Babacan: Lüks, Türkiye'yi çıkmaza sokabilir
Başbakan Yardımcısı Babacan, "Üretmeden dışarıdan sağlanan krediyle lüks alışveriş, lüks konut Türkiye'yi çıkmaza sokabilir" uyarısında bulundu
ANKARA - Başbakan Yardımcısı, "Gayrimenkulde her bir proje yeni bir tekel. Sanayici birikimini sanayiye mi yatırsın yoksa rezidans, AVM mi yapsın, oraya kayış var bu tehlikeli. Üreteceğiz, hak edeceğiz daha sonra lüks AVM'lerde alışveriş yapacağız, daha lüks konutlarda oturacağız. Üretmeden dışarıdan sağlanan krediyle lüks alışveriş, lüks konut Türkiye'yi çıkmaza sokabilir" dedi.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, NTV ve CNBC-e ortak canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin soru üzerine Babacan, 10 Ağustos'un, Türkiye demokrasi tarihi açısından önemli bir dönüm noktası olduğunu söyledi. Halkın, Cumhurbaşkanını ilk kez doğrudan oy vererek seçeceğine işaret eden Babacan, Cumhurbaşkanlığı makamının da halkla daha da bütünleşmiş hale geleceğini ifade etti.
Babacan, bundan sonraki dönemin ise Türkiye'nin 2015 seçimlerine gittiği bir dönem olacağını bildirdi. Dolayısıyla 9-10 aylık bir geçiş dönemi oluşacağına dikkati çeken Babacan, şunları kaydetti:
"2015 Haziran seçimlerinden sonra ise 2019'a kadar Türkiye'de seçim yok. Yani 2015'ten 2019'a kadar Türkiye seçimsiz bir dönemi yaşıyor, 2019'dan 2023'e kadar da yine seçimsiz bir dönem yaşanıyor. Yani 4 artı 4'lük seçimsiz yıllar. Türkiye'nin biraz daha yapısal sorunlarına eğilebildiği, özellikle yasal düzenlemeler ve eğer mümkün olursa yeni anayasa açısından önemli bir fırsat ve Türkiye, bu fırsatı iyi kullanırsa 2023 hedeflerine rahatlıkla ulaşabilir ama o fırsat kaçırılırsa da gerçekten yazık olur ve 2023 hedefleri de zora girebilir."
"Cumhurbaşkanlığı seçimlerine odaklanmış durumdayız"
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olarak seçildiğinde yeni bir hükümet kurulacağını belirterek, bu konularla ilgili ise şu anda verilmiş bir karar olmadığını ifade etti.
AK Parti'nin 12 yıldır izlediği fiili politikaların olduğunu ve bu politikaların çok açık olduğunu anlatan Babacan, "Şu anda biz tamamen Cumhurbaşkanlığı seçimlerine odaklanmış durumdayız. 10 Ağustos'ta, birinci turda inşallah bu seçimi iyi bir şekilde neticelendirmek istiyoruz. Kamuoyu yoklamaları da anketler de gayet güzel şeyler gösteriyor. Olağanüstü bir gelişme olmazsa, birinci turda iyi bir neticeyle seçim tamamlanacak gibi görünüyor" diye konuştu.
"İstikrar devam etsin"
Bunun, Türkiye'nin istikrarı açısından da çok önemli olduğunu vurgulayan Babacan, içinde bulunduğu "zorlu coğrafyada" Türkiye'nin, adeta bir istikrar adası, bölgenin bir kilit taşı olarak yükselmesinin son derece önemli olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin en önemli sonucunun da aslında "istikrara devam" mesajı olduğunu dile getiren Babacan, "Türkiye'de güzel bir istikrar ortamına ulaştık, bu bozulması, istikrar devam etsin. Çünkü siyasi istikrar her şeyin temeli" dedi.
"Kendimle ilgili herhangi bir değişiklik yok"
Babacan, kendisinin önümüzdeki dönemde ne yapacağına ilişkin planlarının sorulması üzerine de şu anda tamamen Cumhurbaşkanlığı seçimine odaklandıklarını tekrarladı. Öte yandan, Ak Parti'nin bir "3 dönem kuralı" olduğunu hatırlatan Babacan, bu kuralı kendisinin de savunduğunu bildirdi.
Partinin sıhhatli bir yapıyla geleceğe yürümesi için de bu kuralın olması gerektiğini vurgulayan Babacan, "Kendimle ilgili sorduğunuz sorulara daha önce çok da net cevaplar vermiştim, herhangi bir değişiklik yok. Önemli olan hep beraber Türkiye'nin çok daha müreffeh, istikrarlı, güvenlik içinde yaşayan bir seviyeye ulaşması için çalışmak" dedi.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri bitmeden bu konuları konuşmanın doğru olmadığını belirten Babacan, bunlara yönelik verilmiş bir kararın da olmadığını kaydetti. "Şöyle bir yanlış algı olmamalı. 'Aslında Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonraki yeni kurgu hazır, karar verildi de açıklanmıyor.' Böyle bir şey yok, henüz hiçbir karar yok" diyen Babacan, bunları konuşmak için seçimden sonra yeterli zamanın olduğunu ifade etti.
Çanakçı'nın adaylığı sevindirici
Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakcı'nın Uluslararası Para Fonu'na (IMF) İcra Direktörü olmasını değerlendiren Babacan, IMF'nin 3 önceki başkanına dünyadaki IMF üyesi ülkelerin ekonomik büyüklüklerin değişikliğe uğradığını anlattığını, kendisinin bu durunu sahiplendiğini ve kota reformu süreci başlattığını söyledi.
Babacan, Türkiye'nin bu süreçten itibaren IMF'deki hissesinin 3 kere arttığını, ülkenin başlangıç noktasında göre şu anda 2 kat hisseye sahip olduğunu bildirdi.
Ülke anlaşmalarının yenilenmesi kapsamında, Türkiye'nin de İcra Direktörleri heyetinde yer almasının karara bağlandığını kaydeden Babacan, "Biz, 2015-16 yılları ve daha sonra da 2017-18 yıllarında 2+2 şeklinde (IMF) icra direktörleri masasında oturacağız. Bunun haricindeki yıllarda da yine ülke grubumuzdan iki ülke ayrı ayrı ikişer yıl oturacak" dedi.
Babacan, Çanakcı'nın, 11 yılı aşkın süredir başarılı bir performans ortaya koyduğunu da vurgulayarak, Çanakcı'nın uluslararası çevreler tarafından sevildiğini, görev için ismi bildirildiğinde, kendisine bu konuda teşekkür mektupları geldiğini anlattı.
Bu durumun Türkiye için sevindirici bir gelişme olduğunu belirten Babacan, "Biz kredi alan taraftan, veren taraf olmakla kalmadık, IMF tarafından yönetilen ülke olmaktan, yöneten ülkeler masasına oturmuş olduk. Bu 12 yıllık hükümet başarısının da bir tescili niteliğinde" diye konuştu.
Babacan, Çanakcı'nın yerine geçecek isim konusunda adayların olduğunu, gelecek haftalarda nihai kararın verileceğini ifade etti.
"Ekonomik başarı da MB'nin rolü büyük"
Başbakan Yardımcısı Babacan, kurun 2,10 seviyesindeki durumu ve bu durum hakkındaki soruları da yanıtlayarak, Türkiye'de kur rejiminin serbest olduğunu, bu rejimde seviye belirtmenin büyük risk taşıdığını dile getirdi.
Adına serbest kur rejimi denmesinin ardından kur seviyesi belirlemenin işin özüne uygun olmayacağını belirten Babacan, kurdaki oynaklığın azalmasının da ekonomi açısından olumlu olduğunu ifade etti.
Babacan, Merkez Bankasının birçok kesimi dinlediğini ve yakın bir ilişki içinde olduğunu vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Son 12 yıl, enflasyonun tek haneli rakamlara düştüğü, önemli başarıların gösterildiği, yüksek büyüme oranları yaşanan, istihdamın hızla artığı bir dönem oldu.
12 yıllık başarılı bir başarılı süreç varsa burada Merkez Bankası'nın katkısı da çok çok büyük. Başarısız bir Merkez Bankasıyla, başarılı bir ekonomik sonuç oluşmaz. 230 milyar dolarlık milli gelirimizi 820 milyar dolara yükseltmişsek, burada bütün ekonomik birimlerin katkısı vardı. Bu işleri konjönktürel değil de uzun vadeli değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum."