Yanlış enerji politikaları milli geliri yüzde 50 daraltabilir

Enerji talebinin yüzde 75’ini ithal kaynaklardan karşılayan Türkiye’nin mevcut enerji ve iklim politikaları milyar dolarlık finansal riskler taşıyor. En kötü senaryoda 2050’de milli gelir yüzde 50 oranında daralma kaydedebilir.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

DİDEM ERYAR ÜNLÜ

Enerji talebinin yüzde 75’ini ithal kaynaklardan karşılayan Türkiye’nin mevcut enerji ve iklim politikaları milyar dolarlık finansal riskler taşıyor.

Yeryüzü Derneği, WWF-Türkiye ve İngiliz Düşünce Derneği E3G tarafından hayata geçirilen “Türkiye için Düşük Karbonlu Kalkınma Patikaları ve Uygulamaları Projesi” kapsamında gerçekleştirilen analizler, Türkiye ekonomisini iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerinden korumak için yenilenebilir enerjiyi ve iklim değişikliğine uyumu önceliklendiren politikalara ihtiyaç duyulduğunu ortaya koyuyor.

Proje kapsamında yapılan ilk analiz, Türkiye'nin düşük karbonlu ekonomiye geçişte önündeki engel ve fırsatları değerlendiriyor. Analiz, Türkiye’nin kömür politikalarının uzun vadede önemli ekonomik riskler barındırdığını ortaya koyuyor. Türkiye'nin mevcut kömür kurulu gücü 17,3 GW civarında. Planlama aşamasında ise, elektrik üretimi için devreye alınacağı belirtilen yeni kömür sahalarıyla beraber ithal ve yerli kömüre dayalı toplam 60 GW civarında bir kurulu güç söz konusu. Analize göre bu projelerin devreye girmesi ve 10 yıl içerisinde atıl duruma düşmesinin toplam maliyeti 152,8 milyar dolara ulaşabilir. Bu sayı, Türkiye’nin mevcut gelirinin yüzde 21’ine denk geliyor. Yapılan değerlendirme, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerjiye öncelik veren politikalar ve düşük karbonlu ekonomiye geçişin bu riskin önemli ölçüde azaltılmasını mümkün kılabileceğini gösteriyor.

2050'de milli gelir yüzde 10-50 arasında darabilir

Yapılan ikinci analizde ise, küresel iklim değişikliği hedeflerine ulaşılamaz ise ortaya çıkacak iklim değişikliği kaynaklı sorunların ekonomik maliyetleri hesaplanıyor. Türkiye, eğer mevcut iklim değişikliği politikalarını iyileştirmez, iklim değişikliğine uyumu önceliklendiren politikalar geliştirmez ise, en kötü senaryo altında 2050’de milli geliri yüzde 50 oranında daralabilir. İyi senaryoda ise yüzde 10 düzeyinde bir milli gelir kaybı olası. Böyle bir negatif şokun sonucunda kayıtlı istihdam ve ücretlerde düşüş yaşanabilir, bu düşüş düşük gelirli bölgelerden yüksek gelirli bölgelere göçü tetikleyebilir.

Tarımsal verimlilik düşer

Çalışmada yer verilen bulgular, iklim değişikliği hedeflerine ulaşılamaması sonucunda ülkemizdeki şeker pancarı üretiminde yüzde 5, mısır üretiminde ise yüzde 10'u bulan verimlilik kayıpları yaşanması; buğday, arpa ve mısırda verim artışının durmasının olası olduğunu gösteriyor. En kötü senaryo altında, yüzyıl ortasına geldiğimizde gıda fi yatlarında yüzde 250’yi bulan artışlar yaşanabilir. Analiz, halk sağlığı açısından da yeni tehditler ortaya çıkabileceğine dair kuvvetli uyarılar içeriyor. Yıllık sıcaklık artışının 4°C'yi bulması halinde ısı stresine bağlı ölümlerin yüzde 400 oranında artış göstermesi bekleniyor. Bununla beraber, sivrisinek ve kene gibi taşıyıcılarla yayılan hastalıkların etki alanında genişleme, su ile bulaşan hastalıklarda, alerji dönemlerinin uzaması ve alerjik sorunlarda artış yaşanabileceği belirtiliyor.