Bankaların borçlanma vadesi 58 aya çıktı
Merkez Bankası Blog’unda yer alan ‘Zorunlu Karşılık Uygulamalarının Banka Yurtdışı Borçlanmalarının Vade Yapısına Etkisi’ raporunda vadenin uzamasının likidte şoklarına karşı direnci artırdığı vurgulandı.
Borsa/ Finans Servisi
Merkez Bankası’nın bankaların uzun vadeli borçlanmasını teşvik etmeye başlamasının ardından finans kesimin ortalama dış borç vadesi 47 aydan 58 aya uzadı. TCMB’nin ilk adımlarını Kasım 2014’te attığı tedbirlerin sonrasında kısa vadeli borçların toplam borçlar içindeki payı ise yüzde 52’den yüzde 24’e düştü.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Araştırma Görevlisi Tanju Çapacıoğlu tarafından kaleme alınan ‘Zorunlu Karşılık Uygulamalarının Banka Yurt dışı Borçlanmalarının Vade Yapısına Etkisi’ raporu bankanın blogunda yayınlandı. Çalışmada, Türk bankacılık sektörünün yurt dışından temin ettiği kaynakların vadesinin uzamasına yönelik TCMB tarafından uygulamaya konulan tedbirler ile sonuçları incelendi.
Küresel kriz dönemi sonrasında artan likidite bankaların risk alma iştahını değiştirirken getiri arayışını artırmıştı. Destekleyici küresel likidite ortamında dış borçların yenileme riskinin azalması, bankaların getiri eğrisinin kısa vadeli ucundan borçlanıp uzun vadeli ucundan borç verme eğilimlerini artırması yurt dışı borçların ortalama vadesini kısaltmıştı. Bankacılık sektörünün dış borç vadelerinde yaşanan düşüş ve Fed’in normalleşme adımları sonucu görece sıkılaşan likidite koşulları karşısında TCMB, 2014 yılı Kasım ayında yayımlanan Finansal İstikrar Raporu’nda bir dizi önlem almaya yöneltmişti.
Para politikalarındaki normalleşme adımları sonucu küresel sermaye akımlarındaki artan oynaklık nedeniyle basiretli borçlanmayı teşvik eden ve finansal istikrarı destekleyen tedbirlerin gerektikçe kullanılacağı belirtildi. 2015 yılı boyunca çeşitli zamanlarda mevduat/ katılım fonu dışı yeni YP yükümlülükler için zorunlu karşılık oranları 3 yıldan kısa vadeli dilimler için kayda değer bir şekilde yükseltildi.
Likidite şoklarına karşı direnç arttı
Analizde bankaların yurt dışı borçlanmalarını daha uzun vadeli gerçekleştirmesini ve bu yolla küresel sermaye akımlarındaki artan oynaklıklar sonucu dış borç yenileme riskini sınırlamayı amaçlayan politikalar sonucunda, banka dış borçlarının vadeleri uzun vade lehine değişmeye başladığına işaret edildi. Söz konusu yönlendirmenin ilk olarak yapıldığı 2014 yılı Kasım ayında kısa vadeli borçların toplam borçlar içinde payı yüzde 52 seviyesinde iken, 2017 yılı Mart ayı itibarıyla yüzde 24’e düştü.
Bu bağlamda dış borçların ortalama vadesi 47 aydan 58 aya yükseldi. “Küresel likidite şoklarına karşı sektörün direncinin artmasına katkı sağladı” ifadelerinin yer verildiği raporda, “Uzun vadeye geçiş eğiliminin tüm dış borç türlerinde yaşandığı görülüyor. Bu dönemde, kısa vadeli repo fonlamalarının daha az tercih edilmesi, uzun vadeli tahvil ihracı eğilimi, vade kompozisyonundaki değişimin temel dinamiğini oluşturdu. Banka dış borçlarının vadelerinin uzun vade lehine değişmesi, “Rezervler/Kısa Vadeli Borçlar” rasyosuna olumlu katkı sağlıyor ve finansal istikrarı destekliyor.
Bankalardan 21.2 milyar lira net kâr
Yükümlüklerin vadesinin uzaması, bankaların Net İstikrarlı Fonlama Oranı’na da katkı sağlayacak. Ayrıca, fonlama kompozisyonundaki olumlu gelişmelerin sektörün orta ve uzun vadeli alt yapı yatırımlarını destekleme potansiyelini artırdığı not edilmeli. Mevduat dışı alternatif fonlama kaynaklarının vade ve maliyet kompozisyonundaki olumlu gelişmelerin, mevduat faizi üzerinde de aşağı yönlü bir etkisi olacak” değerlendirmesine yer verildi.
Alınan tedbirlerin, bankaların uzun vadeli borçlanma eğilimini güçlendirdiği ve yurtdışı borçların vade kompozisyonunun uzun vade lehine değişmesinin sektörün likidite şoklarına karşı direncini artırdığı kaydedilirken finansal istikrarı da desteklediğine vurgu yapıldı. Bankacılık sektörünün yükümlülükleri, özkaynak, mevduat ve diğer kaynaklardan oluşuyor. Bankaların ana fonlama kalemini oluşturan mevduat, yenileme riski açısından daha istikrarlı bir kaynak olması nedeniyle özkaynaklarla birlikte çekirdek yükümlülük olarak adlandırılıyor. Çekirdek dışı yükümlülükler ise genellikle repo, bankalara borçlar ve tahvil ihraçları yoluyla yurt içinden sağlanan fonlar ile muhtelif şekilde ve vadelerde elde edilen (tahvil ihracı, dış ticaretin finansmanı, doğrudan borçlanma, sendikasyon vb.) yurtdışı kaynaklardan oluşuyor. Bankaların yurt dışı borçları, çekirdek dışı yükümlülüklerin yaklaşık yüzde 60’ını oluşturuyor.
Analizde, “Özellikle küresel likidite gelişmelerine duyarlılığı görece yüksek olan sendikasyon kredileri ile yurt dışı tahvil ihraçlarının da vadelerinin uzamaya devam etmesi ve kısa vadeli borçların payının sırasıyla yüzde 3,4 ve 0,7 seviyesine düşmesi, bu kanaldan gelebilecek riskleri sınırlıyor. Bunula birlikte, sendikasyon kredilerinde sınırlı bir vade uzatımı yaşanmış, bankalar iki yıla kadar borçlanma işlemi yapmıştır” bilgisi de paylaşıldı.
Mevduatın vadesi kısa ama likidite riski sınırlı
Türk bankacılık sektörünün yükümlülüklerinin yaklaşık yüzde 56’sını oluşturan mevduatların ortalama vadesi kısa olmakla birlikte bankalar için sınırlı seviyede yenileme/likidite riski oluşturuyor. Küresel risk iştahı ya da likidite gelişmelerine duyarlılığı olan yurt dışı borçların vade yapısı ise yenileme riski açısından önem arz ediyor. Türk bankacılık sektörünün 2002 yılından itibaren istikrarlı bir şekilde artan yurt dışı kaynakları, 2008 küresel kriz döneminde yabancı bankaların azalan risk iştahlarının yanı sıra Türk bankalarının da azalan yabancı kaynak talebinin etkisiyle daraldı.