UBM, Türkiye'de yatırım atağında

Türkiye'ye yaklaşık 3 yıl önce giren ve kendisini 'canlı pazarlama' şirketi olarak tanımlayan UBM, yıl sonuna kadar NTSR fuarcılığın alım sürecini gerçekleştirip, masadaki diğer yatırımlara odaklanacak.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

Gamze ŞENER

İSTANBUL - Kökleri 1800’lü yıllara dayanan ve dünyada ‘canlı pazarlama’nın önde gelen kuruluşlarından biri olarak gösterilen UBM, Türkiye’deki varlığını satın almalarla sürdürmeyi hedefliyor. 2010 yılında Rotaforte şirketini satın alarak Türkiye’ye resmi anlamda adım attıklarını belirten UBM Türkiye Genel Müdürü Kerim Alain Bertrand, “Türkiye’de sadece körlerin ve sağırların birbirini ağırladığı fuarlar yapmak isteseydik Türkiye’ye yatırım yapmamız anlamsız olurdu. Bu yıl sonuna kadar iki şirket daha satın alabiliriz. Türkiye’yi kağıt üzerinde değil, resmen uluslararası fuarlar yapılan bir yer haline getirmek istiyoruz” diye konuştu.

UBM'in Asya ve Latin Amerika’ya ağırlık verdiği dönemde Türkiye ile yeteri kadar ilgilenilmediğini, bu anlamda Türkiye'nin biraz arka planda kaldığını ifade eden Bertrand, "Artık Rotaforte ile kardeş şirketiz. Geçen yıl anne-çocuk-bebek fuarını yapan FM fuarcılığı satın aldık. UBM ICC adı altında 2 tane etkinlik organize ediyoruz. NTSR fuarcılığın alım süreci var.  Bu yıl bitmeden tamamlanmış olacak. Bir-iki fuar şirketinin daha satın alınması masada. Tekliflerin gitme aşamasıdayız, orada da iyi bir süreç işliyor. Sanırım önümüzdeki yıl bunları sindireceğiz, sonraki yıl ise daha agresif olacağız. Ancak bazen beklenmedik zamanlarda beklenmedik fırsatlar da karşımıza çıkıyor. Bunlara bir üçüncüsü daha eklenebilir" yorumunu yaptı.

"Fuarları 'resmen' uluslararası yapmak istiyoruz"

"Türkiye’de öyle etkinlikler yapmak istiyoruz ki insanlar Abu Dabi’ye ya da Dubai’ye değil, Türkiye’ye gelmek istesinler" diyen  Bertrand, "Türkiye’deki fuarların uluslararasılığını ölçtüğünüz zaman ekonomideki diğer alanlarda sahip olduğu avantajları göremiyorsunuz. UBM'in elindeki en büyük varlıklar, markalaşmış etkinliklerimiz. Bu etkinliklerin cazibe yaratacaklarını Türkiye’ye getirip, kağıt üzerinde değil, resmen uluslararası bir fuar yapan bir ülke haline gelmesini sağlamak istiyoruz" değerlendirmesini yaptı. Bertrand, Türkiye’ye yatırım yapılmasının sebebi olarak "Türkiye’nin kendi potansiyeli, cazibe merkezi ve buradan bölgede yapılabilecek yatırımların da yönetilebilir olması"nı göstererek, "Dubai’de bir fuar yapmaktansa Türkiye’de bir fuar yapmak mı daha doğru olur onu ölçüyoruz" dedi.

Fuar sektörnün büyüklüğü 10 ile çarpılmalı

Türkiye'de fuarcılık yapmanın avantajları ve dezavantajlarını değerlendiren Bertrand, bugün fuar sektörünün büyüklüğünün yaklaşık 400 milyon dolara yaklaşsa da asıl getrilerinin doğru anlaşılmadığını belirterek şunları söyledi: "Bu aslında yanlış bir ölçüm. Ziyaretçilerin harcamaları gibi pek çok paydaşın değer kazandığı bir sektörden bahsediyoruz. Yan etkenleri de dahil ettiğimizde ekonomiye etkisinin de en azından 10 ile çarpılması gerekir. Sektörü sahiplenme gibi bir durum maalesef yok. Fuar alanlarını regüle eden bir yapı yok. TOBB, 'fuara kaç kişi geldi' diye sadece soruyor. Gelip, görmeli, denetlemeli. Fuar firması 20 bin kişi geldi diyor. Bir bakıyorsunuz ki 3 gün boyunca üst üste gelen kişi 3 defa sayılmış ya da sigara içip geri geldiğinde bile tekrar sayılmış oluyor. Denetim eksikliği var." 

Sektörde alan işletmecilerinin yaşadığı tartışmaların sektörü bir anlamda sekteye uğrattığını kaydeden Bertrand, büyük alanların daha bağımsız bir şekilde işletiliyor olmasını arzu ettiğini belirtti. Gerekçe olarak ise "Hem organizatör hem de alan işletmeciliği yapıyorlar. Rekabet açısından çok sağlıklı bir durum değil" diyen Bertrand, fuarcılık sektörünün yeni alandan ziyade mevcut alanları daha kaliteli kullanan bir yapıya dönüşmesi gerektiğini ifade etti.  

 

"Gezi gibi olaylara yabancı şirketler göğüs germeli"

Gezi Parkı ile başlayan süreçte UBM genel merkezinden rapor istendiğini belirten Bertrand, "İnsanlarımız güvencede mi sorusunu öncelikle merak ettiler. İkincisi bunun nasıl etkileri olabileceği konusunda raporlar istendi. Bu raporların son halleri yollanırken de zaten olaylar yatıştı.Tekrar başlama ihtimalleri üzerinde duruluyor. Türkiye şimdiye kadar siyasi ve ekonomik anlamda pek çok zorlu süreçten geçti. Yabancı bir yatırımcı olarak her zorlu sürecin ardındna ben gidiyorum derseniz, kazançlı çıkmazsınız. Göğüs gerip adapte olmaya çalışmak esas amaç olmalı" diye konuştu.

 

"Keşke Almanya Türkiye gibi olabilse"

Dünyada fuarcılık dendiğinde akla ilk gelen ülkenin Almanya olduğunu söyleyen Bertrand, "Almanlar bu işi çok iyi yapıyor. Altyapı, fuar alanları, şehrin bu yönde gelişmiş olması, bu sektörün çıtasını en yüksek seviyede tutan ülke" yorumunu yaptı. Türkiye'de ise en yüksek potansiyel olarak İstanbul'u gösteren Bertrand şu değerlendirmeyi yaptı: "İzmir’in de potansiyeli çok yüksek. Hem altyapısı var hem de fuarcılık geçmişi var. Kapasitesi çok yüksek eğer gerekli adımlar atılırsa… Ankara’nın da böyle bir imkanı var. Gaziantep hızla gelişiyor. Antalya çok kaliteli bir yer. Türkiye Almanya gibi değil de keşke bir Almanya Türkiye gibi olsa. Bir Almanya olmayalım. Almanya’nın bugün sunduklarını sunan, bir fuarcılık anlayışına sahip olalım. Almanya’dan daha iyisini de yapabiliriz."