‘Artık hisse alım zamanı’

Seçim sürecinin atlatılması ile birlikte piyasada hava bir anda bahara döndü. Türkiye piyasaları seçim sürecinde kaçırdığı ‘gelişmiş ülkelere dönüş’ dalgasını şimdi geriden yakalamaya çalışıyor. Gündemde ise faiz tartışmaları var

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ECE CEYHUN

İSTANBUL - HSBC Portföy Genel Müdürü Namık Aksel, mayıs ayından beri düşen Borsa’nın yatırımcı için yeni bir fırsat penceresini açtığını belirterek, “Şu anda Türkiye’nin geçmiş performansına, gelecek beklentilerine ve fiyat ortalamalarına baktığınızda sermaye piyasalarına yatırım için şartlar çok uygun. Geçmişe bakarak, kısa vadedeki kayıpları hatırlayarak yatırım yaparsanız kaybedersiniz. Borsa da artık gelinen seviyeler ucuz. Geri gelişlerde hisse senedine yatırım yapmak isteyenlerin bundan sonra ertelememesi gerekiyor. Yavaş yavaş girmek gerekiyor” dedi. 

Martın son haftasında başlayan yabancı girişleri seçim sonrası artarak devam ederken Namık Aksel bunun seçimden sonraki ‘rahatlama rallisi’ olduğunu söyledi ve yabancının birazda ucuzlayan fiyatların cazibesine dayanamadığı için Türk varlıklarında alışa döndüğünü anlattı. 

Borsa endeksinin 60 binin altına gitmediğini ve bunun piyasa dinamikleri açısından önemli bir seviye olduğunu kaydeden Aksel, “Gitmesi için belki de kurun daha fazla patlaması gerekiyordu. Endeks bundan olumsuz bir senaryoda örneğin uluslararası fonların Türkiye’den çıkıp Rusya’ya gitmesi gibi bir neden ile 60 binin altına düşse bile, şimdiye kadar bu seviyenin altına inmemiş olması bize ‘o seviyelerin kalıcı olmayacağı’ sinyalini veriyor. Çünkü piyasa, 60 bin altına düşmeyerek ‘siyasi haberleri daha fazla iskonto etmeyeceğim’ dedi. Sermaye piyasalarında mayıs ayından beri yaşanan düşüş ile fırsat kaçmadı. Uzun vade için fırsat yakalandı. Şartları unut… Hiçbir habere bakmadan fiyatlara bak, 10 yılları konuşuyorsan Türkiye ucuz” değerlendirmesini yaptı. 

Seçimden önce alan yabancı yüzde 10’dan fazla kazandı Seçim bitti ama piyasa için dertler bitmedi. Bulut biraz dağıldı ama hala Türkiye’nin önünde iki seçim var ve dışarıda da Fed’in kararları var. 

“Seçimden sonraki rahatlama rallisini yaşadık” diyen Namık Aksel, “O kadar içeriye odaklanmıştık ki dışarıdaki pozitif hava içeriye yansımıyordu. Seçim birçok gelişmekte olan ülkenin derdi. Onun için yılın ilk 3 ayında da gelişen piyasalar satıştaydı, ABD ve Avrupa rallisi yaşanıyordu. Ancak bu trendde dönüş yaşamaya başladık. Yani gelişmiş ülkelerden tekrar gelişmekte olan ülkelere para kayışı başladı” dedi. 

Her yabancı fonun portföyünde her ülkenin belli bir ağırlığı olduğunu ve uluslararası fonların genellikle hiçbir ülkeyi tamamen sıfırlamadan sadece ‘ağırlığını azalttığını’ anlatan Aksel, “Portföyünde Türkiye’nin ağırlığını azaltan fonlar gösterge seviyelerine geldiler. Bu seviyeye henüz gelemeyen fonların alışlarının devam ettiğini görebiliriz. Birkaç hafta içinde piyasa dengeye oturacaktır. Bundan sonra bir süre dünyayla aynı dalga boyunda hareket ederiz. İç piyasada gündemimiz yeniden makro ekonomik gelişmeler olur, sonra gene seçimleri konuşmaya başlarız” yorumunu yaptı. 

Yabancı yatırımcının ağırlıklı olarak hisse senedi piyasasına geldiğini, swapta duran bir kısım likiditenin de tahvile dönüştüğünü de aktaran Aksel, “Dünyadaki faiz seviyesine göre Türkiye cazip. Piyasa o kadar ucuzlamıştı ki dayanamadılar, döndüler. Seçimden bir hafta önce alan yabancı yüzde 10’dan fazla para kazandı” ifadelerini kullandı. 

Seçimden önce tek adres mevduattı 

Küçük yatırımcı için paranın adresini sorduğumuzda Aksel, “Eğer sizin vade tercihiniz 3 aydan uzun değilse kısa bir dönem içinde paranızı farklı bir yerde kullanacaksanız adres mevduat. Ama sizin için vade çok daha uzun ve yıllar ile ölçülüyorsa ya da BES’iniz varsa fırsat Borsa’da. Hisse senedini artırmak gerekiyor” bilgisini verdi. 

Yatırımcılara ağırlıklı olarak fonlara yatırım yapmasını ve çok sık pozisyon değiştirmemelerini önerdiklerini de kaydeden Aksel, “Piyasaların hızını yakalamak gerçekten kolay değil. Onun için yatırımcılara dengeli hareket eden fonlara yatırım yapmalarını ve çok sık pozisyon değiştirmemelerini öneriyoruz” ifadelerini de kullandı. 

Seçimden önce mevduat tarafında faizlerin, tahvil faizlerinin üzerine, yüzde 13’lere kadar yaklaştığını da hatırlatan Aksel, “Seçimlerin sonucunu bekleyelim dediğinizde’ tek alternatif mevduattı. Mevduatı da önerdik. Ama artık yavaş yavaş riskin artırılması noktasına geliyoruz” diye konuştu. 

Faizde yüzde 6 düşük, yüzde 12’de yüksekti 

Namık Aksel, Hazine kağıtları için çift hane faizin biraz yüksek olduğunu düşünüyor. Faizler yüzde 6 seviyelerine gerilediğinde de ‘çok düşük’ bulduğunu aktaran Aksel, uzun vadede enflasyonun yüzde 6-7 seviyelerine oturmasını ve faizlerin de bu enflasyona göre şekil alacağına işaret etti. 

Aksel, “Enfl asyonda patika yüzde 5 olmasa da yüzde 6-7’dir. Enflasyonda yüzde 8-9’ların kalıcı olduğuna inanmıyoruz. Tahvil piyasasının cazibesi için enflasyonun seyri önemli. Tahvil piyasasında yüzde 10-11-12’ler yüksek bir riski fiyatlıyor. Hazine’nin böyle bir riski yok. Borç ödeme kabiliyeti yüksek. Zaman zaman tek hanelere dokunsak da bir süre daha özellikle kısa vadeli tahvillerde çift hane gideriz” yorumunu yaptı. 

Dolar/TL tarafında ise 2.4 TL’nin zirve olduğunu 2.0’nin altına gerilemek için şartların biraz daha iyileşmesi gerektiğini düşünen Aksel, bu seviyelerden yatırım açısından dolar almanın da ‘cesaret’ işi olduğunu belirtiyor. Aksel, “Bu seviyelerden yatırımcının kurdan kazanacağını sanmıyorum ancak döviz almak devalüasyon korkusunun pansumanı olabilir. Alma nedeni hedge amaçlı ise portföyde yeri küçük kalmalı” dedi.

Odağın yeniden ekonomiye dönmesi lazım 

Seçim sonuçlarının ardından artık piyasanın hükümetin devamını gördüğünü, bundan sonra ise yeniden odağın ekonomi olacağını söyleyen Namık Aksel, “Reform süreci izlenecek. Odağın yeniden ekonomiye, büyümeye, dış dengeye, üretime dönmesi gerekiyor. HSBC olarak bu yıl için büyüme tahminimizi yüzde 2.1’e çektik. 2015 beklentimizi ise yüzde 3’ün üstünden yüzde 2.7’lere indirdik. Bu oranlar Türkiye’nin büyüme odağını kaybettiğini gösteriyor. Fakat yine de bu yıl kayıp yıl demek için erken. Hala toparlama şansımız var. Tasarrufu nasıl artırırız? Büyüme nasıl artar? Üretkenlik nasıl gelişir? Hukuk sistemi nasıl daha etkin hale gelir? İş gücü maliyetlerini nasıl düşürürüz? Sorularına yeniden odaklanmak lazım. Bizim büyüme modelimizi gözden geçirerek reformlara odaklanmamız lazım. Gelecek 5 yılı geçen 5 sene gibi sene yaşayabilmek için daha atılacak çok adımımız var. Türkiye’ye gelen büyüme hikayesine geliyor” dedi.

Hindistan ve Meksika kendini pozitif ayrıştırıyor 

Gelişmekte olan ülkelerin bu yıl negatif ayrışma senesi olduğunu ama Hindistan ile Meksika’nın bu gidişatı çevirebildiğine işaret eden Namık Aksel, “Hindistan enfl asyon problemini erken teşhis etti ve mücadeleye erken başladı. Meksika’da ise hem Körfez’den petrol çıkartılmasını hızlandıracak düzenleme yapıldı hem de reform süreçlerini işletiyorlar. Yatırımcının odağını çevirdiler. Biz ise önce eski menüde kaldık, sonrada ani bir faiz artırımı yaptık. Dünyada para hala var. Sadece miktarı azalıyor. Neden gelmiyor sorusunun cevabı ise gelişmiş piyasalarda rehavetler var. Bol likidite bizim gibi ülkelere tanınmış bir krediydi aslında. Merkez Bankası, faizlerin düştüğü, likiditenin saçıldığı dönemde güzel şeyler yaptı. Önlemleri ile örnek oldu ama çıkışta da geç kaldı” ifadelerini kullandı. 

Umarım Merkez faizi indirirken acele etmez 

Aksel, Merkez Bankası’nın 1 haftalık repo faizini yüzde 10 düzeyinde tuttuğuna da işaret ederek “Merkez Bankası’nın yüzde 10 faizi bu dalgadan Türkiye’nin rahat kurtulması için konan bir seviye. MB eninde sonunda faizlerini indirecek ama umarım acele etmez. Çünkü geri dönmek zorunda kalıyorsunuz. Faiz seviyesini şu anda enfl asyon belirliyor ve son gelen rakamlar iyi değil” dedi.

Bu konularda ilginizi çekebilir