Gelişen ülke piyasalarına kesin dönüş

İlk 4 ayda gelişen ülke piyasalarına 290 milyar dolar giriş oldu. Yıl bazında yüzde 35 artışla 970 milyar doları bulacak.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Evrim KÜÇÜK

Küresel yatırımcının gelişmekte olan ülkelerden uzak durmayı tercih ettiği günler geride kaldı. 2011 ve 2016 yılları arasında yatırımcının güvenli limanları tercih etmesi nedeniyle temkinli yaklaştığı gelişmekte olan ülkelere dönüş yaşanıyor. Ancak bu ülkelerin homojen bir görünümde olmadığı ve her birinin kendine özgü hassasiyetlerinin olduğu hatırlatılıyor.

Schwab Center tarafından yapılan bir araştırma, gelişmekte olan ülkelerin karşı karşıya kaldığı risk tiplerini ortaya koyuyor. Riskler şöyle gruplandırılıyor; ‘gelişmiş ülkelerdeki değişimlere hassasiyet’, ‘yerel ekonomik güçlere karşı hassasiyet’, ‘döviz piyasalarındaki değişimlere karşı hassasiyet’ ve ‘emtia piyasalarına karşı hassasiyet’. Türkiye’nin kırılgan noktası döviz piyasalarındaki değişimler olarak gösteriliyor.

Bu yıl 1 trilyon dolar girecek

Emtia fiyatlarındaki gerileme, bu ülkelerin paralarının baskı altında kalması, Çin’de büyümeye dair endişeler yatırımcının gelişen ülkelerden soğumasına neden olmuştu. Ancak 2017’de bu eğilim tersine döndü. Uluslararası Finans Enstitüsü’nün (IIF) yayınladığı rapora göre gelişmekte olan ülkelere yerleşik olmayan kişilerin sermaye girişlerinin bu yıl 970 milyar dolara ulaşması bekleniyor. 1 trilyon dolara yaklaşan sermaye girişi geçen yıla oranla yüzde 35 artış anlamına geliyor. IIF’nin projeksiyonuna göre ilk dört ayda gelişmekte olan ülkelere portföy girişleri 290 milyar dolar ile 2014’ten bu yana en güçlü rakamları yakaladı. 2018’te sermaye akışının 1 trilyon doları aşacağı tahmini de yapılıyor.

21 Ocak 2016’da gördüğü dipten bu yana gelişen ülke getirilerinde kayda değer bir artış var; hisse senedi piyasaları yüzde 47.8 yükseldi, dolar cinsinden tahvilleri yüzde 18.2, yerel para birimi cinsinden borçları yüzde 16.7 kazandırdı. Analistler, emtia piyasalarının istikrar kazanmasının gelişen ülke paralarına olumlu yansıması ve bu ülkelerde ekonomik görünümün iyileşmesi göz önüne alındığında iyileşmenin geçici olmadığını savunuyor.

Her ülkenin riski farklı

Diğer yandan, birçok yatırımcının büyüme beklentilerinin yüksek olduğu gelişen ülke ekonomilerine yatırım yapma stratejisi izlediği ancak ülkelerin risklerini unutmaması gerektiği ifade ediliyor. 1950’ler ve 1960’larda hızlı büyüyen Japonya’ya yatırım modaydı. Daha sonra Asya’daki bazı ülkeler Japonya’nın izinden gitti. 2000’lerde dikkatler Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’nın oluşturduğu BRICS ülkelerine kaydı. Son yıllarda ise Türkiye, Endonezya, Nijerya ve Kolombiya gibi yeni pazarlar öne çıkıyor.

Schwab Center’ın hazırladığı tabloya göre gelişen ülkeler farklı risk tipleriyle karşı karşıya. Örneğin Türkiye için en büyük risk döviz piyasalarındaki değişimler. Döviz cinsinden yüksek borç böyle bir kırılganlık yaratıyor. Aynı risk Meksika ve Şili için de geçerli. Diğer yandan Şili emtia piyasalarındaki değişimlere karşı da kırılgan. Çünkü dünyanın en büyük bakır üreticisi. Ülkenin ihracatının neredeyse yüzde 50’sini bakır oluşturuyor. Meksika ise, ekonomik olarak ABD ve Kanada ile yakın ilişkiler içinde olduğundan gelişmiş ülkelerdeki gelişmelere karşı hassas bir konumda.

Gelişen ülkelerin kırılgan noktaları

Yerel ekonomik güçlere karşı hassasiyet

Bazı gelişmekte olan ülkelerin hisse senedi piyasaları, yurt içindeki gelişmelere, denizaşırı piyasalardaki olaylara göre daha fazla tepki veriyor.

Döviz piyasalarındaki değişimlere karşı hassasiyet

Özellikle döviz cinsinden kısa vadeli borçlanmanın fazla olduğu gelişmekte olan ülkelerin borsaları, yerel paradaki dalgalanmalara karşı kırılgan.

Emtia piyasalarına karşı hassasiyet

Emtia ihracatına bağımlı ülkelerde piyasalar, küresel emtia fiyatlarındaki değişimden önemli oranda etkileniyor.

Gelişmiş ülkelerdeki değişimlere hassasiyet

Gelişmiş ülkelere mal ve hizmet ihracatı fazla olan ülkelerin borsaları, zengin ülkelerdeki gelişmelerden etkileniyor.