”Türkiye yıl sonu itibarıyla resesyondan çıkacak”
Bakan Babacan, Türkiye'nin gelecek yıl dünyanın en hızlı büyüyen ülkelerinden biri olacağını söyledi
ANKARA - Devlet Bakanı Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye ekonomisinin, bu yıl sonu itibarıyla resesyondan çıkmasını beklediklerini söyledi.
Ali Babacan, MÜSİAD tarafından Gazi Üniversitesi Kültür Merkezinde verilen iftar yemeğinde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin bu yıl sonu itibarıyla resesyondan çıkmasının ardından, gelecek yıl da dünyanın en hızlı büyüyen ülkelerinden biri olacağını söyledi.
Uluslararası kuruluşların tespitlerine göre, Türkiye'nin küresel krizin neden olduğu resesyondan en hızlı çıkacak ülkelerden biri olduğunun altını çizen Babacan, resesyonun ardından da hızlı bir büyümeye gireceğini vurguladı.
"Küresel sistemde komple çöküş önlendi"
Küresel krizin bütün dünyanın büyümesini olumsuz etkilediğini ve 2. Dünya Savaşı'ndan buyana ilk kez dünya ekonomisinin eksi büyüme sergileyeceğini kaydeden Babacan, bu krizin maliyetinin de çok yüksek olduğunu, dünyanın önde gelen bankalarının, iflas noktasına gelmeleri nedeniyle, devletler tarafından kurtarıldıklarını söyledi.
Babacan, alınan tedbirler sonucunda, geçici de olsa küresel finansal sistemin komple bir çöküşünün önlendiğini ifade etti.
Küresel kriz çerçevesinde, gelişmiş ülkelerin aldığı tedbirlerin maliyetinin de çok yüksek olduğunun altını çizen Babacan, bu maliyetler nedeniyle G20 içindeki gelişmiş ülkelerin borç stoğunun, Gayri Safi Milli Hasılalarını geçeceğini kaydetti.
Gelişmiş ülkelerin yaptığı kamu harcamalarının, orta ve uzun vadede yalnızca enflasyonu yükseltmeyeceğini belirten Babacan, bu ülkelerdeki vergilerin de yükseleceğini anlattı.
ABD ve diğer gelişmiş ülkelerin zor toparlanacağını da belirten Babacan, Avrupa'nın toparlanmasının ise en geriden seyir edeceğini vurguladı.
Türkiye'nin, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) içinde bankacılık sektörüne kamu desteği sağlamak zorunda kalmayan tek ülke olduğunun altını çizen Babacan, 2001 sonrasında bankacılık sektöründe alınan reformların, sektörü küresel krizden koruduğunu bildirdi.
"Krizin en büyük faturası bütçe açığı olacak"
Türkiye'nin her ülke gibi küresel krizden etkilendiğini belirten Babacan, bu nedenle, bütçe açığı, faiz dışı açık ve borç stoğunun bu yıl artış göstereceğini ancak, yine de bu artışların diğer ülkelere göre makul düzeylerde olacağını anlattı.
Babacan, Türkiye'nin krizden en hızlı çıkacak ülkelerden biri olacağını, resesyondan çıkmasının ardından da tekrar makul ölçüde büyüme trendine gireceğini ifade etti.
Ali Babacan, küresel krizin mali yükünün bu yıl sadece bütçe açığı şeklinde olacağını da vurguladı.
Babacan, bütün bunlara rağmen, finansal sistemin sağlam olması nedeniyle, bankalara para aktarmak zorunda kalmadıklarını da dikkat çekti.
Gerek Merkez Bankasının politikaları, gerekse tedbirlerin alınması nedeniyle, faizlerin çok önemli bir şekilde düştüğüne de dikkat çeken Babacan, eskiden bir kriz olsa ilk önce faizlerin yükseldiğini hatırlatarak, şimdi ise faizlerin düştüğünü, çünkü ekonominin artık normal bir tepki verir duruma geldiğini bildirdi.
Bankaların kar ettiğine de dikkat çeken Babacan, bankaların bilançolarında yer alan hazine bonolarının, faizlerin düşmesiyle birlikte değerlendiğini, sistemdeki karlılıkta, faizlerdeki düşüşün yanı sıra, bunun da etkili olduğunu vurguladı.
Babacan, bankaların kredi vermeye devam ettiğine de dikkat çekti.
"Temel prensiplerden taviz yok"
Ekonominin temel prensiplerinden asla taviz vermediklerini belirten Babacan, daha önce, 2003-2007 yıllarındaki yüksek büyüme dönemindeki temel prensipleri aynen uyguladıklarını kaydetti.
Ekonominin temel prensiplerinden taviz verilmesinin uzun vadede çok büyük maliyetlerinin olduğunu ifade eden Babacan, 2001 öncesi dönemde bunun örneklerinin görüldüğünü hatırlattı.
Başbakan yardımcısı Babacan, ekonomik istikrarın temeli olan demokrasinin güçlü tutulması gerektiğini belirterek, ekonomik reformları güçlendiren unsurun siyasal reformlar olduğuna dikkat çekti.
Babacan, bu nedenle siyasal alandaki reformlara asla taviz verilmeden devam edilmesi gerektiğini, bu sayede Türkiye'nin gerçek potansiyelini yakalayabileceğini vurguladı.
Birlik ve beraberlikten taviz verilmeden uygulanacak demokratik reformların Türkiye'yi daha öngörülebilir bir hale getireceğini kaydeden Babacan, bundan sonra da ekonomik istikrarı güçlendirici bu açılımlarının devam edeceğini söyledi.
Ali Babacan, Türkiye'nin, sadece bölgesinde değil, Avrupa içinde de en çok gelecek vaat eden ülke olduğunu da vurguladı.
Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz
Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz, dünyadan çok olağanüstü bir şok gelmezse ve yeni bir dalgalanma yaşanmazsa Türkiye'nin 2009 sonlarında pozitif bir trende gireceğini, 2010 yılında da yeniden büyümeye geçeceğini söyledi.
Konuşmasında küresel krizi değerlendiren Yılmaz, Türkiye'nin krize 3 önemli avantajla girdiğini, bunların siyasi istikrar, mali istikrar ve sağlam finansal yapı olduğunu söyledi.
Türkiye'nin bu avantajlara rağmen dışa açık bir ülke olması nedeniyle krizden etkilendiğini anlatan Yılmaz, dış ticaret, büyüme performansı ve istihdam açısından sorunlar yaşandığını, ancak bunların "normal sınırlar içinde bozulmalar, tahribatlar" olarak görülmesi gerektiğini belirtti.
Bakan Yılmaz, bundan sonraki dönemde önemli olanın orta ve uzun vadeli bir perspektif içinde, kısa vadede görülen tahribatı yapısal bir tahribata dönüştürmeden krizin etkilerini telafi etmek, yeniden bazı dengeleri kurmak ve krizi fırsata çevirecek şekilde uzun vadeli büyüme potansiyeline yatırım yapmak olduğunu vurguladı.
Bu çerçevede Orta Vadeli Programa değinen Yılmaz, programın hem krizin ortaya çıkardığı sorunlarla, daha kısa vadeli problemlerle nasıl baş edileceğini göstereceğini hem de orta ve uzun vadede yapacakları yapısal reformları yeniden kamuoyunun bilgisine sunacağını bildirdi.
Bu programı önemsedikleri, gerçekçi ve sağlam temellere dayalı olmasını istedikleri için üzerinde yoğun şekilde çalıştıklarını, bu nedenle de metnin geciktiğini belirten Yılmaz, bu tür gecikmelerin de küresel kriz ortamında normal karşılanması gerektiğini söyledi.
Orta Vadeli Program ile 2010-2011 ve 2012 yıllarına ilişkin sağlam bir yol haritasına sahip olunacağını vurgulayan Yılmaz, bu yol haritası çerçevesinde yapılacak reformlarla büyüme ve istihdamının yeniden canlandırılacağını kaydetti.
Bu noktada özel sektörün lokomotif unsur olacağına işaret eden Yılmaz, özel sektörden daha fazla yatırım, daha fazla istihdam, daha fazla üretim ve daha fazla ihracat beklediklerini anlattı.
"Dünyadan çok olağanüstü bir şok gelmezse, yeni bir dalgalanma yaşamazsak 2009 sonlarında pozitif bir trende gireceğiz" diyen Yılmaz, ilk çeyrekte yaşanan büyük küçülmenin giderek aşağı seviyelere ineceğini, son çeyrekte bir yıl öncesine göre pozitif rakamlar görüleceğini söyledi. Yılmaz, Türkiye'nin 2010 yılında da yeniden büyümeye geçeceğini dile getirdi.
Türkiye'nin dışa açık bir ülke oluşunun avantajını da bu büyüme trendinde yeniden yaşayacağını vurgulayan Yılmaz, ülkenin diğer ülkelerden çok daha hızlı ve güçlü bir şekilde bu krizden çıkacağını belirtti.