TÜSİAD'ın "Türkiye'de Tarım ve Gıda" raporunu açıklayan Yalçındağ: Tarımda yeterlilik AR-GE ile sağlanır

TÜSİAD'ın "Türkiye'de Tarım ve Gıda" raporunu açıklayan Yalçındağ: Tarımda yeterlilik AR-GE ile sağlanır

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL - Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, son dönemde karşılaşılan sıkıntıların temelinde, Türkiye tarımının uzun yıllardır çözülememiş yapısal sorunlarının yattığını belirterek, "Türkiye, tarımda kendine yeterli olabilmeyi korumacılıkta değil, teknik ilerlemede ve araştırma geliştirmede aramalıdır" dedi. TÜSİAD'ın "Türkiye'de Tarım ve Gıda: Gelişmeler, Politikalar ve Öneriler" başlıklı raporunun tanıtım toplantısında konuşan Yalçındağ, dünyada tarım alanlarının daralması, küresel ısınma, yükselen enerji maliyetleri ile gıda ham maddelerinin biyoyakıt üretiminde kullanılmasının gıda fiyatlarını artırdığını söyledi. Tarım politikaları gözden geçirmeli IMF ve Dünya Bankası'nın, zengin ülkelerin çabuk hareket ederek Birleşmiş Milletler'e bağlı Dünya Gıda Programı'na 500 milyon dolar aktarmaları çağrısında bulunduğunu ifade eden Yalçındağ, "Ancak, sadece para ve insani yardım aktarmakla bu soruna kalıcı ve etkin bir çözüm bulunamayacak. Dünya, bu sorunu ancak tarım politikalarını değiştirerek, korumacılığı azaltarak ve zararlı müdahale araçlarından uzaklaşarak aşabilecek. Bu yeni dönemde, gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülke gibi Türkiye de, tarım politikasını yeniden gözden geçirmek zorunda" dedi. Enflasyon ile bedel ödüyoruz Yalçındağ şunları söyledi: "Türkiye, yükselen tarım ve gıda fiyatlarından ötürü enflasyon artışı gibi bir bedel ödüyor. 2008 yılının şubat ayından bu yana hızla artan gıda fiyatları, nisan ayı itibarıyla yıllık yüzde 13,5 seviyesine ulaştı. Tarım sektöründe üretim fiyatlarındaki artış 2007 yılının ikinci yarısından itibaren ciddi şekilde hızlanarak 2008 yılı nisan ayında yıllık yüzde 19 seviyesine ulaştı. Bu, 2005 yılından beri görülen en yüksek seviyedir. Yapısal sorunları çözemediğimiz gibi, modern üretim açısından son derece önem taşıyan sanayi-tarım entegrasyonunu da bir türlü sağlayamadık. Türkiye'de tarımsal üretimde gözlemlenen düşük büyüme hızı yıllardır aşılamadı. 1968-2006 arasındaki yıllık ortalama tarımsal üretim artışı sadece yüzde 1,3 oldu. Kendine yeterlilik korumacılığa dönüştü Öncelikle, geçmişte yapmış olduğumuz hatalardan gerekli dersleri çıkarmamız gerekiyor. Tarımdaki kronik sorunlarımızın uzun yıllardır çözülememiş olmasının temelinde tarım politikalarında sık sık içine düştüğümüz bir yanlışlık yatmaktadır. Türkiye'de tarım politikası oluşturulurken temel alınan değer 'kendine yeterli' olmaktır. Oysa ki, 'kendine yeterlilik' politikası, uygulamada giderek 'korumacılık' politikasına dönüşmektedir. Türkiye, tarımda kendine yeterli olabilmeyi korumacılıkta değil, teknik ilerlemede ve AR-GE'de aramalı. Az yakıt tüketen traktör kullanılmalı Hedef, rekabetçi bir tarım sektörünün oluşturulmasıdır. Tarım destekleme politikaları, bu hedef doğrultusunda biçimlendirilmelidir. Petrole olabildiğince daha az bağımlı bir tarımın, hem daha az yakıt kullanan traktör hem daha az traktör girdisi gerektiren ürün türlerinin tercihi özendirilmelidir. Alternatif üretim teknolojileri konusunda araştırmalara daha fazla kaynak ayrılmalı, tarımın yüksek teknolojili, bilgi temelli bir sektör haline dönüştürülmesi hedeflenmelidir. Bu politikalar, AB'ye uyum politikasıyla desteklenmeli ve paralel yürütülmelidir. Eker: Türkiye'nin tarımda yeterli olduğu, şehir efsanesi TÜSİAD'ın hazırladığı "Tarım ve Gıda; Gelişmeler, Politikalar ve Öneriler" raporunun tanıtım toplantısına katılan Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, Türkiye'nin tarımda kendi kendine yeterli oluduğuna ilişkin açıklamaları 'şehir efsanesi' olarak gördüğünü söyledi. Eker, hükümet olarak tarım alanında yaptıkları çalışmalara ve projelere aktarırken, tarımı paydaşlarıyla birlikte yönetmeyi benimsediklerini söyledi. Eker şunları söyledi: "Hangi üründen ne kadar tüketirseniz kendi kendinize yeterli olursunuz. Sınırlarınızı kapatırsınız, ürettiklerinizi tüketirsiniz o zaman kendi kendinize yeterli olursunuz. Biz tarımda ticarete önem vereceğiz ama bunu etkin yapmak önemli. Türkiye'nin tarım alanında kendi kendine yeterli olduğuna ilişkin söylemler "şehir efsanesi. Türkiye hiçbir zaman tarımda kendi kendine yeterli olmadı." Yağışlar Güneydoğu dışında iyi gidiyor Toplantıda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Bakan Eker, Güneydoğu Anadolu bölgesi hariç, bütün bölgelerde yağış ve bitkilerin durumunun daha iyi olduğunu vurgularken, "Şartlar bugünkü gibi devam ettiği takdirde, hasatta azalma değil artış bekliyoruz" dedi. Mayıs ayında yağış gelmesi durumunda bu alanların bir kısmının düzeltilebileceğini belirten Eker, "Böyle bir umut taşıyoruz ama şu ana kadar durum Güneydoğu Anadolu için maalesef oldukça olumsuz" dedi. DGD'den vazgeçilmemeli farklılaştırılmalı TÜSİAD Tarım ve Gıda Çalışma Grubu'nun hazırladığı raporda, Türkiye'de tarımsal üretimde gözlemlenen düşük büyüme hızının yıllardır aşılamadığını, havza bazında, tarımla ilişkili kursal gelişme politikasının tek başına tarım politikasının içeriğini dolduramayacağı belirtilerek, doğrudan gelir desteği (DGD) uygulamasının hedeflenmiş sorunların üzerine gitmek üzere farklılaştırılarak devam ettirilmesi önerildi. Orta Doğu Teknik Üniversitesi öğretim üyeleri Prof. Dr. Erol Çakmak ve Prof. Dr. Halis Akder ile Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Haluk Levent ve İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Filiz Karaosmanoğlu tarafından hazırlanan raporda şu görüşlere yer verildi: . Düşük büyüme hızı değişmedi: 1968-2006 arasındaki yıllık ortalama tarımsal üretim artışı yüzde 1.3 oldu. Değişik hükümetlerin, çeşitli programlar, farklı destekler, projeler, iyi niyetli reformlar ve değişik söylemlerin sonucu değiştirmedi. Düşük verimlilik aşılamadı: Tarımsal üretimdeki düşük verimlilik hiçbir dönemde aşılamadı. Tarımsal üretim hava koşullarına bağımlılığı zamanla azaltmadı, aksine iklim değişikliği ile ilişkisini daha da artırdı. Sil baştan anlayış yanlış: Aksaklıkların, yanlışların, eksikliklerin giderilmesinin dile getirilmesi, sil baştan anlayışla sonuçlanmamalı. Yepyeni arayışlara girmek çok pahalıya mal olabilir ve yeni hayal kırıklıkları ile sonuçlanabilir. Havza bazılı tarım: Son dönemde sözü edilen yeni tarım politikası arayışlarından biri de havza bazlı tarım politikası. Havza bazında, tarımla ilişkili kırsal gelişme politikası olabilir. Ancak bu tek başına tarım politikası olamaz. Önümüzdeki yıllarda, kırsal gelişme politikasına önemli pay ayrılması savunulabilir. DGD başarılı ama: Doğrudan gelir desteği (DGD), tarımın 'ortak tarım politikası'na uyumu açısından atılmış başarılı bir adımdır. Vazgeçilmesi, AB'ye uyum açısından da açıklanması oldukça güç, çelişkili bir tercih olacaktır. Bu aşamada DGD'nin şimdiye kadar olduğu gibi en genel biçimiyle uygulanma zorunluluğu olmadığı da hatırlatılabilir. DGD, hedeflenmiş sorunların üzerine gitmek üzere farklılaştırılarak da kullanılabilir. 2016'ya doğru fiyatlar azalacak: 2016 yılına doğru, şeker dışında, tahıl, yağlı tohum, et ve süt ürünlerinin dünya fiyatları, yakın geçmişteki zirvelerin altına inecek. Türkiye, dünyada en pahalı şekerin kullanıldığı ilk 10 ülke arasında. Tarım destekler sorunlar aktarılmalı: Hükümetlerin tarımsal üretim maliyetlerinin aşağı çekilmesi yönünde ellerinden geleni, uluslararası anlaşmalara tutarlı kalarak yapmaları gerekir. Bütçeden kanunla milli gelirin en az yüzde 1'inin tarıma destek olarak ayrılmasına karar verilmiştir. Bu kaynak yapısal sorunların çözümüne yönlendirilmesi önemli bir fırsat yakalanmasını sağlayabilir.