Ekonomiye dair 10 tahmin

Davos zirvesi öncesi hazırlanan bir raporda riskler de dahil küresel ekonomiyi bu yıl nelerin beklediğine dair 10 tahmine yer verildi. Raporda, Arjantin, Güney Afrika ve Türkiye gibi bazı ülkelerin yoğun finansal baskı altında kaldığı vurgulandı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

IHS Markit tarafından Dünya Ekonomik Forumu'nun (WEF) 21-25 Ocak'ta Davos'ta düzenleyeceği yıllık toplantılarına yönelik hazırlanan ve küresel ekonomiyi bu yıl nelerin beklediğine dair 10 tahminin yer aldığı rapor yayımlandı.

Raporda, bu yılın 10 tahmini arasında ilk sırada, ABD ekonomisinin büyüme trendinin üstünde kalması yer alırken, bunu Japonya'nın toparlanmasının zayıf kalacağı, Çin'in ekonomisinin yavaşlamaya devam edeceği ve gelişen pazarların büyümesinin yüzde 4,6'ya düşeceği izledi.

Bu yıl küresel ekonomiye ilişkin diğer tahminler de emtia fiyatlarının inişli-çıkışlı yolculuğa başlaması, küresel enflasyon oranının yüzde 3'e yakın kalması, Fed'in faiz artırımı ve diğer merkez bankaların bunu izlemesi, doların güçlü kalacağı, politika şoklarının riskleri artırdığı ancak 2019'da resesyonu tetiklemesi için yeterli olmadığı şeklinde sıralandı.

Raporda, ABD ekonomisinin vergi indirimleri ve harcamaların artmasından dolayı 2018'de beklenenden fazla büyüyeceği öngörülürken, 2019'da da vergi indirimlerinin etkisinin hissedileceği, büyümenin geçen yıldan az olacağı ve yüzde 2,6 ile halen trendin üzerinde kalacağı kaydedildi.

Türkiye gibi ülkeler baskı altında

Euro Bölgesi'nde; Brexit, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un önündeki sıkıntılar ve Almanya'da Angela Merkel'in şansölyeliğine yönelik olası meydan okuma gibi politik belirsizliklerin iş dünyasında güven düşüşüne neden olduğu belirtilen raporda, kredi koşullarının sıkılaştırılması ve ticaret ihtilaflarının artması gibi ekonomik faktörlerin de bölgede büyümeyi yavaşlattığı, Euro Bölgesi'nde büyümenin bu yıl yüzde 1,5'e düşmesinin beklendiği aktarıldı.

Dünyanın üçüncü büyük ekonomisi Japonya'da, büyümenin geçen yıl yüzde 0,8 olmasının beklendiği, bu yıl ise yüzde 0,9'a yükselmesinin öngörüldüğü kaydedilen raporda, Çin ekonomisindeki yavaşlama, olumsuz demografik yapı, hükümetin reformlarının verimliliği artırmada yeterli olmaması ve ABD ile Çin arasındaki ticaret ihtilaflarının Japon ekonomisinin genişlemesini yavaşlatırken, ülkenin para politikasının bu yıl enflasyonla daha uyumlu olmasının öngörüldüğü aktarıldı.

Gelişmekte olan ekonomilere değinilen raporda, Brezilya, Hindistan ve Rusya gibi bazı ekonomilerin 2018'de ılımlı bir toparlanma yaşarken, Arjantin, Güney Afrika ve Türkiye gibi bazı ülkelerin yoğun finansal baskı altında kaldığı vurgulandı.

Raporda, "Bu yıl gelişmekte olan piyasalar, gelişmiş ekonomilerdeki ve dünya ticaretinin hızındaki yavaşlamadan, güçlü dolardan, finansal koşulların sıkılaşmasından, Brezilya ve Meksika gibi ülkelerde siyasi belirsizliğin artmasından dolayı esecek soğuk rüzgarlarla karşı karşıya kalacak. Özellikle Asya'da borç seviyesi düşük birkaç dinamik ekonomi, bu rüzgarlara karşı iyi korunabilecek. Gelişen pazarların büyüme oranı yüzde 4,6'ya düşecek" denildi.

Petrolde oynaklık devam edecek

Gelecek yıl için talepteki büyümenin emtia piyasalarına destek sağlamaya yetecek kadar güçlü görünmesinden dolayı bu yıl 2015'teki gibi emtia birimlerinde dip seviyelerinin görülmesine imkan vermeyeceği belirtilen raporda, şunlar kaydedildi:

"Ancak emtia piyasalarındaki oynaklık, bu yıl özellikle petrol piyasalarında devam edecek. Önümüzdeki yıl petrol fiyatlarının varil başına 70 dolar civarında kalması beklenirken, talepteki büyümenin yavaşlaması ve arzın artması göz önünde bulundurulduğunda, petrol ve diğer emtia fiyatlarına ilişkin risklerin ağırlıklı olarak aşağı yönlü olması dikkati çekiyor"

Dolar güçlü kalacak

Raporda, yakın gelecekte küresel enflasyonun yüzde 2 ila 3 arasında kalmasının beklendiği aktarılarak, "Bazı ülkelerde enflasyona yönelik yukarı yönlü baskılar artarken, bazı ülkelerde aşağı yönlü baskılar yaşanıyor. Ticaret ihtilaflarında geçici bir anlaşma, tarife artışlarından kaynaklanan enflasyon baskısını azaltacak" denildi.

Dünyanın önemli ekonomilerinin farklı durumlarından dolayı merkez bankalarının farklı hızlarda ve farklı yönlerde hareket etmesinin "şaşırtıcı" olmadığı, bununla birlikte zayıf büyüme ve enflasyon baskısı nedeniyle merkez bankalarının parasal genişleme programlarını sonlandırmasının hızının bu yıl öngörülenden daha ılımlı olmasının beklenebileceği kaydedilen raporda, şu tahminlere yer verildi:

"Fed'in bu yıl 3 kez faiz artırımı yapması beklenirken, Rusya, Brezilya, Hindistan, İngiltere ve Kanada merkez bankaları da Fed'i takip ederek faiz oranlarını artırabilir. Avrupa Merkez Bankası'nın 2020'nin başlarına kadar faiz oranlarını yükseltmesi beklenmezken, benzer şekilde Japonya Merkez Bankası'nın 2021'e kadar faiz politikasını sürdürmesi öngörülüyor. Çin Merkez Bankası'nın ise büyümenin yavaşlamasından dolayı faiz indirimi yapması bekleniyor.

Dolar; ABD ekonomisinin trendin üzerinde büyümesi, Fed'in daha fazla faiz artırımları yapacak olmasından dolayı 2018'de olduğu gibi 2019'da da güçlü kalacak. Son zamanlarda döviz piyasalarındaki göreceli sakinlik göz önüne alındığında, özellikle de gelişmekte olan ülke para birimlerine bağlı olarak bu yıl doların çok önemli değer kazanması olası görünmüyor. Avrupa'daki politik belirsizlik euro ve sterlin için olumsuzluk çizerken, euro/dolar paritesinin bu yılı 1,10 seviyesinde bitirmesi bekleniyor. Çin hükümetinin finansal istikrar istemesinin sonucu olarak dolar/yuan paritesinin de 7 seviyelerinin hemen altında sabit kalacağı öngörülüyor"

Politika hataları en büyük tehdit

Raporda, politika hatalarının 2019 ve sonrasında küresel büyümeye yönelik en büyük tehdit olmaya devam ettiği, küresel ticaret ihtilaflarının; kolayca artacağı ve kontrol dışına çıkabileceği için tehlikeli olarak görüldüğü, ABD'de artan bütçe açıkları, ABD, Avrupa ve Japonya'daki yüksek borç seviyeleri ve büyük merkez bankalarının potansiyel yanlış politikalarının küresel ekonomi için tehdit oluşturduğu vurgulandı.

Raporda, "Bu tür politika hatalarının 2019'da küresel büyümeyi ciddi şekilde etkileme olasılığı hala nispeten düşükken, büyümenin daha da yavaşlaması nedeniyle politika hatalarından kaynaklanan hasar risklerinin 2020 ve sonrasında artacağı öngörülüyor" denildi.