerikan şirketleri Türk şirketlerle çalışmaya ve Türk piyasasına yatırım yapmaya devam ediyor. Bu da ticaret ve yatırım ilişkisinde önemli olumsuzluklar görmeyeceğimiz anlamına geliyor.

► Türkiye’de yatırımı olan ABD’li şirketlerle konuşuyor musunuz?

Evet. Yaptığım kişisel görüşmelerde, şu anda Türkiye’de faaliyet gösteren Amerikan şirketleri arasında, ayrılmayı düşünen çok fazla şirket görmedim. Belki bir-iki istisna dışında hepsi bu piyasada olma konusunda kararlı. Piyasadaki varlıklarını genişletmek ya da en azından devam ettirmek için fırsatlar arıyorlar ve üçüncü piyasalarda Türk şirketleriyle daha fazla ortaklık kurmak için imkanlar peşindeler.

► Moody’s’in not indirimini siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Moody’s bağımsız bir kuruluştur ve belirli ülkelerdeki yatırım ortamları hakkında görüşleri vardır. ABD hükümeti bu görüşlerle bazen aynı paralelde oluyor, bazı durumlarda ise olmuyor. Moody’s’in, bir dizi makroekonomik kriteri incelerken bir yandan da bu kriterleri bölge genelinde güvenlik ve siyasete ilişkin gelişmelerin yarattığı perspektife oturtarak, hizmetlerini kullananlara ne beklemeleri gerektiğine dair bir izlenim vermeye çalışan, devlet dışından bir kuruluş olduğunu unutmamak gerekir. Ama şu da gayet açık ki, geleceğe dair bir tahminde bulunmaya çalıştığınızda, bu hiçbir zaman kesin bir tahmin olmayacaktır. Her ülke ve ekonominin geleceğinde meydana gelebilecek çok sayıda olasılık da söz konusu.

► Stratejik ortak ve müttefiğiz. 4 trilyon dolarlık ticaret hacmine sahip bir ABD var. Türkiye ile ticaret hacmi ise 18 milyar dolar civarında. Stratejik ortaklığı tam olarak yansıtıyor mu bu rakam?

Trend çizgisine baktığınızda, ticaret hacminin büyüdüğünü ve karşılıklı yatırım yapmak için yeni fırsatlar yakalandığını göreceksiniz. Ticaret hacmi son 10 yılda iki katına çıktı ve bu da küçük bir rakam sayılmaz. Bu trend önümüzdeki 10 yıl için daha iyimser bir tablo vadediyor. Giderek daha fazla sayıda Amerikan şirketinin, Türkiye’yi cazip bir yatırım merkezi olarak görmeye başladığını görüyoruz. Diğer yandan, son on yılda dijital ekonominin büyümesiyle, daha fazla sayıda küçük ve orta ölçekli Türk işletmesi ihracat konusunda ve dünya piyasalarında çalışma konusunda deneyim kazandı. Söz konusu işletmeler, bizim büyük ekosistemimizden faydalanmak, risk sermayesine erişim sağlamak ve açık bilgi platformlarımızdan, üniversitelerimizden ve araştırma kuruluşlarımızdan faydalanmak üzere ABD’de varlık göstermenin avantajlarını görmeye başladı. İyimser olmamın nedenlerinden biri de, büyük Amerikan şirketlerinin, Türkiye’de Ar-Ge tesislerine yatırım yapmaya yönelmesi. Bu merkezler uzun vadeli yatırımlardır. Bu kuruluşlar başka şirket ve araştırma kuruluşlarının da etrafında toplanmasını sağlayan bir çekim noktası oluşturuyor ve bunlar hep birlikte bu ekonominin, bu toplumun imalat zincirinde yukarı taşınmasına katkıda bulunup yüksek teknoloji endüstrisinde daha çok varlık göstermelerini sağlıyor.

► Tarihi süreç içerisinde iki ülke arasında siyasi sıkıntıların yaşandığını ve atlatıldığını söylediniz. Bu sıkıntının geçmesi için bir süre verebiliyor musunuz?

Umarım söz konusu dönem mümkün olduğunca kısa sürer. Şurası açık ki, birlikte yapmamız gereken en önemli şey, hem ülkelerimizin hem de daha geniş çapta bölgenin güvenliğini, ekonomisini ve vatandaşlarını etkileyen terör kaynaklarını ortadan kaldırmak için çalışmaya devam etmek. Terör öyle bir olgu ki, gerek Türkiye’den gerekse ABD’den çok uzakta meydana gelen olaylar dahi bireyler, şirketler ve devletlerde bir korku ve güvensizlik hissi yaratabiliyor ve ekonomik alanda karar alma süreçlerini psikolojik olarak etkileyebiliyor. Sizin de çok iyi bildiğiniz gibi, insanlar ya da şirketler korktuklarında, bu korku onların ekonomik davranışlarını ve geleceğe dair güvenlerini etkiler. O nedenle, bu ülkenin insanlarının yaşamakta oldukları bu gerçek acıların ve ABD’de bizim vatandaşlarımızın da geçen yıl içinde yaşadıklarının yanında, terörden kaynaklanan pek çok tehdit ve zorluğu yenmek için beraberce elimizden gelen her şeyi yapmamız gerektiğini gösteren bir diğer neden de bu.

► Ekonomideki sıkıntılar Türkiye’yi de farklı arayışlara itiyor. Mesela Şangay Birliği. Türkiye’nin Doğu’ya da bakıyor olması, Batı’yı rahatsız ediyor mu?

Her devletin, farklı ortaklarla, ülkelerinin ve vatandaşlarının yararına olacak ve ekonomik gelişimlerini arttıracak yeni imkanlar araştırma hakkına saygı duyuyoruz. Küresel ekonomi, nüfus artışı ve demografi açısından baktığınızda, Türkiye gibi bir ülkenin Asya piyasalarına erişime sahip olmayı ve bu piyasalarda önemli bir varlığa sahip olmayı istemesi son derece doğal.

► Türkiye-ABD arasındaki ekonomik ilişkilerde gelecek beş yılı nasıl değerlendirirsiniz?

Ticaret hacmi beş yıl içinde tekrar ikiye katlanırsa buna hiç şaşırmam. Her iki hükümet de çok çalışıp iki ülkedeki iş dünyasının birlikte çalışma ve üretmesine katı sağlayacak koşulları yaratırsa, bence bu gerçekçi ve ulaşılabilir bir hedef. Mesela havacılık alanında daha fazla işbirliği için, var olan çok kuvvetli işbirliğinin de üzerine bir şeyler inşa etmek için büyük fırsatlar olduğunu düşünüyorum. Türk şirketlerinin Joint Strike Fighter’a katkılarına baktığınızda ve Sikorsky’nin burada gayet sofistike helikopterler üretmek üzere bir üretim tesisi kurma kararında bunu görüyoruz. Aynı şekilde, gerek ulaşım olsun, gerek ilaç sektörü gerekse bilgi ve dijital ekonominin çeşitli boyutları olsun, başka sektörlerde de benzer fırsatlar olduğunu düşünüyorum.

''STA için birlikte çalışmalıyız''

► STA konusunda ne düşünüyorsunuz?

Bence bu konu, başarıya ulaşması için birlikte çalışmayı sürdürmemiz gereken gerçekten önemli bir hedef. Bu sonbaharda yapılacak başkanlık seçimimizin ardından göreve gelecek yeni yönetimin de ticaret politikasını değerlendirerek STA konusundaki çabaların yoğunlaştırılmasının iki ülkenin de yararına olacağı hükmüne varmasını umuyorum. Türkiye’nin gerçekleştirmeyi düşündüğü bazı reformların, bir serbest ticaret anlaşmasında görmeyi arzu ettiğimiz ve bizler bu resmi anlaşma üzerinde çalışırken geçen sürede ABD’li firmaları çekecek nitelikte hususlara yönelik adımlar olması önem taşıyor.

► Nitelikli sanayi bölgeleri için de çok beklemiştik. STA için bu kadar beklenmesinin sebebi nedir?

Türkiye’deki avantajları, fırsatları gördüğü için, pek çok şirketin beklemediğini düşünüyorum. General Electric’in sınırlı sayıdaki küresel mühendislik merkezlerinden birini İstanbul yakınlarındaki Gebze’de kurması; Ford Otosan’ın Türkiye’deki en geniş Ar-Ge merkezlerinden birini kurması, ki Ford’un küresel olarak kullandığı dizel motorları üretiyorlar; 3M veya Dow Chemical’ın buradaki ortak girişimleri ve yatırımları söz konusu olsun örnekler arasında.

► Türk ekonomisinin gelecek 5 yılına baktığınızda ne görüyorsunuz?

Türk ekonomisinin gelecek 5 yılının çok parlak olabileceğini düşünüyorum. Eğer bu toplum, dostlarının da yardımıyla, karşı karşıya kaldığı terör problemiyle başa çıkabilirse ve eğer kendi iş dünyasının yanı sıra, Türk pazarına veya onu çevreleyen pazarlara hizmet edecek bir üretim veya araştırma merkezi kurmayı tasarlayan bir dizi yabancı yatırımcı için de bir cazibe merkezi olmayı sürdürebilirse.

Yatırımcılarımız üç temel kritere bakıyor

► Reformları bekleyen şirketler var mı?

Yatırımcılarımız temelde üç şey aradıklarını söylüyor. İlk şey öngörülebilirlik.12, 24, 36 ay ileriye baktıklarında iş ortamının, koşulların ve iş yapma kurallarının aynı kalacağından, değişikler olacaksa da, bunların, kendi iş planlarında gerekli değişiklikleri yapabilecekleri zamanı tanıyacak şekilde gerçekleşeceğinden emin olmak. İkinci şey şeffaflık. Ekonomi, kamu ihaleleri ve kendi işletmelerine ilişkin karar verme süreçlerinin ne ölçüde görebilecekleri şekilde ve anlayabilecekleri kriterlere bağlı olarak işlediği konusu. Üçüncüsü ise hukukun üstünlüğü ilkesi. “Ticari bir anlaşmazlık yaşadıkları durumlarda, vergi ödemeleri ya da çalışma şartları hakkında birtakım sorunlarla karşılaştıklarında mahkemelere başvurabilecekler mi? Sorun ne olursa olsun, hukuk, anlayabilecekleri biçimde, onlara durumu kendi açılarından anlatma olanağı sağlayacak ve davayı gören hakimin tarafsız bir yargıya varacağı şekilde eşit ve açık biçimde işliyor mu?” gibi sorular.

Mevcut yatırımlar ve reformların getirisi…

Stratejik ortak ve müttefiğimiz ABD ile ‘siyasi gerginlik’ yaşadığımız bir süreçten geçiyoruz. “Bu gerginlik ekonomik ilişkilere de yansıyacak mı?” sorusu, bu dönemde sorulabilecek en anlamlı soru… Kimine göre, “Moody’s ve bazı uluslararası ABD’li şirketler aracılığıyla yansımaya başladı.”, kimine göre, “Ekonomik aktivite, büyük ve uzun vadeli yatırımlar nedeniyle ‘mecburen’ devam edecek.”, kimine göre ise, “Tam tersi, ticaret hacmi, mevcut ‘uzun vadeli’ yatırımlar nedeniyle geometrik olarak artacak.”… ABD Büyükelçisi John Bass ile sohbet ederken de ilk sorum bu oldu. Bass’ın, “ABD ile Türkiye arasındaki ticaret hacmi 5 yılda ikiye katlanırsa şaşırmam.” başlığı altında verdiği ayrıntılar, siyasi gerginliğin ekonomik ilişkilere yansımayacağı ve kısa sürede atlatılabileceği umudu taşıdığını gösteriyor.

Bu konularda ilginizi çekebilir