JCR'den Türkiye'ye düşük faiz uyarısı
JCR Eurasia Rating Başkanı Orhan Ökmen, Türkiye'de faiz oranlarının hem fiyat istikrarını hem de finansal istikrarı dengede tutacak seviyelerde olmadığını söyledi.
Türkiye'deki faiz oranlarına ilişkin bir açıklama yapan JCR Eurasia Rating Başkanı Orhan Ökmen, "Türkiye'de sürdürülmeye çalışılan düşük faiz oranları hem fiyat istikrarını hem de finansal istikrarı dengede tutacak seviyelerde değildir." dedi.
Ökmen açıklamasında şu ifadeleri kullandı söyledi:
"Faiz oranlarının mevcut seviyesi finansal risklerin birikmesini ve yüksek enflasyonu engelleyememektedir: Türkiye ekonomi verimlilik artışlarıyla desteklenen hızlı büyüme döneminde değildir. O nedenle enflasyonun kontrol altında tutulabilmesi için düşük faiz oranlarını uygulamanın temeli yoktur.
Merkez Bankası'nın uyguladığı para politikası tartışmasız olarak gevşek para politikası olup enflasyon görünümünün iyice bozulmasına sebep olmaktadır. Türkiye'nin fiyat ve finansal istikrarın gerektirdiği faiz oranları arasındaki fark oldukça yüksektir. Fiyat ve finansal alanlardaki istikrarı birlikte gözetecek tek bir politikanın uygulama ortamı kalmamıştır. Yapısal reformlar sonuç verinceye kadar Türkiye'nin sıkı para politikasına geçmesi gerekir.
Bankalar açısından mevduat yerine TCMB'den fon temin edilmesi daha cazip hale gelmiştir. Türkiye'de 2014 Temmuz ayından itibaren yaklaşık 19 aydır dolar ve euro üzerinden açılan dövizli mevduat hesaplarının faizlerinin yönünün aşağı, TL mevduat faizlerin yönünün ise hep yukarı olmasına rağmen, TCMB'nin ağırlıklı ortalama fonlama faiz oraları hemen hemen yatay seyretmekte olması TCMB'nin sıkı para politikası uygulamadığının ana göstergesidir.
Bu politika, Bankalar açısından mevduat yerine TCMB gözetimindeki para piyasalarından fon temin edilmesini giderek daha cazip hale getirmektedir.
Dolar mevduat faiz oranları ile euro mevduat faiz oranları arasındaki dolar mevduat lehine oluşan pozitif farklar 2014 yılından bu yana artmış olması ve bu artışın 2016 yılında da devam edecek olması Fed politikalarının Türkiye piyasaları üzerindeki negatif etkilerinin en önemli sonucudur.
Sermaye girişlerinin zayıfladığı böyle bir konjonktürde, makro finansal dengesizliklerin azaltılması bakımından, kısa vadeli faizlerin düşük düzeylerde tutulması doğal bir politika seçeneği olmaktan çoktan çıkmıştır.
Küresel büyüme sorunlarına bağlı olarak zayıflayan risk iştahı gelişmekte olan ülkelere ve dolayısıyla Türkiye'ye yönelik sermaye akımlarını yavaşlatmaktadır. 2015 ve öncesinden miras kalan özel sektör bilançolardaki vade ve kur uyumsuzlukları, TL'nin değer kayıpları, finansal kesimlerde oluşan yüksek kredi stokları finansal istikrara ilişkin risklerin en önemlileri olarak hala devam etmektedir.
Sermaye girişlerinin zayıfladığı böyle bir konjonktürde, makro finansal dengesizliklerin azaltılması bakımından, kısa vadeli faizlerin düşük düzeylerde tutulması doğal bir politika seçeneği olmaktan çoktan çıkmıştır. Zira faiz oranlarının düşük düzeylerde tutulması hızlı büyüme potansiyeline sahip olan iç talebi destekleyerek fiyat istikrarını tehdit etmekte ve enflasyon hedefine ulaşmayı engellemektedir.
Düşük faiz hedefleyen mevcut para politikaları ekonomik temellerden yoksun olan yüksek döviz kurlarının oluşmasının temel nedenidir.
Pozitif reel faiz uygulamalar yönelerek Türkiye'nin ayrışması gerekir. Merkez Bankası'nın ortalama fonlama ve borç alma faiz oranlarının her ikisinin de uzun süredir negatif reel faiz üretmesi dünya konjonktürü ile aynı paralelde olması ekonomik bir başarı değildir. Finansal istikrar açısından pozitif reel faiz uygulamalarıyla Türkiye'nin ayrışması gerekir.
Kredi koşullarının gevşetilmesine yönelik girişimlerin somutlaştırılıp uygulamaya geçilmesi halinde finansal istikrarın bozulma seviyesi daha da artacaktır. Kredi stoklarının artış hızının daha da artırılmasına yönelik makro ihtiyati tedbirlerin gevşetilmesine yönelik mevcut girişimlerin, niyetlerin realizasyonu ve bu konudaki duyumların gerçekleşmesi finansal istikrar için potansiyel riskleri artırıcı etki yapacaktır."