Frene ufak ufak dokunuyoruz
Türk Lirası'nın istikrarlı seyredeceğini belirten MB Başkanı Başçı, "Ama yine de 'risk alırken dikkat edin' diyoruz. Çünkü dünyada ne olacak bilemeyiz" şeklinde konuştu.
ZÜRİH - Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, Merkez Bankası olarak şu anda kuvvetli bir fren yapmadıklarını belirterek, "Temmuzda 'ayağımızı frenden çekiyoruz' dedik. Şu anda gerektiğinde ufak ufak dokunuyoruz, ama frene kuvvetli bir şekilde basmıyoruz ve şu anda otomobil gayet iyi gidiyor" dedi.
İsviçre'nin Davos kasabasında düzenlenen Dünya Ekonomi Forumu'na katılan Başçı, "İstanbul Finans Merkezi: 2023'ün Yükselen Vizyonu" panelinin sonrasında gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Türkiye'nin ekonomik büyümesinde sıklıkla gündeme gelen "gaz-fren" tartışmalarının kendisine sorulması üzerine Başçı, "Karayolu ile gidiyoruz şu an. Biz Merkez Bankası olarak şimdi öyle kuvvetli bir fren yapmıyoruz. Onu temmuzdan itibaren söyledik. Temmuzda 'ayağımızı frenden çekiyoruz' dedik. Şu anda gerektiğinde ufak ufak dokunuyoruz, ama frene kuvvetli bir şekilde basmıyoruz ve şu anda otomobil gayet iyi gidiyor" ifadelerini kullandı.
Başçı ekonomide "otomatik dengeleyici mekanizmaların" kurulması için çalıştıklarını belirterek, şöyle devam etti:
"Onları kullanalım. Çok da fazla politika inisiyatifine ihtiyaç kalmasın. Onunla ilgili üç tane mekanizma gerçekleştirdik. Bunlardan biri vadeye dayalı zorunlu karşılıklar. Kısa vadelerde yüksek, uzun vadeli yükümlülüklerde düşük zorunlu karşılılıklar. İkincisi kaldıraca dayalı zorunlu karşılıklar. Aşırı kaldıraç olursa yüksek zorunlu karşılık, normal kaldıraç olursa düşük zorunlu karşılık. Sonuncusu da rezerv opsiyonları. Rezerv opsiyonu mekanizması. Orada da Türk Lirası zorunlu karşılık yerine döviz getirme opsiyonunu bankalara tanımak. Bunların üçünü bir arada düşündüğünüz zaman, ortaya çıkan durum otomatik dengeleyici özelliği fazla olan bir noktaya getiriyor bizi. Artık bu noktada bizim hareketlerimizin, politika adımlarımızın çok büyük olmasına gerek kalmıyor. Politika adımı attığımız zaman ölçüye küçük politika adımlarıyla aynı sonuca ulaşabiliyoruz. Çünkü arkada destekleyen bir otomatik dengeleyici mekanizma var. O da oynaklığı azaltıyor. Bu Türkiye'ye özel, oldukça yeni bir politika."
TL istikrarlı seyredecek ama risk alırken dikkat edin
Başçı, kendisinin geçen sene "Türk Lirası, ABD doları karşısında daha güçlü olur" şeklindeki yorumunun bu yıl da geçerli olup olmadığının sorulması üzerine, "Reel efektif kur endeksinin o günkü değerlerine bakın. 115'in de altındaydı ve aşırı değersiz bir noktadaydı. Dolayısıyla onu o zaman söylemek kolaydı. Çünkü temellerle uyumlu değer nedir diye baktığınızda bunun kesinlikle doğru olmadığı, o günkü kurun temellerle uyumlu olmadığı anlaşılıyordu. Onu ama, Merkez Bankası başkanının söylemesi ilave bazı faydalar da sağlıyor. Bir koordinasyon sağlıyor ve olması gereken yere doğru daha kolay gidiyor. Bugün itibariyle baktığımızda 115 - 120 sınırında, 120'ye yakın bir yerdeyiz. Dolayısıyla çok büyük bir adım, büyük bir açıklama yapacak noktada değiliz. Neden sürekli '2003' diyorum. Çünkü 2003'te cari açığımız düşüktü bizim. Referans alınmak için iyi bir yıl aslında. Onunla karşılaştırabilir seviyelerin biraz daha üst sınırındayız. O şekilde bakarsanız, ölçülü adım şu anda yeterli" dedi.
Başçı, "Türk Lirası istikrarlı seyredecektir' diyoruz, başka da bir şey söylemiyoruz. Ama yine de 'risk alırken dikkat edin' diyoruz. Çünkü dünyada ne olacak bilemeyiz" şeklinde konuştu.
"Sermaye akımları kuvvetiyken TL o kadar çok değer kazanmasın"
Başçı, dünyanın ve Türkiye'nin karşısındaki risklere değinerek, "Her ülkede kendine has çok zorlu problemler var. Amerika'nın problemleri ayrı, Avrupa'nın problemleri ayrı, Japonya'nın problemleri ayrı, Çin'in kendine has problemleri var. Daha ziyade Türkiye üzerinde baktığımızda sermaye akımlarındaki oynaklık diyoruz biz ona. Orada da sermaye girişleri kuvvetlendiği zaman, döviz kurları üzerine baskı yapıyor, Türk Lirası'na değer kazandırıyor, kredilerde de haddinden fazla bir genişlemeye yol açabiliyor. Çıkış olduğu zaman da tam tersi oluyor. Türk Lirası değer kaybediyor, bu defa krediler de yavaşlıyor, veya bazen eksiye bile dönebiliyor. Biz buna iktisat literatüründe 'ani duruş', 'ani duruş riski' diyoruz. Önce iyi hissediyorsunuz kendinizi, ama daha sonra ani bir çıkış olduğu zaman da çok kötü hissediyorsunuz. Biz diyoruz ki, bunu yumuşatacak politikalar uygulayalım. Sermaye akımları kuvvetiyken Türk Lirası o kadar çok değer kazanmasın. Yine değer kazanacak, kaçınılmaz bu belki ama o kadar çok kazanmasın. Biz onun biraz yumuşatalım" şeklinde konuştu.
Türk Lirası'ndaki değerlenmeyi Türkiye'nin hangi araçla yumuşatacağına ilişkin de Başçı, "Türkiye'de kısa vadeli faiz farklarını azaltalım" dediklerini söyledi.
Kısa vadeli faiz farkları ne kadar azaltılabilirse, çeken faktör olarak görülen bu fark cazibesinin biraz daha azalacağını anlatan Başçı, "Dolayısıyla oradaki değerlenme baskısını bir miktar almış olacağız. Fakat bunu yapınca bir defa krediler patlamasın diye, kredilerde çok anormal bir yükseliş olmasın diye, bu defa makro ihtiyati önlemler setini kullanıyoruz. Bunu devreye sokuyoruz ki krediler de makul bir şekilde büyüsün. Dolayısıyla hem kredilerdeki aşırı artışı yumuşatmaya çalışıyoruz, hem de döviz kurundaki aşırı değerlenmeyi yumuşatmaya çalışıyoruz" dedi.
Başçı, tam tersi olduğu zaman da bu politikaları tam tersi çalıştırarak, Türk Lirası aşırı değer kaybetmesin, krediler de çökmesin ani duruş durumlarında diye bir yerde cephane biriktiriyor, ondan sonra bunu kullandıklarını anlatarak, "Böyle bir dengeleyici bir politika. Bunu şimdi tabii istikrar politikası ile yapabilirsiniz, yani politika araçlarını kullanarak yapabilirsiniz. Bir de otomatik dengeleyicileri kullanarak yapabilirsiniz. Biz dedik ki yavaş yavaş otomatik dengeleyici mekanizmalar da kuralım, onları kullanalım. Çok da fazla politika inisiyatifine ihtiyaç kalmasın. Onunla ilgili üç tane mekanizma gerçekleştirdik. Bunlardan bir tanesi vadeye dayalı zorunlu karşılıklar. Kısa vadelerde yüksek, uzun vadeli yükümlülüklerde düşük zorunlu karşılılıklar."
"Yüzde 4'ü rahatlıkla aşabiliriz"
Başçı önceye göre şu anda ekonominin çok daha iyi noktada olduğunu belirterek, "Artık hem iç talep artabilir ılımlı bir şekilde, aynı zamanda ihracat da artabilir. İhracatın diyoruz biz, büyümeye yaptığı katkı kadar iç talep de katkı yaparsa, bu defa iki ayak üstünde bir büyüme sağlanacağı için çok rahatlıkla biz (yüzde) 4'ün aşılabileceğini de düşünüyoruz. Yani 4'ün üzerinde bir büyüme olabilir diye düşünüyoruz" şeklinde konuştu.
Türkiye'nin büyümesinde iç dinamiklerin önemine dikkati çeken Başçı, "Türkiye bunu kendi iç dinamikleri ile gerçekleştirecek. Öyle batıda olduğu gibi bir mali teşvike ihtiyaç yok bizde. Kendi dinamiklerimiz zaten çok kuvvetli. Orada da iyi bir noktaya geldik diye düşünüyoruz. Dolayısıyla bizim finansal istikrar vurgusunu daha çok yapmamızın sebebi bu. Büyüme dinamiklerimiz zaten güçlü. Dikkat edersek eğer, enflasyonu düşük tutarsak, finansal istikrara dikkat edersek, Türkiye gerçekten sürdürülebilir, daha hızlı büyüme hızlarına kavuşabilecek. Geçmiş dönemlerde olduğu gibi iniş çıkışlı büyümeden ziyade, daha dengeli, daha sürdürülebilir şekilde, daha öngörülebilir bir şekilde büyüyecek diye düşünüyoruz" ifadelerini kullandı.
"Yüzde 15, iyi bir kredi büyümesi"
Başçı, kendisine ocak ayında kredilerdeki hızlanmanın endişe kaynağı olup olmadığının sorulması üzerine, şunları dile getirdi:
"Bunu biz yönetebiliriz diye düşünüyoruz. Orada o dönüşün görünmesi de aslında bir anlamda iyi. Bir miktar yıl sonu etkisi vardır. Yıl sonlarında bankalar kendilerini büyük göstermek için hem aktiflerini hem pasiflerini biraz büyütmeye çalışırlar. Ondan da arındırdığınızda yine oldukça kuvvetli. Orada bu yönetilebilir diye düşünüyoruz. Yılın sonuna geldiğimizde büyük ihtimalle 15'e daha yakın bir noktaya varacağız. Yüzde 15 gerçekten iyi bir kredi büyümesi. Çünkü bazımız çok büyüdü.
Neden? Çünkü normal bir yılda 5 enflasyon, 5 büyüme için koysanız, 5 puan da finansal derinleşme için koyuyorsunuz. Kredilerin GSYH'ya oranı bugünlerde her yıl iki puan artabiliyor. İki puanlık artış bizim trendle uyumlu. Tarihsel trendle uyumlu. Bizim gibi ülkelerin trendleriyle de uyumlu. Normal bir artış bu. Onun ötesine geçtiğiniz zaman, biz eğer az ötesine geçtiyse küçük adımlar, aşırı hızlandıysa o zaman büyük adımlarla sıkılaştırıcı yönde likidite politikasıyla bunu dengeleyebiliriz. Likidite politikası da şu anda şöyle çalışıyor. Döviz likiditesi ayağında çalışabiliyoruz. Zorunlu karşılıkları artırdığımız zaman, ister YP olsun ister Türk Lirası olsun, aslında döviz likiditesini de beraber çekiyoruz. En son attığımız adıma dikkat ederseniz, 2,5-3 milyar dolar bir döviz likiditesini bizim rezervlere ekleme imkanımız oldu. O kadar kısım krediye dönüşmek yerine Merkez Bankası'nın rezervlerini artırmış oluyor. Bu aslında Türkiye'nin bir yandan dayanıklılığını artırıyor. Türkiye'nin rezervlerinin yeterliliği artık sorgulanmaz oluyor, daha az sorgulanır hale geliyor."
Erdem Başçı, 2013'ün nasıl bir yıl olacağını kimsenin önceden bilemeyeceğini belirterek, "Şu anki başlangıç trendi, çok kuvvetli bir sermaye akımı var. Gelişmekte olan ülkelerin hepsine, sadece Türkiye'ye değil. Çok kuvvetli bir iten faktör var, o da küresel parasal genişleme. İlave olarak bir de faizlerin çok düşük olması parayı itiyor" dedi.