Yabancı yatırımcı gözünü Türk KOBİ'lerine dikti
Yabancı yatırımcı gözünü Türk KOBİ'lerine dikti
İSTANBUL - Son 5 yıldır büyük Türk şirketlerini satın alan veya ortaklık yapan yabancı yatırımcı, şimdilerde KOBİ'lere yöneldi. Başta otomotiv, makine olmak üzere yüksek teknoloji ve nitelikli işgücü barındıran sektörlere yönelen yabancı KOBİ'lerin Türkiye'yi seçmesindeki başlıca etkenlerin başında coğrafi konum geliyor. TOBB Otomotiv Yan Sanayi Meclis Başkanı Ahmet Bayraktar, otomotiv sektöründe faaliyet gösteren Batılı firmaların Türkiye'ye ilgisinin yoğun olduğunu, ancak bunun direkt satın alma veya evlilik şeklinde olmadığını söyledi. Bu firmaların daha önce Çek Cumhuriyeti, Romanya ve Macaristan gibi ülkelere konuşlandıklarını hatırlatan Bayraktar, "Ancak bu ülkelerin AB'ye üye olmalarıyla birlikte para birimleri aşırı değerlendi, girdi maliyetleri yükseldi ve sektörde çalışacak genç nüfus, Batı Avrupa'ya göç etmeye başladı. Hal böyle olunca da bu ülkeler sektör için cazibesini yitirdi" diye konuştu. Bayraktar, bu yüzden söz konusu büyük firmaların yönünü başta Türkiye olmak üzere doğuya çevirdiğini belirterek şunları söyledi: "Türkiye, otomotivde 2 yıl içinde 4 milyon adet üretim yapabilecek konuma gelmiş son derece başarılı bir ülke. Ancak Batı'nın Türkiye'ye gelip direkt yatırım yapma arzusu çok az ve aldıkları büyük taahhütleri özellikle Türkiye'de en ucuz şekilde üretmek amacındalar. Bunun için de burada genelde Türk KOBİ'leri ile dönemsel birliktelikler içine giriyorlar. Dalgakıran: Asıl furya bundan sonra başlayacak Orta Anadolu İhracatçı Birlikleri Makine ve Aksamları İhracatçıları Birliği Başkanı Adnan Dalgakıran, sektörün şu an geldiği konum itibariyle olması gereken bir biçimde yabancı ilgisine maruz kaldığını söyledi. Dünyada en kolay işyeri satın alınabilecek ülkelerin başında Türkiye'nin geldiğini vurgulayan Dalgakıran, "Bunun da sebebi, bizim KOBİ'lerin halen ölçek ekonomisine geçememiş olması. 'Küçük olsun, benim olsun' zihniyetinden bir türlü vazgeçemiyoruz" diye konuştu. Türk makine sektörünün geldiği noktada her türlü makine ve aksamını üretecek kapasitede olduğunun altını çizen Dalgakıran, bunun da yabancıların sektöre ilgi göstermesinde en büyük etkenlerden biri olduğunu söyledi. Dalgakıran, yabancıların Türk KOBİ'lerine olan ilgisinin kayıtdışını da azaltacağına inandığını belirterek, "Yabancıların Türk KOBİ'leri ile ortaklık yapması veya satın alması, önümüzdeki dönem 'kayıtdışılığın' en asgariye indirilmesi açısından son derece sevindirici. Ayrıca kayıtdışı ile yapılan mücadele hızlandıkça, bu satınalmalar da artacak. Yani asıl furya bundan sonra başlayacak" diye konuştu. Bozdağ: Tencerede artık 'karşılıksız çek' kaynıyor İstanbul Sanayici ve İşadamı Dernekleri Federasyonu (İSİDEF) Başkanı ve geçtiğimiz yıl yüzde 51 hissesini Alman Klüh firmasına satan Emin Catering'in Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Bozdağ, yabancı ilgisinin son dönemlerde catering sektörüne de yoğunlaştığını bildirdi. Söz konusu bu ilginin en büyük nedenini KOBİ'lerin zor durumda olmasına bağlayan Bozdağ, artan girdi maliyetleri ve piyasadaki nakit sıkıntısı nedeniyle işlerin durma noktasına geldiğini söyledi. Uzunca bir süredir sektörün kan kaybettiğinin altını çizen Bozdağ, "Bu durumda birçok firma Türk KOBİ'sini ya satın alıyor ya da da ortaklık yoluna gidiyor. Çünkü adam ya satacak ya batacak. Tencerelerde artık yemek yerine 'karşılıksız çekler' kaynıyor" ifadelerini kullandı. Yülek: Amaçları tedariği güçlendirmek PGlobal adlı finansal ve iktisadi danışmanlık şirketinin yöneticisi Doç. Dr. Murat Yülek, son dönemlerde kamu veya özel sektörde büyük firmaları satın alan ya da ortaklık yapan yabancı yatırımcıların şimdilerde KOBİ'lerle ilgilendiğini söyledi. Ancak bunun her türlü KOBİ için geçerli olmadığının altını çizen Yülek, "Türkiye'de cirosu belki 2-3 milyon dolar bile olmayan ama 250-300 kişi çalıştıran işletmeler 'büyük' sınıfına giriyor. Ancak finansal yatırımcının, bu tip şirketlerle ilgilenmesi konjonktürel olarak mümkün değil. Çünkü finansal yatırımcı, cirosu 50-70 milyon dolar seviyelerinden aşağı işletmelerle kesinlikle ilgilenmiyor" diye konuştu. Yülek, bu nedenle Türk KOBİ'lerinin şu anki avantajının 'lokasyon' olduğunu vurgulayarak, "Ancak finansal yatırımcı ile stratejik yatırımcı farklı. Kendisi de çok büyük bir şirket olabilir veya olmayabilir. Ama tedariğini güçlendirmek için, bağlarını güçlendirmek için bu işletmelere bakıyor. Yabancı ilgisi azalmadı sadece daha temkinliler Ernst & Young Türkiye Genel Müdürü Osman Dinçbaş ise yabancı yatırımcının Türkiye'ye olan ilgisinin azalmadığını ancak iç ve dış gelişmelerden dolayı yabancı yatırımcının karar vermede biraz daha temkinli davrandığını söyledi. Bunun temel nedeninin, global çalkantının yabancıların fonlama planlarını etkilemesi olduğunu kaydeden Dinçbaş, "Bundan dolayı yabancılar sadece Türkiye'ye değil, tüm ülkelere bakıyor" diye konuştu. Dinçbaş, yabancıların Türkiye'ye gelmesinin çok doğal bir süreç olduğunu, çünkü yakın bir zamana kadar Türkiye'ye alternatif gösterilen Çin'de Batı pazarına çıkacak ürünler için maliyetlerin bir hayli yükseldiğini bildirdi. Dünyada artan bu maliyetlerin aslında Türkiye için bulunmaz bir fırsat olduğunun altını çizen Dinçbaş, "Çin'in en büyük avantajı işgücü idi. Şimdi artık bu durum eskilerde kaldı. Ayrıca Türkiye'nin en büyük avantajı, Batı pazarına yakınlığı. Çin ne üretirse üretsin, bu pazarlara Türkiye'den çabuk ulaştıramaz. Bu da yatırımcı için çok önemli bir maliyet avantajı" şeklinde konuştu. Organik tarıma ilgi yoğun olacak Dinçbaş, yabancıların bundan sonra ilgisinin yoğunlaşacağı sektörleri ise şöyle sıraladı: "Hangi sektörde olursa olsun, kaliteli üretim yaptığını gösteren her KOBİ'nin şansı var. Çünkü Avrupalı, özellikle sanayi alanında bazı sektörlerden vazgeçiyor. Bunların başında da otomotiv geliyor. Ama ben yakın gelecekte özellikle organik tarımla uğraşan işletmelere yoğun talep olacağını düşünüyorum." . Yemek sanayii sektöründe faaliyet gösteren Emin Catering'in yüzde 51 hissesi Alman Külh'e satıldı. . Döküm sanayiinde faaliyette bulunan Döktaş'ın yüzde 55 hissesi Finlandiyalı Componenta'ın oldu. . Makine sektöründe faaliyet gösteren İntratek'in yüzde 50 hissesini Alman bir şirket aldı. Yabancılar, Türkiye'deki KOBİ'leri 'taşeron' görüyor Türkiye pazarına girmek isteyen bazı yabancı firmaların Türkiye'deki çalışma şartlarını değerlendirirken, işbirliği yerine kendi adıyla üretime önem vermesi kimi zaman sektördeki firmalarca yersiz bir düşünce olarak görülüyor. Maktest Makine Sanayi ve Ticaret AŞ Genel Müdür Yardımcısı Murat Sezer, "Türkiye'ye gelen firma öncelikle 'benim adıma şu markayla şu kadar üretim yap' diyor. Yani ortada tam anlamıyla bir işbirliği yok. Yabancı firmalar daha çok taşeron mantığı ile hareket ediyor" dedi. Yerli sanayicilerin bu durumu kabul etmediğini hatırlatan Sezer, KOBİ'lerin kendilerine taşeronluk sıfatını yakıştırmadıklarını ifade ederek, "Geçmişe dönüp baktığınızda son 15 yılda birçok firmanın parça üretiminden sistem üretimine geçtiğini görüyoruz. Sektör bunun sayısız örneği ile dolu. Bunda özel sektörün iş bitiriciliği'nin de payı büyük. Bu yönüyle KOBİ'ler, taşeron olmaktan çok daha büyük bir potansiyele sahip" diye konuştu. Devletin KOBİ'lere destek konusunda başarılı olamadığını savunan Sezer, sözlerini şöyle sürdürdü: "Firmalara yabancı ülkelerde devlet desteği veriliyor. Örneğin Güney Kore'de KOTRA adı verilen bir organizasyon mevcut. Bu organizasyon devletin desteği ile her ülkede birer merkez açarak çalışıyor. Bunlar o ülkede sektör ve firma konusunda araştırmalar yapıyor. Kore'de rekabet olduğu için buranın ticaret hayatı çok canlı. Kore, taşıma suyuyla değirmenini döndürmek için çok çalışıyor. Buna karşın Türkiye, ürün çeşitliliği açısından daha zengin. Türkiye'deki altyapı şartlarının gelişmiş olmasına karşın, devlet yeterli organizasyonu yapmadığı için firmalar ön plana çıkamıyor." Bozuk makine tamiri sektör değiştirtti 1970'li yıllarda sektöre kalıpçılık yaparak girdiklerini belirten Sezer, aldıkları bir siparişle firmanın rotasının farklı bir yöne döndüğünü söyledi. Maktest Makine'nin uzun yıllar dünyanın birçok ülkesine ihracat yaptığını kaydeden Sezer, bir zamanlar rakip olduğu İngiliz Hartridge ile uluslararası alanda işbirliği yaptıklarını sözlerine ekledi. Sezer, şöyle devam etti: "Bir zamanlar kalıpçılık işiyle ilgileniyorduk. Fakat gelen bir sipariş, çalışmalarımızın tüm seyrini değiştirdi. O dönemde bir yakınımız bize bozulan test makinesini getirdi. Biz de tamir etmenin verimli olmayacağını düşünerek bunun bir benzerini yaptık. Böylece dizel yakıt enjeksiyon pompalarının debisini ölçen makine pazarına adım atmış olduk. Bu tarihten sonra firmamız asıl konusuna ek olarak bu konuda üretim yapmaya başladı. Kısa zamanda firmamız test ekipmanları konusuna yoğunlaşarak kendi modellerini oluşturdu. Koreliler'e de test makinesi üretecek Yaptıkları ilk test makinesinin patent hakkını elinde tutan İngiliz Hartridge firmasının kendilerini uyarması üzerine harekete geçtiklerini bildiren Sezer, "Biz de bu makinenin daha iyisini yaparız dedik ve yaptık. Sektöre hem tesadüfen hem de iddialı girdik. 1986'da patent hakkı bize ait olan test cihazımızla Irak, Suriye, Ürdün ve Dubai gibi birçok Ortadoğu ülkesine ihracat yaptık. 1995'e geldiğimizde ise makinelerimizi Avrupa, ABD ve Uzakdoğu ülkelerine ihraç etmeye başladık. 1997'de ise yıllarca rekabet ettiğimiz Hartridge firması ile AR-GE ve pazar konusunda işbirliği kararı aldık. O günden bu yana da uyum içersinde çalışıyoruz" şeklinde konuştu. Koreli bir otomotiv firmasıyla görüşme yaptıklarını sözlerine ekleyen Sezer, bu görüşme sonrası eylül ayından itibaren firmanın fabrikasına ait özel servislerde kullanılacak test makinelerini vereceklerini belirtti.