“Aşk ile yaptığın iştir seni hayatta tutan”

Sevdiğimiz işi yapmamızın önemini vurgulayan ressam Yiğit Yazıcı, hayattaki amacını “Kendini tanıma, oluşturma ve aşma” olarak tanımlıyor ve ekliyor: “Resimle ilgili birçok şey bu amacıma ulaşmamda bana yardımcı oluyor.”

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

EMRE ALKİN

Bu hafta yetenekli ve üretken bir kişiyi konuk ettim sayfama: Ressam Yiğit Yazıcı. Hayatı tüm renkleriyle resimlerine yansıtmasını resme olan tutkusuna bağlıyor Yiğit Bey. Genç yaşlarda aldığı sanat ile iç içe olma kararını hayatının sonuna kadar sürdürmeyi planlıyor. Resim yapmanın sanat üretmenin bir parçası olduğunu kaydeden ressam, sanatkâr ruhu taşıdığına ve kendisini zor dönemlerde ayakta tutan gücün bu olduğuna inanıyor. Paylaşmasak olmazdı...

- Okuyucuların tanıması için kısaca kendinizden bahseder misiniz?

1992 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakü ltesi Resim Bölü mü ’nden mezun oldum. Benim için hayattaki en önemli şey, kendimi özgürce ifade edebilmek. Ve bunu 20 yaşımdan beri resim çizerek gerçekleştirebiliyorum. O günden bu yana yurtiçi ve yurtdışında çeşitli sergi ve fuarlara katıldım. New York, Miami, Beyrut, Marsilya, San Francisco, Los Angeles, Londra, Chicago, Texas, Singapur, Bangkok gibi merkezlerde işlerimi sergileme imkânım oldu. Dünyanın dört bir yanında beni temsil eden galeriler var. İstanbul’da ise atölye ev konseptiyle yaşamayı seçtim.

“Annem ve babam yaptığımız her şeyi önemserdi"

- Yaptığınız işi seçmenizde yaşadıklarınız mı etkili oldu, yoksa çocukluktan gelen bir motivasyon mu?

Sanata ilgim küçüklüğümden beri vardı. Okulda diğer arkadaşlarımın resim ödevlerini yapardım. İyi olan tek dersim resimdi. Hayatımın amacını kendimi tanıma, oluşturma ve aşma olarak tanımlıyorum. Resim ve sanat ile ilgili birçok şey bu amacıma ulaşmamda bana yardımcı oluyor. Doğayı anlamaya çalışmak, resim yapma arzusunu anlamlandırmamda çok yardımcı oldu. İlk öğretmenim olan ve sonsuzluğu temsil eden doğa, yaratıcılığın temelidir.

- Anne ve babanızın hayattaki seçimleriniz üzerinde etkisi oldu mu? Nasıl bir ailede büyüdünüz?

Babam mimar, fakat küçükken ressam olmak istiyormuş. Bu yüzden evimizde resim ile ilgili çok bilgi vardı. Küçük bir atölyemiz vardı ve orada hep el aletleri olurdu. Abim ve ben, babamın yardımlarıyla çok erken yaşlarda çivi ve çekiç kullanarak el işleri yapmaya başladık. Model yapmak gibi kavramlar 4-5 yaşlarımda hayatıma girdi. Annem ve babam bizim yaptığımız ne varsa önemsedi. Ressam olmamla ilgili hiçbir negatif his yaşamadım. Kendi yoluma karar verdiğimde ise 19 yaşındaydım.

- Bu işi yapmaya ne zaman karar verdiniz? Bugün istediğiniz yere geldiğinizi düşünüyor musunuz?

Çok genç yaşımda aldığım bu kararı hayatımın sonuna kadar devam ettirmeye niyetliyim. Gelinecek bir yer varsa o da kendini aşmaktır. Benim için resim yapmak kendinle yarışmak ya da kendini şaşırtmaya çalışmaktır. Resim yapma sürecinden keyif almanın en az sonuçla ilgilenmek kadar önemli olduğunu düşünüyorum. Çoğunlukla anları yaşamıyor, kaçırıyor oluşumuzun nedeni, geleceğine inandığımız o benzersiz anların gelecekte var olduğu takıntısından. İstediğim şey sevdiğim iş ile bir hayat yaşayabilmek ve bunu yapıyorum.

- Ressamlıkta eğitimin, ilişkilerin ve tecrübenin payı size göre yüzde kaçtır?

Sanat eğitimi, çok şanslıysanız belki işe yarayabilir. Ancak insan yaptığı resimle istediğini, bu konuda bir felsefe yaratmayı ancak kendisi başarır. Çünkü kendini oluşturmak yine insanın kendisinin yapabileceği bir şeydir. Kendinizi bulup yeniden yarattığınızda aynı anda biricikliğinizi de bulursunuz. O zaman orijinal olabilirsiniz. İlişkiler ise bizim ülkemizde en önemli faktörlerden birisi. İnsanın şansını kendisinin yarattığını düşünüyorum. Ne istediğini bulduğunda her attığı adım başarıya giden yoldur. Tecrübe de zaten öğrenmek ve hataları tekrarlamamak demektir. Hepsi bir bütünü oluşturuyor. Hepsinden gerekli olan, yetenek ya da istek, heyecan, empati, cesaret... Bence sorular soran herkes için gerekli olanlar bunlar.

"Sanatkâr ruhu başka şeyle mutlu olmaz"

- Bu işte “ekmek” var mı? Varsa nereden başlamalı?

Bu işte ekmek var, ama sanata ilgili sayısı ekmek almaya ihtiyacı olan insandan çok daha az. Ekmek almak zorundasınız ama resim almak için farklı tür bir ilgi ve bilginizin olması gerek. Başlanacak yer; bu işin uzun vadeli bir iş olduğunu kabul edip eğer 3-4 yılda başarabileceğimizi düşünüyorsak vazgeçmek olmalı. Sanatkârın bir ruhu vardır. Sanatkâr ruhu, aslında başka şeyle mutlu olamaz. Ancak bu işi yaparak tatmin olur. Sanatkâr ruhu hayatının anlamı ve yaşama sebebidir ki böyle bir duygunun önünde zorluklar barınamaz.

- Hiç unutamadığınız bir anı var mı? Sizi çok güldüren ya da şaşırtan, belki de kızdıran?

20 yaşında çok ünlü bir galericiye gittiğimde elimdeki eskiz defterinin ciltlenme şeklini çok beğendiğini söylemişti. O defter bir gün belki bir müzenin en kıymetli eseri olacak ama ciltlenme şekilden dolayı değil...

- Çocuklarınızın sizin yaptığınız işi yapmasını ister miydiniz?

Çocuklarım yok, ama söyleyeceğim tek şey insanlar sevdikleri işi yapsın! Eğer sevdikleri resimse, resim yapsınlar. İnsanın istediği hayatı yaşaması, aklına ve kurduğu hayallere inanmasına bağlı. Vazgeçmek hep en kolaydır. Sevdiğin işi yapıyorsan yaşadığın anda da mutlusundur, düşüp canın yandığında da. Yeniden ayağa kalkmanı sağlayan güç yapmayı istediğin işe olan aşkındır.

"Resim alıyorum"

- Yaptığınız işte örnek aldığınız kim ya da kimlerdir?

Dünya sanatından ve ülkemizdeki sanatçılardan çok fazla sevdiğim sanatçı var. Ben de bir koleksiyoncuyum, zaman zaman eserler alıyorum. Ekspresyonizm benim en sevdiğim dönemdir. Picasso’nun yaşadığı dönem ve şu ana kadar devam eden dönemler diğer dönemlere göre hiç bitmeyecek akımları içeriyor. Öyle tohumlar atmışlar ki üzerine yeni bir şey koymak çok zor. Picasso’nun sanatı açıklayış şekli, insanlara anlatışı ve tanımlamalarını çok kıymetli buluyorum. Sanatın ve sanatçının kıymetini ortaya çıkarmış ve böyle devam etmiştir.

“Bir gün çirkinlik moda olacak..."

- Sosyal medya yaptığınız işte ne kadar etkili?

Sosyal medya bugün bütün mecraların önüne geçmiş durumda. Değerlerimiz, hayatı anlama şeklimiz ve duyguları yönetmemiz dijital dünyaya bağlı. Fotoğraf çekme ya da anı yakalama, zevkine ulaşmak yerine onu sosyal mecralarda paylaşmanın kendisini zevk hâline döndürdük. Bütün bu araçlar çirkin şeyler çekmemeniz için imkân sunuyor. Bir gün çirkinlik ya da detone sesli olmak moda olacak. İdealize ettiğimiz hayat gerçekçi olmaktan çok uzak. Bu arada ben de bu furyaya bir noktada bağlıyım, çünkü post edilen her şey hakkında insanlar yorumlarını yazıyor, hatta fiyat bile soruyor. Algılama şeklimiz dijitalleşti, diyebilirim. Sosyal medya günlük hayatımızın en etkili faktörlerden biri. İnsanlar kim olduğunuzu, neler yaptığınızı görmek ve sizi tanımak istiyor.

- Yaptığınız iş dünden bugüne nasıl değişti?

İlkokul, ortaokul, lise ve üniversiteden beri resim yapıyorum. 4 tane atölye değiştirdim. Sanatçıların dönemleri vardır. Yıllar içerisinde hayatımda değişen birçok şey oldu. İçinde bulunduğum hayat ister istemez işlerime de yansıyor. Çeşitlilik, kaos, her şeye rağmen mutlu olmayı seçmek, renkler, imgeler etkilendiğim durumlar... Yaş da bir faktör, yeni sorular sordukça yeni buluşlarınız oluyor, çok heyecanlı bir süreç.

- Başka hangi mesleği tercih ederdiniz ya da ne yapmak istediniz?

Mimarlık, reklamcılık, marangozluk ve piyanist olmak.