Türkiye ekonomisi akordeon gibi
Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Bali, dünya ve Türkiye ekonomisinde yaşanan son gelişmeler ile İş Bankası'nda ve bankacılık sektöründe 2013 yılı içerisinde yaşananları değerlendirdi.
İSTANBUL - Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, "Türkiye ekonomisi esnekliği olan bir ekonomi. Akordeon gibi bir ekonomi, ihtiyaç duyduğunda genişlemeyi de gerçekleştirebiliyor, şartlar müsait olmadığında daralmaya da adapte olabiliyor" dedi.
İş Bankası'nın kuruluşunun 89. yılında AA muhabirlerine dünya ve Türkiye ekonomisinde yaşanan son gelişmeler ile İş Bankası'nda ve bankacılık sektöründe 2013 yılı içerisinde yaşananları değerlendiren Bali, sektörün, 2012 yılındaki aktif büyümesi kadar artışı bu yılın ilk yarısında elde ettiğini ifade etti.
Bali, şunları kaydetti:
"Pasiflerin ortalama vadesi kısa olduğu için bir faiz düşüşü konjonktürüne girildiğinde kaynak maliyeti hızlı bir şekilde düşerken, buna karşılık sabit getirili varlıkların getirisi sayesinde karlılığın döneme özgü olarak artması söz konusu oluyor. Yılın ilk 6 aylık karlılık artışında böyle bir matematik vardı. Bu, zaten koşullar ayrıca değişmeyecek olsaydı da kanaatimce devam edecek bir performans değildi."
Merkez Bankası'nın yurt dışı konjonktürün etkilerinden korunmak amacıyla ek parasal sıkılaştırma uyguladığını belirten Bali, fonlama maliyetlerinin arttığını ve bunların yansıtılmasıyla faizlerde yükselme trendine girildiğini ve önceki etkinin tersi durumun oluştuğunu söyledi.
Yılın ilk yarısındaki karlılığın bu nedenlerden ötürü ikinci yarıda gerçekleşemeyeceğini öngören Bali, "Çok kayda değer bir olumsuz gelişme olmazsa bankacılık sisteminin yönetme kalitesi itibariyle değişen koşullara adapte olabileceğini düşünüyorum. Bu hızlı büyüme içerisinde takipteki krediler ve diğer komplikasyonlar bakımından çok majör bir durum yaratmadan ilerlenebilmiş olmasını ve bugün ulaşılan sermaye yeterlilik rasyosunu finansal güç bakımından önemli hava yastıkları olarak görüyorum. Bunların kullanılacağı bir dönem göreceğiz" ifadesini kullandı.
Faizlerin seyri
Faizlerin seyri konusunda da değerlendirmede bulunan Bali, gösterge tahvilin bileşik faizinin tarihi dip seviyelere kadar gerilediğini ama son dönemde alınan tedbirlerle ve global likiditedeki hareketlerle bu eğilimin tersine döndüğünü ifade etti.
Tek basamaklı rakamların konuşulmaya başlamasıyla bazen hareketlerin dalga boyunun yeterince iyi hissedilmediğini aktaran Bali, yükseliş açısından düşünüldüğünde oluşan faiz hareketinin, çok sert bir faiz hareketi olduğunu söyledi.
Şu anda finansal piyasaların Fed'in tahvil alım miktarında daraltmaya gidebileceği ihtimalini satın aldığını belirten Bali, şöyle konuştu:
"Yılın kalan bölümünde yapılacak bir ayarlama kanaatimce finansal piyasalarda yeni bir etki yaratacak derecede önem ifade etmiyor. Bunun fevkinde, bundan daha farklı, beklenmeyen tutarda bir daraltma söz konusu olursa veya politika faizlerinin daha erken yükseltilmesi olasılığı ABD'den gelebilecek büyüme ve istihdam verileri ile desteklenir ise bugün görülenden daha fazla, ilave bir ikinci çıkış dalgası yaratabilir gelişmekte olan ülkelerde. Türkiye de bundan şu ana kadar etkilendiği gibi etkilenir."
Faizler üzerindeki etkiyi aynı doğrultuda kendilerinin de yansıtmak durumunda olduklarına dikkati çeken Bali, "Nitekim gösterge tahvilin bileşik faizinin tarihi dip seviyelerine indiği dönemdeki konut, taşıt, ihtiyaç ve ticari kredi faizi seviyelerinden normal olarak bir miktar uzaklaştık" dedi.
Bali sözlerini “Bugünkü bileşik faiz oranlarına, maliyetlere bakıldığında Türk bankacılık sisteminin bu dönemde oluşan gösterge tahvilin bileşik faizindeki hareketin tamamını fiyatlamalarına yansıtmadığı görülmektedir” diye sürdürdü.
Aynı durumun ticari kredilerde de söz konusu olduğunu belirten Bali, “Daha çok müşterileri ile olan ilişkisini farklılaştıracak bazdaki uygulamalarla,mümkün olduğu kadar bunu başka bir komplikasyona yol açmadan sürdürme yollarını arayarak, bana göre de son derece yapıcı politikalarla ilerleniyor” diye konuştu.
"Bugünkü koşullar altında bankaların finansman bulmasında majör bir problem görmüyorum"
Gelişmekte olan ülkelerde son dönemde yaşanan sermaye çıkışı bankacılık sektörünü finansman bulma konusunda sıkıntıya düşürür mü?" sorusu üzerine Bali, mutlaka belirli etkileri olacağını ama Türkiye'nin bu resmi 2008 yılının son çeyreğinde oldukça ciddi bir stres senaryosu ile gördüğünü anımsattı.
Türkiye ekonomisinin esnekliği olan bir ekonomi olduğunu savunan Bali, şöyle devam etti:
"Türkiye ekonomisi esnekliği olan bir ekonomi. Akordeon gibi ihtiyaç duyduğunda genişlemeyi de gerçekleştirebiliyor, şartlar müsait olmadığında daralmaya da adapte olabiliyor. Şöyle statik değerlendirmeler yapmamalıyız; Türkiye şayet dışından kaynaklanan nedenlerle daha farklı bir büyüme konjonktürüne girerse ihtiyaç duyacağı yenileme kaynak miktarı da aynı düzeyde olmayacaktır. Bu arzu edilebilir bir senaryo olmayabilir. Bu şekilde Türkiye ekonomisinin bugünkü göstergelerine, finans sisteminin göstergelerine ve görece borçlanma piyasalarındaki rakip diyebileceğimiz ülkelerin durumlarına bakıldığında, katastrofik bir durum olmadığı sürece borçlanmaların yenilenebileceğini düşünüyorum. Bu arada, şu veya bu maliyet seviyelerinde güncellemelerin olabileceği tabiidir."
Değişik kriz dönemlerinde bazı borç yenileme oranlarının düştüğünü ifade eden Bali, bu düşüşün, daima borcun temin edilememesinden değil, ihtiyaç duyulmadığından da oluştuğunu ifade ederek, "Dolayısıyla bugünkü koşullar altında bankaların finansman bulmasında majör bir problem görmüyorum" dedi.
Bali, bu konudaki tek parantezinin ABD'de beklenenden erken ve sert bir parasal sıkılaştırma durumunda meydana gelecek ilave etkiler olabileceğini belirterek, şunları kaydetti:
"Esasen, gelişmiş ülkelerde büyüme, bütçe ve borç sorunları şeklinde kendini gösteren ve görece daha iyi perspektife sahip gelişmekte olan ülkelere hızlı fon akışlarına neden olan global kriz sürecinde, bir kısmi düzeltme yaşıyoruz. Aşırı genişletici para politikalarıyla oluşan likidite; özellikle ABD'deki büyüme ve istihdam verilerindeki gelişmeler ve Avrupa'nın resesyondan çıktığına işaret eden son veriler paralelinde bu kez gelişmekte olan piyasalardan çekilme eğilimine giriyor. Ancak buna neden olan gerideki gerçeği ihmal etmemeliyiz, yani global ekonominin seyrinde ve dünya ticaret hacmindeki yerleri itibariyle gelişmiş ülkelerdeki görece iyileşmeden kaynaklanan bu durumun finansman kanalından ilk etapta piyasalarda dalgalanmalara ve gelişmekte olan ülke paralarında değer kayıplarına yol açmakla birlikte bu kez zaman içinde ticaret kanalından yapacağı olumlu etkiyi göz ardı etmemeliyiz."
Finansman kanalından hızlı girişlerin yaşandığı dönemde bir bolluk yaşanmakla birlikte, gelişmiş piyasalardan kaynaklanan talep daralmasının yarattığı sorunların da özellikle ihracat üzerinde ciddi olumsuz etki yaptığını anımsatan Bali, Türkiye ekonomisinin pazar çeşitlendirmesi ile bu süreci çok güzel ikame edebildiğini vurguladı.
Bali, şu tavsiyelerde bulundu:
"Şimdi ise, fon çıkışlarını iyi massedebilir ve finansman yenilemelerini korumamız gereken finansal istikrarla yeterince yapabilirsek; dış talep yetersizliğinden kaynaklanan sorunların görece düzelmesiyle ihracat ve büyümede yeni ivme imkanı yaratabiliriz ve buna da hazırlıklı olmalıyız."
"Kural dışının panzehiri otoriteden evvel rekabetin kendisidir"
Bankaların almış olduğu ücret ve komisyonlarla ilgili şikayetler ile ücret ve komisyonlara belirli bir skala getirilmesini değerlendiren Bali, bankacılığın fiyatlamalar bakımından ve vade uyumu açısından teknik bir iş olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Gerek fonlama gerekse kredilendirdiğiniz alanlar itibariyle faiz, para cinsi, vade açısından akışların uyumlarını son derece teknik olarak sağlamanız gereken bir iş. Bu sadece kuruluşların kendi risk alma iştahlarına da bırakılmış değildir. Belli otoritelerin yeni fonksiyonlar kazandığı ve bağımsız denetleme-düzenleme kuruluşlarının bir olgu olduğu konjonktürle buraya geldik ve hiçbiri gerekçesiz değildi. Bugün böyle bakıldığında bankacılık sisteminin belirli kurallar ve finansal mevzuat içerisinde yapılması gerektiğini görüyoruz. Onun için bu konularla ilgili değerlendirmelerde de bu teknik çerçeveye sadık olmamız gerekli. Bunun dışında yapılacak değerlendirmelerin toplumda şu veya bu nedenle çok fazla alıcısı olabilir."
Bugün bankacılık sisteminin gördüğü fonksiyonu yeniden tarif etmeyi gerektirecek derecede, bazen farklı değerlendirmelerin olduğunu gördüklerini belirten Bali, bunların bankacılık sistemine de bankacılık sisteminden hizmet alanlara da uzun dönemde sürdürülebilir manada faydası olabilecek şeyler olmadığını vurguladı.
"Çağdaş ticarette fahiş kazanç olmaz, başkasına kaybettirerek kazanç olmaz"
Kendi kazançlarını, sağlıklı maliyetlerle temin edilmiş kaynakları sağlıklı yerlere hasretmek suretiyle elde ettiklerini vurgulayan Bali, "Çağdaş ticaret, tarafların karşılıklı doğrularını müzakere edebildiği serbest piyasa kuralları ile türeyen ve biri kazanırken diğerinin kaybetmediği ticarettir" dedi.
Adnan Bali, bunun, marjların fahiş olmaması suretiyle sağlanabileceğini ifade ederek, şunları aktardı:
"Kural dışında oynamayı, kuralın dışında işler yapmayı hedefleme ihtimali yok mudur oyuncuların? Tabii ki vardır. Buna en önemli panzehir; bence otoriteden evvel, yaptırımdan evvel rekabetin kendisidir. Çünkü siz makulün dışındaysanız, pazar payınız artık makul kalamaz. Pazar payınız da onun gerektirdiği şekilde daralır. Siz yanlış uygulamalarla sadece finansal anlamda değil, güven, itibar kaybı açısından da farklı bir algıya doğru yolculuk yaparsanız. Bunu daha sonra finansal düzeltmelerle de yeniden onarabileceğinizi pek sanmam. Onun için bizim bu konudaki en önemli hassasiyetimiz bu bakımdandır. Bu ülkenin geçmişinde, bugününde olduğumuz gibi geleceği için de önemlidir bu."