'Net sermaye girişi devam ediyor'
Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Aydın, çok sayıda gelişmekte olan ülkeden net sermaye çıkışı olurken, Türkiye'ye net sermaye girişinin devam ettiğini söyledi.
Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Aydın, yatırımcıların ve kreditörlerin, Türkiye'nin yüksek büyüme potansiyelinin farkında olduklarını belirterek, "Doğru politikalar ile özel sektör öncülüğünde ortalama yüzde 5 düzeyinde bir büyümenin sağlanacağı görüşündeler" dedi.
AA muhabirine geçen hafta pazar günü Peru'nun başkenti Lima'da düzenlenen Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası (WB) ile Uluslararası Finans Enstitüsü'nün (IIF) yıllık toplantısına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Aydın, toplantılarda küresel ekonomideki son gelişmeler ve yakın dönem geleceğe ilişkin beklentilerin görüşüldüğü bilgisini verdi.
Ana konunun Çin ekonomisindeki yavaşlamanın küresel ekonomiye olan etkileri olduğunu söyleyen Aydın, sermaye hareketlerinin seyri üzerinde durulduğunu ifade etti.
ABD Merkez Bankası'nın (Fed) faiz artırımı, AB'deki yavaş büyüme, emtia fiyatlarındaki düşüş gibi gündemin önemli konularının dahi ikinci planda kaldığına işaret eden Aydın, küresel büyümeye ilişkin beklentiler hakkında şunları paylaştı:
"Beklenenden daha yavaş olsa da küresel büyümedeki toparlanmanın devam ettiği hususunda ortak bir görüş var. Ancak büyüme tüm ülkelere ve bölgelere henüz yaygınlaşmış değil. Dolayısıyla dünya ticaretindeki artış hızı da düşük düzeydedir. Bazı ülkelerde hala durgunluk ve hatta resesyon riski var. Petrol ve emtia fiyatlarında düşüş özellikle enerji ithal eden ülkeleri olumlu yönde etkilerken, ihraççı ülkeler açısından büyümeyi sınırlandıran ve bütçe düzenlemelerini gerektiren bir etki yapmıştır. Emtia fiyatlarındaki düşüşün ana nedenleri kaya gazı üretim teknolojisindeki gelişmeler, Çin başta olmak üzere küresel ekonomide yavaş büyüme ve imalat sanayiinde kapasite fazlası olarak gösterilmektedir. Büyüme ile ilgili önemli bir değerlendirme ise özel sektörün yatırım isteğinin ve talebinin düşük düzeyde olmasıdır. Bu nedenle enflasyon ve faiz oranlarının bir süre daha düşük düzeyde kalacağı tahmin edilmektedir. Küresel ölçekte en önemli iki ekonomik bölge olan Avrupa ve Japonya'da büyümenin bir süre daha yavaş kalması beklenmektedir."
"Yatırımcıların gelişmekte olan ülkelere olan ilgisi daha seçici hale geldi"
Gelişmekte olan ülkelere sermaye akımı ile ilgili son değerlendirmeleri anlatan Aydın, uzun bir aradan sonra gelişmekte olan ülkelerden net sermaye çıkışı olduğunu ifade etti.
Son 25 yılda ilk kez sermaye çıkışının sermaye girişinin üzerinde gerçekleştiğini dile getiren Aydın, "Büyümenin daha yavaş kalması, jeopolitik olumsuzluklar yanında gelişmekte olan ülkelerde makro risklerin artması ve gelişmiş ülkelerdeki toparlanma sermaye hareketlerinin seyrini etkilemiştir" diye konuştu.
Başkan Aydın, ülkeler bazında bakıldığında net sermaye girişinin sürdüğü gelişmekte olan ülkelerin de olduğuna dikkati çekti.
Geçmiş yıllardan farklı olarak yatırımcıların gelişmekte olan ülkelere olan ilgisinin daha seçici hale geldiğini vurgulayan Aydın, şunları kaydetti::
"Tercihlerde etkili olan faktörlerin sağlam makro denge, büyüme potansiyeli ve sağlıklı finansal sektör olduğunun bir kez daha altı çizildi. Sermaye çıkışı daha çok yerel para cinsinden olan portföylerden çıkış şeklinde olmuş, gelişmekte olan ülkelerin yerel paralarının değerinde hızlı düşüşler yaşanmıştır. Bu durum yabancı para cinsinden borcu olan özel reel sektör firmalarının ve bu firmalardan alacaklı olan bankaların risklerinin büyümesine yol açarken, yatırım iştahının da düşmesine neden olmuştur."
Toplantılarda finansal sektörde ve bankacılıktaki uyum ve sermaye gereksinim konularındaki düzenlemelerin daha sıkı hale gelmekte olduğunun belirtildiğini söyleyen Aydın, daha fazla sermaye, daha fazla likidite isteyen yeni düzenlemelerin etkisiyle bankaların risk alma iştahlarının hala düşük düzeyde olduğunu ifade etti.
Uyuma ilişkin sıkı düzenlemelerin küresel ölçekte para hareketlerini kısıtladığı ve uluslararası ticaretin canlanmasını sınırlandırdığı yönünde değerlendirmelerin yapıldığını anlatan Aydın, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Uluslararası bankalar aracılık maliyetinin de yükselmesine neden olan yeni yükümlülükler nedeniyle sermaye artırmak yerine risklerini azaltmakta, özellikle yüksek riskli gelişmekte olan ülkelere olan kredilerini düşürmektedir. Diğer ortak görüş düzenleme ve denetime ilişkin kuralların sürekli değişmesinin belirsizliği artırdığı, işlemlerin giderek denetim dışı alanlara (gölge bankacılığa) doğru kaymasına neden olduğu bu durumun risklerin izlenmesini zorlaştırdığıdır."
"Yatırımcılar ve kreditörler, Türkiye'nin büyüme potansiyelinin yüksek olduğunun farkında"
Hüseyin Aydın, uluslararası kreditör bankaların Türkiye ile ilgili değerlendirmelerinde ekonomik konulardan çok bölgede yaşanan gelişmelerin, terör olaylarının, genel seçimlerin ön plana çıktığını ifade etti.
Bu faktörlerin, TL'nin yabancı paralar karşısındaki değerinin yeniden istikrara kavuşmasında da makroekonomik nedenler kadar önemli olduğunun belirtildiğini aktaran Aydın, çok sayıda gelişmekte olan ülkeden net sermaye çıkışı olurken, Türkiye'ye net sermaye girişinin devam etmekte olduğunu vurguladı.
Türk bankalarının vadesi gelen borçlarını çevirdiğine, hatta üzerine ek kredi bulabildiğine dikkati çeken Aydın, "Özel sektör yatırımlarının artarak sürdürülmesi açısından bekleyişleri olumlu yönde etkileyecek, öngörülebilirliği artıracak, güveni kalıcı hale getirecek doğru politikaların zamanında uygulanmasının çok önemli bir hale geldiği görülüyor" dedi.
Gelişmekte olan ülkelerde ekonomi politikalarında hata yapma marjının azaldığını dile getiren Aydın, tasarruf artışını destekleyecek yapısal reformların vakit geçirilmeden uygulamaya geçirilmesinin beklendiğini söyledi.
Aydın, "Yatırımcılar ve kreditörler Türkiye'nin büyüme potansiyelinin yüksek olduğunun farkındalar ve doğru politikalar ile özel sektör öncülüğünde ortalama yüzde 5 düzeyinde bir büyümenin sağlanacağı görüşündeler" değerlendirmesini yaptı.
"Türkiye proje finansmanında örnek ülke"
Uzun dönem büyümesinin desteklenmesi amacıyla altyapı yatırımlarının sürdürülmesi üzerinde durulduğunu anlatan Aydın, bu yatırımların kamu-özel sektör ve finansal sektör işbirliğinde proje finansmanı şeklinde yapılmasının faydalarının konuşulduğunu dile getirdi.
Başkan Aydın, projenin ekonomik ve hukuki çerçevesinin doğru hazırlanmasının, yerli ve yurt dışı özel sektör tasarruflarının proje finansmanında daha fazla kullanılmasına imkan sağlayacağının belirtildiğini aktardı.
Dünya genelinde gelişmekte olan ülkelerde proje finansmanı için ihtiyaç duyulan kaynak miktarının 1 trilyon dolar düzeyinde bulunduğu bilgisini veren Aydın, "Proje finansmanı alanındaki çalışmaları ile Türkiye örnek gösterilen ülkeler arasında yer alıyor" dedi.
"Reformları yapacak tecrübemiz ve enerjimiz var"
Geleceğe ilişkin iyimser olduğunu ifade eden Aydın, 2008 yılından bugüne ilk kez iyimser haberlerin kötümser haberlerden daha fazla prim yaptığını gördüklerini söyledi.
Piyasalarda en kötünün aşıldığı görüşünün hakim olduğunu belirten Aydın, "Gelişmiş ülkelerde toparlanma devam ettikçe iyileşme daha fazla fark edilebilir. Ancak gelişmekte olan ülkelerin sorunları ve büyüme çabaları da gözardı edilmemelidir. Bu ülkeler kriz boyunca gelişmiş ülkelerdeki sorunların çözümüne katkı sağladılar, bunun maliyeti de oldu. Gelinen noktada daha fazla işbirliğine ihtiyaç var" diye konuştu.
Aydın, başta G20 olmak üzere uluslararası düzeydeki diyalog ve işbirliğinin küresel sorunların aşılmasına yavaş da olsa olumlu katkı yaptığını kaydetti.
"Edindiğimiz tecrübe o ki küresel büyüme ne kadar yaygın olursa o kadar kalıcı ve başarılı olur" diyen Aydın, küresel, bölgesel veya yöresel olsun istikrara, işbirliğine ve doğru politikalara ihtiyaç duyulduğuna dikkati çekti.
Bölgesel ve yöresel gelişmelere olan hassasiyetin daha yüksek hale geldiğine işaret eden Aydın, sözlerini şöyle tamamladı:
"Ev ödevimizi eksiksiz ve çok iyi yapmalıyız. Politik istikrar, güçlü makro denge, sağlam bankacılık, dinamik özel sektör ve proaktif ekonomi politikası uygulamaları sayesinde küresel ölçekte oldukça sorunlu bir dönemde gösterdiğimiz performansı korumalı, artırmalı ve başlatılmış olan ekonomik reformları sürdürmeliyiz. Reformları yapacak tecrübemiz ve enerjimiz var. Ekonomide en güçlü yanımız olarak belirttiğimiz genç nüfusumuza iş bulmanın yolu büyümeyi hızlandıracak reformlardan geçiyor."